27 Eylül 2012 Perşembe

Ağla sazım ağlanacak zamandır

  •  Niğde Ulukışla yakınlarında işletilmek istenen altın madeni çekimleri için Bolkar Dağı’nın eteklerinde dolaştık bir süre. Çıplak dağın dibine kurulmuş Maden Köyündeki çekimlerin ardından Hasangazi köyüne doğru kıvrıla kıvrıla uzayan yolda, serin bir çardağın gölgesinde mola verdik.
    Adana karayolu üzerindeki Hasangazi’nin, ulu çınarlarının gölgesinde, köylülerin sitem, endişe ve isyan karışımı sözlerini çektikten sonra, bakımlı, bol meyveli bir bahçede, akşamüzeri serinleyen bozkır yelinin seslerini dinledik, siyah üzümlü bir asmanın altında.
    Bir buçuk saatlik programı montajlarken, gezip gördüğümüz ve çektiğimiz görüntülerin arkasında çalacak müzik, zaten daha baştan belli olmuştu. Bozkırın tezenesi, “Yine yeşillendi Niğde bağları” diye duygusunu, coşkusunu kattı görüntülere. Diğer müzikleri de, ondan, Neşet Ertaş’tan seçtik program boyunca. Programla ilgili aldığımız tepkilerin en olumluları da işte bu müzik seçimiyle ilgiliydi.
    KİMİ DERT ELİNDEN ÇARESİZ KALMIŞ
    Aliağa yakınlarındaki HABAŞ Demir Çelik fabrikasında çalışırken kanser olan iki kardeşin, hüzünlü öyküsünü de Neşet Ertaş’ın türküsü eşliğinde aktardık izleyenlere: “Kimisi dünyadan muradın almış Kimi zevki sefa keyfine dalmış Kimi dert elinden çaresiz kalmış Çaresiz dolanır buna ne dersin” Ege Üniversitesindeki hasta yatağında güçlükle yaşadıklarını anlatan, henüz 20’li yaşlarda olan Volkan Çelikkol, fabrikaya girerken aldığı raporda sapasağlam olduğunu söylüyordu. “Biz fabrikada çalışırken radyasyona maruz kaldık, asbeste maruz kaldık, hurda demirler eritilirken etrafa saçılanlara o bacadan çıkan dumanlara maruz kaldık.”
    Kendisi gibi aynı işyerinde, aynı koşullarda çalışan kardeşi Ahmet Çelikkol ise hastalığını düğün hazırlıkları sırasında aldığı doktor raporundan öğrenmiş. Üç kere kan tahlili veren, üç tahlilde de değerlerin düşük çıkması üzerine Dokuz Eylül Hastanesine sevk edilen Ahmet Çelikkol, lösemi tanısıyla hemen tedaviye alınmış.
    İşçi sağlığı ve güvenliği önleminin neredeyse unutulduğu bu demir çelik fabrikalarının insan yaşamına ve çevreye etkilerini konu edinen program, Çelikkol kardeşlerin sağlıklarını kaybedişlerinin öyküsü ile bitiyordu. Ne acıdır ki, bu çekimlerin üzerinden çok kısa bir zaman geçtikten sonra Volkan Çelikkol yaşama gözlerini kapadı. 15 gün sonra yayınlanacak programı göremedi!...
    BOZKIRIN SESİ
    40’lı-50’li yaşlarını süren bizim kuşağın gönül dağında mutlaka bir Neşet Ertaş türküsü yer etmiştir kendine. Hele bozkırda doğup, büyüdüyseniz, Neşet Ertaş’ın sesinin o uçsuz bucaksız görünen kırın, sarı dikenlerin, güneşin altında salınan başakların, her biri farklı renkli, farklı dilli, farklı çizgili böceklerin, kurdun, kuşun, leyleklerin ve üzerinde bir lokma ekmek için didinen insanların sesi olduğunu neredeyse doğuştan bilirsiniz.
    Bizim oralarda, yanık tenli esmer insanların yurdunda, herkesin bir Neşet Ertaş’ı vardır. Bir Neşet Ertaş türküsü, öyküsü ve anısı… Büyük ozan, içinden çıktığı bozkır insanının haykırışını, isyanını, yaşama ve aşka tutunuşunu anlatan bir geleneğin temsilcisiydi. Ustasıydı. Babası sazının emanetini oğluna vermişti. O emanetin ağırlığından ezilmedi, Muharrem Usta’nın yolunu izledi ve yüzünün akıyla onun ayaklarının dibine yolcu etti kendini.
    AY DOST DİYE YERİ GÖĞÜ İNLETEN
    Şimdi sazın, bozlağın emaneti kimde? Oğlu bu soruya “ahh ahh” diye iç geçirerek yanıt veriyor. Bu serzeniş, emaneti sahiplenecek kimsenin kalmadığını mı anlatmak istiyor? Sanmam. Binlerce yıldır Pir Sultan’ı, Karacaoğlan’ı, Erzurumlu Emrah’ı, Aşık Veysel’i, Muharrem ve Neşet Ertaş’ı bağrından çıkaran kadim Anadolu toprağı yeni ozanların yurdu olmayı sürdürecektir. Gönülden gönüle giden gizli yollar, neredesin sen diye dostu arayanlar, seher vakti yarin kapısını çalanlar, bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm ötesindeki dünyayı anlayanlar olduğu sürece, “Ay dost deyince yeri göğü inleten” ozanlar olacaktır hep. Ozanı, şad olup gülmediği yalan dünyadan uğurladık. Onun, babasının, ustasının yanına gömüldüğü gün Anadolu’daki bütün sazlar ağıtlarla, bozlaklarla inledi. Bütün ozanlar ustalarını “Ağla sazım ağlayacak zamandır” türküsüyle uğurladılar Gönül Dağı’na…
    Eklenme Tarihi: 27 Eylül 2012
  • http://www.evrensel.net/haber/37046/agla-sazim-aglanacak-zamandir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İklim değişikliği tarımı vuruyor: Gıda fiyatlarında sıçrama uyarısı!

  01 Haziran 2023 07:00 Dr. Oğuz Tutal'ın araştırmasına göre Türkiye için en büyük tehlike kuraklık ve aşırı sıcaklar... Araştırma g...