Özer AKDEMİR
"Her tahrip edilen yer birer gül bahçesi tarafından ebedileştirilmeye kalkışılsa idi, dünyada yeteri kadar gül fidanı bulunmazdı. Lidice onların hepsini sembolize ediyor ve Lidice savaşın canavarlıklarının acısını çekmiş olan herkese aittir."
"Her tahrip edilen yer birer gül bahçesi tarafından ebedileştirilmeye kalkışılsa idi, dünyada yeteri kadar gül fidanı bulunmazdı. Lidice onların hepsini sembolize ediyor ve Lidice savaşın canavarlıklarının acısını çekmiş olan herkese aittir."
"Çocuklarımız nerede?"! 1945 yılında faşizmin yenilmesinin ardından, Alman kamplarından kurtularak ülkeleri Çekoslavakya'ya geri dönebilen 143 Lidice'li kadının ilk sordukları soru bu oldu: "Çocuklarımız nerede?"! Lidice'li kadınların çoğu 1942 yılının bir Haziran günü ellerinden koparılıp alınan çocuklarını bir daha göremediler. Toplama kamplarındaki tüm acı ve işkencelere dayanabilen 143 kadının bu sorularına yanıt vermek de o kadar kolay olmadı. Çekoslavak hükümetinin savaş sırasında ailelerinden ayrılan çocukları aramak için kurduğu Yurda Kavuşturma Ofisi'nin araştırmalarına göre, yaşları on beş ve daha büyük Lidice'li erkek çocukların hepsi köyün erkekleriyle birlikte kurşuna dizilmişti. Bu yaştaki kız çocukları kadınlarla birlikte toplama kamplarına gönderilmişlerdi. On beş yaşın altındaki çocuklar ise Polonya'ya sevk edildiler. Bunların içinden dokuz tanesi bir takım "bilimsel" ölçütlere dayanarak diğerlerinden ayrılıp Alman ailelerinin yanına yerleştirilmişlerdi. Seçilen bu dokuz çocuk "Almanlaştırılabilecek ırksal özellikleri taşıyorlardı"! Kadınların topluca getirildikleri Kladno'da bir yaşından küçük yedi bebek analarının elinden alınıp Alman kreşine götürüldüler. Ten rengi, boy ve "üstün ırkın" diğer özelliklerine uymayan 104 Lidice'li çocuktan 81'i ise gaz odasında zehirlenerek öldürüldü!
ÜÇ AĞAÇ
Almanlar tarafından çocukları ve erkeklerinden ayrılarak alınıp götürülen 203 Lidice'li kadından, savaş sonrası yurduna dönebilen 143 tanesi sadece çocuklarını değil, erkeklerini, evlerini, bahçelerini kısacası köylerini de yerinde bulamadılar. Sanki Lidice diye bir köy hiç var olmamıştı. Çocukluklarını, gençliklerini geçirdikleri, evlenip, anne oldukları köy ve tüm yaşamları bir rüyadan ibaretti sanki! Köylerinin bulunduğu yer dümdüzdü. Hiçbir bina, hiçbir iz yoktu. Sadece üç tane ağaç kalmıştı geriye. Bu üç ağaçtan tanıdılar, şimdi ölüm sessizliğiyle önlerinde uzanan boş arazinin bir zamanlar neşe içinde yaşadıkları köyleri olduğunu. İşgal edilen topraklarda örgütlenen Alman Gizli Polisinin şef yardımcısı Heindrich'in öldürülmesi, Nazilerin Lidice'yi içinde yaşayan insanlarla birlikte yok etmelerinin en önemli nedenlerindendi. Diğer bir neden ise kendilerine karşı gösterilen direnişe göz dağı verilmek istenmesidir. Lidiceliler Alman polis şefini öldürenlerle ilgili bir bilgi vermedikleri gibi, Almanlara bu konuda yardımcı olmak için de pek istekli davranmamışlardı.
(Şırnak: Kasım 2016)
YASAK TOPRAKLAR
Kurtuluştan sonra ele geçirilen resmi Alman belgelerinde Lidice olayı şöyle rapor edilir; "...Bu köy sakinlerinin karşı gelme faaliyetleri ile yürürlükteki yasaları affedilmez bir biçimde çiğnedikleri ve SS-Obergruppenführer Heindrich'in katillerine yardım ettikleri ve etkili bir şekilde destekledikleri belli olduğundan ergen erkekler kurşuna dizilmiş, kadınlar bir toplama kampına götürülmüş ve çocuklar eğitim kuruluşlarına yerleştirilmiştir. Evlerle binalar yerle bir edilmiş ve köyün adı kadastro kayıtlarından silinmiştir." Yakınlardaki kömür ocağında çalışan Lidice'li işçiler, çiftçiler, küçük esnaf, çeşitli mesleklerden delikanlılar bir çiftliğin duvarı önüne dizilip kurşunlandılar. Madende gece vardiyasında çalışan işçiler de işlerinden dönünce kurşuna dizildiler. Toplam 192 Lidice'li erkek kurşunlanarak öldürüldü. Cesetlerin hepsi bir çukura dolduruldu. Evler yağma edildikten sonra dinamitle yerle bir edildi. Evlerin yerlerini belli edebilecek tek bir bacanın dahi kalmaması için sistemli bir çalışma yapıldı ve Lidice üç ağacın dışında haritadan silinip, dikenli tellerle girişe yasak boş bir arazi parçası haline getirildi.
GÜL BAHÇESİ
Savaştan sonra Lidicelilerin başına gelenler bütün dünyada geniş yankı uyandırdı. O devirde, demokratik dünya faşizme karşı savaşırken, halklar bu facianın anlamını çabuk kavramış ve buna Lidice'nin adının asla ölmeyeceğini ilan etmekle karşılık vermişlerdir. Çeşitli ülkelerde dayanışma komiteleri kurulduğu gibi, Meksika'dan, İngiltere'den, Amerika'dan, Peru'dan birçok yerleşim birimi adlarını Lidice olarak değiştirdi. Yine İngiltere, İsveç, Fransa, Belçika ve İskoç maden işçileri kurbanların arasında birçok maden işçisi bulunan Lidice için maaşlarının bir kısmını yardım olarak ayırdılar. Nazilerin yeryüzünden silmeye çalıştığı bu küçük Çekoslovakya köyünün yeniden kurulması için dünyanın her tarafından gelen gençler kazmalarla, küreklerle gönüllü olarak çalıştılar. Lidice faşizme inat yeniden kuruldu ve ölenlerin anısına yaklaşık 30 bin gül fidanından bir gül bahçesi oluşturuldu. Gül bahçesinin açılışında yapılan konuşmada şöyle deniyordu: " ...Yüzlerce köy ile şehrin, son savaş sırasında faşistler tarafından yıkıldığını ve sakinlerinin insafsızca öldürüldüğünü bilmiyor değiliz. Eğer her tahrip edilen yer birer gül bahçesi tarafından ebedileştirilmeye kalkışılsa idi, dünyada yeteri kadar gül fidanı bulunmazdı. Lidice onların hepsini sembolize ediyor ve Lidice savaşın canavarlıklarının acısını çekmiş olan herkese aittir" Bugün Afganistan'ın, Irak’ın, Suriye’nin adını dahi bilmediğimiz köyleri gece gündüz bombalanıyor. Geçen yüzyılın ortasında faşizm belasından kurtulup Lidiceyi yeniden kuran insanlık, emperyalizmi de hakettiği yere, tarihin çöplüğüne yollayıp dünyayı yeniden kuracaktır. (Evrensel)
Kaynak: Lidice, Elenor Wheleer, Habora Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder