9 Ocak 2013 Çarşamba

Lirik ve direngen


Otomatik alternatif metin yok.

Cahit Külebi, lirizmin doruklarında gezen şiirine konu olarak Amerikan emperyalizmini alınca, lirizmi de, çağdaş romantizmi de bir yana bırakıp, eleştirel gerçekçi bir şair olur. Söyleyeceğini lafı dolandırmadan, mertçe haykırır: ".../Bir çocuk ağlarsa dağ başında/Gözyaşında Amerika akar..."

 Birçok edebiyat tarihçisi ve eleştirmen Cahit Külebi'nin şiirlerinden bahsederken "arı, duru ve büyülü" sözcüklerini yanyana kullanma gereksinimi duymuştur. Şükran Kurdakul, Külebi'nin şiirlerini "... Yalınlığı alaladeden, şairce söyleyişi şairanelikten ayırmanın ustası olduğu için ince ve berrak..." (*) olarak anlatıyor. Vecihi Timuroğlu ise: "Külebi'nin şiiri üzerine düşünürken, aklımı, bu şiirin yalınlığı ve basitliği yordu. Neden bu değin yalın ve basit bu şiir, böylesine büyülüydü? Neden böylesine şiirdi bu sözler?" (**) diye tanımlıyor.
1940-1950'li yılların Yeni Şiir akımında kendine özgü bir yer edindi Külebi. Karacaoğlan'daki içtenliği yakalayan Külebi şiirleri, zaman zaman kötümser, güvensiz ve acılı bir havaya bürünürler. Anadolu'nun ve insanının yaşamını, anılarla bezenmiş bir duyarlılıkla yansıtır. Külebi, Türk şiirinde "Çağdaş Romantizmin" yolunu açan şair olarak tanınır.
9 Ocak 1917 yılında Zile'nin Çeltek Köyünde doğdu Cahit Külebi. Ortaöğrenimini Sivas Lisesi'nde(1936), yükseköğrenimini Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde tanmamladı(1940). Öğretmenlik, kültür ataşeliği, müsteşar yardımcılığı yaptı. İlk şiirleri Nazmi Cahit imzasıyla Gençlik ve Varlık dergilerinde çıktı.

Türkçe'nin müziği
Külebi, Türk şiirinin en büyük liriklerinden birisidir. Diğer bütün lirik şiirler gibi, Külebi'nin şiiri de müzikle iç içedir. O, Türkçenin ezgisel yönünü kavrayıp, şiirlerinde en iyi kullanan ozanların başında gelir. "Türkçenin sesi" adlı yazısında şunları yazar Külebi; "...Türkçe, yeryüzünde var olmuş dillerin en büyüklerinden biridir... Abartmasız dağ çeşmelerinden akan sular gibi aydınlık, duru ve sızan balın yumuşaklığını veren bir musiki vardır bizim dilimizde" Bu müziği onun hemen bütün şiirlerinde duyumsayabiliriz: Ünlü "Hikaye" adlı şiirinde olduğu gibi: "Senin dudakların pembe/Ellerin beyaz/Al tut ellerimi bebek/tut biraz!....Benim doğduğum köylerde/Ceviz ağaçları yoktu,/Ben bu yüzden serinliğe hasretim/Okşa biraz...". Şair, "Sivas Yollarında" şiirinde 1930-40 yılları arasındaki Anadolu gerçeğini anlatır, tabii yine kendine özgü müziği eşliğinde: "Sivas yollarında geceleri/katar katar kağnılar gider/Tekerleri meşeden./Ağız dil vermeyen köylüler/Odun mu, tuz mu, hasta mı götürürler?/Sivas yollarında geceleri. Ağır ağır kağnılar gider/Ne, yıldızlar kaynaşır gökyüzünde/Ne, sevdayla dolar taşar gönüller./Bir rüzgar eser ki bıçak gibi/El ayak şişer./Sivas yollarında geceleri/ Ağır ağır kağnılar gider..."
DOĞU
Şovenizmin tırmandırıldığı bir dönemde yazdığı "Doğu" şiiri bölge insanı ve yaşamını en güzel anlatan şiirlerden biridir: "...İşte Doğu bu. Kesilmiş koyun başı/Gibi bakar orda insan gözleri./Sevdalar, sıcaklık, yumuşaklık/Türkülerde kalmış, bin yıldan beri". Külebi'nin "Sivas yollarında" şiirinde doğanın, "toplum ve insan gerçeğinin bütünleşmiş öğesi" olarak göründüğünü belirten Şükran Kurdakul, şairin "Tokat'a doğru" adlı şiiri ile bir "sıçrama" yaptığı görüşündedir. Gerçekten de şiir, Kurdakul'un dikkat çektiği gibi, birikmiş duyguları ortaya koyarken en ufak bir bozulmaya uğramadan gelişir: "Çamlıbel'den Tokat'a doğru/Tozlu yolların aktığı ırmak!/Ben seni çoktan unuttum,/Sen de unuttun mu, dön geri bak./Atların kuyruğu düğümlü,/Bir yandan yağmur yağar,ıslak.../Bir yandan hamutlar şak şak eder,/Bir yandan tekerler döner, dön geri bak..."
ACILARIN VE SAVAŞLARIN DÜNYASI
Külebi, şiirini yazarken estetik kaygılar gütmeyen ender ozanlardan birisidir. Çünkü, onun az sözcük, kısa dizelerden oluşan arı şiiri ayrı bir estetik uğraş vermeyi gereksindirmeyecek kadar güzeldir. Sorunlara halk gibi yaklaşmasıdır belki de onun şiirini böylesine "yalın ve büyüleyici" kılan. Bir yazısında dünyayı "acılarımızın ve savaşlarımızın" dünyası olarak tanımlayan şair, o nedenle savaşa katılmışların, savaşta evladını yitirenlerin, gurbetten haber gözleyenlerin duyarlılığını, hüznünü, öfkesini en güzel şekilde yansıtır şiirinde: "Babalar evlerine mahçup döndü her akşam/Harp içinde./Anaların sütü kesildi,/Çocuklar ağladı,/Erkekler askere gitti./Kadınlar bir deri bir kemik./Harp içinde kızlar sarardı./Savaşlardansa/Ancak bir hatıra kaldı". Savaşın insan ve toplum üzerinde yarattığı olumsuzlukları anlatırken çocuk ve kadınları ön plana çıkarır. Çünkü savaş en çok çocuk ve kadınları etkilemektedir. Kendi oğlu için yazdığı şiirde savaş ve sonrasında toplumun içinde bulunduğu zorluklardan bir kesit sunar Külebi: "Mehmet Ali'yi anası/İşe giderken doğurdu/savaş bitiminden üç ay önce./Az süt emdi Mehmet Ali/Az ışık gördü,/Az ısındı,/Duydu anasının yorgunluğunu,/Bol bol uyudu Mehmet Ali/Çocukların bedava uykusunu...Zeytinyağı ve ekmek kadar/Kıttı özgürlük memlekette./Büyüdüğü zaman akranları Mehmet Ali'nin/Her şey bol olur elbette."
"SONUNCUMUZA KADAR..."
Mehmet Ali'nin büyüdüğü günlerdeyiz artık. Herşey bol o güne göre belki ama, yine sadece parası, olanağı olana. Üstelik özgürlüklerin, "zeytinyağı ve ekmek kadar kıt olduğu günler", yani savaş da kapımıza dayanmış bulunuyor. Emperyalizm kendi çıkarları doğrultusunda, petrol, bölgede ve dünyada egemenlik kurma uğruna Suriye’ye, İran’a saldırmak için gün sayıyor. Bunu yaparken de yıllardır olduğu gibi, Türkiye'yi ileri karakol, saldırı üssü gibi kullanmak istiyor. Türkiye egemenleri buna çanak tutmaktan, Amerika'nın emir eri gibi hareket etmekte başka bir şey yapmıyorlar. Uşaklık kanlarına işlemiş ne de olsa...
Cahit Külebi, lirizmin doruklarında gezen şiirine konu olarak Amerikan emperyalizmini alınca, lirizmi de, çağdaş romantizmi de bir yana bırakıp, eleştirel gerçekçi bir şair olur. Söyleyeceğini lafı dolandırmadan, mertçe haykırır: "Önce Kristof Kolomb buldu Amerika'yı,/Sonra biz./Umutlar azaldı, günden güne, mutluluklar/Ve ekmeğimiz./ Bir çocuk ağlarsa dağ başında/Gözyaşında Amerika akar./Vurdularsa birini, kanı şorladıysa/Bilin ki o kurşunlarda Amerika var./Kişi kişiye köle tutulduysa, asıldıysa/Darağaçlarında Amerika var./Ama biz yine de direneceğiz/Sonuncumuza kadar." Külebi'nin yıllar önceden söylediği gibi Amerika'ya sonuncumuza kadar direnmenin en gerektiği günlerdeyiz. (İzmir/EVRENSEL)
Şiir Kitapları: Adamın Biri (1946), Ruzgar (1949), Atatürk Kurtuluş Savaşı'nda (1952), Yeşeren Otlar (1954), Süt (1965), Şiirler (1969), Türk Mavisi (1973), Sıkıntı ve Umut (1977), Yangın (1980), Bütün Şiirleri (1982), Güz Türküleri (1992).

* "Şükran Kurdakul, Çağdaş Türk Edebiyatı/Cumhuriyet Dönemi 1/ Şiir, Bilgi Yayınevi, Ocak 1994
** "Vecihi Timuroğlu, Cahit Külebi, Başak Yayınları, Ocak 1995

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...