KUYUDAKİ TAŞ-2
Özer Akdemir
Başbakan Erdoğan’ın sözlerinin ardından yeniden tartışmaya
açılan, Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası, kitabındaki iddialar ve bunlarla
ilgili gerçeklere gelelim:
İddia 1: Almanya Türkiye’ye yılda 80 ton altın satıyor,
bu yüzden Türkiye’de altın madeni üretimi istemiyor iddiası:
Gerçek: Almanya Türkiye’de altın madenciliği için ilk
girişimde bulunan ülkedir. Altın işletmeciliğinde kullanılan siyanürü de satan
Almanya, ayrıca teknik eleman, banka kredisi gibi birçok konuda altın
madenlerine destek sunmuştur/sunmaktadır.
26.10.1992 tarihli Almanca belgeye bir göz atalım. Belge,
Türkiye’de faaliyet gösteren bir maden şirketinin sermaye yapısı, adresi, işçi
sayısı, faaliyet alanı gibi bilgileri içeriyor. Merkezi Tunus Caddesi No: 76/5
Kavaklıdere/ANKARA olan şirketin, araştırma alanı Çanakkale Işıklar Koyu
Kırkuyusu mevkiidir. Oluşum sermayesi 68 milyon 352 bin TL olan şirketin bağlı
olduğu ana kuruluş Almanya’nın Berlin şehrinde bulunan PREUSSAG
Aktiengsellscaft ve Kensaure Industries şirketleridir. İki Alman şirketi
tarafından yüzde 50 ortaklıkla Türkiye’de altın arama ve işletmek üzere
01.08.1986 yılında kurulan bu şirket TÜPRAG Metal Madencilik Sanayi ve Ticaret
Şirketinden başkası değil!
TÜPRAG o günden günümüze kadar ülkemizde
altın işletmeciliği için çalışmalarını kesintisiz sürdüren şirketlerden
birisidir. Zaman içinde sermaye yapısı değişen (Almanya, Kanada, Hollanda)
şirket, bugün Uşak Kışladağ’da Avrupa’nın en büyük altın madenini işletmekte.
Şirket ayrıca İzmir yakınlarında Efemçukuru köyünde altın madeni işletmek için
çalışmalarının sonuna gelirken, 2011 sonu itibari ile üretime başlayacağını
duyurdu.
Türkiye’de altın çıkarılmaması için her yolu denediği ileri
sürülen, bunun için Bergama köylülerini kışkırttığı iddia edilen Almanya,
gerçekte ise Türkiye’de altın çıkarılması için çalışma başlatan ilk ülkedir!
Almanya, daha 1986 yılında kurduğu TÜPRAG Şirketi ile Edremit Körfezi
civarında, Küçükdere’de altın işletmeciliği yapmak için girişimlerde
bulunmuştu. Daha sonra ülke gündeminde önemli bir yer tutacak olan
Eurogold Madencilik bile 1989 yılında, Eczacıbaşı Esan Şirketinin elindeki
altın madeni ruhsatlarını alarak, TÜPRAG’dan üç yıl sonra Bergama’da
çalışmalarına başlamıştı. Üstelik çok uluslu bir şirket olan Eurogold’un
ortaklarından birisi de yine Almanya idi.
Almanya’nın İzmir Başkonsolosluğunun Sosyal Demokrat Parti
(SPD) Dış Politika Çalışma Grubu Uzmanı Martin Weis’e gönderdiği,
14.10.1994 tarih ve Wj 402.00 dosya nolu yazısının konu kısmında “Türkiye’nin
batı kıyısında altın işletmeciliği projesi” yazmakta. İleride ayrıntılı bir
şekilde ele alacağımız Alman Casusluğu Davası’nda Birsel Lemke’nin savunma
dosyalarının ekleri arasında bulunuyor bu belge. “Alman firmalarının
Türkiye’nin batı kıyısında maden arama haklarını elde etmesi hususundaki
ilgileri yıllardır mevcuttur” diye başlayan bilgi notunda, Bergama’da altın
işletmek için girişimlerde bulunan Eurogold konsorsiyumunu oluşturan firmalar
şöyle sıralanıyor; “a) Deustsche Metallgesellschaft, b) Metalmining Kanada ve
c) Avutralyalı Normandy Poseidon firması”..” Notta ilerleyen satırda “projenin
finansmanının Dresdner Bank tarafından sağlandığı” ifade ediliyor.
Almanya’nın İzmir Başkonsolosluğunun Bonn’a geçtiği
27.10.1994 tarihli “Alman katılımıyla bir altın madeni projesi veya Batı
Türkiye’de finansmanı” konulu şifreli teleks notunda da “Eurogold firmasına
kısa bir süre öncesine kadar Metallgesellschaft firması üçte bir oranında
iştirak etmekteydi. Proje, Dresdner Bank ile Barclays bankaları tarafından
birlikte finanse edilmektedir” deniliyor.
İddia 2: Almanya'nın elinde önemli miktarda altın stoku
vardır. Bu altının en büyük alıcılarından birisi de Türkiye’dir. O nedenle
Türkiye’nin kendi altınını üretmesine karşı çıkıyor ve buna karşı mücadeleyi
örgütlüyor.
Gerçek: Almanya’nın elindeki altın miktarı ile
Hablemitoğlu’nun kitabında geçen iddialar çok farklıdır. Türkiye’nin, o
yıllarda yaptığı altın dışalımının çok küçük bir kısmı Almanya’dandır.
ALMANYA ALTINI VE TÜRKİYE
Hablemitoğlu’nun kitabında kullandığı Alman Yeşiller Partisi
Parlamenteri Reimer Hamman’ın “Bugün Almanya’da 90 bin ton altın stoku
bulunuyor… Dünya piyasasında altın tükense, Almanya’nın altını yeter” sözleri,
Almanya’daki altın stoku ile ilgili hem kitapta, hem de gazetelerde defalarca
ortaya konan iddiaların tek dayanağıdır. Milletvekili’nin bu sözleri dışında ne
Almanya’dan, ne de diğer uluslararası kurumlardan bu konuda herhangi bir veri
taraması, bilgi-belge desteği yapılmamıştır. Eğer o günlerde, son derece basit
olan bu tarama yapılabilseydi bu iddianın gerçekle uzak/yakın ilgisinin
olmadığı anlaşılacaktı. İşte bu bilgi/belgelerden bazıları: İlerde, ‘casusluk
davası’ aşamasında, Alman Merkez Bankasına 2002 haziran ayı itibarıyla Merkez
Bankasında ne kadar altın rezervi olduğu ve dünyadaki bütün bankalarda bulunan
toplam miktarı ile ilgili iki soru soruldu. Bu sorulara verilen yanıtlar, resmi
belgeler olması açısından önemli. Türkiye’de Necip Hablemitoğlu’nun kitabından
sonra hakkında casusluk davası açılan FIAN Vakfı Eski Başkanı Petra
Sauerland’ın sorduğu sorulara Alman Merkez Bankasının yanıtları şöyle;
Alman Merkez Bankası’nın 04.07.2002 tarihli yanıtı; “2
Haziran 2002 tarihli Alman Merkez Bankası altın rezervleri üzerine bilgi
talebi… Alman Merkez Bankası şu an itibariyle 3 bin 445 tondan fazla altını
elinde bulundurmaktadır, bu altın Federal Almanya’nın döviz rezervini teşkil
etmektedir. Dünyadaki resmi altın rezervleri üzerine World Gold Council (Dünya
Altın Konseyi) düzenli olarak istatistik yayınlanmaktadır. Haziran 2002
tarihli, 106 ülkeyi kapsayan en yeni istatistikte, resmi altın rezervleri 42
bin 350 ton olarak gösterilmektedir... “…altın rezervlerinin kaynağı,
uluslararası kambiyo kuru kapsamında …Yaptığı altın alımlarıdır. Merkez
Bankasının elinde kesinlikle III. Reich’tan kalma altın ve değerli metal
bulunmamaktadır… III. Reich’ın tüm altın rezervleri İkinci Dünya Savaşı’ndan
sonra müttefiklerin eline geçmiştir”.
Petra Sauerland’ın bankaların altın rezervleri üzerine bilgi
talebine Alman Merkez Bankası’nın 23. 08. 2002 tarihli yanıtı ise şöyle;
“…merkez bankaları kasasında bulunan resmi altın rezervleri, 2001 yılı sonunda
takriben 33 bin ton olarak açıklanmaktadır. Alman Merkez Bankasının rezervi 3
bin 456 tondur. (Yukarıdaki yanıttaki rakama göre 1.5 ayda 11 ton artmış
görünüyor.)
Tüm dünyada hazır bulunan altın miktarı–takı, külçe, madeni
para ve diğer işlenmiş halde- tahminlere göre takriben 130 bin ton
civarındadır.”
Kitabının 67. sayfasında “Almanya’nın sadece Türkiye’ye
altın satışından elde ettiği para 2 milyar dolara yaklaşmaktadır” yazan
Hablemitoğlu, bu iddiasına da herhangi bir kaynak gösterme gereği duymaz. Hatta
kitabındaki “Bergama Dosyası’nın özü”nün “bu parasal gerçeklere dayandığı”nı
yazmaktadır.
13 Ekim 2001 tarihinde yayınlanan Ceviz Kabuğu programında
da aynı iddiaları gündeme getirir. Programın konuklarından Almanya’nın Ankara
Büyükelçiliği Basın ve Siyasi İşler Müsteşarı Dr. Gabriella Guellil, Türkiye
Cumhuriyeti Merkez Bankası 2000 yılı verileri ile yanıtlar kendisini; “2000
yılında Almanya’dan Türkiye’ye ihraç edilen ya da Türkiye’nin Almanya’ya ihraç
ettiği tüm maden ve cevher döküntülerin toplam yıllık değeri 36.6 milyon
dolardır”. Birleşmiş Milletlerin 2001 resmi istatistiklerine göre de Türkiye
2001 yılında yabancı ülkelerden aldığı altının sadece 0.14’ünü Almanya’dan
almış görülüyor. Hablemitoğlu’nun deyimi ile “Bergama Dosyası”nın “özü”nü
oluşturan “parasal gerçekler”in, gerçekle uzaktan yakından alakası yoktur!..
YARIN: Kitabın en önemli belgesi sahte
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder