16 Ocak 2013 Çarşamba

Kuyudaki Taş 2 / İddialar ve gerçekler




KUYUDAKİ TAŞ-2
Özer Akdemir
Başbakan Erdoğan’ın sözlerinin ardından yeniden tartışmaya açılan, Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası, kitabındaki iddialar ve bunlarla ilgili gerçeklere gelelim:
İddia 1: Almanya Türkiye’ye yılda 80 ton altın satıyor, bu yüzden Türkiye’de altın madeni üretimi istemiyor iddiası:
Gerçek: Almanya Türkiye’de altın madenciliği için ilk girişimde bulunan ülkedir. Altın işletmeciliğinde kullanılan siyanürü de satan Almanya, ayrıca teknik eleman, banka kredisi gibi birçok konuda altın madenlerine destek sunmuştur/sunmaktadır.
26.10.1992 tarihli Almanca belgeye bir göz atalım. Belge, Türkiye’de faaliyet gösteren bir maden şirketinin sermaye yapısı, adresi, işçi sayısı, faaliyet alanı gibi bilgileri içeriyor. Merkezi Tunus Caddesi No: 76/5 Kavaklıdere/ANKARA olan şirketin, araştırma alanı Çanakkale Işıklar Koyu Kırkuyusu mevkiidir. Oluşum sermayesi 68 milyon 352 bin TL olan şirketin bağlı olduğu ana kuruluş Almanya’nın Berlin şehrinde bulunan PREUSSAG Aktiengsellscaft ve Kensaure Industries şirketleridir. İki Alman şirketi tarafından yüzde 50 ortaklıkla Türkiye’de altın arama ve işletmek üzere 01.08.1986 yılında kurulan bu şirket TÜPRAG Metal Madencilik Sanayi ve Ticaret Şirketinden başkası değil!
TÜPRAG o günden günümüze kadar ülkemizde altın işletmeciliği için çalışmalarını kesintisiz sürdüren şirketlerden birisidir. Zaman içinde sermaye yapısı değişen (Almanya, Kanada, Hollanda) şirket, bugün Uşak Kışladağ’da Avrupa’nın en büyük altın madenini işletmekte. Şirket ayrıca İzmir yakınlarında Efemçukuru köyünde altın madeni işletmek için çalışmalarının sonuna gelirken, 2011 sonu itibari ile üretime başlayacağını duyurdu.
Türkiye’de altın çıkarılmaması için her yolu denediği ileri sürülen, bunun için Bergama köylülerini kışkırttığı iddia edilen Almanya, gerçekte ise Türkiye’de altın çıkarılması için çalışma başlatan ilk ülkedir! Almanya, daha 1986 yılında kurduğu TÜPRAG Şirketi ile Edremit Körfezi civarında, Küçükdere’de altın işletmeciliği yapmak için girişimlerde bulunmuştu.  Daha sonra ülke gündeminde önemli bir yer tutacak olan Eurogold Madencilik bile 1989 yılında, Eczacıbaşı Esan Şirketinin elindeki altın madeni ruhsatlarını alarak, TÜPRAG’dan üç yıl sonra Bergama’da çalışmalarına başlamıştı. Üstelik çok uluslu bir şirket olan Eurogold’un ortaklarından birisi de yine Almanya idi.
Almanya’nın İzmir Başkonsolosluğunun Sosyal Demokrat Parti (SPD) Dış Politika Çalışma Grubu Uzmanı Martin Weis’e gönderdiği,  14.10.1994 tarih ve Wj 402.00 dosya nolu yazısının konu kısmında “Türkiye’nin batı kıyısında altın işletmeciliği projesi” yazmakta. İleride ayrıntılı bir şekilde ele alacağımız Alman Casusluğu Davası’nda Birsel Lemke’nin savunma dosyalarının ekleri arasında bulunuyor bu belge.  “Alman firmalarının Türkiye’nin batı kıyısında maden arama haklarını elde etmesi hususundaki ilgileri yıllardır mevcuttur” diye başlayan bilgi notunda, Bergama’da altın işletmek için girişimlerde bulunan Eurogold konsorsiyumunu oluşturan firmalar şöyle sıralanıyor; “a) Deustsche Metallgesellschaft, b) Metalmining Kanada ve c) Avutralyalı Normandy Poseidon firması”..” Notta ilerleyen satırda “projenin finansmanının Dresdner Bank tarafından sağlandığı” ifade ediliyor.
Almanya’nın İzmir Başkonsolosluğunun Bonn’a geçtiği 27.10.1994 tarihli “Alman katılımıyla bir altın madeni projesi veya Batı Türkiye’de finansmanı” konulu şifreli teleks notunda da “Eurogold firmasına kısa bir süre öncesine kadar Metallgesellschaft firması üçte bir oranında iştirak etmekteydi. Proje, Dresdner Bank ile Barclays bankaları tarafından birlikte finanse edilmektedir” deniliyor.
İddia 2: Almanya'nın elinde önemli miktarda altın stoku vardır. Bu altının en büyük alıcılarından birisi de Türkiye’dir. O nedenle Türkiye’nin kendi altınını üretmesine karşı çıkıyor ve buna karşı mücadeleyi örgütlüyor.
Gerçek: Almanya’nın elindeki altın miktarı ile Hablemitoğlu’nun kitabında geçen iddialar çok farklıdır. Türkiye’nin, o yıllarda yaptığı altın dışalımının çok küçük bir kısmı Almanya’dandır.


ALMANYA ALTINI VE TÜRKİYE
Hablemitoğlu’nun kitabında kullandığı Alman Yeşiller Partisi Parlamenteri Reimer Hamman’ın “Bugün Almanya’da 90 bin ton altın stoku bulunuyor… Dünya piyasasında altın tükense, Almanya’nın altını yeter” sözleri, Almanya’daki altın stoku ile ilgili hem kitapta, hem de gazetelerde defalarca ortaya konan iddiaların tek dayanağıdır. Milletvekili’nin bu sözleri dışında ne Almanya’dan, ne de diğer uluslararası kurumlardan bu konuda herhangi bir veri taraması, bilgi-belge desteği yapılmamıştır. Eğer o günlerde, son derece basit olan bu tarama yapılabilseydi bu iddianın gerçekle uzak/yakın ilgisinin olmadığı anlaşılacaktı. İşte bu bilgi/belgelerden bazıları: İlerde, ‘casusluk davası’ aşamasında, Alman Merkez Bankasına 2002 haziran ayı itibarıyla Merkez Bankasında ne kadar altın rezervi olduğu ve dünyadaki bütün bankalarda bulunan toplam miktarı ile ilgili iki soru soruldu. Bu sorulara verilen yanıtlar, resmi belgeler olması açısından önemli. Türkiye’de Necip Hablemitoğlu’nun kitabından sonra hakkında casusluk davası açılan FIAN Vakfı Eski Başkanı Petra Sauerland’ın sorduğu sorulara Alman Merkez Bankasının yanıtları şöyle;
Alman Merkez Bankası’nın 04.07.2002 tarihli yanıtı; “2 Haziran 2002 tarihli Alman Merkez Bankası altın rezervleri üzerine bilgi talebi… Alman Merkez Bankası şu an itibariyle 3 bin 445 tondan fazla altını elinde bulundurmaktadır, bu altın Federal Almanya’nın döviz rezervini teşkil etmektedir. Dünyadaki resmi altın rezervleri üzerine World Gold Council (Dünya Altın Konseyi) düzenli olarak istatistik yayınlanmaktadır. Haziran 2002 tarihli, 106 ülkeyi kapsayan en yeni istatistikte, resmi altın rezervleri 42 bin 350 ton olarak gösterilmektedir... “…altın rezervlerinin kaynağı, uluslararası kambiyo kuru kapsamında …Yaptığı altın alımlarıdır. Merkez Bankasının elinde kesinlikle III. Reich’tan kalma altın ve değerli metal bulunmamaktadır… III. Reich’ın tüm altın rezervleri İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra müttefiklerin eline geçmiştir”.
Petra Sauerland’ın bankaların altın rezervleri üzerine bilgi talebine Alman Merkez Bankası’nın 23. 08. 2002 tarihli yanıtı ise şöyle; “…merkez bankaları kasasında bulunan resmi altın rezervleri, 2001 yılı sonunda takriben 33 bin ton olarak açıklanmaktadır. Alman Merkez Bankasının rezervi 3 bin 456 tondur. (Yukarıdaki yanıttaki rakama göre 1.5 ayda 11 ton artmış görünüyor.)
Tüm dünyada hazır bulunan altın miktarı–takı, külçe, madeni para ve diğer işlenmiş halde- tahminlere göre takriben 130 bin ton civarındadır.”
Kitabının 67. sayfasında “Almanya’nın sadece Türkiye’ye altın satışından elde ettiği para 2 milyar dolara yaklaşmaktadır”  yazan Hablemitoğlu, bu iddiasına da herhangi bir kaynak gösterme gereği duymaz. Hatta kitabındaki “Bergama Dosyası’nın özü”nün “bu parasal gerçeklere dayandığı”nı yazmaktadır.
13 Ekim 2001 tarihinde yayınlanan Ceviz Kabuğu programında da aynı iddiaları gündeme getirir. Programın konuklarından Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği Basın ve Siyasi İşler Müsteşarı Dr. Gabriella Guellil, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası 2000 yılı verileri ile yanıtlar kendisini; “2000 yılında Almanya’dan Türkiye’ye ihraç edilen ya da Türkiye’nin Almanya’ya ihraç ettiği tüm maden ve cevher döküntülerin toplam yıllık değeri 36.6 milyon dolardır”. Birleşmiş Milletlerin 2001 resmi istatistiklerine göre de Türkiye 2001 yılında yabancı ülkelerden aldığı altının sadece 0.14’ünü Almanya’dan almış görülüyor. Hablemitoğlu’nun deyimi ile “Bergama Dosyası”nın “özü”nü oluşturan “parasal gerçekler”in, gerçekle uzaktan yakından alakası yoktur!..
YARIN: Kitabın en önemli belgesi sahte

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...