30 Aralık 2018 Pazar

Keçileri kim kaçırdı? (Pazar yazısı)


30 Aralık 2018 04:30



Geçtiğimiz günlerde İzmir Havagazı Fabrikasında Yerel Tarih Yarışmasının ödül töreni yapıldı. Ödüllerden birisi de “Yarımada'nın Kıl Keçileri ve Yetiştiricileri” başlıklı sözlü tarih çalışmaları ile Karaburun Gençlik Meclisi üyelerine verildi.
Karaburun Yarımadasındaki keçi yetiştiricilerine ve çobanlarına sorulan soruların yanıtları geçmişten günümüze uzanan hüzünlü bir yolculuğun izlerini taşıyor. Çalışma, yarımadada yaşayan insanların yüz yıllardır en önemli geçim kaynağı olan keçi yetiştiriciliğinin neden ve nasıl can çekiştiğine de ışık tutuyor.

Çalışmayı yaparken “yarımadanın soluk alış verişini hissettik” diyen gençler, şimdiki zamanı keçi çobanlarından dinlerken yüreklerinin acısının gözyaşlarına karıştığını söylüyorlar.
Karaburun'un dağlarında, daracık bir alana sıkışıp kalmış keçi çobanlarının dünü anlatırkenki coşkuları ile bugünden bahsederken içine düştükleri çaresizlik duygusu hemen hissediliyor.
Kadim çağlarda “Rüzgarlı Mimas” adı verilen Karaburun'un kekik kokulu dağlarını dolaşırlarken, sarp kayaların ötesinden gelen sesleri duymuş gençler öncelikle. Bu seslerin çobanlarla keçilerin anlaşmaların sağlayan dil olduğunu anladıklarında adım adım yaklaşmışlar onlara.
Çalışmanın sonrası ağıllarda, kışlaklarda çobanlara sorulan sorular ve yanıtlarından oluşuyor. “Nerede yaşıyorlar? Kimler çobanlık yapıyor? Peynirleri nasıl yapıyorlar? Bugünkü durumları ne?” gibi soruların yanıtlarını ararken, “olayın diğer yüzüyle” karşılaşmışlar.


“Bir aile düşünün ki; 5 kuşaktır sadece kara keçiden karın doyuruyor. Nerede doğdunuz, ne kadar zamandır bu işle meşgulsünüz sorusuna ; “evladım ben başka iş, yer bilmem anam beni damda doğurmuş” diye karşılık veriyordu, çoban. Bugün gelinen noktada RES şirketleri tarafından her yanı çevrilmiş Yayla Köyü'nde 9 sürü bulunuyor. RES santralleri için kiralanan alanlar köyün kenarındaki bütün kışlakları kaplıyor. Bu yetmezmiş gibi bir de özel zeytin ağaçlandırma sahaları var,  yüzlerce dönümü kiraya verilmiş. Koruma amaçlı etrafı çevrilen araziler dedesinin, dedesinin, dedesinden beri burada hayvancılık yapan, yürürken aynı taş yüzünden dedesiyle aynı yerde ayağını burkan çobanın patikalarını elinden alıyor.”
Bir dokunup bin ah işitmişler çobanlardan. Ellerinden alınan meraları, her geçen yıl azala azala bir avuç kalan sürüleri, dağlarda, tepelerde yitip giden çeşmeleri, RES'lerin sesleri yüzünden düşük yapan keçileri, artık unutulan örgü sepetini, oğlak mayasını, kurtların yitişi köpeklerin çoğalışını, peynirin, yağın, yoğurdun tadını değiştiren zamanın Karaburun'u da adım adım yok oluşa sürüklemesini dinlemişler onlardan.

“Çeşme Otobanı yapıldıktan sonra kurtlar tükendi” diyorlar ağız birliği etmişçesine tüm çobanlar. Bir zamanlar elde tüfek kurt bekledikleri geceleri anlatırken o anlara bile özlem duyduklarını hissediyorsunuz. Kurtlar kaybolunca yazlıkçıların terk ettiği köpeklerin oluşturduğu çeteler saldırır olmuş sürülere.
“RES Santrallerinin bulunduğu alanlar dışında türbinler için açılan iletim hatları Karaburun/İzmir yolundan geniş. Yol açmak için yok edilen bitki örtüsü yetmezmiş gibi inşaat aşamasında ortaya çıkan toz, geriye kalan makilikleri örtüyor. Bunları keçiler yemiyor, yeseler de toz sebebiyle ciğer hastalıklarına tutuluyor”.
415 km2 yüzölçümü olan Karaburun'da 6 firmaya verilen RES ruhsatları yarımada yüzölçümünün yüzde 71'ini kapsarken, dağlık, sarp arazileri çıkarttığınızda yaşam için bırakılan alan ise yüzde 16'da kalmış!..
RES şirketi müdürünün “20 yıl içerisinde Yaylaköy kalmayacak” dediğinden bu yana RES'ler yüzünden yaşam alanları sürekli daralan, ellerindeki meraları zeytinlik yapmak için büyük şirketlere kiralanan köylüler yavaş yavaş köyleri boşaltmaya başlamış.
Temiz, sağlıklı, güvenilir gıdaya ulaşmanın öneminin her geçen gün daha çok hissedildiği, çevresel etkenler ve sağlıksız gıda nedeniyle hastalıkların, kanser oranlarının sürekli arttığı bir dönemde, Karaburun da keçi yetiştiriciliğinin bitmeye yüz tutmasının olumsuz etkileri elbette ki sadece yarımadadaki köylülerle sınırlı kalmayacak.
Kırkım şenlikleri, peynir yapım teknikleri, türküleri, şiirleri, çoban çeşmeleri ile bir kültür kaybolacak. Karaburun'dan keçilerin kaçırılmasının öyküsü Anadolu'nun doğası, kültürü ve tarihine yönelik talanının da küçük bir özeti adeta.
“Dağlarımıza zulüm ediliyor” diye dert yanan çobanların sesleri nereye kadar duyulur, duyulursa ne gibi çareler üretilir bilinmez ama, doğada bu zulmün karşılığı gün gelir mutlaka görülür.
Doğa kin tutmaz ama ektiğinizi biçtirmeden de bırakmaz!..
https://www.evrensel.net/yazi/82966/kecileri-kim-kacirdi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...