03 Ağustos 2019 18:57
Ekoloji Birliği, Ankara Barosu ve Ekoloji Kolektifi
tarafından Ankara’da gerçekleştirilen “Belediyeleri Ekolojik Haklar Temelinde
Programlandırma ve Stratejik Plan Hazırlama Forum-Çalıştayı” başladı.
Özer AKDEMİR
Ankara
Ankara
Ekoloji Birliği, Ankara Barosu ve Ekoloji Kolektifi
tarafından Ankara’da gerçekleştirilen “Belediyeleri Ekolojik Haklar Temelinde
Programlandırma ve Stratejik Plan Hazırlama Forum Çalıştayı” başladı. Ankara
Barosu Eğitim Merkezinde gerçekleştirilen Forum-Çalıştaya ülkenin birçok
yerinde ekoloji mücadelesi veren örgütlerden temsilciler, hukukçular, belediye
başkanları ve bilim insanları katıldı.
YEREL SEÇİMLER UMUT OLDU
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Ekoloji Birliği Eş Dönem
Sözcüsü Süheyla Doğan, son yerel seçimlerin ekoloji mücadeleleri açısından da
bir umut olarak değerlendirildiğini belirterek “Bu umutların 5 yıl boyunca
belediyelerin stratejik planlarına yansıması gerekiyor. Belediyelerin ekolojik
talepler doğrultusunda nasıl bir stratejik plan hazırlayabileceğine dair bir
tartışma yürüteceğiz” dedi.
Ankara Barosu adına açılış konuşması yapan Baro Yönetim
Kurulu Üyesi Özgen Hindistan, önümüzdeki yılların ekolojik mücadelelerle
gelişeceğini belirterek “Bu çalıştaydan çıkacak belgeler umarım önümüzdeki 5
yılda belediyelerin stratejik planlarına yansır. Artık ufkumuz ekolojik
planların yaşama geçirilmesine dönük olmalı” dedi.
"BELEDİYELER YAŞAMA ARZUSUNU YENİDEN KURMALI"
Çalıştayın öğleden önceki oturumunun ilk konuşmasını yapan
Ilgın Özkaya, Türkiye’de belediyeciliğin tarihi ve hukuki süreçlerine dair
bilgiler verdi. Özkaya, “Güçlü yerel yönetimler istemek yerine, idari ve mali
güce sahip, katılım araçları kuran; sürekli meclislerle birarada yaşamı kuran
hizmetleri bu bir aradalıkla örgütleyen belediyeler talep etmek gereklidir. Bu
özellikle mevcut Anayasa’nın ve yerel yönetim mevzuatının imkan ve ihtimalleri
içindedir” diye konuştu.
Yerel yönetimlerin temsil ve katılım üzerine kurulan öz
örgütlülüğe dayanması gerektiğini söyleyen Özkaya, bütün şehir yasası ile
ölçeklerin büyütüldüğünü temsil ve katılımın zorlaştırıldığını belirtti.
Özkaya, “Son olarak kendi adıma belediyelerden beklentim, insanların birlikte
yaşama arzusunu yeniden kurmasıdır” dedi. Özkaya, mülkiyet ilişkilerini
sorgulamayan bir yerelleşme talebinin ölçeği ne olursa olsun sosyal
belediyecilik yapmasının mümkün olamayacağını belirterek sunumunu bitirdi.
"GENEL BÖCEK POPÜLASYONUNDA BÜYÜK AZALMA VAR"
Fotoğraf: Evrensel
İkinci sunumu yapan Gıda Mühendisi Bülent Şık, yerel
yönetimlerde iklim krizi konusunda gıda ve su krizine değindi. “İklim krizinin
içindeyiz ve olumsuz etkileri daha da ağırlaşacak” diye konuşmasına başlayan
Şık, “İklim krizi gıda güvenliği ve güvence sorunları yaratacak. Besin öğesi
içeriğinde azalma olacak. Bu bir 'gizli açlık' olarak değerlendirilebilir.
Gıdaların 1/3’ü uçucu böcekler tarafından sağlanır. Genel böcek popülasyonunda
büyük azalma var. Bu sorun ciddi baş ağrıtacaktır. Dünya genelinde uygulanan
monokültür tarımı ürüne musallat olan zararlıların da artışına neden oluyor”
dedi.
“SULARIMIZ HANGİ KİMYASALLARLA KİRLETİLİYOR BİLMİYORUZ”
Su İşleri Genel Müdürlüğünün 2010-2012 yılları arasında
yaptığı bilimsel bir çalışma ile suları kirleten 249 kimyasal maddenin
listesini çıkardığını aktaran Şık, “Bu kimyasal maddelerin sudaki varlıklarını
tespit etme sorumluluğu Sağlık Bakanlığında. Bu 249 maddenin tamamını analiz
eden bir kurum, laboratuar yok. Biz Türkiye genelinde yeraltı, yerüstü
sularının ne durumda olduğu, ne gibi kimyasallarla kirlendiğini bilmiyoruz.
İZSU mesela 40 civarında etken maddeyi kontrol ediyor ki bu 249 kimyasalın sadece
1/5 i” ifadelerini kullandı.
"Merkezi yönetim, bakanlık bunu yapmıyorsa kim
yapacak?" sorusunu yönelten Şık, belediyenin idari alanı içerisinde bu 249
kimyasal maddeyi tespit etmek ve ölçüm yapmak için önünde hiçbir hukuksal engel
olmadığını söyledi.
"MESELEYE 'ONU YEMEYİN BUNU YİYİN' ÜZERİNDEN
BAKILIYOR"
Şık, “İnsanların bireysel kaygılarını sürekli kaşıyan, 'onu
yemeyin bunu yiyin' diye tamamen bireysel tercihler üzerinden meseleyi gören
bir anlayış var. Bu konuda da yerel yönetimlerin yapabileceği çok şey var.
Temel sorun irade yoksunluğu. Belediyelerin atalık tohum üretimi yapan
çiftçilere 'siz üretin ben alacağım' demesinin önünde hiçbir engel yok” diye
konuştu. Şık, iklim krizinden güvenli sığınaklar oluşturularak
kurtulunamayacağının altını çizerek, “Bireysel çözüm yok, kolektif bir
aracılığa ihtiyacımız var” dedi.
"İKTİDARLAŞMA YOLUNA DÖNÜK BİR ÇALIŞMA YAPMALIYIZ"
Özlem Işıl, krize yanıtlar; dayanışma örgütlenmeleri ve
dayanışma ekonomilerinin örneklerini ve gelişim süreçlerini anlatırken, Ekoloji
Kolektifi’nden Fevzi Özlüer ise “Yerel yönetimde olanaklar, strateji ve
planlama” başlıklı sunumunda, çalıştayı ortaya çıkaran süreçleri ve ihtiyacın
nereden çıktığını anlattı.
“İktidarlaşma yoluna dönük bir çalışmayı önümüze koymalıyız.
Belediyeler bizim için bir ölçek, bir anlamda iktidarlaşmak. Belediye ölçeğiyle
neyi, ne zaman yapabileceğimizi göreceğiz. Sorunlara nasıl hedefler
belirleyebiliriz, bunlar belediyelerde nasıl izlenen hedefler haline
getirilebilir ve bunlar bütçeye bağlanabilir mi? Bütçe örgütlenmiş toplumsal
emekten başka bir şey değildir” dedi.
Öğleden önceki son oturumda konuşan Özgün Akduran, yerel
yönetime ekolojik müdahale ve katılımcı bütçenin sunduğu olanakları anlattı.
Akduran, stratejik planlara katılımcılığın her belediyenin politik yaklaşımına
göre değiştiğini ifade etti. Performans esaslı bütçeleme sistemine ekolojik
taleplerin nasıl dahil ettirebileceğine dair yol ve yöntemleri aktardı.
Görsel, ekolojibirligi.org sitesinden alınmıştır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder