26 Mart 2013 Salı

Dağları olduğu gibi yiyecekler”




Çanakkale Çevre Platformu'nun yaşam alanlarına sahip çıkmak amacıyla düzenlediği Su Paneli'nde altıncıların ve termik santralcilerin hedefi haline gelen kentte oluşacak olan çevresel tahribatların su ve yaşam alanı üzerindeki etkilerine dikkat çekildi. Panelde yer alan tüm konuşmacıların ortak mesajı ise Çanakkale'de çok geç kalınmadan mücadeleye başlanması ve sermaye karşı-sında yaşam alanlarını savunmak için daha fazla bilinç ve güçlü duruş sergilenmesi gerektiği oldu. Çanakkale Çevre Paltformu Başkanı Hicri Nalbant, Çanakkale'nin altıncıların ve termikçilerin tehditi altında bulunduğunu ve bölgede yavaşlatılmış soykırım uygulanmak istendiğini belirterek; “Bu gidişe razı değiliz” dedi.

“Yasa tam bir felaket”
CHP Çanakkale Milletvekili Serdar Soydan ise, “Ülkemiz talanla karşı karşıya. Daha büyük bir felaket bizi bekliyor” diyerek önemli bir konuya değindi. Tabiat ve Biyolojik Çeşitlilik Koruma Yasası'nın bir felaket olduğunu kaydeden Soydan; “Biz bu yasanın geçmemesi için mücadele ediyoruz. Bu yasa tam bir felaket. Korunan alanları ortadan kaldırıyor” dedi.

“Mücadele etmeye başlamalıyız”
Yıldız Teknik Ünv. öğretim üyesi Prof. Dr. Beyza Üstün de saldırının çok yönlü oldu-ğunu söyledi. Çevre konusundaki mücadeleye her türlü desteğin verilmesi gerektiğini vurgulayan Üstün, su havzasında oluşan kirliliğe dikkat çekerek; “Kaynaklarımızı korumak için üzülmeyi bırakıp, mücadele etmeye başlamalıyız. HES için düğmeye bastılar. Su havzaları tehlike altında. Kirazlı'da, Ağı Dağı'nda altın, bakır arayanlar tehlike kıskacına aldılar. Dağları olduğu gibi yiyecekler” dedi.

 

CHP Çanakkale Milletvekili Serdar Soydan ve Belediye Başkan Vekili Dr. Celal Karakaş'ın da katıldığı panelde panelistler bir yandan altıncıların, bir yandan termik santralcilerin hedefi haline gelen Çanakkale'de oluşacak olan çevresel tahribatların su ve yaşam alanı üzerindeki etkilerini paylaştı. Su Paneli'nde Yıldız Teknik Ünv. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beyza Üstün su havzaları, Ege Üniv. Halk Sağlığı Anabilim Dalı Bşk.Prof. Dr. Ali Osman Karababa halk sağlığı , Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şb Bşk Ahmet Atalık tarımsal alan, Prof.Dr.Doğan Kantarcı orman alanları perspektifinden konuyu irdelerken tüm konuşmacıların ortak mesajı çok geç kalmadan mücadeleye başlanması gerektiği ve sermaye karşısında yaşam alanlarını savunmak için daha fazla bilinç ve güçlü duruş sergilenmesi gerektiği oldu.
  
“Bu gidişe razı değiliz”
Çanakkale Çevre Paltformu Başkanı Hicri Nalbant yaptığı konuşmada Çanakkale'nin altıncıların ve termikçilerin tehditi altında bulunduğunu ve bölgede yavaşlatılmış soykırım uygulanmak istendiğini belirterek: “Bizler bu gidişe razı değiliz. Bu ülke ve özellikle Çanakkale ağır bedeller ödenerek yurt edinilmiş yerlerdir. Altıncıların ve termikçilerin ellerini, kollarını sallaya sallaya çevreyi yok etmesine izin vermeyeceğiz. Onları rahat bırakmayacağız. 6 adet altın şirketine, 3 adet de termikçilere dava açtık. Sırada açılacak davalar var. Yasal yolları sonuna kadar deneyeceğiz, o da olmazsa yaramazlık yapma hakkımız saklı” diye konuşurken çevre mücadelesi boyunca her zaman Çevre Platformunakonuşmacıların ortak mesajı çok geç kalmadan mücadeleye başlanması gerektiği ve sermaye karşısında yaşam alanlarını savunmak için daha fazla bilinç ve güçlü duruş sergilenmesi gerektiği oldu.
 
“Bu gidişe razı değiliz”
Çanakkale Çevre Paltformu Başkanı Hicri Nalbant yaptığı konuşmada Çanakkale'nin altıncıların ve termikçilerin tehditi altında bulunduğunu ve bölgede yavaşlatılmış soykırım uygulanmak istendiğini belirterek: “Bizler bu gidişe razı değiliz. Bu ülke ve özellikle Çanakkale ağır bedeller ödenerek yurt edinilmiş yerlerdir. Altıncıların ve termikçilerin ellerini, kollarını sallaya sallaya çevreyi yok etmesine izin vermeyeceğiz. Onları rahat bırakmayacağız. 6 adet altın şirketine, 3 adet de termikçilere dava açtık. Sırada açılacak davalar var. Yasal yolları sonuna kadar deneyeceğiz, o da olmazsa yaramazlık yapma hakkımız saklı” diye konuşurken çevre mücadelesi boyunca her zaman Çevre Platformuna destek veren Çanakkale Belediyesi'ne teşekkür etti.
 
“Sahip olunan değerlerin bir bir elden çıktığı fark ediliyor”
CHP Çanakkale Milletvekili Serdar Soydan ise çevre mücadelesinde toprağın önemine değinerek kaybedilen her toprak parçasının yaşam alanını kısıtladığını belirtti. Soydan AKP döneminde yaşam alanlarını savunma mücadelesinin öne çıktığın ifade ederek, bunun nedeninin sahip olunan değerlerin birer, birer elden çıkmaya başlamasının farkedilmesi olduğunu söyledi. Soydan bir taraftdan altıncıların, bir taraftan termik santralcilerin tehditi altında kalındığını belirterek, ülke talanla karşı karşıya. Çevre karşıtlarının sahip olduklarının da gözlerini doyurmaya yetmediğini belirten Soydan: “Daha büyük bir felaket bizi bekliyor” dedi. Tabiat ve Biyolojik Çeşitlilik Koruma Yasası'nın komisyona geçtiğini ve mecliste çoğunluk faktörü nedeniyle kabul edilmesinin yaratacağı sonuçlara dikkat çeken Soydan: “Biz bu yasanın geçmemesi için mücadele ediyoruz. Ama AKP milletvekilleri otomatiğe bağlı oy kullanıyor. Kabulü durumunda önerge vereceğiz. Ama bu ahlaksız yasalar mecliste hep kayıt dışı zamanlarda, meclis tv yayında olmadığı zamanlarda geçiyor. Bunu hiçbir tv kanalı ya da gazetede göremiyorsunuz. Yazarsanız ya kapı dışı edilirsiniz, ya da Silivri'ye gönderilirsiniz. Bu yasa tam bir felaket. Korunan alanları ortadan kaldırıyor. Sit alanlarını etkiliyor. Türkiye'de korunan yerle yüzde 4, bu ortalama Avrupa'nın çok gerisinde. Biz hem koruyamıyoruz, hem de şimdiye kadar koruduklarımızı da riske atıyoruz. Çevreye duyarlı olmak ve çevreyi sahiplenmek sadece AKP'ye oy vermeyenler için önemli olmamalı, çevre konusunda herkes duyarlı olmalı, bu konu hepimizi etkiliyor” dedi.

Yıldız Teknik Ünv. öğretim üyesi Prof. Dr. Beyza Üstün de saldırının çok yönlü olduğunu belirterek çevre konusundaki mücadeleye her türlü desteğin verilmesi gerektiğini söyledi.

 

“Krizlerden sonra sermaye doğaya gözünü dikti”
Üstün, konuyu su havzaları perspektifinden ele aldığını belirterek, hızlıca HES'lerin yapılmaya başlandığını, Kardeniz'den yükselen acı çığlıkların artık Kazdağları ve Bölgesi'nden de yükselmeye başladığını belirtti. Dünyadaki son krizlerden sonra sermayenin gözünü doğaya diktiğine dikkati çeken Üstün, suyun üzerinde oynanan oyunlarıdeğinerek kaybedilen her toprak parçasının yaşam alanını kısıtladığını belirtti. Soydan AKP döneminde yaşam alanlarını savunma mücadelesinin öne çıktığın ifade ederek, bunun nedeninin sahip olunan değerlerin birer, birer elden çıkmaya başlamasının farkedilmesi olduğunu söyledi. Soydan bir taraftdan altıncıların, bir taraftan termik santralcilerin tehditi altında kalındığını belirterek, ülke talanla karşı karşıya. Çevre karşıtlarının sahip olduklarının da gözlerini doyurmaya yetmediğini belirten Soydan: “Daha büyük bir felaket bizi bekliyor” dedi. Tabiat ve Biyolojik Çeşitlilik Koruma Yasası'nın komisyona geçtiğini ve mecliste çoğunluk faktörü nedeniyle kabul edilmesinin yaratacağı sonuçlara dikkat çeken Soydan: “Biz bu yasanın geçmemesi için mücadele ediyoruz. Ama AKP milletvekilleri otomatiğe bağlı oy kullanıyor. Kabulü durumunda önerge vereceğiz. Ama bu ahlaksız yasalar mecliste hep kayıt dışı zamanlarda, meclis tv yayında olmadığı zamanlarda geçiyor. Bunu hiçbir tv kanalı ya da gazetede göremiyorsunuz. Yazarsanız ya kapı dışı edilirsiniz, ya da Silivri'ye gönderilirsiniz. Bu yasa tam bir felaket. Korunan alanları ortadan kaldırıyor. Sit alanlarını etkiliyor. Türkiye'de korunan yerle yüzde 4, bu ortalama Avrupa'nın çok gerisinde. Biz hem koruyamıyoruz, hem de şimdiye kadar koruduklarımızı da riske atıyoruz. Çevreye duyarlı olmak ve çevreyi sahiplenmek sadece AKP'ye oy vermeyenler için önemli olmamalı, çevre konusunda herkes duyarlı olmalı, bu konu hepimizi etkiliyor” dedi.

Yıldız Teknik Ünv. öğretim üyesi Prof. Dr. Beyza Üstün de saldırının çok yönlü olduğunu belirterek çevre konusundaki mücadeleye her türlü desteğin verilmesi gerektiğini söyledi.
 
“Krizlerden sonra sermaye doğaya gözünü dikti”
Üstün, konuyu su havzaları perspektifinden ele aldığını belirterek, hızlıca HES'lerin yapılmaya başlandığını, Kardeniz'den yükselen acı çığlıkların artık Kazdağları ve Bölgesi'nden de yükselmeye başladığını belirtti. Dünyadaki son krizlerden sonra sermayenin gözünü doğaya diktiğine dikkati çeken Üstün, suyun üzerinde oynanan oyunları anlattı. Su Konseylerinde suyun piyasa üzerinden adlandırıldığını ve o güç kesiminin şimdi Kazdağları'nı hedef aldığını söyleyen Üstün, Kazdağları'nın bütünleşik paylaşım riski ile karşı karşıya olduğunu kaydetti. Üstün: “Önceden suyu satıyorsunuz dediğimizde inanmıyorlardı. Dereleri şirketlere teslim ettiler. Suyun geçtiği alanlara dikkat etmediler. 49 yıllığına bu kaynakları şirketlere devrettiler. Enerji ihtiyacımız var dediler. Ama şimdi o yörelerde yaşayanlar bile bunun farkında ve vadilerine bu insanları sokmama mücadelesi veriyorlar” dedi.

“Yasaları değiştiriyorlar”
Üstün: “Bir bölgede termik santral varsa, yakınlarında mutlaka çimento fabrikası vardır. Çimento fabrikasının en önemli katkı maddesi küldür. Bunların olduğu yerde ormanlar daima tehlike altındadır. Termik santral ısısı için gerekli olan madde ithal kömür, ya da gazdır. Bunun haricinde limana ihtiyaç duyarlar. Termik santrallerin çok fazla suya ihtiyacı vardır. Onun için de deniz kıyısını tercih ederler. Denizden tonlarca suyu çekip, tuzundan arındırıp geriye salarlar. Bu da ekosistemde tuz dengesinin bozulmasına sebep olur. Deniz kıyısı olmazsa, güçlü bir yeraltı rezervine ya da baraja yakınlaşırlar. Onlar için tahribatın derecesi önemli değildir. Bu paydaşım örneğinde son zamanlarda gündeme gelen yer de Kazdağları'dır” dedi. Üstün: “Hazırlıkları tamamlıyorlar. Devlet, kamu ve özel sektör işbirliği ile şirketlerin korunan ve o bölgelere girmesine mani teşkil edecek yasaları ve koruma yasalarını değiştiriyorlar. Ormanla ilgili, mera ile ilgili kanunlarda engel teşkil eden kısımlarda düzenlemeler getiriyorlar. Su Kanun Tasarısını da meclise getirecekler. 49 yıllık veriyorlar” dedi.

“Yasaları değiştiriyorlar”
Üstün: “Bir bölgede termik santral varsa, yakınlarında mutlaka çimento fabrikası vardır. Çimento fabrikasının en önemli katkı maddesi küldür. Bunların olduğu yerde ormanlar daima tehlike altındadır. Termik santral ısısı için gerekli olan madde ithal kömür, ya da gazdır. Bunun haricinde limana ihtiyaç duyarlar. Termik santrallerin çok fazla suya ihtiyacı vardır. Onun için de deniz kıyısını tercih ederler. Denizden tonlarca suyu çekip, tuzundan arındırıp geriye salarlar. Bu da ekosistemde tuz dengesinin bozulmasına sebep olur. Deniz kıyısı olmazsa, güçlü bir yeraltı rezervine ya da baraja yakınlaşırlar. Onlar için tahribatın derecesi önemli değildir. Bu paydaşım örneğinde son zamanlarda gündeme gelen yer de Kazdağları'dır” dedi. Üstün: “Hazırlıkları tamamlıyorlar. Devlet, kamu ve özel sektör işbirliği ile şirketlerin korunan ve o bölgelere girmesine mani teşkil edecek yasaları ve koruma yasalarını değiştiriyorlar. Ormanla ilgili, mera ile ilgili kanunlarda engel teşkil eden kısımlarda düzenlemeler getiriyorlar. Su Kanun Tasarısını da meclise getirecekler. 49 yıllık protokol yerine lisans verecekler. Su kaynakları artık tapulu ve sahipli olacak. Kullanmak için kontör alacaksınız. Artık hiç tartışmasız hem enerjiyi, hem de suyu satacaklar. Karalar yetmedi, su havzaları yetmedi, dar geldi, o yüzden denizlere 1 mil yaklaşmaya çalışıyorlar. Kentsel Dönüşüm rantı adı altında inşaat artıklarını şaka gibi parklara, bahçelere gömüyorlar. Bir hafriyat, bir toprak derken şehirler yükseliyor. Torba yasaları geçirdiler. Üstün kamu yararı iddiasıyla ortaya çıkacaklar” şeklinde konuştu.

“Dağları yiyecekler”
Üstün siyanürle maden işletmeciliğinin tehlikelerine de değinerek, su havzasında oluşan kirliliğe dikkat çekti. Kaynaklarımızı korumak için üzülmeyi bırakıp, mücadele etmeye başlamalıyız. HES için düğmeye bastılar. Su havzaları tehlike altında. Kirazlı'da, Ağı Dağı'nda altın, bakır arayanlar tehlike kıskacına aldılar. Dağları olduğu gibi yiyecekler”dedi. CHP Milletvekili Serdar Soydan'a yasanın meclisten geçmemesi için partinizle ve bütün gücünüzle savaşın. Eğer bu dönemde bir şey yapamazsak, bir daha yapmamıza gerek kalmayacak. Ya şimdi yapacağız, ya da rahatımıza bakacağız” dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...