8 Mart 2013 Cuma

İzmir’in Dantel Sokağı



Taşları bile ihtiyarlatan zaman, hışımla geçmiş şiirlere, şarkılara konu olan Dantel Sokağı’ndan

Bilmiyorsanız eğer, önünden geçtiğinizde bile fark edemezsiniz. İzmir’de, günün her saatinde yoğun bir kalabalığın olduğu Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nin üzerindedir oysa. Caddeye ünlü Sevinç Pastanesi tarafından girdiğinizde sol tarafta, 50-100 metre kadar ileridedir. İnsanın üzerine üzerine gelen kalabalıktan ve sırnaşık bir şekilde iç içe sokulan apartmanlardan sakınarak, büzülmüş kalmış, içine çekilmiştir adeta. Gizlenmek, yitip gitmek ister gibidir hali…

Sokağın girişindeki duvara asılı “Dantel Sokağı” şiirinde Yalçın Benlican Sokağı’nın dünü ve bugününü anlatır. Şiir, İzmirli sanatçı Şinasi Kula tarafından da Türk Sanat Müziği eseri olarak bestelendi. Alsancak’ta, bir zamanlar denize dik inen sokakların iki yanlarında sıralanan cumbalı evlerin olduğu dönemlerdir bunlar. “Fesleğen kokulu İzmir akşamları’nda Muallim Meftun Bey’le Rum Güzeli Heleni sokağın iki yanında karşılıklı evlerde otururlar. Öylesine dardır ki, iri yağmur damlalarının bile zor sığdığı bu sokakta aşıklar geceleri cumbalardan uzatıp ellerini birbirine dokunurlar. Akşamları “Santuri Ethem Bey’in şehnaz longası” eşliğinde kurulan çilingir sofraları, bu müziğin ninnisiyle uyuyan Dantel Sokağı’nın çocukları ve süpürülmüş kapı önlerinden esip geçen İmbat rüzgarlarını anlatan şiir tüm bu güzellikleri bir bir canlandırır gözünüzde. Farklı uluslardan olsa da kardeşçe bir arada yaşayan insanlar vardır şiirde. Sabahları kapı önlerinde sohbet eden, akşamları içlerindeki sevginin ateşi ile ellerini cumbadan cumbaya uzatarak birleştiren, Türklerin, Rumların, Yahudilerin kardeşliği…

‘Taşları bile ihtiyarlatan zaman’

Şimdi, Dantel Sokağı’nın denize bakan yüzüne çirkin bir apartman kondurulmuş durumda. Sokak, yıllar var ki görmüyor artık denizi. Ahşap cumbalı o güzelim evlerinden de sadece birkaçı kalmış geride. Bir zamanlar, İzmir’in en güzel yerlerinden olan sokak, şimdilerde şarapçılar tarafından “umumi tuvalet” olarak kullanılmakta. Belki bu nedenledir ki geceleri sokağın daracık girişi demir bir kapı ile kapatılıp zincirleniyor. Sarmaşıklar kaplamış sokağın içerilerinde bir iki salaş birahane, kırık dökük masa, sandalyeler, inşaat artıkları, paslanmış demirler var bugün. Sokaktan geriye kalan tek güzellik, hemen girişte karşılıklı sıralanmış dantel, örgü giysiler, eldivenler, bereler satan bir iki tezgah ve duvara asılı şiir… Yalçın Benlican bir şair yüreği ile içi burkularak anlatır sokağın bugünkü halini:

“Şimdi pencerelerde ne o aşina yüzler var
Ne de o canım çiçekler
Renk renk küpeliler, sardunyalar, ortancalar
Kaldıysa siyah beyaz resimlerde yüzler
Bir de evlerin duvarlarına sinen sesler
Meftun beyden, Heleniden
Rahmi beyden, Latife ve Bihter hanımlardan” 


Dantel Sokağı, iki yanını saran “Cafe” ve “Simit Saray”larının arasına sinmiştir adeta. Girişine asılan koca tabela bile onun ezikliğini, yıpranmışlığını, unutulmuşluğunu, utangaçlığını silip atamamıştır. Çünkü “Taşları bile ihtiyarlatan zaman / hışımla geçmiş(tir) Dantel Sokağı’ndan”…
http://evrensel.net/v2/haber.php?haber_id=21690
(İzmir/EVRENSEL)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...