Özer Akdemir Evrensel Pazar'a yazdı: Manisa’ya kadar 40
kilometrelik demiryolu boyunca binlerce ölü ağaç gövdesi! Emiralem İstasyonu
çırılçıplak...
Özer AKDEMİR
Emiralem İstasyonunda 200 yıllık bir çınar boylu boyunca
uzanmış. Koca bir adamın kolları ile kucaklayamadığı kalın gövdesi tam dibinden
kesilmiş. Yanında yöresinde aynı şekilde devrilmiş, köklenmiş onlarca ağaç var.
Kimi yaşlı gün görmüş, kimi daha gencecik, fidan gibi!
Demir yolunun iki yanı istiflenmiş ağaç gövdeleriyle dolu.
Dalları budakları ayrılmış, kabukları soyulmuş. Güneşin alnına kurusunlar diye
üst üste atılmış. Ağaçlarda kalan son canlılık izi de kurusun istenmiş.
Manisa’ya kadar 40 kilometrelik demiryolu boyunca binlerce
ölü ağaç gövdesi! Emiralem İstasyonu çırılçıplak. Ağacı, yaprağı doğranmış,
hüzünlü bir ıssızlığın tam ortasında kala kalmış…
***
Ertesi gün, Emiralem İstasyonunun kızgın betonunun üzerinde
sarı tüylü bir köpek dolanıp durdu bir süre, gölge arandı. Daha iki gün
öncesine kadar her gün gelip altına uzandığı koyu gölgeli çınarın nereye
gittiğini anlamaya çalıştı. İri yapraklı dallarıyla demir yolunun üstüne kadar
gelen, etrafına kavurucu sıcaklarda bile tatlı bir serinlik sağlayan çınarlar
bir anda yok olmuştu.
Bir süre turladıktan sonra istasyon binasının yan
tarafındaki kahveye doğru yöneldi. Tek gölgeli yer bu kahveydi artık. Demir
yolundan biraz daha içeride kalan kahvenin ortasındaki çınarlar kesilmemişti.
Çınarların çevresine plastik masalar dizilmişti. Etraftan çay bardağı
şıngırtısı, okey taşı, kağıt oynayanların gürültüyle ellerini masaya
vurmalarından çıkan küçük patlama sesleri geliyordu. Kimi mırıltılı, kimi
yüksek sesli, kimi ağız dolusu kahkahalarla konuşan gülen 20-30 adam oturmuş,
gölgenin altında çaylarını, kahvelerini yudumluyorlardı.
Masalardan birinden, bezgince çınarın altına kıvrılan köpeğe
çay şekeri atıldı. Tam kafasına gelen çay şekeriyle irkildi köpek. Kokladı,
yerden diliyle kavrayıp yedi afiyetle. Daha başkalarını aranırken, gövdesinde
bir ıslaklık hissederek fırladı yattığı yerden. Hemen arkasındaki masadan başka
birisi bardağındaki suyu köpeğin üzerine boşaltmıştı. Adam, korkuyla ayağa
fırlayan köpeğe bakıp sesli sesli gülüyordu. “Yav uğraşmayın şu hayvanla” dedi
masada karşısında oturan sarı poşulu genç bir adam. Yanındaki ise “Kov gitsin
ayağımızın dibinden, hepsi pire torbası bunların” dedi. Sandalyesini kavrayıp
eliyle köpeğe doğru savuracakmış gibi yaptı. “Hoşt hoş…” dedi bir yandan da.
Köpek kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırıp hızla uzaklaştı oradan.
Biraz önce güneşten bunaldığı istasyon tabelasının önündeki
açıklık alanda durdu. Tekrar çınarın gölgesini aradı. Az ötede kocaman kesilmiş
dibini gördü ağacın, gitti kokladı. Çınardan yerden birkaç parmaklık
yükseklikte bir kısım kalmıştı. İdrarını yaptı ağacın kesik köküne. Ağaç olmasa
da artık burası hâlâ onun alanıydı. İzini kokusunu bıraktı. Öğle güneşi tekrar
tüylerinin diplerini yakmaya başladığında çareyi yakınlardaki iki katlı bir
binanın gölgesine sığınmakta buldu.
Köpeğin gölgesine sığındığı binanın alt katındaki bakkaldan
çıkan adam, ağaçların neden, ne zaman kesildiğini soran gazeteciyle birlikte
kesilmiş çınarın bulunduğu yere gitti. Ağaçtan kalan dalların bir kısmı hala
bakkalın bahçesinde duruyordu. “Belki de 200 yıllıktı bu çınar” dedi. “Üstelik
demiryolunu genişletmek istedikleri alanın da dışındaydı. Ne çınarın, ne bizim
gözümüzün yaşına bakmadılar. Dükkanı açmaya geldiğimizde çınar kesilmişti”.
Menemen’den Manisa’ya kadar tren yolunu genişletmek için daha böyle binlerce
ağacın kesileceğini anlattı. “Şimdi gidin böyle Gediz boyunca yüzlerce,
binlerce kesilmiş ağaç görürsünüz. Daha kesilecekleri saymıyorum. Onları da
işaretlemişler. Bir ağaç kolay mı büyüyor. Bir çocuk gibidir ağaçlar da.
Dikilir, fidan olur, gençleşir, büyür, gelişir, iyice kök salar toprağına. Bu
çınar bizim, bu istasyonun, Emiralem’in bir parçasıydı. Öldürdüler! İki dakika
içinde 200 yıllık ömrünü sona erdirdiler. Çok üzgünüm!” dedi. Dokunsan
ağlayacaktı. Atmışına yaklaşmış bir adamın yüzünde kederin derinleştirdiği
çizgiler hemen belli oluyordu. Ondan büyük bir parça da gitmişti çınarın
gövdesi yere devrildiğinde.
***
Emiralem Kır Köyü çıkışındaki sulama kolektörü önünde yeşil
bir yosun örtüsü ile kaplanmıştı Gediz. Sular dingin bir akış içerisinde
kolektörden geçip, köpürerek setin öbür yanından çıkıyordu. Kolektörün üzerindeki
köprüden eliyle işaret ederek az ötedeki makilerle kaplı alanın taş ocağı
yapılmak istendiğini söyledi eski belediye başkanı Veli Dal. “Benim zamanımda
engellemiştik, şimdi yine geldiler” dedi. “Burası tarım cenneti, çileğin en
güzelinin yetiştiği topraklar. Taş ocağı tarımı bitirir” dedi.
***
Emiralem İstasyonu yanında, duvarın gölgesinde öğle uykusuna
yatan köpek doğruldu. Karnı acıkmıştı. Sokağın başındaki kasabın kemik
bıraktığı yere doğru yürümeden önce çınarın olduğu yere doğru baktı, umutla.
Rüyasında çınarın altında uyuduğunu görmüştü. Çınar yoktu. Kulaklarını kısıp
başı önde ikindi güneşinin gölgelediği sokağın içine doğru yürüdü, gitti….
Son Düzenlenme Tarihi: 08 Ekim 2017 08:51
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder