Kazdağları’nda yaşanan çevre felaketlerini incelemek üzere Türk Tabipleri Birliği(TTB), Türkiye Barolar Birliği (TBB) ve Türk Mühendis ve Mimarları Odaları Birliği’nden (TMMOB) gelen heyet düzenlediği basın toplantısında AKP iktidarını bir kez daha uyardı. Yöre halkının haklı sesine kulak verilmesi gerektiği bildirilen toplantıda bölgedeki tüm arama ve işletme faaliyetlerinin durdurularak ruhsatların iptal edilmesi istendi. |
Altın
üretim hedefleri ile Kazdağları’nda çalışmalarını sürdüren madenci
firmalar nedeniyle Kazdağlarında yaşanabilecek çevre felaketlerine bağlı
olarak Çanakkale tüm ülkenin gündemine oturdu. Basın toplantısında
inceleme gezisi ile ilgili hazırlanan basın bildirisi kamuoyu ile
paylaşan Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Ahmet Özdemir
Aktan, Kazdağları’nda çevre felaketlerine neden olan altın arama
çalışmaları nedeniyle siyasi iktidarı bir kez daha uyardı.
“Ruhsatları iptal edin”
Aktan; “İlk ağaç
kesilmeden, ilk kazma vurulmadan, ölüm çukurları açılmadan, toprağımız
ve havamız bozulmadan, sularımız zehirlenmeden ve bölgemiz susuz
kalmadan önce bir kez daha düşünün. Bölge hakkında yerel örgütlerimizin
ve uzman meslektaşlarımızın hazırladığı onlarca raporu algılamaya
çalışın. Yöre halkının haklı sesini duyun. Bölgedeki tüm arama, işletme
faaliyetlerini durdurun, ruhsatları iptal edin” dedi.
Öte yandan yapmış
olduğu yayınlar ile altın üreticilerine destek verdiği iddiaları ile
yaşam savunucularının tepki verdiği bir yerel gazetenin toplantıyı
sabote etme girişimi de katılımcıların tepkisine yol açtı. Söz konusu
gazetenin son olarak geliştirmiş olduğu tavrı provokasyon olarak
değerlendiren katılımcılar, alkışlarıyla gazeteyi protesto etti.
Altın üretim hedefleri ile Kazdağları’nda
çalışmalarını sürdüren madenci firmalar nedeniyle Kazdağlarında
yaşanabilecek çevre felaketlerine bağlı olarak Çanakkale tüm ülkenin
gündemine oturdu. Altın arama çalışmalarının çevreye verdiği olumsuz
etkileri araştırmak ve kamuoyunun dikkatini bu bölgeye çekmek amacıyla
üç önemli meslek kuruluşu yöneticileri, haftasonu Çanakkale’ye gelerek
hem Kazdağları’nı hem de altın arama çalışmalarını yerinde inceledi.
İnceleme gezisi öncesinde Truva Otel’de düzenlenen toplantıya CHP
Çanakkale Milletvekilleri Ali Sarıbaş ile Serdar Soydan, Belediye
Başkanı Ülgür Gökhan, TMMOB Genel Başkanı Mehmet Soğancı, TBB Çevre
Komisyonu Başkanı Av. Ahmet Gürel, TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr.
Ahmet Özdemir Aktan, TBB Genel Sekreteri Av. Cengiz Tuğral, TTB Genel
Sekreteri Dr. Bayazıt İlhan, Baro Başkanı Bülent Şarlan, Çanakkale Çevre
Platformu Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant, Çanakkale Tabip Odası Başkanı
Naci Hasanefendi, CHP İl Başkanı Hamza Karagöz, Eğitim-Sen Çanakkale
Şube Başkanı Telat Koç, hekimler, profesörler, dernek temsilcileri,
sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve çok sayıda davetli katıldı.
Aktan’dan AKP’ye uyarı
“Bölgedeki tüm arama, işletme faaliyetlerini durdurun, ruhsatları iptal edin”
Basın toplantısında inceleme gezisi ile ilgili
hazırlanan basın bildirisi kamuoyu ile paylaşıldı. Toplantıda konuşan
Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Ahmet Özdemir Aktan,
Kazdağları’nda çevre felaketlerine neden olan altın arama çalışmaları
nedeniyle siyasi iktidarı bir kez daha uyardı. Siyasi iktidara seslenen
Aktan, ilk ağaç kesilmeden AKP hükümetinin bir kez daha düşünmesi
gerektiğini ve yöre halkının haklı sesine kulak vererek, tüm arama ve
işletme faaliyetlerini durdurup ruhsatları iptal etmesi gerektiğini
söyledi.
“Kazdağları için buradayız”
Türk Tabipler Birliği, Türk Mühendisleri ve Mimar
Odaları Birliği ve Barolar Birliği olarak Kazdağları’nda devam eden
altın arama çalışmalarını yerinde incelemek üzere Çanakkale’de
bulunduklarını belirten Aktan; “Bizler Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği ( TMMOB), Türkiye Barolar Birliği(TBB) Yönetim Kurulu
temsilcileri ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyeleri
olarak. Çanakkale ili ve Kazdağları yöresinin binlerce yıllık tarihi,
doğal ve yaşam kokan güzelliklerini yine binlerce yıl sonra, bu bölgede
yaşayacak olan yurttaşlara taşıyabilmek amacıyla yürütülen mücadeleye
destek vermek için buradayız. Bizler yaşamı savunmak, yaşama hakkımıza
sahip çıkmak üzere Kazdağları’ndayız, Çanakkale'deyiz. Yöre halkının
sesini büyütmek için buradayız. Çanakkale ilinin ve Kazdağları
bölgesinin eşsiz coğrafyası ve zenginliklerinin, bizden sonraki
nesillere bozulmadan aktarılabilmesi, yüreği olan herkesin görev
sayacağı bir durumdur. Mesleki duyarlılığımız ve insani yönümüz, dünyada
ender olarak bulunan bu bölgenin korunması ve yaşatılması için bize
görev yüklemektedir” dedi.
“Gelişmeleri endişe ile yakından takip ediyoruz”
Yaklaşık 10 yıldır bölgede sürdürülen maden arama
faaliyetlerini hem bireyler olarak hem de meslek örgütleri olarak endişe
ile yakından takip ettiklerini ifade eden Aktan; “Ancak, bugün
Çanakkale'de gelinen nokta, ülkemiz ve gelecek nesiller adına bizi daha
da büyük bir endişe içine sevk etmektedir. Arama faaliyetlerinin sona
ermek üzere olması, bu arada bölgede binlerce sondajın yapılmış olması,
hatta sondajlar sonunda pırıl pırıl suları olan bazı köylerin artık
damacana suyu içer hale gelmesi ve daha ilk sondajlarda bu durumun
yaşanması bu bölgede yer altı su rezervinin karşı karşıya olduğu
tehlikeyi gözler önüne sermektedir. Ayrıca, madencilik şirketlerinin,
ruhsat sahalarının genişliği, şirketlerin kapasite artırımı istekleri,
arama faaliyetlerin bu seviyede kalmayacağını göstermektedir. Çanakkale
ili sınırları içinde, 6 maden işletmesi için ÇED süreçleri
tamamlanmıştır. Bunlardan birisinin kapalı, diğerlerinin açık maden
işletmesi olması planlanmaktadır. Bunlardan ikisi için ise, kapasite
artırımı ve zenginleştirme tesisi başvurusu yapılmıştır” diye konuştu.
“Kazdağı yaşam kaynağıdır”
Konuşmasının devamında Kazdağları’nın önemine dikkat
çeken Aktan; “Çanakkale ili, Kazdağı yöresi, Biga Yarımadası, Güney
Marmara bölgesi tarihi, mitolojik, sosyal, kültürel, jeolojik, ekolojik
birçok zenginlik, çeşitlilik ve değişkenlikleri barındıran nadir
bölgelerimizden birisidir. Bölge bereketli topraklan, sulak alanları,
yer üstü ve yer altı zenginlikleri, uygun iklim koşullarından dolayı
binlerce yıl boyunca insanlığın yerleşim alanı olarak kullanılmıştır.
Kazdağı, doğal ve kültürel kaynak değerleri açısından oldukça zengin bir
potansiyele sahiptir. Bu değerler Kazdağı kütlesinin tümüne dağılmış
durumdadır. Kazdağı, yerüstü ve yeraltı su rezervleriyle, sıcak ve soğuk
su kaynaklarıyla, Biga Yarımadası'nın hayat kaynağıdır. Kazdağı, doğal
bitki örtüsü olan ormanları, endemik türleri, gen kaynakları ve koruma
alanları ile bölgenin yaşam kaynağıdır. Dünyamızın en önemli
ekosistemlerinden birisidir. Kazdağı. tarihsel, kültürel, ekolojik ve
toplumsal mirasımızdır. Tarım, bölgedeki temel ekonomik etkinliktir.
Karasal habitatların başında ormanlar gelmektedir. Çanakkale ilinin il
yüz ölçümünün yarısından fazlası ormanlarla kaplıdır. Tarihi, doğası,
temiz havası ve suyu ile anılan bu bölge altın madenciliği girişimleri
durdurulmaz ise sadece madencilikle anılır olacaktır. Tıpkı Bergama.
Balya, Kışladağı gibi kirlilikle anılır olacaktır. Tıpkı Dilovası gibi,
tıpkı Ergene havzası gibi anılacaktır” şeklinde konuştu.
“Çanakkale ve köyleri susuz kalacak”
Kazdağı ve yöresinde madencilik faaliyetleri ile
ilgili olarak uluslararası altın şirketlerinin ve yerli ortaklarının
yürütmekte olduğu çalışmaların tehlikeli bir noktaya ulaştığını
vurgulayan Aktan; altın arama çalışmaları nedeniyle Çanakkale ve
köylerinin susuz kalacağını veya su kaynaklarının ağır metal zengini
asidik sulara dönüşeceğini kaydederek şu şekilde konuştu: “Kazdağı ve
yöresinde, Biga Yarımadası'nda yaklaşık iki milyon insanın içme suyunu
sağlayan kaynakları, sulama göletleri, Karamenderes ve Kocabaş çayının
suladığı topraklar üzerinden tüm tarımsal ürünleri olumsuz etkileyecek
olan, madencilik faaliyetleri ile ilgili olarak uluslararası altın
şirketlerinin ve yerli ortaklarının yürütmekte olduğu çalışmalar bugün
tehlikeli bir noktaya ulaşmıştır. Şimdilik planlanan 6 (altı) adet
metalik maden işletmesinin her birinde milyonlarca tonluk toprak ve kaya
çıkarılacak, bunlar öğütülecek ve siyanürle işlenerek altına
dönüştürülecektir. Bu işlem sırasında yine milyarlarca metreküp su
kullanılacaktır. Devasa çukurlar açılacak, yüzlerce metre yükseklikte
pasa ve liç yığınları bırakılacak, çevreye kaya tozu. silis tozu. ağır
metalli tozlar yayılacak, önlem de alınsa bu yığınlardan doğaya asitli
sular yayılacaktır. Kirletilen yer altı suları ile birlikte, bölgenin
suyu tüketilecek hatta başka havzalarda yapılacak barajlarla bölgeye su
taşınacaktır. Milyar tona yaklaşan kaya kazılacak ve coğrafya
değiştirilecektir. Ormanlık alanlar ve bölgenin kendini besleyebilen
tarım sistemi yok edilecektir. Çanakkale ve köyleri susuz kalacak ya da
su kaynakları ağır metal zengini asidik sulara dönüşecektir. Tarım ve
ormancılığın çökmesi ile yöre insanı bölgeyi terk etmek zorunda
kalacaktır. Su ve toprak kirliliği, bu bölgeden beslenmek zorunda olan
insanların kanser ya da başka kronik hastalıklara yakalanmasına neden
olabilecektir. Bütün bu manzara, belki de bugünden öngörebildiğimiz
sorunların sadece bir bölümüdür.”
“Emek ve doğa toplumun maddi zenginliğini oluşturur”
“Kapitalizm, emek gücünü iş gücü, doğayı da hammadde
ve kaynak olarak ele alarak sermaye birikimini ve büyümesini
gerçekleştirir” diyen Aktan; “Kapitalizmin varoluşu ve kendini
sürdürebilmesi; insanımızın piyasa koşullarında sefalete mahkûm
edilmesiyle, çalışanların işsiz kalma korkusu altında her defasında daha
düşük ücretle ve daha kötü yaşam koşullarını kabul ederek
çalışmalarıyla, doğayı hammadde deposu ve kaynak olarak daha ucuza mal
etme arayışı ile mümkündür. Sömürerek büyümeye devam eden sermaye
doğanın kendi varlık koşullarını yenileyebilme olanaklarını ortadan
kaldıracak şekilde tüketerek, insanoğlunun varlık koşullarını da
zorlamaktadır. Yaşanan değişimler küreselleşen kapitalist dünyanın
doğayla ilişkilerine de yansımıştır. Onlara göre, ormanlar, balık
alanları, meralar, yeraltı ve yerüstü sularının ortak kullanılan
kaynaklar olmaları ve mülkiyet haklarının iyi tanımlanmamış olması
nedeniyle piyasa düzgün çalışmamaktadır. Onlara göre doğal kaynakların
korunması ve piyasanın düzgün çalışması için bu kaynakların ya
özelleştirilmesi ya da bedelini ödeyerek kullanmaya razı olan insanların
kullanımına açılması gerekmektedir. Bu görüşler doğrultusunda çevre
alınır satılır bir meta olarak uluslararası ticaretin konusu haline
getirilmiştir. Uluslararası sermayenin, geldiği ülkede üretimden
pazarlamaya kadar mülkiyet edinme de dâhil olmak üzere hiçbir sınırlama
ve denetimle karşılaşmaması için kuramsal ve kurumsal düzenlemeler tüm
dünyada olduğu gibi pervasız bir şekilde ülkemizde de yapılmıştır,
yapılmaya devam etmektedir. Bu düzenlemelerde çevre de ticaretin konusu
haline getirilmiştir. Eğitim ve sağlık alanında olduğu gibi doğal
kaynaklar ve çevreyle ilgili hizmetler de serbest piyasada alınır
satılır mallar haline getirilmiştir. Oysa; 1948'de kabul edilen İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 25. maddesi; "yaşam hakkı" çerçevesinde
'Sağlık Hakkı'na yer vermiştir. "Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar
Sözleşmesinin 12. maddesi de sağlık hakkını tanımlarken, çevre sağlığını
ve sanayi temizliğini her yönüyle ileriye götürme ve salgın
hastalıkların, yöresel hastalıkların, mesleki hastalıkların ve diğer
hastalıkların önlenmesinden bahsetmektedir. Anayasamız, herkesin
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı olduğunu belirtirken,
çevreyi geliştirme, çevre sağlığını koruma ve çevre kirlenmesinin
önlenmesini hem devlete hem de vatandaşa yerine getirilmesi zorunlu olan
bir görev olarak vermektedir. Bu nedenle doğa ve insan yaşamı üzerinde
olumsuz yönde risk oluşturabilecek bir faaliyete ekonomik değeri
düşünülerek izin verilmesi Anayasamızın çevrenin korunması ile ilgili
hükümlerine aykırıdır” şeklinde konuştu.
“Altıncılara karşı direnişi sonuna kadar destekliyoruz”
“Bölgedeki tüm arama, işletme faaliyetlerini durdurun,
ruhsatları iptal edin” diyerek AKP hükümetini uyaran Aktan; “Ülkemizde
altın madenciliği konusunda yaşanan Bergama tecrübesi birçok gerçeği
gözler önüne sermiştir. Ancak on yıl önce yargı kararlarına rağmen
Bergama'da sürdürülen yanlış bugün Çanakkale ili ve Kazdağlarında da
inatla devam etmektedir. Türk Tabipleri Birliği, Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliği ve Türkiye Barolar Birliği olarak bizler siyasal
iktidarı ve yetkilileri bir kez daha uyarıyoruz. Siyasal iktidara ve
ilgililere sesleniyoruz: Gelin ilk ağaç kesilmeden, ilk kazma
vurulmadan, ölüm çukurları açılmadan, toprağımız ve havamız bozulmadan,
sularımız zehirlenmeden ve bölgemiz susuz kalmadan önce bir kez daha
düşünün. Bölge hakkında yerel örgütlerimizin ve uzman meslektaşlarımızın
hazırladığı onlarca raporu algılamaya çalışın. Yöre halkının haklı
sesini duyun. Bölgedeki tüm arama, işletme faaliyetlerini durdurun,
ruhsatları iptal edin. Meslek örgütleri olarak bizler, bu bölgede
yürütülen direnişi saygıyla selamlıyor ve sonuna kadar destekliyoruz. Ve
şunu söylüyoruz ki; ne vaat ederlerse etsinler bu güzellikleri
görmeyerek yağmalayanları, buna izin verenler ya da görmezden gelenleri,
bugün bizler, yarın gelecek kuşaklar asla hoş görmeyeceklerdir” dedi.
Yerel gazetenin tavrı tepki topladı
Basın bildirisinin ardından soru cevap kısmına
geçildi. Çanakkale kamuoyunda geçtiğimiz günlerde altıncıların
destekçisi olarak deşifre edilen bir yerel gazete, Pazar günkü
manşetinden ‘İnsaf Biraz’ başlığı ile verdiği haberde yer alan bazı
sorularla toplantıyı sabote etmeye çalışması katılımcılardan tepki
gördü. İlgili gazetede çalışan muhabirin gazetede yer alan haberdeki
soruları okuması, hem toplantıya katılanların hem de gazetecilerin
tepkisine neden oldu. Toplantıya katılan heyette yer alan isimler,
gazetenin geliştirmiş olduğu bu tavrını provokasyon olarak
değerlendirirken, bazı katılımcılar da bu tür soruların sorulma
nedeninin toplantıyı sabote etme amacı taşıdığını dile getirdiler.
Ayrıca toplantıda söz alan bazı gazeteciler de soruların gazetecilik
açısından utanç verici olarak nitelendirdi.
Soğancı; “Namuslu gazeteciler asla bu soruları gazeteci kimliğiyle sormaz”
İlgili gazetenin tavrına yönelik açıklamalarda bulunan
TMMOB Genel Başkanı Mehmet Soğancı; “Bu gazeteden sorulan sorular,
deyim yerinde ise toplantıyı sabote etmeye yönelik sorulmuş sorulardır.
Türkiye’nin namuslu gazetecilerinin asla bu soruları bir gazeteci
kimliğiyle sormayacağını da çok iyi biliyorum. Bu soruları, soran
arkadaşa iade ediyorum” dedi.
Tuğral; “Barolar Birliliği’nin avukatlara dava almayın diyebilme yetkisi yoktur”
Avukatların altıncı şirketlerin davalarını almak
istemediği yönündeki soruya yanıt veren Türkiye Barolar Birliği Genel
Sekreteri Cengiz Tuğral şu şekilde konuştu: “Avukatların çevre ile
ilgili olarak avukatların madencilerin avukatlıklarını üstlenmemesi
konusunda hiçbir yasal hukuk kurumunun baroların ve barolar birliliğinin
avukatlara dava almayın diyebilme yetkisi ve hakkı yoktur. Ancak hem
yasaların, hem anayasanın, hem uluslar arası sözleşmelerin barolar
birliğine ve barolara tanıdığı görev ve sorumluluklar içerisinde çok
büyük bir yer teşkil eden insan hakları ve insan haklarının temelini
teşkil eden insanın yaşam hakkı ve onu tehdit eden çevre kirliliğine
sebebiyet verecek olanlar çevre dokusuna zarar verecek olan olaylar
haksızlığa mahkum olan olaylardandır. Bu çerçevede de hem barolar
birliği hem barolar kendi mensuplarına madencilerin bu çeşit taleplerine
yönelik davaları çevreye zarar verecek fillerinden kaynaklanan olaylara
karşı davalarda vekalet almama konusunda tavsiye talebinde
bulunabilirler. Buda en doğal haklarıdır. Kurumların yada baroların
kendi başına vereceği bir görev değildir. Her insanın sorumluluk duyması
gereken gelecek nesillere sağlıklı miras bırakmak görevleri içindedir.”
Nalbant; “Gazetenin bu tavrına şaşırmadık”
Çanakkale Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant,
söz konusu gazetenin toplantıdaki tavrına şaşırmadıklarını söyledi.
Gazetenin daha öncede bu tür girişimlerde bulunduğunu anımsatan Nalbant;
“Alamos goldun sesi gazetesi pardon “Kale’nin sesi” gazetesi bu tür
davranışlarını hep yapıyor. Geçtiğimiz günlerde Kızılelma Köyü’nde de
yaptı. Orada da siyanür reklamı yaptı. Tüm bilimsel gerçeklere rağmen
bunu yapıyor. Tabip Odası’nın siyanür konusunda yaptığı açıklamayı
yayınlamayan bu gazete olayı çarpıtarak siyanür reklamı yapıyor. Bunu ne
karşılığında yaptığını biz biliyoruz. İlgili gazetenin buradaki
tavrından dolayı şaşırmadık. Tüm Çanakkale kamuoyu artık bunu bilecek”
diye konuştu. Öte yandan toplantıda söz alan bazı katılımcılarda,
provakatif sorularla ortamı germenin doğru olmadığını ve soru sormadan
önce etik davranılması gerektiğini altını çizerken, bazı gazeteciler de
söz konusu gazetenin sorduğu soruların gazetecilik etiği açısından utanç
verici olduğunu dile getirdiler.
Soydan; “Bu mücadele yaşam mücadelesidir”
Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Serdar Soydan ise
Kazdağları için verilen mücadeleyi yaşam mücadelesi olarak
nitelendirdi. Toplantıda sorular sorması için gazetenin görevlendirdiği
muhabire tepki gösteren Soydan; “O gazeteci arkadaşımıza şunu sormak
isterdim ama kaç lira aldınız diye soru sormuyorum. Ama arkadaşımız
Manisa’ya keşke gelebilseydi. Gazeteci şunu unutmasın ,zehirlenen havayı
oda soluyacak, kirletilen suları oda kullanacak.Milyonlarca ton
toprağın kazılması ile bozulacak eko sistemin zararlarından oda
nasiplenecek ” dedi. Soydan sözlerini şu şekilde sürdürdü: “10 yılını
dolduran bir AKP hükümeti var. Ne olduysa zaten bu hükümette oldu. AKP
hükümeti döneminde 2 büyük tehlike ile karşı karşıya kaldık. Birincisi
Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu laik Türkiye Cumhuriyeti tehlike
altındadır. İkincisi insan yaşamı tehlike altındadır. Bizler sizlerin
mücadelesini Ankara’da mecliste sürdürüyoruz. Biz çevre komisyonu olarak
gezmeye devam ediyoruz. Kamuoyunu bu konuda bilgilendiriyoruz. Biz
Eylül ayında Manisa’ya giderek cehennem çukurlarını gördük. Kazdağları
ne kadar önemliyse her yeri önemli. Bakana Kazdağlarını öldürüp dünyanın
sonunu getiriyorsunuz dedim. Manisa’da Kazdağlarının geleceğini gördük.
100 metre çukur var. Ballandıra ballandıra anlatıyorlar. Kazdağı en
büyük iki dağdan biri diye bağırıyoruz. Bu siyasi bir mesele değil
insanlık meselesidir. Bu meseleye herkes sahip çıkmalıdır.”
Sarıbaş’tan AKP’ye tepki
Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Ali Sarıbaş da
toplantıda söz alarak AKP hükümetine tepki gösterdi. Sarıbaş; “Çevreyle
ilgili son büyükşehir yasası dahil madenlere ruhsat verilmesi yerel
yönetimlere bırakıldı. STK’ların kanun hükmünde kararnameler ile içini
boşaltılarak çevre kanunlarının buraya gelişi ile birlikte hepsinin
vardığı noktada Başkanlık sistemine doğru gidiyorlar ve buda tek
adamlıktır. Madencileri kollayan bir zeytin yasası değişikliği var.
Altın çıkarırken çok su kullanılacak. Bu suyu önce elde etmeleri lazım.
Bardakçılar kaplıca suları bu şirkete satılıyor. Arkadan bu şirket
yabancı şirkete devir ediliyor. Yerel yönetimlere de sesinizi çıkarmayın
deniliyor. Bu bile iktidarın halkın çıkarlarını değil madencilerin
çıkarlarını savunduğunun göstergesidir” dedi.
ÇOMÜ Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kenan
Kaynaş, Eğitim-Sen Çanakkale Şube Başkanı Telat Koç da toplantıda bir
konuşma yaparak altın arama çalışmalarının doğaya vereceği zararları
gündeme getirdi. Soru cevap kısmının sona ermesiyle birlikte Türk
Tabipleri Birliği(TTB), Türkiye Barolar Birliği(TBB) ve Türk Mühendis ve
Mimarları Odaları Birliği’nden gelen heyet, yapacağı incelemeler için
Kazdağları’na hareket etti.
|
22 Kasım 2012 Perşembe
Kazdağları hassasiyeti tüm ülkeye yayılıyor...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)
24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...
-
07 Ağustos 2018 14:41 CHP Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, Menderes Nehri ve havzasındaki kirliliği Meclise taşıdı:...
-
13 Aralık 2020 14:35 Çiçekbaba Dağı günümüzde ülkemizdeki binlerce dağın kaderini paylaşıyor. Çiçekbaba da Kazdağları, Bolkarlar, Istranca...
-
08 Temmuz 2018 03:20 Tüm yazıları Günün şavkı Erciyes’e vurup, beyaz doruklarını kızı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder