22 Kasım 2012 Perşembe

Truvalılar, uyanın ve ayaklanın!…


Kazdağları’nda, Havran İlçesi Tepeoba köyü yakınlarında çıkan orman yangını 500 hektar alanı yok etti. Yangın, binlerce orman ağacının yanı sıra, meyve-sebze bahçeleri ve zeytinlikleri de etkiledi.
Yangınla ilgili ‘sabotaj’ iddialarını buradan aktarmıştık. Alanında uzman bir isim, Orman Mühendisleri Odası eski Genel Başkanı Salih Sönmezışık, yangından birkaç gün önce gezdiği ve “yakında buraları yakarlar” diye aklından geçirdiği alanın iki gün sonra yanmasının üzüntüsü ile konuşmuştu.
Sönmezışık neden bölgede bir yangının çıkabileceği olasılığını aklına getirmişti? Yangının çıktığı alanın hemen yanında büyük bir molibden-altın-gümüş madeni var. Yanan alanda bu madenin sondajlarının olduğu, ileriki günlerde madenin cevher çıkaracağı yerler.
MADENE ZATEN BÜYÜK TEPKİ VARDI
Madenin yangından önce yarattığı doğa tahribatı büyük tepkilere neden oluyordu. Tıraşlanmış, altı üstüne getirilmiş, pasa yığınları ve  atık havuzunun havadan çekilmiş fotoğrafları günlerce yazılı, görsel ve sosyal medyada tepki yorumları eşliğinde paylaşılıyordu. Hal böyle olunca, madenci şirketin sık ormanlar arasında bulunan yeni alanlardaki binlerce ağacı kesmesinin yaratacağı tepki elbette var olan öfkeyi büyütecekti.
Salih Sönmezışık, yangında boşaltılan köy olan Tepeoba köyünün madene önemli bir direnç gösterdiğinin altını çiziyordu açıklamasında. Henüz doğru düzgün bir arkeolojik çalışma dahi yapılmamış antik Thebe kentinden adını alan köy, maden alanına çok yakın bir konumdaydı.
Yangın gece vakti çıkmıştı. Köylülerin anlatımlarına göre 3-4 farklı yerden aynı anda başlamış, ormanlık alana doğru esen şiddetli rüzgar yangını bir anda çok geniş bir alana yaymıştı. Gece olduğu için de müdahale edilememiş, sabaha kadar alanın zaten önemli bir bölümü yanmıştı.
2009 yılında yine Kazdağlarında çıkan yangınla ilgili bir rapor hazırlayan ve yangının ‘sabotaj’ olduğunu ileri süren Sönmezışık, eldeki verilere ve onlarca yıllık tecrübelerine dayanarak bu son yangının da “kesinlikle sabotaj” olduğunu söylüyordu.
TEKNİK UZMAN RAPORU AÇIKLANSIN
Yangınla ilgili açıklamalarda bulunan Balıkesir Valisi Ahmet Turhan ise sabotaj iddialarını kesin bir dille reddediyor. Turhan, “Bana verilen teknik bilgilere göre, madenin altında ya bir çoban ateşi ya bir sigaradan alevlendi. Çok ciddi bir rüzgar vardı. Sabotaj ihtimali çok çok zayıf. Hatta zayıf demiyoruz, yok diyoruz. Teknik uzmanların görüşü bu doğrultuda”.
Yangının ‘sigara izmariti ya da çoban ateşi’ sonucu çıktığını ortaya koyan bu ‘teknik bilgileri’ biz de merak ediyoruz. Sayın valinin kendisine iletilen bu teknik bilgileri kamuoyu ile paylaşması gerekiyor. Yoksa yangındaki sabotaj şüphesi bu ‘genel-geçer, soyut’ sözlerle dağılacak gibi değil.
Nitekim, yangın bölgesinde incelemelerde bulunan CHP milletvekilleri “Yangının madenciler tarafından çıkarıldığını söyleyebiliriz” diyorlar. Daha da ileri giden vekiller, “Yangının maden ocağı çevresinin genişlemesi için yapıldığını görmek mümkün” derken, halkı madencilere karşı ayaklanmaya çağırıyorlar.
KESME, YAK!…
CHP Çanakkale milletvekili Serdar Soydan yangın alanındaki incelemelerinin ardından bu açıklamaları yapıyor. Soydan’ın yangından açık seçik madencileri sorumlu tutan açıklamaları şöyle; “Artık madencilerin taktiği ‘kesme yak’ olmuştur. Bu yangınlar önümüzdeki dönemde daha da çok çıkacaktır. Madenciler gözlerini karartmış durumdalar. Bu yangın basit bir yangın değil. Ormanları yakıyorlar. Kesseler daha büyük bir tepki olur. O nedenle yakıyorlar. Madencileri bu bölgeden çıkartmalıyız”.
Kazdağları, gün be gün talan ediliyor, yok ediliyor. Milletvekilleri altın madencilerinin gözlerini bürüyen hırsın, binlerce yıllık Kazdağları eko istemini yok etmekten çekinmeyecek noktaya geldiğini açıklayarak, “ayaklanma çağrısı” yapıyorlar. Daha çok ormanın yanacağını, suların kirleneceğini, havanın solunamaz hale geleceğini söylüyorlar. Bu çağrıya uyarak ayaklanan halk, kendisi kadar, bölgedeki hatta tüm dünyadaki canlıların yaşamını korumak için harekete geçmiş adeta ‘kutsal bir güç’ olmaz mı? Hadi bu kutsallık iddiasına çok girmeyelim, ormanlarını yakan, kesen, yok eden madencilere karşı yöre halkının direnişi en nihayetinde nefs-i müdafa değil midir?
Ya bütün bu felakete göz yumanlar, izin verenler, çanak tutanlar ya da perde gerenler, kısacası siyasi iktidar, bürokratları ve işbirliği içindeki yandaşları tarihe nasıl geçecekler dersiniz?
Truva efsanesinin geçtiği topraklarda, yeni Truva atları kol geziyor…
Truvalılar bu defa oyuna gelmemeli. Truva atlarını topraklarından kovmak için bir an önce gerekeni yapmalıdır!..http://www.canakkaledesin.com/?p=1661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...