Kazdağları’nı yok etmek için hazırlıklarını sürdüren “altıncı filo’nun” ne kadar derinden çalıştıklarını bir kez daha gördük. Bu yaşanılanlar sadece bugüne özel gelişmeler değil... |
Tüm yaşam savunucularının bundan alması gerekli dersler olduğunu unutmayalım.
Yaşanmış bir Bergama deneyimini bir kez daha hatırlayalım.
10 ay önce ÇED toplantısını yaptırmayarak tepki veren
köylüler bugün, kapasite artırma ve zenginleştirme projesi ÇED
toplantısında çok daha farklı bir tepki verdiler.
Ortalıkta gözükmeyen madenci firmanın önemli mesafeler kat ettiği ortaya çıktı.
Ne yaptı madenci firma; bazı küçük yatırımlar ile göz boyama yoluna giderek halkın sorunlarına çözüm olacağı umudunu yaydı.
İşsizlikle kırılan, tarımsal üretim ve hayvancılık ile
yaşamını sürdürmekte zorlanan köylüler yapılan propagandaların etkisi
altında şimdi madencileri kurtuluş umudu olarak görüyorlar.
Altıncı firma özellik ile köylerde faaliyet gösteren
kooperatif yöneticilerinin işbirliği ile bu propagandayı yoğun bir
şekilde pompalamaktadırlar.
Yine altıncı firmalar derinlerden çalışarak kamuoyunu etkilemek için bazı yayın organlarını da kontrol altına almışlar.
Özet ile aradan geçen 10 ay içinde altıncılar kendi yöntemleri ile önemli gelişmeler kaydetmişler.
Peki çevre mücadelesi açısından durum hangi noktadır
diye sorarsanız, bunun köklerini Etili mitingi değerlendirmelerine kadar
götürebiliriz.
Etili mitingi için yaptığım halkın bu mücadeleye
katılımını sağlamadan başarılı bir mücadelenin olamayacağı gerçeği
üzerine şimdi bir kez daha düşünmeliyiz.
Etili mitingi belki renkli, çevre duyarlığı olan
insanların geniş katılım sağladığı, coşku ile geçen bir miting olmasına
rağmen bu mücadelenin asli unsurlarının desteği konusunda sıkıntılı bir
görüntü veren bir organizasyon olmuştu.
Bu mitingin değerlendirilmesi sonrasında bazı
eksikliklerde tespit edilmesine rağmen bu alanda yaşama geçen çok fazla
bir şeyin olmadığı gerçeğini bugün kavramak zorundayız.
Bu mücadelede gerçekten son derece fedakârca görev
alan insanların olduğunu ve önemli katkılar verdiklerini, yoğun emek
harcadıklarını görüyorum.
Onları bir kez daha takdir ediyorum. Fakat bu
mücadeleyi kitleselleştiremediğimiz sürece başarılı olma şansı her geçen
gün yaşadıklarımız itibarıyla ortaya çıkmaktadır.
Altıncı firmalar paraları ile her şeyi satın alma
perspektifi ile derinden önemli çalışmalar yapmaktadırlar. Doğasına,
yaşamına, toprağına suyuna sahip çıkanların ise, insanlık adına son
derece önemli değerleri ve bilinçleri dışında başka hiçbir şeyleri yok.
Bizi başarıya götürecek olan işte bu bilincimiz ve bir
araya gelerek öreceğimiz kitlesel mücadelenin gücüdür. Bunun için daha
örgütlü daha organizeli çalışmalar için adımlarımızı sıklaştırmalıyız.
Herkese bu konuda sorumluk düşmektedir. Bu sorumluluğu belirli kişilerin
sırtına yükleyerek her şeyi onlardan bekler isek; altıncıların çeşitli
entrikaları ile geliştirecekleri havayı dağıtmakta oldukça zorlanırız.
Ve bu süreç bir bakmışsınız; bir doğa harikası olan Kazdağları’nın her bir yanında altıncı istilasını getirmiştir.
Motivasyonumuzu kaybetmek yok; çünkü biz haklıyız,çünkü biz halkız.
Bu dağlar, bu topraklar 3-5 kapitaliste peşkeş çekilemez.
Yılmadan yorulmadan gerçekleri halka anlatmaya devam.
Dayanışmamızı, işbirliğimizi geliştirerek altıncıların
demagojilerini ve tezgahlarını bozmak için şimdi daha çok kenetlenmek
zamanı.
Bizi mahkemeye vererek susturmak isteyenlere kapak olsun...
Vatan Gazetesi Yazarı Mustafa Mutlu dünkü köşe yazısında şunları yazmış:
“Maaş var, ders yok!
Önceki gün yayınlanan “Takunyalı Üniversite” başlıklı
yazımda Bilim ve Gelecek isimli derginin son sayısında yapılan bir
araştırmadan söz etmiştim. Bu araştırmada ülkemizdeki 103 üniversitenin
rektörlerinin, kamuoyunun gündemine nasıl geldikleri tek tek
anlatılıyordu.
Elbette siyasete ve cemaatlere yakınlık, birinci sıradaydı.
Bu yazım büyük ses getirdi. Gelen mektuplar sayesinde
Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelerde yaşanan haksızlıkları
görme olanağı buldum.
Tek bir örnek vereceğim:
Yardımcı Doç. Dr. Necmi Akyalçın, Çanakkale Onsekiz
Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü’nde çalışıyor. Sözleşmesi temmuz ayında sona erdi ama yenilenmesi
ancak ekim ayında, o da yerel basının yayınları sayesinde oldu!
Sonuçta herkese üç yıl uzatma hakkı verilirken onun sözleşmesi sadece iki yıllığına uzatıldı.
Sözleşme uzatıldı ama defalarca başvurmasına karşın bu
kez de kendisine ders verilmedi! Üstelik anabilim dalıyla ilgili biri
ödüllü üç kitabı ve onlarca makalesi bulunmasına karşın...
Verdiği bütün dersler, bu konuda tek kitabı bile
olmayan, iki makaleden fazla yayını bulunmayan, bölüme yeni gelmiş bir
akademisyene verildi...
Yani Necmi Akyalçın üniversiteden maaşını alıyor, her gün düzenli olarak gidiyor ama işini yapamıyor!
Neden biliyor musunuz?
Çünkü kendisi, altı yıldır Çanakkale Atatürkçü Düşünce Derneği’nin başkanlığını yürütüyor...
Biz de bu konuya ilişkin çeşitli haberlere yer verdik
gazetemizde. Bir haberimiz için, iletişim fakültesi dekan vekili
tarafından kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle mahkemeye verildik.
Adının dahi geçmediği bir haber için mahkeme yolunu seçen bir
iletişimcinin bu iletişim mantığından çıksa çıksa ancak sansür çıkar.
Yaptığımız haberde Necmi Akyalçın’ın sözleşmesinin
yenilenmemesi üzerine olabilecek ihtimalleri bir gazeteci gözüyle
sorgulamak en doğal hakkımız olmasına rağmen kendisinin adının bile
kullanılmadığı bir olaya atıfta bulunmamız üzerine mahkemelere
başvuranlar için , Mustafa Mutlu’nun yazısı kapak olur diye bu yazıyı
bir kez daha sizler ile paylaşmak istedim.
Siz şimdi düşünün; işini gücünü bırakıp gazetemizin
satır aralarında mahkemeye malzeme yaratmak için cümlelerin bir bütün
olarak anlamını dahi yok ederek cımbızla malzeme seçen bir iletişim
fakültesi dekan vekilini.
Bugünleri de mi görecektik?
Görsek de, biz mesleğimizin gereklerini yapmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Ellerine cımbız değil, ne alırlarsa alsınlar…
|
22 Kasım 2012 Perşembe
Derinden gelenler...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)
24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...
-
07 Ağustos 2018 14:41 CHP Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, Menderes Nehri ve havzasındaki kirliliği Meclise taşıdı:...
-
13 Aralık 2020 14:35 Çiçekbaba Dağı günümüzde ülkemizdeki binlerce dağın kaderini paylaşıyor. Çiçekbaba da Kazdağları, Bolkarlar, Istranca...
-
08 Temmuz 2018 03:20 Tüm yazıları Günün şavkı Erciyes’e vurup, beyaz doruklarını kızı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder