9 Mayıs 2005 Pazartesi

Balya'dan geriye kalan

  09 Mayıs 2005 01:00

Balıkesir'in Balya ilçesinde 80 yıl önce terk edilen siyanürlü kurşun madeni aradan geçen onca zamana karşın halen çevre ve canlı yaşamı üzerindeki olumsuz etkisini sürdürüyor.

Balıkesir'in Balya ilçesi 80 yıl önce kapatılan kurşun madeninin izlerini hâlâ silememiş. Madencilik alanında 1200 yıllık bir geçmişi olduğu dillendirilen ilçe, tarihinin hiçbir döneminde Fransız şirketi tarafından 1938 yılına kadar yapılan siyanürlü madenciliğin yarattığı tahribatı yaşamamış. Milyonlarca ton zehirli atıkla kirletilip geri dönülmez bir biçimde tahrip edilen doğal yapısı ile terk edilip gidilen Balya, 30 binlerden 2 binlere düşen nüfusuyla da madenciliğin nüfus üzerindeki etkisinin en açık gözlenebildiği bir yer. Balya eski Belediye Başkanı Zekai Bayram, belediye başkanı olduğu dönemde madenle ilgili çeşitli araştırmalar yaptırmış. Balya'nın sosyo-kültürel yapısı ve doğası üzerinde 80 yıl önce kapatılan madenin etkileri ile ilgili yapılan araştırmaları inceleyen, panel ve söyleşilere katılan Bayram, bugün de Balya'daki madenciliğin tüm yönleriyle incelenmesi gerektiğini düşünüyor. 80 yıl önce terk edilen maden tesisleri önünde, hâlâ insanı rahatsız eden kimyasal madde kokuları arasında görüştüğümüz Bayram, madenle ilgili sorularımıza şu yanıtları verdi. - Balya'daki madenin tarihçesinden bahseder misiniz? Dünyanın en eski madenlerinden birisi bu maden. 1200 yıllık geçmişi var. "Balya" ismi de "yerleşim yeri" anlamına gelen Latince kökenli bir sözcük. Abdülhamit dönemindeki belgelerde mahkumların ellerine üç-beş kuruş verilerek yeraltından maden çıkartıldığını öğreniyoruz. Bu bilgiler 1930 belediye kayıtlarında mevcut. Maden 1860'lı yıllara kadar Almanlar tarafından çalıştırılmış. Almanların hangi tarihte alıp çalıştırdıklarını bilmiyoruz. 1860'tan 1920'lere kadar ise Fransızlar çalıştırmış. 1920'lerden sonra ise Karaaydın Madenleri Osmanlı Şirketi adı altında yerli bir şirket taşeron olarak işletiyor madeni. 1930'lardaki ekonomik krizde maden üretimi duruyor. Belediye kayıtlarında edindiğimiz bilgilere göre bir süre sora Türkiye hükümetinden yardım alarak çalışmaya başlıyor. Madenlerde kullanılacak malzemelerin gümrüksüz gelmesi için bir yasa bile çıkarılıyor. Bir anlamda ilk ve kaba bir tahkim demek bu. - Madenciliğin ilçedeki yaşama etkileri neler olmuş? 1925'lerde buranın durumu ile ilgili ulaştığımız bazı kayıtlarda madenciliğin toplumsal yapıda bazı değişiklikler yaptığını görüyoruz. Madencilikteki gelişmelerin toplumdaki refah düzeyini sürekli kılmadığını da görüyoruz Balya'da. Düşünebiliyor musunuz Balya 1901'de elektrik yakmaya başlıyor maden sayesinde. 1890'larda belediye teşkilatı ve altyapılar kuruluyor. Balya'nın şu anda kullandığı altyapı hâlâ Fransızlardan kalan altyapıdır. Bir kent politikası oluşuyor. Kenarlarda varsıl insanların, merkezde ise işçilerin ve serserilerin yaşadığı bir kent dokusu ortaya çıkıyor. İşçilerin hak almak için yaptıkları grevler başlıyor. Nüfusu 100 bine kadar olan yerleşim yerleri için Balya bir modeldir. Üretim alanları, yerleşim alanları, eğlence alanları hep planlanmış bir kentsel yapı içerisinde. Yabancı şirketler işçiye verdiği parayı geri almanın yollarını da bulmuşlar. Barıyla, pavyonuyla, alışveriş yerleriyle tüketim alanlarını da açmışlar. - Madenin sağlık üzerindeki etkileri neler olmuş? Bu sağlık sorunlar hâlâ görülüyor mu? Ani ölümlerin olmasının ardından İstanbul'dan doktorlar ve ziraat mühendislerinden oluşan bir heyet Balya'da incelemeler yapıyor, 1925 yılında. Bu incelemelerin sonucunda "bülbül ve kanaryanın bir günden fazla yaşayamayacağı yer", diye bahsediyorlar Balya'dan. 1938'lerde cevherin azalmasından dolayı madeni kapatıyorlar ve çekip gidiyorlar. İTÜ'nün raporunda yapılmakta olan Manyas Barajı'nda ilerde yaşanacak felaketlerin sorumlusu olarak Balya madenleri gösteriliyor. Manyas Gölü'nü kirleten etmenlerin en önemlilerinden birisi yine Bayla madenleri deniliyor. Çevre Bakanlığı'nın 2000 yılında hazırladığı raporda madende kaynağı belli olmayan siyanür ve radyoaktif kirlenmeden bahsediliyor. İnsan sağlığı ile maden arasında doğrudan bir ilişki var. 2003'te yaptığımız bir araştırmada Balya'da meydana gelen 38 ölümden 22 tanesinin akciğer kanseri olduğu ortaya çıktı. Balya'daki maden atıklarından görünen kısımdakilerin toplam 4 milyon ton olduğu söyleniyor. Bu atıkların içerisinde bol miktarda kadmiyum, içme sularında ise arsenik oranını fazla olduğu tespit edildi. Maden çevresindeki köylerde ilaç kullanımı Türkiye ortalamasının üzerinde. Aynı zamanda büyük bir göç dalgası da var. Balya'nın neresini kazarsanız maden cüruflarına rastlıyorsunuz. Kapandığı son dönemde kaç işçi çalışıyormuş madende? Madenin kapanmasının sonrası neler olmuş ilçede? Dönemin kayıtlarına göre 9 bin işçi çalışıyormuş. Ama 1930 krizinde 3-4 bin işçinin işine son verildiği yazıyor. 1930'larda 29 bin nüfusu varmış Balya'nın. Maden kapandıktan, yani 1940'lardan sonra çok hızlı bir göç yaşanıyor ilçede. İşçilerin ve iş makinelerinin büyük kısmı Soma'ya gitmiş. Birçok köy ortadan kalkmış. Şu an ilçenin nüfusu 2 bin dolayında.


Halka 'duman parası' dağıtılmış Maden sahasının yanı başındaki Kadıköy köylüleri de madenin etkilerinin hâlâ sürdüğünü söylüyorlar. Madenin açık olduğu günlerdeki hareketli yaşamı özlediklerini dile getiren köylüler, buna karşın yaşanan çevre felaketinin tüm diğer olumlu özellikleri sildiğini düşünüyorlar. Madende çalışıp hâlâ hayatta olan birkaç kişi kalmış köyde. 97 yaşındaki Neşet Esen bunlardan birisi. Esen madende 13 sene çalıştığını anlatıyor. Nüfusu 30 binleri bulan Balya'da vardiyalara biner işçinin gittiğini dile getiren Esen, sağlık sorunları başlayınca şirketin köylüleri susturmak için verdiği "duman parası" ile ilgili şunları söylüyor: "Madenin hayvanları zehirlemesi şikayetleri artınca şirket duman parası ödemeye başladı buranın halkına. Yaklaşık 50 metrelik bir de baca yaptılar. Madenin zararlarını önleyebilirlerse çalışsın madenler. Türkiye'nin her köşesinde işçiler gelirdi buraya çalışmak için. Çok canlı bir hayat vardı burada." 82 yaşındaki Hasan Başaran yazın maden ocağının olduğu yerde toprağın "kabardığını" belirterek şöyle diyor: "İlk yağmurlarla sel gelince dere boylarından su içen tüm canlılar ölüyor. Her sene oluyor bu. Eskiden bol bol yetişen meyvelerimiz şimdi çıkmıyor. Maden daha çalışırken yanından geçen dereden su içen hayvanlarımızın öldüğünü hatırlıyorum." Turgay Aydınlı adlı köylü ilk yağmurlarla birlikte yaşanan olayları şöyle anlatıyor: "Benim dere yatağında bulunan Ayvalı mevkiinde bir tarlam var. Yıllar önce madenin asitli suyu bir taşkın sonrası benim tarlamın içinden geçti.


'Çıkarılan kurşunu koy tüfeğe hemen at...' Hasan Özen: Ben 101 yaşındayım. O zamanlar muhtar hayvanlarımız ölüyor diye yazı yazdı şirkete. Daha sonra şirket o havuzu yaptı madenin önüne. Bu maden ilk önce Aydın'a geliyor. Orada tutunamayınca buraya geliyor. Burada 80-90 sene çalıştı. Benim babam da bu madende çalıştı. Maden daha sonra kurşun çıkarmayı bıraktı, çinkoya döndü. Kurşun madeni az çıkıyordu ama halis kurşundu. Koy tüfeğe hemen at. Ben 2.5 sene bekçilik yaptım son zamanlarında madenin. Daha sonra bana bir rapor verdiler bir daha da madene almadılar. Maden giderken demiryolunu, direkleri, makinelerini hep söktü götürdü. İşçilerin çoğu da Soma'ya kömür madenlerinde çalışmaya gitti. Hamit canbaz (Muhtar): Maden çalışırken köyümüzün altından geçen dereden su almak için köylülere para teklif etmişler, köylü bunu kabul etmemiş. Hâlâ yağmur sonrasında balıklar ölüyor derede. Ahmet Seyan: Şirket madenin zararları üzerine mahkemeye verilmiş. Benim babam azaymış o zamanlar. Şirket de havuz yapmış, pislikler için. Bir de büyük baca yaparak dumanın rahatsız etmesini önlemek istemiş. Köylülere de duman parası dağıtmış.

İklim değişikliği tarımı vuruyor: Gıda fiyatlarında sıçrama uyarısı!

  01 Haziran 2023 07:00 Dr. Oğuz Tutal'ın araştırmasına göre Türkiye için en büyük tehlike kuraklık ve aşırı sıcaklar... Araştırma g...