28 Şubat 2022 Pazartesi

Maden karşıtı aileye silahlı saldırı davası kapatılmak isteniyor

 

28 Şubat 2022 10:06



Aydın Çine’deki Topçam köyünde, Coşkun ailesine maden işletmecileri tarafından yapılan silahlı saldırı ile ilgili savcılık, "kovuşturmaya yer yok" kararı verdi, aile itiraz etti.

 

Ali Çoşkun ve Cennet Çoşkun|Ekran görüntüsü: Çepeçevre yaşam

Aydın Çine'ye bağlı Topçam köyünde yaşayan Ali ve Cennet Coşkun ailesine, evlerinin yakınındaki Eysim adlı şirkete ait maden işletmesi çalışanları tarafından yapılan silahlı saldırı olayı kapatılmak isteniyor. Çine Cumhuriyet Başsavcılığı saldırı ile ilgili yapılan suç duyurusunda "kovuşturmaya yer yok" kararı verdi. Coşkun ailesinin avukatı karara itiraz etti.

MADEN ÇALIŞANI AİLENİN ÜZERİNE HEDEF GÖZETEREK ATEŞ AÇTI

Madran Dağındaki Topçam köyünde Coşkun ailesinin evine sadece 60 metre uzaklıkta patlatmalı maden işletmeciliği yapan Eysim şirketi çalışanları 11 Aralık 2021 akşamüzeri çalışmalarına tepki gösteren Ali ve Cennet Coşkun'a pompalı silahla ateş etmişti. Silahlı saldırıdan canlarını zor kurtaran Coşkun ailesi, jandarmayı ve avukatlarını aramış, gece yarısı ailenin evine gelen jandarma ise ailenin avukatının ısrarlı taleplerine rağmen olay yerinde ciddi bir araştırma yapmamıştı. Ailenin şikayeti sonrası silahlı saldırıyı gerçekleştiren Eysim şirketi çalışanı T.T. hakkında suç duyurusunda bulunulurken, ailenin avukatı jandarma görevlileri hakkında da görevlerini ihmal, suç delillerini toplamama gibi iddialarla suç duyurusunda bulunmuştu.

"EN BASİT DELİLLER DAHİ TOPLANMADI"

Olayda ilk olarak jandarmanın saldırı olayı sonrası yaptığı soruşturmadaki ihmallerine karşı yapılan suç duyurusunda savcılık "kovuşturmaya gerek yok" kararı vermişti. Bu karara da itiraz eden Coşkun ailesinin avukatı Hicran Danışman, yazılı ve sözlü taleplerine rağmen toplanması gereken en basit delillerin dahi toplanmadığını belirterek; dosyanın esasının takipsizliğe götürülmek istendiğini dile getirmişti.

SAVCILIK "SİLAHLI SALDIRI SADECE İDDİADAN İBARET"!

Ailenin avukatının bu öngörüsü gerçekleşerek savcılık silahlı saldırı ile ilgili yapılan suç duyurusunda da "kovuşturmaya gerek yok" kararı verdi. Çine Cumhuriyet Başsavcılığının "kovuşturmaya gerek yok" kararında "...suç delillerinin elde edilebileceği konusunda makul şüphe bulunmadığı, olayda silah kullanıldığına dair şüphenin belirli bir olguya dayanmayıp sadece iddiadan ibaret düzeyde kalması" gibi gerekçeler ileri sürüldü. Başsavcılığın bu kararına Aydın Sulh Ceza Hakimliğine gönderdiği bir dilekçe ile itiraz eden ailenin avukatı Danışman, "olayın tüm tarafları, beş kişi birden, olayda bir silah atıldığını söylemektedir. Beş kişinin birden ateşli silah kullanıldığına yönelik birbirini suçlar mahiyetteki beyanları makul şüphe değil midir?" ifadelerine yer verdi. Silahlı saldırıya uğrayan Ali Coşkun'un olay günü Jandarma 156 Yardım ihbar hattını aramasının, korku ve panikle komşusunu arkadaşını arayıp yardım çağrısında bulunmasının "makul şüphe" sayılmamasını eleştiren Danışman, "Makul şüpheden bahsedebilmek için illa taraflardan bir veya bir kaçının ölmesi ya da yaralanması mı gerekmektedir?" dedi.

 

Av. Hicran Danışman ve Coşkun ailesi | Fotoğraf: Evrensel

JANDARMA TALEPLERİMİZE RAĞMEN DELİLLERİ TOPLAMADI

Tarafların birbiri hakkında silahı karşı tarafın ateşlediği iddialarına rağmen delillerin toplanmadığının aktarıldığı dilekçede, "Oysa makul şüphe yok denilerek delil toplanmamıştır. Kolluğun gece olay yerinde el feneriyle yaptığı üstün körü bir araştırmanın verimli olmayacağı muhakkaktır. Olayda somut delil veya delil olabilecek birincil ve objektif materyaller sıcağı sıcağına toplanmamıştır. Ateşli silahın karıştığı iddia olunan adli bir olayda ilgililerin el yüz ve kıyafetlerinde alınacak swap örnekleri, suçta kullanılan ateşli silahı ele geçirmeye yönelik aramalar vs yapılmamıştır" denildi.

"HUKUK 1. SINIF ÖĞRENCİSİ VE RÜTBESİZ ER BİLE..."

Bu olayda hukuk 1. sınıf öğrencisi ile rütbesiz bir erin dahi toplanması gerektiğini bilebileceği delillerin yazılı ve sözlü tüm taleplerine rağmen dikkate alınmadığının vurgulandığı dilekçede, "Müvekkillerin etkin mesafeden ve elverişli araçla kendilerine yönelik hedef gözetilerek ateş edildiğini iddia ettiği böylesi vahim bir olayda, soruşturmanın etkin bir şekilde yapılması yerine eksik ve baştan savma yapılması, eksik ve baştan savma yapılan bir soruşturma sonunda verilen kovuşturmaya yer yok kararı da hukukilikten uzak, eksik ve yetersizdir" ifadelerine yer verildi. İtiraz dilekçesinde bu kararın kaldırılarak soruşturmanın derinleştirilmesi ve silahlı saldırı ile suçlanan maden çalışanı T.T. hakkında kamu davası açılması istendi.

 Cennet Coşkun, Çepeçevre Yaşam programımızda ölümle tehdit edildiklerini anlatmıştı.



26 Şubat 2022 Cumartesi

Doğaya karşı savaş!.. (Pazar yazısı)

 

26 Şubat 2022 23:20



 

Fotoğraf: Evrensel

 

Rusya Ukrayna’ya girdi, savaş başladı. Binlerce, yüz binlerce insanın, milyonlarca canlının yaşamı tehdit altında. Şimdiden savaş bölgesinden ölü, yaralı haberleri, fotoğraflar geliyor. İç burkan, yürek yaralayan acı görüntüler birbiri ardına düşüyor ekranlarımıza. İnsan insanın kurdu olmaya devam ediyor.

Kapitalist sömürü ve yağma düzeni sıkıştığı yerde savaş makinesini devreye sokuyor. Geçtiğimiz yüzyılda iki kere dünya savaşı çıkaran, ‘Soğuk Savaş’ta da bir o kadar insanlığa vahşeti yaşatan emperyalist dalaş şimdi yeniden dünyanın kapısına dayanmış durumda.

Bir de, son yıllarda giderek dozunu arttıran başka bir savaş var. Sermayenin doğaya karşı savaşından bahsediyorum. Adına “Sürdürülebilir kalkınma” dedikleri kapitalist sömürü çarkının devamı için doğanın, emeğin yok edildiği, milyonlarca canlının yerinden, yurdundan kovulup, yüz binlercesinin öldürüldüğü bir savaşın içindeyiz yıllardır.

Bu yazıda da bunlardan birisinden, Kaz Dağı’ndan Malatya’ya, Balya’dan Muğla’ya kadar ülkenin dört bir yanında madencilik faaliyetleri sürdüren Esan Eczacıbaşı şirketinin Muğla ve Aydın’da doğaya karşı verdiği savaştan bahsedeceğim.  


LABRANDA ANTİK KENTİ’NE KOMŞU KIRMA ELEME TESİSİ!

Muğla-Milas ilçesi ile Aydın-Karpuzlu ilçesi arasında yer alan çok sayıdaki feldspat ve kuvars madeni işletmesi yıllardır dağı, taşı, ormanı kemirerek büyüyor.

Milas’ın Akkovanlık köyü yakınlarında Eczacıbaşı şirketi tarafından işletilen Yeniköy Flotasyon Tesisinin tam 15 yıldır ÇED belgesi olmadan çalıştığı ileri sürülüyor. Evet, yanlış okumadınız 15 yıl! Şimdilerde ÇED belgesi almak için uğraşan şirketin bölgeye verdiği zararı, doğadaki yıkımını görmek için Google Earth fotoğraflarına bakmak yeterli.


Yine Eczacıbaşı şirketi Karya uygarlığına başkentlik yapmış Labranda Antik Kenti’nin yakınına bir kırma eleme tesisi kurmuş durumda. Binlerce yıllık tarihi, turistik bir ören yerini toz ve gürültüye boğacak olan maden işletmesinin antik kente yakınlığı uydu fotoğrafından çok net görülebiliyor. Maden adeta kuşatmış durumda Labranda’yı...

ÇED HİLESİ

Aslında bu yıkım görüntüleri madalyonun sadece bir yüzü. Bu işletmeler dağı, taşı, ormanı yok ettikleri gibi bulundukları bölgedeki suları da kirletiyorlar. 15 yıldır ÇED’siz çalışan Eczacıbaşı’nın Yeniköy Flotasyon Tesisi de bunlardan biri. Bu tesis yıllardır kayıtlarda flotasyon tesisi değil, kırma, eleme, yıkama tesisi olarak görülüyor. Bu nedenle güya kimyasal kullanılmadığı için ÇED’den muaf tutuluyor.

Şirkete 13.81 hektarlık işletme sahasında feldspat, kırma, eleme, yıkama, kurutma tesisi için Muğla İl Çevre ve Orman Müdürlüğü tarafından verilen “ÇED gerekli değildir kararı” sonrası maden 2008 yılında üretime başlamış. Alandaki bütün ormanlar ve tarım alanları yok edilmiş. Şimdi, maden kapasite artışı ile işletme alanını 39.95 hektara çıkarmak istiyor. Yasa gereği alan 25 hektarın üzerine çıktığı için 15 yıldır kaçtığı ÇED sürecini bu sefer yapmak durumunda kalan şirket 2021 yılında kapasite artışı ile birlikte ÇED dosyası hazırlayıp bakanlığa sundu.

BODRUM’UN SU HAVZASINDA MADEN!

Maden işletmesi Bodrum’a su sağlayan Geyik Barajının uzak mesafe koruma alanında kalıyor. Bu şirketin kendi hazırladığı ÇED dosyasında yazıyor. ÇED alanının batı sınırından geçen Sarı Çay Deresi proje sahasının 4 bin 170 metre güneyinde yer alan Geyik Barajına dökülüyor. ÇED dosyasında “Proje sahası içme suyu amacıyla inşa edilen Geyik Barajının uzun mesafeli koruma alanı içerisinde kalmaktadır” ifadelerine yer verilmiş. Hal böyle olunca DSİ’nin bu projeye nasıl onay vereceği ciddi bir merak konusu.

Bölgedeki en büyük madenci şirket Eczacıbaşı Esan. Ancak yörede Eczacıbaşı dışında Kaltun, Sibelco ve İmerys gibi firmalar da faaliyet gösteriyor. Milyonlarca ton maden üretilen bölgede ormanlar yok ediliyor, tarım bitiriliyor, maden işletmelerinin yanı sıra, yüzlerce kamyonun oluşturduğu toz, trafik ve gürültü de cabası... Bu işletmelerde iş güvenliği, işçi sağlığı önlemlerinin ihmali nedeniyle her yıl ölümlü iş ve trafik kazalarının arttığını da belirtelim. 

YÜZLEŞME KAÇINILMAZ!

Diğer yandan zeytincilik yöredeki yurttaşların en büyük geçim kapısı. Toz, zeytinciliğin düşmanı ve bu işletmeler gerçekten çok büyük bir toz kaldırıyorlar üretim sırasında.

Geçtiğimiz yıllarda televizyon, çekimleri yaptığımız Aydın Karpuzlu’ya bağlı Kuşçamı köyünün bulunduğu alanın görüntüsü bile bu madencilik faaliyetlerinin yol açtığı tahribatın görülmesi için yeterli olur. Köy tamamen yok olurken, çevresindeki zeytinlikler de her geçen zaman maden tarafından yutuluyor. Oysa bu zeytinler güya Zeytin Yasası tarafından korunuyor. Zeytinliklerin 3 kilometre yakınında bu tür madencilik faaliyetlerinin olmasını men ediyor yasa. İyi de yasayı takan yok ki!..

Başta İtalya ve İspanya’da olmak üzere Avrupa’daki seramik fabrikalarına ucuz ham madde sağlamak için yöreye verilen zararın boyutunu “doğaya karşı savaş” cümlesiyle tanımlayabiliriz. İnsan da bu doğanın bir parçası ve kendisi dışında doğadaki diğer canlı-cansız varlıkları yok ederek yarattığı yıkım, aslında kendisine karşı da bir savaş...

Doğaya karşı bir savaşı kazanma şansı yok insanlığın. Yol açtığı yıkımla yüzleşmesi ise kaçınılmaz! Uzağa gitmeye gerek yok; bakınız iklim krizi, bakınız pandemi, yangınlar, seller, müsilaj, kuraklık...

https://www.evrensel.net/yazi/90461/dogaya-karsi-savas

24 Şubat 2022 Perşembe

ÇEPEÇEVRE YAŞAM / Efes Selçuk'ta sulak alanlar ve tarih, yağmaya direniyor - 1. BÖLÜM

 



Çepeçevre Yaşam'ın bu bölümünde İzmir'in Selçuk ilçesinde bulunan sulak alanların içinde bulunduğu tehlikeyi bölgede yaşayanlarla konuştuk.

 24 Şubat 2022 16:00

 


Çepeçevre Yaşam'ın bu bölümünde İzmir'in Selçuk ilçesinde bulunan ve binlerce su kuşunun yaşadığı sulak alanların içinde bulunduğu tehlikeyi bölgede yaşayanlarla konuştuk. Sulak alanların arsa ya da meyve bahçesi yapılarak yok edilmek istenmesine karşı bölgede yaşayanlar tepki gösterirken devletin katı tedbirler alması gerektiğini vurguluyor.

Özer Akdemir'in hazırlayıp sunduğu Çepeçevre Yaşam her perşembe Evrensel'de. (İzmir/EVRENSEL)


https://www.evrensel.net/haber/455853/efes-selcukta-sulak-alanlar-ve-tarih-yagmaya-direniyor-cepecevre-yasam

22 Şubat 2022 Salı

Kozak Yaylası'nda taş ocağı işletilmesine mahkeme "Dur" dedi

 

22 Şubat 2022 09:55



Kozak Yaylası'ndaki granit ocağı işletmesi ve kırma eleme tesisine Çevre ve Orman Bakanlığının verdiği ÇED olumlu kararı, mahkeme tarafından iptal edildi.


Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

PAYLAŞ

Özer AKDEMİR

Bilim insanlarının "Ekolojik hassas bölge" olarak değerlendirdiği Bergama Kozak Yaylası'ndaki granit ocağı işletmesi ve kırma eleme tesisine Çevre ve Orman Bakanlığının verdiği çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararı, mahkeme tarafından iptal edildi. Mahkeme, bölgenin "benzersiz nitelikte bir jeopark" olduğu yönündeki bilirkişi raporunu kararına dayanak yaptı.

"FISTIK ÇAMLARI VE SU HAVZASI ZARAR GÖRECEK"

Balıkesir'in Burhaniye ilçesi Hacıbozlar Mahallesi ve Ayvalık ilçesi Bağyüzü Mahallesi ile İzmir'in Bergama ilçesi Aşağıcuma ve Hacıhamzalar Mahalleleri mevkiinde İdeal Stone Maden. Ltd. Şti. tarafından işletilmek istenen taş ocağına karşı Ayvalık Belediye Başkanlığı ve Ayvalık Tabiat Derneği dava açtı.

Dava dilekçesinde taş ocağı işletilmek istenen bölgede orman alanları, çayır ve meraların olduğu, faaliyet sırasında çıkacak tozların köylerde ve yöredeki başta fıstık çamları olmak üzere bitki dokusuna zarar vereceği, ÇED raporunda birçok eksiklik ve yanlış bilginin bulunduğu; proje sahasının, Madra Barajı Uzun Mesafeli Koruma Alanı içerisinde yer aldığı, buna karşın faaliyetin baraja etkisiyle ilgili ÇED raporunda DSİ’den ve BASKİ’den görüş alınmadığı gibi birçok gerekçe sıralandı.

BİLİRKİŞİ: BÖLGEDE ZENGİN BİR BİYOÇEŞİTLİLİK VAR

Dava sürecinde yapılan bilirkişi keşfi raporunda da bu iddiaları haklı kılan sonuçlara ulaşıldı.

Bilirkişi raporunda ÇED sürecinin mevzuata uygun işletilmediği, faaliyetin tarım alanlarına, su kaynaklarına ve duyarlı yörelere olumsuz etkilerinin olacağı dile getirildi.

Nihai ÇED raporunun yetersizliğine dikkat çekilen bilirkişi raporunda taş ocağı işletilmek istenen alanın biyolojik çeşitlilik açısından zengin bir bölge olduğu, alanda nesli tehlike altında türler bulunduğu ve bunların korunmasına dair ÇED raporunda bir çalışmanın olmadığı gibi konulara da dikkat çekildi.

 https://www.evrensel.net/haber/455672/kozak-yaylasinda-tas-ocagi-isletilmesine-mahkeme-dur-dedi

21 Şubat 2022 Pazartesi

Deprem bir kez daha ‘uyardı’

 

21 Şubat 2022 03:12

 Son Güncellenme Tarihi: 21 Şubat 2022 14:40



Jeofizik Mühendisleri Odası Genel Başkanı Hüseyin Alan: Uzun zamandır Kuzey Anadolu fay zonunun güney kolunda büyük bir deprem olmadı. Bu kol üzerinde önemli bir stres birikmiş durumda.

 GÜNCELLENDİ

 

Özer AKDEMİR
İzmir

Tekirdağ Şarköy, arkasından Muğla’nın Datça ilçesi açıklarında dün akşam meydana gelen depremler korkuya neden oldu. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) internet sitesinde yer alan bilgiye göre, saat 23.20’de Marmara Denizi’nde, Tekirdağ’ın Şarköy ilçesi açıklarında 4.1 büyüklüğünde Muğla’da ise 4.0 büyüklüğünde deprem meydana geldi. 

“KONUMU GEREĞİ UYARICI”

Depremlerin ardından yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada Trakya’daki depremi “Konumu gereği uyarıcı” bir deprem olarak yorumladı. Görür depremin hemen ardından attığı paylaşımda şu görüşleri dile getirdi; “Biraz önce Tekirdağ-Güzelköy açıklarında 4.2’lik bir deprem meydana geldi. Deprem Marmara fay zonunda ve muhtemelen Tekirdağ kolu ile ilişkili. Bu kol üzerinde zaman zaman bu büyüklüğe varan depremlere gaz çıkışları da neden olabiliyor. Konumu gereği bu deprem uyarıcı”.


MARMARA FAYI TEDİRGİNLİĞİ

Görür, benzer bir uyarıyı 6 Şubat 2022 tarihinde Yalova’da meydana gelen deprem sonrasında da yapmıştı. AFAD tarafından depremin merkez üssü Armutlu olarak açıklanan 4.1 büyüklüğündeki deprem Yalova’nın yanı sıra İstanbul, Bursa ve diğer çevre illerden de hissedilmişti. Bu depremin ardından Prof. Dr. Naci Görür “Bursa, Yalova, Gemlik Bandırma, Biga depreme hazırlanmalı. Deprem güneyde olmasa bile vereceği hasar kuzey blokundan fazla olabilir” ifadelerini kullanmıştı. Görür, bir televizyon programında “Marmara fayı kırıldı kırılacak. Kırılırsa minimum 7.2 büyüklüğünde deprem üretecek” demişti.

ALAN: KUZEY ANADOLU FAYINDA STRES BİRİKTİ

Yalova depreminin arından Görür’ün öngörülerini sorduğumuz Jeofizik Mühendisleri Odası Genel Başkanı Hüseyin Alan, Naci Görür’ün söylediklerini doğrulayarak, “Uzun zamandır Kuzey Anadolu fay zonunun güney kolunda büyük bir deprem olmadı. Bu kol üzerinde önemli bir stres birikmiş durumda. Gemlik Körfezi’nde meydana gelen deprem de güney kol üzerinde yer alan faylardan biri üzerinde gerçekleşti” dedi.

“HİÇBİR KENTİMİZ DEPREME HAZIR DEĞİL”

Güney kolu üzerindeki depremin Bursa’ya yakın bölgelerde meydana gelmesi durumunda Bursa’da ağır yıkım ve can kayıplarına neden olabileceğini belirten Alan, “Güney kolun Balıkesir’den geçen kollarında meydana gelmesi durumunda da Balıkesir ve ilçelerinde ağır hasarlar oluşur. Özellikle kıyı kesiminde yer alan yerleşim birimlerinde. Ki 1950’li yıllarda Yenice- Gönen depremi gibi ağır can kayıpları yaşanan depremler var” dedi.

İstanbul bir depreme ne kadar hazır sorumuza “Hazır olmadığını söyleyebiliriz diye yanıt veren Alan, “Sadece İstanbul da değil. Hiçbir kent hazır değil” diye ekledi.

 https://www.evrensel.net/haber/455519/deprem-bir-kez-daha-uyardi

Şair Sina Akyol’u sevenleri uğurladı

 

21 Şubat 2022 11:04


Yaşamını yitiren Şair Sina Akyol için Türkiye Yazarlar Sendikası İzmir Temsilciliği veda töreni düzenledi.

Fotoğraf: Dilek Omaklılar/Evrensel


Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) İzmir Temsilciliği, Şair Sina Akyol için İzmir Sanat Nazım Hikmet Anıtı önünde veda töreni düzenledi.

Şair Akyol'un cenaze törenini Yazar Şair Namık Kuyumcu sunarken törene, Orhan Alkaya, Tuğrul Keskin, Hidayet Karakuş, Asuman Susam, Deniz Durukan, Veysel Çolak, Altay Öktem, Selami Karabulut, Semih Çelenk gibi şair, yazar, gazeteci dostları, sevenleri ile İzmir Gazeteciler Cemiyeti, tiyatro sanatçıları, Akyol’un kitaplarının çoğunu basan Mayıs Yayınlarının sahibi Suat Çelebi ve yayıncı Fahri Özdemir de söz katıldı.

“ŞAİRLER YAPITLARIYLA SONSUZA DOĞAR”

Törende ilk söz alan TYS İzmir Temsilcisi Özer Akdemir, “Şiir ağacımızdan bir yaprak daha düştü. Sina Akyol da bir şiirinde keşke cemre günlerinde olsaydık demişti. Maalesef onu cemre günlerinde kaybettik. İsmail Mert Başat, Güngör Tekçe, Salih Bolat’ın acısı dinmeden şimdi de Sina Akyol. Biliyoruz ki şairler ölmez, çünkü yapıtlarıyla sonsuza doğarlar öldükleri gün…” dedi.



Özer Akdemir | Fotoğraf: Dilek Omaklılar/Evrensel

“SİNA YÜREĞİYLE BÜYÜK BİR YER KAPLAYACAK”

İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi de Şair Sina Akyol ile anılarından bahsederek, “Kaybettiğimizi öğrendiğimde en çok zarafeti kaybettiğimizi düşündüm. En çok da onu, o sakinliği, duruşuyla özleyeceğimizi biliyorum.  Aynı zamanda cemiyetimiz üyesiydi. İnsanlar evrende bedenleriyle değil yürekleri kadar yer kaplar. Sina büyük bir yer kaplayacak” diye konuştu.


Şair Tuğrul Keskin ise, “Kalanlara söylenecek söz var, giden gitmiştir artık. Kalanlar birbirlerinin hiç değilse kıymetini bilsinler. Artık biraz neşelerde buluşsak ne güzel olacak ya da Sina’nın kendi sözlerinde” diyerek şair Akyol’un şiirini okudu.

İnan Ersözlü de “Sina Akyol bir şiir ustası olması yanında çok iyi bir insandı erdemli, zarif çalışkan ve insan olarak şiirin ve hayatın karşısında mütevazılığını korumuş kıymetli bir dostumuzdur. Hepimiz için iyi bir örnek oldu” dedi.

“HECENİN PEŞİNDE TİTİZLENEN BİR ŞAİR”

Akif Kurtuluş ise “Çok özel bir edebiyat insanını kaybettik. Özelliği şiirinin yaşadığı dönemle birlikte düşünürsek ortalamanın dışında bir şiirini kurmasıyla ilgiliydi. Eleştirmenler ve zaman bunu daha iyi anlatacak. Onun dışında Sina Akyol’a çok teşekkür ederim beni arkadaşlığına aldığı için, o güzel şiirlerini bana okuttuğu için” diye konuştu.

 


Orhan Alkaya | Fotoğraf: Dilek Omaklılar/Evrensel

Orhan Alkaya da konuşmasında, arkadaşlığından bahsederek, “Çok yakın bir arkadaşımın gidişi karşısında ne söylenir bilmiyorum. Şiirinden bahsetmeyeceğim, tartışmasız kabul edilmiş bir şairdi. Onun eşsiz işçiliği ki tanığımdır kelimenin değil nerdeyse hecenin peşinde titizlenen bir şairdir” dedi.  


Şair Akyol’un cenazesi Narlıdere yeni mezarlığa götürüldü.

 https://twitter.com/evrenselgzt/status/1495762157056708608?ref_src=twsrc%5Etfw%7Ctwcamp%5Etweetembed%7Ctwterm%5E1495762157056708608%7Ctwgr%5E%7Ctwcon%5Es1_&ref_url=https%3A%2F%2Fwww.evrensel.net%2Fhaber%2F455572%2Fsair-sina-akyolu-sevenleri-ugurladi

Fotoğraf: Dilek Omaklılar/Evrensel

(İzmir/EVRENSEL)

https://www.evrensel.net/haber/455572/sair-sina-akyolu-sevenleri-ugurladi

20 Şubat 2022 Pazar

Akhisar-Gördes karayolunda nikel madenine sülfürik asit taşıyan tanker kaza yaptı

 

20 Şubat 2022 08:24


Akhisar-Gördes karayolunda meydana gelen trafik kazasında Gördes yakınındaki nikel madenine sülfürik asit taşıyan tanker devrildi.

 


Fotoğraflar: Ramazan Koyuncu

 

Özer AKDEMİR

Manisa'da Akhisar-Gördes karayolunda meydana gelen trafik kazasında Gördes yakınındaki nikel madenine sülfürik asit taşıyan tanker devrildi. Tankerin deposunda delik olduğu ileri sürülürken içindeki sülfürik asitin dökülüp dökülmediğine dair net bir bilgi verilmedi.

"BU TANKERLERİN NE KADAR TEHLİKELİ OLDUĞUNU KAÇ KERE SÖYLEDİK"

Yeğenoba Köyü yakınlarında karşıdan gelen otomobille çarpışan Ahmet Yeniyörük'ün kullandığı tanker, kaza sonrası şarampole devrildi.

Gördes'in Fundacık-Çiçekli-Kabakoz ve Kalemoğlu köyleri yakınlarında yer alan Meta Nikel Kobalt Madenine sülfürik asit taşıyan tankerden sülfürik asit sızıntısı olup olmadığına dair net bilgi edinilemezken, kaza bilgisini Evrensel'e aktaran eski Kayacık belde belediye başkanı Ramazan Koyunlu, kendisine tankerin deposunda delik olduğu haberinin geldiğini söyledi.

Koyunlu, sülfürik asit taşıyan tankerlerin daha önce de birçok kez kaza yaptığını belirterek, "Bu tankerlerin ne kadar tehlikeli olduğunu kaç kere söyledik ama hiçbir önlem alınmadı. Madenin yol açtığı kirlilik bir yana adeta seyyar zehir depoları gibi dolaşan bu tankerler yüzünden tarımımız, içme sularımız, yerleyim yerleri tehdit altında" dedi.

DAHA ÖNCE DE DEFALARCA KAZA MEYDANA GELDİ

2016 Mart ayında meydana gelen tanker kazasında Göremez mevkiinde devrilen tankerden tonlarca sülfürik asit araziye döküldü.

Yine 2017 yılı Ocak ayında sülfürük asit yüklü tankerin Dingiller Köyü çıkışında devrilmesiyle birlikte tonlarca sülfürik asit toprağa karıştı.

Aynı yıl Haziran ayında yine Akhisar Gördes karayolunun 22. km'sinde meydana gelen kazada ise 27 ton sülfürük asit doğaya karıştı.

Sülfürik asit kamyonlarının kazalarıyla sık sık gündeme gelen yol, aynı zamanda İzmir'e içme suyu sağlaması için yapılan Gördes ve Başlamış Barajlarına da yakın bir konumda yer alıyor.


https://www.evrensel.net/haber/455481/akhisar-gordes-karayolunda-nikel-madenine-sulfurik-asit-tasiyan-tanker-kaza-yapti

Balya’dan Develi’ye (Pazar yazısı)

 

19 Şubat 2022 20:48





Fotoğraf: Özer Akdemir /Evrensel

 

Balıkesir Balya’nın birkaç kilometre uzağında 2009 yılından bu yana faaliyetlerini sürdüren Esan Eczacıbaşı şirketine ait kurşun-çinko madeni, Balya’nın yeni kabusu olmuş durumda. Yıllar önce Osmanlılar, Fransızlar ve genç Türkiye Cumhuriyeti döneminde işletilip 1930’larda kapatılan kurşun madeninin yol açtığı çevresel sorunlar ve sağlık problemleri ile yıllardır çok zor günler geçiren Balya, şimdi de kurşun çinko madeninin yol açtığı sorunlarla boğuşuyor. 

Geçtiğimiz günlerde bu madenle ilgili bize ulaşan bilgiler madenin sadece yöresi Balya’ya değil yakın çevresindeki korunan alanlara da büyük zarar verdiğini gösteriyor. Yerleşim alanlarına çok yakın bir konumda işletilen maden nedeniyle ilçe halkının, patlatma, toz, gürültü ve atık sulardan son derece rahatsız olduğu ileri sürülüyor.

Balya’daki bu madenle ilgili rahatsızlıkların bazılarını sıralayalım;

Kırma tesisinin gürültüsü ve tozu, 

Her gün 15-20 kez yapılan patlatmalar,

Yer altında meydana gelen kaya patlamaları ve sismik hareketler,

Havalandırma kuyusundan çıkan kirli havanın doğruca şehir merkezine gitmesi.

Temsili | Fotoğraf: Özer Akdemir /Evrensel

MADENİN KİRLİLİĞİ MANYAS KUŞ CENNETİNE GİDİYOR!

Haber kaynağım, geçtiğimiz ocak ayı sonunda açık ocakta yapılan kontrolsüz patlatma yüzünden birçok ev ve işyerinin camlarının kırıldığını, insanların büyük korku yaşadığını ifade ediyor. Bundan sonraki bilgiler ise maden kaynaklı kirliliğin sadece Balya ve çevresi ile sınırlı olmadığını gösteriyor;

“TOKİ evleri karşısında yeni açılan galeriden çıkarılan sülfürlü atıklar dere kenarına koyuluyor. Atığın altında herhangi bir yalıtım yapılmadığı için oluşan asitli ve zehirli sular dereye karışıyor. Madencilikte buna AMD (asit maden drenajı) denilir ve çevre mevzuatına göre yasaktır. Bakanlığın bu faaliyeti durdurması gerekir. Bu asitli sulara ek olarak atık barajı ve yer altından çıkan sular da karışıyor ve birlikte dereye karışıp doğrudan Manyas Gölü’ne yani kuş cennetine akıyor”.

YETKİLİLER BİR ŞEY YAPACAK MI?

“Balya’da toz, gürültü, sismik hareketleri tetikleyen yer altı kaya patlamaları, kirletilen dere, kuş cenneti ve yer altından çıkan kirli havanın kirlettiği bir şehirden” bahsediyor kaynağım. Bizzat yaşadığı bu bilgileri, ama malum nedenlerle adını gizlemek zorunda kalarak bizimle paylaşıyor. Bölge halkının ekonomik ilişkileri nedeniyle bu olan bitene sessiz kaldığından bahsediyor. Bununla birlikte, işçilerin sendikalaşma çalışmasının engellendiği de iddialar arasında.

Bizim bu haberimiz ve altını çizdiğimiz sorunların ardından bir ilçenin yanı sıra milli park statüsünde bulunan ve Ramsar Anlaşması ile uluslararası düzeyde koruma altına alınan Manyas Kuş Cenneti’nin bu şekilde kirletilmesine yetkililer sessiz kalacak mı? Elbette sürecin takipçisi olacağız...

Fotoğraf: Özer Akdemir /Evrensel

HABERLERİMİZİN ARDINDAN İŞÇİLERE SUS PAYI!

Aylardır izlediğimiz bir başka madencilik faaliyeti olan Kayseri Develi’deki Kanadalı Centerra Gold’a ait Öksüt madencilikle ilgili de bazı gelişmeler var. “Develi’yi havuduyla götürüyorlar” başlıklı haberimizin ardından “sus payı” olarak taşeron işçilerine beş gram altın, Öksüt çalışanlarına ise ikişer maaş ikramiye dağıtıldı. İşçiler, bize gönderdikleri mesajlarda “Sus payı olarak verilen bu altınlar ve ikramiyeler sizin haberiniz sayesinde oldu” diye bilgi verip, teşekkür ettiler.

KAZ GELECEK YERDEN...

Yaklaşık 750 taşeron ve 250 Öksüt şirketi işçisine dağıtılan bu beş gram altın ve iki maaş ikramiye şirketin aslında kaz gelecek yerden tavuğu esirgemediğinin göstergesi.

Şirket, 2022 ve 2023 yıllarında senelik 220 bin onstan 440 bin ons altın dökmeyi planlıyor. Öte yandan şirketin Kanada vatandaşı CEO’su Scott Perry’nin yıllık geliri 3.6 milyon doları buluyor!

Bir önceki yazımızda adı geçen Öksüt Madencilik Yönetim Kurulu Başkanı Daniel Des Jardines’in yıllık net kazancı da küçük bir servet aslında; yaklaşık 920 bin dolar! Bütün bu rakamların internet ortamında halka açık bilgiler olduğunu da ekleyelim. Şirketin yönetim kademelerindeki diğer kişilerin aldıkları maaşların yıllık toplamları da birkaç yüz bin dolarla ifade ediliyor. Buna karşılık madende aylık 4 bin 250 lira net maaş alan bir işçinin yıllık kazancı ise ikramiye ve bütün yan haklar dahil 68 bin Türk lirası. Dolar olarak söylersek (bugünkü kur 13.62 TL/dolar ile) 4 bin 990 dolar!..

Şirket yöneticileri ile işçilerin kazançları arasındaki farka bakar mısınız? Ya şirketin kazancı? Ya ülkemizin altını üstüne getirerek yaptığı emek ve doğa sömürüsü!..

SIZINTIYI ÖRTBAS ETMEK İÇİN MİLYON DOLAR ÖDENİYOR

Madende siyanür sızıntısı olduğundan ve bu siyanürün yer altı sularına karıştığından geçtiğimiz yazılarda bahsetmiştik. Şu ana kadar bu sızıntının önlenmesi için hiçbir çalışma yapılmamış. Bununla birlikte sızıntıyı örtbas edebilmek için yine Kanadalı Golder Associates firmasına, ODTÜ’lü hidrojeolog hocalara ve bu konuda bakanlık ile yakın ilişkide olduğu ileri sürülen Ankara merkezli bir firmaya milyonlarca dolar ödenmeye devam edildiği de gelen bilgiler arasında. Madeni denetime gelen “deneyimsiz” İl Çevre Müdürlüğü personelinin sızıntıyı tespit etmemeleri için yanlış yönlendirildiği de ileri sürülen iddialardan biri.

İZİNSİZ ALANDA YASA DIŞI ÜRETİM YAPILIYOR

Bununla birlikte, şirketin madencilik yaptığı iki ayrı ocaktan Güneytepe Ocağında orman ve mera arazileri arasındaki anlaşmazlık nedeniyle mahkeme süreci devam etmesine ve çalışma izni olmamasına rağmen üretim yapıldığı ileri sürülüyor. Yani, hukuksuz bir şekilde altın üretimi yaparak haksız kazanç sağlıyor ve tüm bu bilgilerin halka açık olan şirketin yurt dışındaki yatırımcısından gizlendiği iddiaları var.

ŞİRKET DEVELİ’DE VURGUN PEŞİNDE!

Öksüt maden işletmesinin işletme ruhsatı, eğer yenilenmez ise 16 Ocak 2023 tarihinde bitiyor. Kırgızistan Kumtor madeninde yapmış olduğu usulsüzlükler, rüşvet, çevre katliamı, para kaçırma gibi birçok suçlamadan ceza alan şirket buradaki madenden mecburen vazgeçmek zorunda kaldı. Gazetelere yansıyan rakamlara göre şirketin zararı 960 milyon doları buluyor. Bu rakam, şirketin tüm varlığının yaklaşık yüzde 60’ı demek. Hal böyleyken şirket Öksüt’ü kaybetmemek için her yolu deniyor. İşletme ruhsatının bitmesine 1 yıl kala 2022 ve 2023’te üretim kapasitesini iki katına çıkardığı göz önüne alınırsa şirketin bir vurgun peşinde olduğunu söylemek yanlış olmaz.

DEVELİ’YE NE KALACAK?

Maden bitip de Kanadalı şirket Türkiye’den 2024 yılında ayrıldığında (ayrılırsa tabii) Öksüt’ten net 270 milyon dolar kâr elde edecek. Bu “vurgun”un ardından, doğası yağmalanmış, suları, toprağı kirletilmiş ülkemize, hadi o kadar da geniş tutmayalım Develi’ye ne kalacak dersiniz? Mesela kazançlarının (sömürülerinin) küçük bir bölümünü Develi’ye bir hastane, okul vb. bırakmak için feda ederler mi sizce? Yoksa bugüne değin yaptıkları gibi, Develi’nin önde gelen politikacılarına ve sermaye sahiplerine maden taşıma, taş kırma vb. işler vererek yine olayları örtbas mı edecekler?

Yerlisi, yabancısı maden şirketleri balya balya paralarla birlikte deveyi havuduyla götürürken biz enselerinde olmaya devam edeceğiz...

 https://www.evrensel.net/yazi/90414/balyadan-develiye

18 Şubat 2022 Cuma

Çeşme'de hukuk tarihine geçen bilirkişi keşfi bugün yapıldı

 

18 Şubat 2022 08:45


Güral Porselen RES'ine karşı açılan iptal davasında 526 gün sonra bilirkişi keşfi yapıldı. Keşif sırasında yöre halkı RES'leri protesto etti.



Fotoğraf: Çeşme Çevre Platformu


Özer AKDEMİR
İzmir

Güral Porselen firmasının İzmir Çeşme Germiyan'da hukuk hilesi ile gerçekleştirdiği rüzgâr enerji santraline (RES) karşı açılan iptal davası bilirkişi keşfi yapıldı.

Mahkemenin keşifi kararından 526 gün sonra yapılan bilirkişi keşfine katılan yörede yaşayan yurttaşlardan 96 yaşındaki Sevim Efeler RES'leri protesto etti.

 


Fotoğraf: Çeşme Çevre Platformu

ROMA KÖYÜNÜN ÜZERİNE RES DİREKLERİ YAPILDI!

Güral Porselen şirketi 2011 yılında Çeşme Germiyan'da hazine arazisi 57 dönüm bir alanın üzerine on megavatlık bir rüzgâr enerji tesisi (RES) kurmak istedi. Bu projeye karşı yaşam savunucularının açtığı dava sonrası "ÇED gereklidir" kararı çıkınca, şirket bu tesisi kurmaktan vazgeçtiğini açıkladı. Öte yandan şirket ÇED izni olmadan, birinci derece tarihi SİT alanı olan ve eski antik çağdan kalma kalıntıların bulunduğu, eski bir Roma köyünün yerleşkesinin olduğu bölgeye izinsiz olarak iki adet rüzgâr enerjisi türbini kurdu. Buna karşı da yöre halkı tarafından dava daha açıldı ve proje kültür ve tabiat koruma kurullarına şikayet edildi.

MAHKEME KARARINDAN 526 GÜN SONRA BİLİRKİŞİ KEŞFİ!

Açılan bu davada mahkemenin aldığı bilirkişi keşfi kararı tam 526 gün sonra yapılabildi. Çeşme Çevre Platformu keşifle ilgili yaptığı açıklamada tarihi eserleri korumakla yükümlü olan Kültür Bakanlığının bu proje ile ilgili hiçbir şey yapmadığını ve RES'lerin arkeologlar tarafından tespit edilmiş Roma devrinden kalma harabelerin üzerine kurulduğunu ileri sürdü.

Çok sayıda yurttaşın katıldığı bilirkişi incelemesine onlarca jandarmanın getirilmesi ve yurttaşların bölgenin dışında tutulması tepki çekti. Bilirkişi incelemesine Çeşme'de yaşayan 96 yaşındaki Sevim Efeler de gelerek RES'lere tepki gösterdi. Keşif sırasında bölgede bulunan keçi sürüleri de bölgenin hayvancılık için önemini ortaya koydu.

 

Fotoğraf:


Çeşme Çevre Platformu

BÖLGENİN EN GÜZEL MANZARALI YERİ

Çeşme Çevre Platformu 3 tane RES için bölgenin en güzel manzaralı, deniz gören 57 dönümlük alanındaki hazine arazisinin firmaya tahsis edildiği belirtilerek, "Halbuki bu üç türbin için 300 metre² alan yeterli. İnşaat esnasında doğa ve orman tahrip edildiği bir çok ağaç kesildi ormanın içinden geniş yollar yapıldı" denildi.

"HUKUK TARİHİNE GEÇTİ"

Çeşme Çevre Platformu sözcüsü Ahmet Güler de “mücadeleden vazgeçmeyeceğiz, hukuksal olanaklarını ise bunların hepsini kullanacağız. Güral porselen gibi bir firmanın hukuk hilesi yaparak doğayı tarihi tahrip etmesine izin vermeyeceğiz” dedi. Davanın avukatı Şehrazat Mercan ise sürecin hukuk tarihine geçtiğini belirterek; “Süreç usulsüzlüklere ve bölge tahribatıyla dolu. Açtığımız iptal davası sonucunda 526 gün sonra bilirkişi incelemesi olacak. Hukuk tarihine geçti. Biz bölge halkıyla beraber incelemeyi takip edeceğiz. Doğanın korunması için mücadelemiz sürecek.” dedi.

 https://www.evrensel.net/haber/455359/cesmede-hukuk-tarihine-gecen-bilirkisi-kesfi-bugun-yapildi 

17 Şubat 2022 Perşembe

ÇEPEÇEVRE YAŞAM - Çukuralan'daki altın madeni: Doğanın mezar çukuru! - Av. Doğu Işık'la konuştuk

 



İzmir Dikili'ye bağlı Çukuralan'da, "ekolojik hassas bölge" olarak geçen Kozak Yaylası'nda 10 yılı aşkındır faaliyet gösteren altın madeninin bilirkişi keşfini Av. Doğu Işık'la konuştuk.

 17 Şubat 2022 16:00

 Son Güncellenme Tarihi: 17 Şubat 2022 21:02

 

İzmir Dikili'ye bağlı Çukuralan'da, "ekolojik hassas bölge" olarak tanımlanan Kozak Yaylası'nda 10 yılı aşkın süredir işletilen altın madenine dair hukuki süreç de yıllardır devam ediyor.

Yöredeki sulara ve orman örtüsüne büyük zarar veren altın madeninde yapılan son bilirkişi keşfine katılan hukukçulardan İzmir Barosu Çevre Komisyonu Üyesi Avukat Doğu Işık, Dikili Çukuralan altın madenindeki keşfi Çepeçevre Yaşam'da anlattı.

Özer Akdemir'in hazırlayıp sunduğu Çepeçevre Yaşam, her perşembe Evrensel'de. (İzmir/EVRENSEL)


https://www.evrensel.net/haber/455297/cukuralandaki-altin-madeni-doganin-mezar-cukuru-av-dogu-isikla-konustuk-cepecevre-yasam

15 Şubat 2022 Salı

Bilirkişi raporu: Cengiz'in Halilağa altın madenine verilen ÇED raporu hukuksuz

 

 15 Şubat 2022 12:12





Kaz Dağı'nda Cengiz Holding tarafından işletilmek istenen altın madenine karşı açılan davada bilirkişi raporu belli oldu. Bilirkişiler, "ÇED olumlu" kararının hukuka aykırı olduğunu vurguladı.

 Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

Özer AKDEMİR

Ülkemizdeki gen koruma alanlarından ve dünya üzerinde oksijeni en bol yerlerden birisi olan Kaz Dağı'nda Cengiz Holding tarafından işletilmek istenen altın madenine karşı açılan davada bilirkişi raporu belli oldu. Bilirkişiler mahkemeye oybirliği ile "ÇED olumlu" kararının hukuka aykırı olduğu görüşünü ilettiler.

"ÇED OLUMLU" KARARINA KARŞI DAVA AÇILMIŞTI

Çanakkale'nin Çan ilçesine bağlı Halilağa köyünün ormanlarla kaplı alanında Cengiz Holding’e ait bakır-altın madenciliği için Truva Bakır Maden İşletmeleri A.Ş.’ye "ÇED olumlu" kararı verilmişti.

Halilağa Bakır Ocağı Kapasite Artışı, Cevher Zenginleştirme Tesisi ve Atık Depolama Tesisi Projesi için 26 Temmuz 2021 tarihinde verilen "ÇED olumlu" kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Kazdağları Ekoloji Platformu (KEP) bileşenleri ve yöre halkı tarafından dava açılmıştı.

6 kurumsal, 81 bireysel olmak üzere 87 davacı tarafından açılan dava sürecinde mahkeme tarafından yapılması istenen bilirkişi keşfi 21 Kasım 2021 tarihinde gerçekleştirilmişti.

Geçtiğimiz günlerde dosyaya ulaştırılan bilirkişi raporunda, "ÇED olumlu" kararının hukuka aykırı olduğu vurgulandı.

"HUKUKUN DA BİLİMİN YANINDA YER ALACAĞINA İNANIYORUZ"

Bilirkişi raporunun beli olmasının ardından Kazdağları Ekoloji Platformu tarafından yapılan açıklamada şu  görüşlere yer verildi:

"Bilim, bu kez de bizden, doğadan, haklıdan yana safını belirledi. 'Ormanlarımızın, tarım alanlarımızın, arkeolojik alanlarımızın altın-bakır madeni için yok edilemez' dedi. Hukukun da bilimin yanında yer alarak, acilen 'yürütmeyi durdurma' ve arkasından da 'ÇED olumlu kararının uygun olmadığı' konusunda karar vereceğine inanıyoruz."

https://www.evrensel.net/haber/455119/bilirkisi-raporu-cengizin-halilaga-altin-madenine-verilen-ced-raporu-hukuksuz

Danıştay Eybek Dağında yapımı planlanan RES'lerin yolunu kapattı

 15 Şubat 2022 07:34



Balıkesir'de Eybek Dağı’na yapımı planlanan 40 RES türbine verilen ÇED olumlu raporuna karşı açılan davanın reddedilmesi kararı Danıştay'dan döndü.

Fotoğraf:

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği

Özer AKDEMİR
İzmir

Balıkesir Havran ilçesi Eybek Dağı’na yapımı planlanan 40 RES türbine verilen ÇED olumlu raporuna karşı açılan davanın reddedilmesi kararı Danıştay'dan döndü. Danıştay 6. Dairesi ÇED dosyasında RES'lere ulaşım için yapılması planlanan 25 km'lik yol güzergahının net olarak belirtilmediği ve yol yapım-genişletme çalışmalarının flora-faunaya etkilerini kapsamlı biçimde değerlendirilmediğine vurgu yaparak İdare mahkemesinin kararını bozdu.

YEREL MAHKEME ÇED RAPORUNU YETERLİ BULMUŞTU

Polat Enerji Şirketi tarafından yapılmak istenen RES'lere Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen ÇED olumlu kararına karşı Ege ve Marmara Çevre Belediyeler Birliği, Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneğinin yanı sıra bireysel olarak bazı yurttaşlar tarafından dava açılmıştı. Davaya bakan Balıkesir 1. İdare Mahkemesi, ÇED raporu kapsamında yapılan çalışmaların yeterli düzeyde olduğunu belirterek ÇED olumlu kararının iptali istemini reddetmişti.

YEREL MAHKEME KARARI DANIŞTAY'DA TEMYİZ EDİLDİ

Yerel Mahkemenin kararını Danıştay'a taşıyan davacılar ise proje alanının kuş göç yolları üzerinde bulunduğu, bilirkişi heyetinde ornitoloji uzmanı biyologun bulunmadığı, ayrıca meteoroloji uzmanının da bilirkişi heyetinde olması gerektiği, ÇED raporunun yeterli olmadığı, kümülatif etki değerlendirmesinin yapılmadığı gibi gerekçelerle kararın bozulmasını istediler.

TETKİK HAKİMİ: DAVANIN KONUSU KALMAMIŞTIR

Danıştay Tetkik Hakimi RES projesi için EPDK tarafından verilen ön lisansın süresinin dolduğunu belirterek davanın konusuz kaldığı için karar vermeye yer olmadığı görüşünü ileri sürdü. Dosyayı incelenen Danıştay 6. Dairesi İdare Mahkemesinin kararına yapılan itiraz gerekçelerini değil ama projenin başka bir yönüne dikkat çekerek yerel mahkemenin kararını bozdu.


YENİ YAPILACAK 25 KM'LİK YOLUN GÜZERGAHI BELLİ DEĞİL!

Danıştay 6 Dairesi proje için "yeni yapılması planlanan 25 km'lik yol güzergahının net olarak belirtilmediği ve yapılması planlanan 25 km'lik yol ve mevcut 11 km'lik kadastro yolunun 2-3 m genişletilmesine ilişkin çalışmanın, flora ve faunaya etkilerinin kapsamlı bir biçimde değerlendirilmediği" sonucuna vardı. Mahkeme üçe karşı iki oy çokluğu ile verdiği kararında; "ÇED raporunda, proje kapsamında yapılması planlanan 40 adet tribün ve şalt merkezine ulaşım kapsamında toplam 36 km'lik ulaşım yolunun flora ve faunaya etkilerinin detaylı olarak incelenmediği görüldüğünden, belirtilen yönlerden eksik bulunan nihai ÇED raporu esas alınarak tesis edilen ÇED olumlu kararında hukuka uyarlılık" bulunmamaktadır diyerek İdare Mahkemesinin kararını bozdu.

KARAR 3'E KARŞI 2 OYLA ALINDI

Karara karşı oy kullanan hakimler ise RES projesinin ön lisansının şirketin talebi üzerine EPDK tarafından sona erdirildiği için davanın konusuz kaldığını ileri sürdüler. Karşı oy kullanan iki hakim konunun açıklığa kavuşması için EPDK'den bilgi-belge istenmesi ve kararın bu belgelerden sonra verilmesi gerektiğini ifade ettiler.

Kaz Dağı'nın bir parçası olan Eybek Dağı’nda kurulmak istenen Duygu Rüzgar Enerji Santrali Projesi için 40 RES türbininin yapımı planlanıyordu. Yöre halkının projeye karşı çıktığı bilgisi ÇED dosyasında bile yer verilirken, 40 tribünden 7 tanesi tarım alanında, 33 tanesi ise ormanlık alanda yapılacaktı.

 https://www.evrensel.net/haber/455079/danistay-eybek-daginda-yapimi-planlanan-reslerin-yolunu-kapatti

14 Şubat 2022 Pazartesi

Bilirkişi, Sinpaş projesi için "Uygun değil" dedi | Marmaris Kent Konseyi: Ekolojik yıkımı durdurun!

 

14 Şubat 2022 11:52



Marmaris'te yapımı devam eden Sinpaş resort otel ve devre mülk projesine karşı açılan davada bilirkişi raporu belli oldu. Raporda "ÇED gerekli değildir" kararının hukuka uygun olmadığı vurgulandı.

 

Fotolar: Marmaris Kent Konseyi

Özer AKDEMİR
Muğla

Muğla'nın Marmaris ilçesi İçmeler Kızılbük mevkiinde yapımı devam eden Sinpaş resort otel ve devre mülk projesine karşı açılan davada bilirkişi raporu belli oldu. Muğla Valiliği tarafından verilen “ÇED gerekli değildir” kararına karşı açılan davada, bilirkişi keşfi sonrası hazırlanan raporda oy birliğiyle "ÇED gerekli değildir" kararının hukuka uygun olmadığı vurgulandı.

"DOĞAYA GERİ DÖNÜŞÜ OLANAKSIZ ZARARLAR VERECEK"

Sinpaş Kızılbük GYO tarafından içinde 205 otel odası, 1407 devre mülk, yat yanaşma yeri, alışveriş merkezi, kaplıca, aqua park gibi tesislerin bulunduğu projeye verilen “ÇED gerekli değildir” kararının iptali için Marmaris Kent Konseyi ve yurttaşlar, Muğla 3. İdare Mahkemesinde dava açmıştı.

Davada, Kızılkum mevkiinde devam eden inşaatın, ekosistem üzerinde yarattığı geri döndürülemez ve telafi edilemez zararın önlenmesi için yürütmeyi durdurma talebi de yer aldı.

Dava sürecinde mahkeme tarafından 30 Aralık 2021 günü inşaat alanında bilirkişi keşfi yaptırıldı. Akademisyen ve uzmanlardan oluşan 7 kişilik heyetin hazırladığı 53 sayfalık raporda “ÇED gerekli değildir” kararının hukuka uygun olmadığı görüşü oy birliğiyle mahkemeye sunuldu.

"CANLI TÜRLERİNİN KORUNMASINA DÖNÜK ÖNLEMLER YOK"

İnşaat projesinin ayrıntılı şekilde değerlendirildiği raporun sonuç kısmında, projenin çevreye verebileceği zararlara dair alınacak önlemlerin kesinleşmesi gerektiğine vurgu yapıldı.

Bölgede korunması gereken endemik türlerin olduğunun altının çizildiği raporda, buna rağmen proje tanıtım dosyasının alanda yaşayan canlı tür ve çeşitliliği bakımından yeterli bilimsel araştırmayı içermediği, proje sahibi şirketin verdiği taahhütlere rağmen alanda yaşayan canlıların korunmasına ilişkin herhangi bir önlemin alınmadığı belirtildi.

ARAZİNİN TOPOĞRAFYASI DEĞİŞTİRİLMİŞ

Raporda, bu gerekçelerle projenin biyolojik ve çevresel değerlerin ve ekolojik dengenin tahribine, bozulmasına ve yok olmasına neden olacağı dile getirildi.

Proje için Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünden "Uygundur" görüşünün alınmadığının altının çizildiği raporda, yapıların bitki örtüsüne en az zarar verecek şekilde yapılması hükmüne uyulmayarak, arazinin topografyasının değiştirildiği belirtildi.

Ayrıca proje için yapılması zorunlu olan yol, kanalizasyon, su isale hattı, enerji nakil hattı gibi alt yap tesislerinin Marmaris Milli Park sınırları içinde yapılamayacağına dikkat çekilen raporda, bunarla ilgili Marmaris Milli Park Müdürlüğünden de görüş alınmadığı ifade edildi.

ÇED YAPILMASI ZORUNLU

Bilirkişi raporunda ayrıca proje sonucunda oluşacak kanalizasyon atığının mevcut hatla taşınmasının mümkün olmadığı, projenin kıyılara olan etkisinin belirlenmesi, kıyı morfolojisi ve bütüncül kıyı yönetimi göz önüne alınarak ÇED sürecinin işletilmesi gerektiği belirtildi.

Raporda projedeki turistik amaçlı oda sayısının toplam 1612 olduğu aktarılarak, 500 oda ve üzeri turistik tesisler için ÇED yapılmasının zorunlu olduğunun altı çizildi.

Bilirkişiler oybirliği ile "ÇED gerekli değildir" kararının uygun olmadığını belirttiler.

"YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI BEKLİYORUZ"

Marmaris Kent Konseyi, bilirkişi raporuyla ilgili açıklamasında, bu rapor ışığında, Muğla 3. İdare Mahkemesinin “yürütmeyi durdurma” kararı vermesini beklediklerini dile getirdi.

Kent Konseyi, açıklamada "Bilirkişi raporunca da tespit edilen ekolojik yıkımı bir an önce durdurup geri döndürülemez zararın daha fazla büyümesini önlemiş olacağız" ifadelerine yer verildi.

 https://www.evrensel.net/haber/455024/bilirkisi-sinpas-projesi-icin-uygun-degil-dedi-marmaris-kent-konseyi-ekolojik-yikimi-durdurun

13 Şubat 2022 Pazar

‘Her ağacın bir adı vardı bende’ (Pazar yazısı)

 

12 Şubat 2022 22:15


 


PAZAR

Germencik Aydın yolundan Alangüllü’ye döndüğümüzde yine kasvetli bir günü öğle etmiştik. İki gündür yağan yağmur dinmişti ancak bulutlar bir türlü gökyüzünü terk etmiyordu. Hava ha yağdı ha yağacak gibi bulanık, ağaçlar nemli, tarlalar gölgeler içindeydi.

Tren yolunu sarsılarak geçen aracımız Alangüllü yazılı tabelanın altından geçerken karşıda koyu yeşil bir makiliğin arkasına gizlenip pusuya yatmış gibi duran dağ, sessiz ama tekinsiz görünüyordu.

Yolun iki yanında insan gövdesi kalınlığında borular uzuyordu. Borular bazı yerde yukarı doğru kalkıyor, yolun üzerinden bir kemer yapıp karşı tarafa geçerek, incir ve zeytin bahçeleri içerisinde kayboluyordu.

Üç yıl kadar önce, bir bahar günü de geçmiştik bu yollardan. Jeotermal enerji santrallerinin (JES) boruları o günden bu yana daha bir yıpranmış gibi geldi bize. Sağı solu yamulmuş, bazı yerlerde üstteki metal kısımları yırtılıp altındaki sarı yalıtım yünleri ortaya çıkmıştı.

Sağ yanımız silme zeytinlikti. Zeytinliklerin çaprazında, Alangüllü Dağı’nın eteğinde maviye boyalı metal duvarları olan JES’in tepesinden yine buharlar fışkırıyordu. Bir yangın yeri gibi yoğun, bir düdüklü tencere buharı kadar beyaz görünüyordu duman. Oluk oluk göğe yükselip 8-10 katlı bir bina yüksekliğine ulaşıyordu. Duman bu yükseklikten sonra hafif hafif esen rüzgarların önünde sürükleniyor, Germencik’e, Aydın’a, bazen Hıdırbeyli’ye doğru yayılıp gidiyordu.

Mavi JES’in çapraz karşısındaki yeşil JES’den ise duman çıkmıyordu. Sinsi bir metal yığını halinde ovanın ortasına kondurulmuş gibiydi yeşile boyalı tesisler.

YER GÖK JES BORUSU!..

Su birikintileri ile dolu çukurların içerisinden geçerek Kaporta Ustası Mehmet Topal’ın artezyen kuyusundan sıcak su akmaya başlayan zeytinliğine gittik. Daha doğrusu eski zeytinliğine!


Alangüllü’yü Germencik otobanına bağlayan asfalt yolun kenarında iki dönümlük bir yerdi zeytinlik. Zeytinliğin köşesinden sağa giden yol GÜRİŞ şirketine ait iki JES santraline, sola dönen yol ise Alangüllü Mezarlığının biraz ilerisinde yeni açılan JES kuyularına gidiyordu.

Tarlaların, yolların her tarafından koca koca JES boruları geçiyordu. İncir, zeytin, meyve bahçelerinin içinden, patlıcan, bamya ekili tarlalardan davetsizce geçiyordu borular. Mezarlığın köşesinden (Bu borular yapılırken epey bir mezarın da tahrip edildiğine dair haberler yaptığımı anımsıyorum, birkaç yıl öncesinde), ağır tonajlı JES kamyonlarının ve iş makinelerinin delik deşik ettiği içi yağmur suyu ile dolu çamurlu yolların kenarlarından kilometrelerce uzuyordu.

MEHMET TOPAL’IN ACI ÖYKÜSÜ

Mehmet Topal’ın eskiden zeytinlik olan, etrafında ise türlü türlü meyve ağaçlarının bulunduğu bahçesi şimdi bomboş bir tarla idi. Yaban otları bürümüş tarlanın yola yakın kenarında kurumuş cılız bir incir ağacı ve her şeye rağmen yaşamak için filizlenmiş bir zeytin fidanının dışında tek bir ağaç bile görünmüyordu.

Germencik’te oturan Mehmet Topal, elli beş atmış yaşlarında görünüyordu. Nasırlı ellerinde genelde oto tamircilerinde görülen motor yağı, kaporta siyahlıkları vardı. Su pompasını çalıştıran elektrik panosunu açarken bize zeytinliğinin acı öyküsünü anlatıyordu. İçi yanmıştı Mehmet Topal’ın! Hem de öyle böyle değil!

Sadece zeytinleri gittiği, “Evinin rızkı yok olduğu,” yıllarca didinip güç bela denkleştirdiği birikimi birkaç gün içerisinde uçup gittiği için değildi içinin yangını. Çaresizliğe isyan edenlerin öfkesi vardı her cümlesinde...

 

Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

‘BEBEK GİBİ BÜYÜTTÜM AĞAÇLARIMI’

“Yirmi yıl önce aldım ben bu zeytinliği. Etrafında incir, nar, erik, armut türlü türlü meyveler, içinde 155 tane de zeytinim vardı. Kimi yüz yıl önceden kalma, kimi 30-40 yıllıktı, kimini de ben dikip büyütmüştüm. Her ağacın bir adı vardı bende. Bebek gibiydiler, çocuğum gibiydiler!..

Bir gün Akhisar’dan geldim ki ağaçların hepsi kurumuş. Sadece benim değil, etrafımdaki komşuların da incirleri, zeytinleri hep kurumuş. Bahçemin yanındaki mezarlığın çamları bile kurumuş.

Tarım ilçe müdürlüğüne haber verdik. Ziraatçılar geldi. Bahçeleri görünce “eyvah” dedi birisi. Ne oldu, niye eyvah diyorsun müdürüm, dedimse de renk vermedi. Bir iki ilaç yazdı, bunu kullanın diye gitti. Gün gün kötüye gitti ağaçlar ve birer ikişer kesmek zorunda kaldık. Çoğunu da hırsızlar kesti, yakmak için.

Bu jeotermalciler yıllardır burada. Boruları, buharları, gürültü patırtıları dışında zararlarının pek farkında değildik. Ancak ne zaman ki mezarlığın öte yanında kuyu açtılar bizim bahçeler kurumaya başladı.

Ziraat odası başkanına gittik, bir çare diye. Adam “Beni sıkılamayın, bir şey yapamam” dedi başka bir şey demedi. İyi de kime gidelim, kime anlatalım derdimizi? Hiçbir yetkili bizi dinlemiyor, şirket yetkilileri zaten bizle muhatap olmuyor. Nereye başvuracağımızı, ne edeceğimizi şaştık arkadaş!..

Bazı arkadaşlar dava açtı, ben garibanlıktan dava dahi açamadım. Yıllardır biriktirdiğim emeğim gitti. Çoluk çocuğumun rızkı gitti. Onun da ötesinde sanki çocuklarım öldü gibi oldum. Her birini teker teker tanırdım ağaçlarımın. Kimini ellerimle diktim, bebek gibi ben büyüttüm!..”

‘YÖNÜMÜ BU YANA DÖNESİM GELMİYOR ARTIK’

Uzun uzun konuştu Mehmet Topal. Bahçeyi aldığında buz gibi akan kuyu suyunun birkaç yılda sıcak akmaya başladığını, bu suyla suladığı otların, ağaçların haşlandığını söyledi.” Hamama gitmeye gerek yok, gir altına duş al! Sudan numune aldılar ama içinde ne var ne yok hâlâ bize bir bilgi veren olmadı.”

İlçe tarım yetkililerinin ve devlet kurumlarından gelen kişilerin zeytinliğin kurumasını yanlış tarım uygulamasına bağladıklarını söyleyen Topal, bu sözlere çok öfkeliydi; “Onlara göre JES’ler dışında her şey kurutmuş olabilir bizim zeytinleri! Ben 20 yıldır aynı tarımı yapıyorum arkadaş. 20 yılda kurumayan ağaçlar, dibimize kuyunun çakıldığı 21. yılda mı kurudu? Hadi ben bahçemde yanlış tarım yaptım, mezarlıktaki çamları da mı yanlış tarım kuruttu?”

Mehmet Topal, dizlerine kadar yabani otlarla kaplanmış zeytinlikte kökünden kestiği ağaçları bulmaya çalışırken dokunsan ağlayacak bir haldeydi. “Şurada, şurada ağaçlarım vardı, yüz yaşında. Hepsini kesmek zorunda kaldım kökünden. Bahçe şimdi tarla farelerinin yuvası oldu. Moralim bozuluyor her geldiğimde. O yüzden gelmek istemiyorum, yönümü dönesim gelmiyor bu tarafa. Geldim mi canım yanıyor! Satsam kim alacak, kimin işine yarar ki bu haliyle. Bebek gibiydi ağaçlarım. Her birinin adı vardı benim yanımda!..”

İkindiye doğru, geldiğimiz gibi kasvetli bir gökyüzünün altında ayrıldık Alangüllü’den. Üç yılda üç kez, farklı felaketleri çekmek için gelmiştik bu verimli topraklara. Kuruyan incir-zeytin ağaçları, çatlayan topraklar, sıcak akan kuyu suları...

İncir ve zeytin ana yurdunda can çekişiyor. Biz ise bu kasvetli günlerde, içimiz yana yana toprağın, suyun ve ağacın acıklı öyküsüne tanıklık ediyoruz!..

 https://www.evrensel.net/yazi/90368/her-agacin-bir-adi-vardi-bende

10 Şubat 2022 Perşembe

ÇEPEÇEVRE YAŞAM / İncir ve zeytin ana vatanında can çekişiyor!


 🌳 #ÇepeçevreYaşam • İncir ve zeytin ana vatanında can çekişiyor!


JES'ler yüzünden bahçelerde geniş çatlakların oluştuğu Aydın Germencik'te artezyen suları da sıcak akmaya başladı
▶️ Özer Akdemir'in hazırlayıp sunduğu Çepeçevre Yaşam 21.00'de Evrensel'de




8 Şubat 2022 Salı

Bakanlık, izinsiz çalışan madene bir de "ÇED olumlu" kararı verdi!

 

08 Şubat 2022 10:52



 

Manisa'daki Gördes Nikel-Kobalt Madeni'nin yıllardır işletme ruhsatı olmadan çalıştığı ortaya çıktı. Bakanlık, izinsiz çalışan madenin sülfürik asit tesisi için de "ÇED olumlu" kararı verdi.

 

Özer AKDEMİR

Manisa'nın Gördes ilçesi yakınlarında Meta Nikel Madencilik A.Ş. tarafından işletilmekte olan Gördes Nikel-Kobalt Madeninin işletme ruhsatının olmadığı ortaya çıktı. Yıllardır işletme ruhsatı olmadan çalıştığı ortaya çıkan maden, bir de kapasite arttırmak istiyor.

Meta Nikel Madencilik maden tesislerinin "cevher zenginleştirme" projesinin kapasite artışıyla ilgili açılan davada bilirkişi incelemesi tamamlandı. Bilirkişiler, dosya üzerinde yaptıkları incelemelerde kapasite artışının önünde bir engel görmediklerini beyan ederlerken, maden mühendisi uzmanı, madenin işletme izninin dosya içerisinde olmadığına dikkat çekti.

Raporda bu durum, "...Söz konusu tesis ve altyapı tesis alanlarının da dahil edilmiş olduğu yenilenen işletme izninin dosya içinde bulunmadığı tespit edilmiştir" cümlesiyle aktarıldı. Maden Mühendisi Bilirkişi Kenan Benlioğlu'nun bu tespiti, raporun sonuç kısmında da yer aldı.

BİLİRKİŞİLERDEN MADEN GÜZELLEMESİ

Akhisar Çevre Derneği ve yetmişin üzerinde yurttaş tarafından Manisa Valiliğinin kapasite artışıyla ilgili verdiği "ÇED gerekli değildir" kararına karşı açılan davanın bilirkişi raporunda, proje, "kapasite artışı" değil "teknolojik yenileme" olarak değerlendirildi.

Bilirkişi raporunda proje ile sülfirik asit kullanımının azalacağı, tesisin işletme içinde kurulacağı için çevreye ek bir zarar vermeyeceği, havaya karbon salımının azalacağı gibi, dava açanlar tarafından "Maden güzellemesi" olarak nitelenen görüşler ileri sürüldü.


DAVANIN AVUKATI: İNANILIR GİBİ DEĞİL

Davanın avukatı Seçil Ege Değerli, tesisin kurulması durumunda kapasite olarak Türkiye'ni en büyük sülfirik asit tesisi olacağını belirterek, "Gördes ormanlarını yok eden, sülfürik asit kamyonlarının devrilip tonlarca zehirli kimyasalın tarım topraklarını ve suları zehirlediği, İzmir ilinin içme suyu kaynaklarını, Gölmarmara Gölü’nü, Gediz Nehri'ni ve Akhisar-Salihli dahil olmak üzere bütün bir bölgeyi olumsuz etkileyen böyle bir tesisin yıllardır İşletme ruhsatı olmaksızın çalışıyor olması inanılır gibi değil" dedi.

TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK SÜLFİRİK ASİT FABRİKASI OLACAK

İşletme ruhsat sahasının hem tesisi hem de stok ve pasa alanlarını kapsayan tamamı için geçici işletme izni dahi alınmadığını belirten Değerli, "Doğal olarak sonrasında geçici işletme izni daimi izne de çevrilmemiş. Bu tesis izni olmamasına rağmen çalışmaya devam ettiği gibi yıllık 1 milyon ton kapasiteli sülfürik asit tesisi kurmak için Çevre ve Şehircilik Bakanlığından 'ÇED olumlu' kararı alabiliyor" diyerek tepkisini dile getirdi.

"TEDBİREN DERHAL KAPATILMALI"

Sülfürik asit tesisinin kurulması halinde kapasite bakımından Türkiye'nin en büyük sülfürik asit fabrikası olacağını aktaran Değerli, "Gediz Nehri'ni, Gölmarmara Gölü'nü, Akhisar'ın zeytinliklerini, Salihli'nin bağlarını, Gördes ve Demirci dağlarının ormanlarını ve tabii ki bu bölgede yaşayan tüm canlıların hayatını ağır sonuçları olacak bir felaket bekliyor. Bu tesisin tedbiren ve derhal kapatılması gerekiyor" dedi.

 https://www.evrensel.net/haber/454555/bakanlik-izinsiz-calisan-madene-bir-de-ced-olumlu-karari-verdi

6 Şubat 2022 Pazar

Çamurun izi (Pazar yazısı)

 

05 Şubat 2022 23:50


 


 

Geçtiğimiz ay Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneğinde müfettişler teftiş yaptı. Üç gün süren teftişte derneğin bütün evrakları didik didik edildi. Teftiş sonunda “Alındı belgelerinin bazılarında TCK No’larının yazılmasının unutulması, karar defterinde karar No’larının her sene 1’den başlatılmamış olması, online sistemden beyan edilmesi gereken bir meblağın geç beyan edilmesi” gibi nedenlerle Dernek Başkanı Süheyla Doğan’a 51 bin 730 TL idari para cezası kesildi. Bununla da kalınmadı, Doğan hakkında “Alman vakıfları ile iş birliği” gerekçesi ile Edremit Kaymakamlığı tarafından Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunuldu. Doğan, geçtiğimiz günlerde Küçükkuyu Karakoluna giderek ifade verdi.

DERNEK NEDEN HEDEFTE?

Kaz Dağı’ndaki altın madenine karşı mücadele süreçlerinin içinde olması bir yana asıl olarak son süreçte Akçay sulak alanının korunması mücadelesindeki çalışmalar derneği hedef tahtasına koymuştu. Sulak alanın doldurularak çiçekçilik organize sanayi bölgesi yapılması, bir kısmına da yüzlerce villa kondurulmasına karşı verilen mücadelenin önemli bir parçasıydı dernek. Doğal olarak milyonlarca liralık bir rantın önünde engel olarak görülüyordu. Hal böyle olunca yerel basından bazı kalemşorlar haber-yorum yazısından öte polis bülteni, iftira manzumesi gibi yazılarla derneği hedef gösterdiler. Aynı yazılarda bölgedeki bir başka ekoloji örgütü BURÇEP de “HDP’yi ziyaret etmek”le suçlandı! 6 milyon oy almış, Meclisin üçüncü büyük partisini ziyaret etmek suçmuş! Tipik AKP-MHP ağzı!..

Ehh, zemin hazırlandığına göre kadim bir iftirayı dolaşıma sokmanın da zamanı gelmiş oldu. Sürecin dönüp dolaşıp yine “Alman vakıfları-dış güçler” iddialarına gelmesinin hiç de sürpriz olmadığını söylemeliyim. Bu iddialar (iftiralar) 2002 yılından, yani Bergama köylülerinin altın madeni karşıtı mücadelesinden bu yana devlet ve şirketler tarafından sıkça gündeme getirildi, getiriliyor. İşe yaradığı için her seferinde kullanılıyor. Kamuoyunun kafasının karıştırılabildiği, mücadelelere karşı “acaba?” sorusunun ortaya bırakıldığı, hiç değilse iftira atılan kişi ve kurumların psikolojik baskı altına alınarak geri adım attırılabildiği onlarca kez denendi çünkü. Çoğunda da istediklerini aldılar. “Hiçbir şey olmasa bile bir şeyler oldu”, çamur attılar izi kaldı!..

Çevre-ekoloji mücadeleleri ise devlet destekli bu karalama kampanyası karşısında kendilerini anlatmakta büyük oranda yetersiz kaldılar. Bu iftiralarla çizilen çemberin dışına çıkmamak için kendilerine güvenli bir alan belirleyip o sınırlar içerisinde davrandılar. Yurt dışındaki emek-ekoloji mücadeleleri, partiler, çeşitli örgütlerle dayanışma konusunda hep çekimser oldular ya da yoğurdu üfleyerek yemek durumunda kaldılar.

İFTİRANIN KÖKENİ

Bu iftiralar birçok çevre-ekoloji örgütü gibi Kazdağları Koruma Derneğinin başına da ilk kez gelmedi aslında. Geçtiğimiz yıllarda da, altın madeni karşıtı mücadelenin yükseldiği dönemde derneğin AB projeleri gündeme getirilerek yine “dış güçler” iftirası dolaşıma sokulmuştu. Aynı iftiralar Artvin Cerattepe, Ordu Fatsa altın madeni ya da Mersin Akkuyu Nükleer Santrali karşıtı mücadeleleri ve onlarca başka çevre direnişi için de gündeme getirildi.

Bu dış güçler -Alman vakıfları yalanı o kadar kullanışlı bir aparat oldu ki şirketler-devlet kurumları her sıkıştıklarında ya da herhangi bir kişi-kurumu gözden düşürmek için algı çalışması yaptıklarında bu iddiaları hemen bir koz olarak ileri sürdüler.


Bu iftiranın çok işe yarayacağı daha ilk atıldığı günlerde bile biliniyordu desem abartıyor diye düşünebilirsiniz. Değil oysa...

Milliyet gazetesi kupürü

YILLAR ÖNCESİNDEN BİR TANIKLIK

Birkaç gün önce Bergama Eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın telefonla aradı. Siyasetçi kimliğinden öte önemli bir yazar ve aydındır bana göre. Yıllardır iletişimimiz devam eder. Taşkın bana Bergama köylülerine bu Alman casusluğu iftirasının atıldığı ilk günlerden bir belge gönderdi. Kendisi de Bergama köylü hareketinin önderlerinden birisi olarak “Legal Alman Casusluğu” suçlaması (saçmalığı) ile DGM’de yargılanıp beraat edenlerden birisiydi.

Gönderdiği belge, altın madeni tarafından köylülerle ilişkileri düzeltmek için işe alınan ancak halka yalan söylendiğini gördükten sonra “Midesi kaldırmayıp” istifa eden Nurettin Turgut adlı eski bir maden çalışanının mahkemede yaptığı tanıklıktı. Turgut, “Bergama köylülerinin arkasında Alman vakıfları vardı” iddialarını yazdığı kitapla ilk ortaya atan Dr. Necip Halbemitoğlu’nun kitabının maden tarafından finanse edildiği, dağıtımının şirket tarafından yapıldığı, hatta Hablemitoğlu’na bir miktar para verildiğini söyleyen madenin Eski Halkla İlişkiler Müdürü Hasan Gökvardar’a karşı açılan davada Gökvardar lehine tanıklık yapmıştı.


Bergama köylüleri|Fotoğraf:Özer Akdemir/Evrensel

MADEN KARŞITLARININ BAŞI DERTTEN KURTULMAYACAK’

17.12.2004 tarihli tanıklığında Nurettin Turgut, Hablemitoğlu’nun yazdığı kitapla ilgili şunları anlatıyordu; “Genel Müdür İsmet Sivrioğlu, Halkla İlişkiler Müdürü Hayri Öğüt ve Müdür Orhan Güçkan da dahil benim de bulunduğum bir toplantı sırasında ve yine şirket içerisinde yapılan çeşitli konuşmalarda söz konusu kitabın yayımlanacağını ve ‘Bu kitabın yayımlanmasından sonra şirkete kimse zarar veremeyecek ve şirkete karşı olanların da başları dertten kurtulmayacak’ şeklinde sözler söylendiğini hatırlıyorum. Bu sözlerin ilk söylenmeye başlanmasından yaklaşık 2 ay sonra Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası adlı kitaptan 6 koli halinde şirkete geldi. İçerisinde toplam 500-600 adet kitap bulunduğunu tahmin ediyorum... Kitabı okuduktan sonra N. Hablemitoğlu’nun ne kadar çok şey bildiğini öğrenince şaşırarak İsmet Bey’e sordum. ‘Bu bilgileri kendisine Hasan Bey’le biz verdik. Kendisi bizzat şirkete geldi 2 saate yakın Hasan Gökvardar’la konuştular... Kitap şirket tarafından üzerine bizzat şeritlere isimler yazılmak suretiyle kamu kurum ve kuruluşlarına, siyasi kuruluşlara ve yöneticilerine gönderilmiştir”.

Hakikaten, bu kitap çıktıktan ve yaygın biçimde dağıtıldıktan sonra büyük bir sansasyon yarattı. O güne kadar Bergama köylülerine sempati ile bakan halkın kafasında bir ‘acaba?’ yaratıldı. Gazeteler, TV’ler günlerce bu iddiaları tartıştı. DGM kitaptaki iddialarla ilgili Bergama mücadelesinin önde gelen isimleri ve Alman vakfı yöneticilerine “Legal Alman Casusluğu” suçlamasıyla dava açtı. Daha sonradan sahte bilgi ve belgelerle yazıldığı anlaşılan[1] kitaptaki iddiaların gündeme getirileceği DGM’deki ilk duruşmadan 8 gün önce bu iddiaları gündeme getiren Kitabın Yazarı Necip Hablemitoğlu öldürüldü! Suikast hâlâ ‘faili meçhul’. Öte yandan, yazarı öldürülen, kitaptaki iddialar o günden bu yana tartışılamadı doğru düzgün. Yazarı katledilen kitap için bu iddiaları tartışmak tabu gibi görüldü. Yalan üzerine ortaya konan iddialar ise o günden bu yana ilk günkü gibi işlevini yerine getiriyor...

Dün Bergama, Artvin, Mersin’deki çevre direnişlerine, bugün Kaz Dağı mücadelesine atılan iftiraların bu kadar gündeme getirilmesi ve her seferinde işe yaramasının temelinde bu iftiraların/iddiaların gücünden çok ekoloji mücadelelerinin bu oyunu yeterince teşhir edememesi ve bunlara karşı cesaretle karşı çıkmaması yatıyor.

[1] Bkz: Kuyudaki Taş / Alman Vakıfları ve Bergama Gerçeği, Evrensel Basım Yayın, 2011

https://www.evrensel.net/yazi/90328/camurun-izi

 


İklim değişikliği tarımı vuruyor: Gıda fiyatlarında sıçrama uyarısı!

  01 Haziran 2023 07:00 Dr. Oğuz Tutal'ın araştırmasına göre Türkiye için en büyük tehlike kuraklık ve aşırı sıcaklar... Araştırma g...