29 Aralık 2000 Cuma

"Operasyonlar Cezaevleriyle sınırlı değil"

foto:özer akdemir
Foto kodu:oper

İZMİR - İHD İzmir Şube Başkanı Günseli Kaya, cezaevlerine yapılan son operasyonların onlarca siyasi tutuklu ve hükümlünün ölümü, yüzlercesinin yaralanmasıyla sınırlı kalmadığını vurgulayarak,  insan hakları perspektifi ile davranan, kendilerine ölçü olarak dayatılanı değil de evrensel olanı kabul eden meslek örgütleri, tutuklu yakınları ve konuya duyarlılık gösteren herkes üzerindeki baskının şiddetini de arttırdığını belirtti.
İHD İzmir Şubesi'nde yapılan basın açıklamasında konuşan Şube Başkanı Kaya, 19 Aralık'tan bu yana cezaevlerinde yapılan operasyonlar sonucu kesin olmayan sonuçlara göre 29 tutuklu ve hükümlünün öldüğünü, yüzlercesinin  yaralandığını, bir kısmının da hala nerede olduğunun bilinmediğinin altını çizerek, sıkıyönetim dönemini aratmayacak gelişmeler sonucunda altıyüzü aşkın mahkumun F Tipi cezaevlerine sevkedildiğini aktardı. Operasyonların cezaevleriyle sınırlı kalmayıp konuya duyarlılık gösteren tüm kesimlere de yöneldiğini açıklayan Kaya, İHD'nin İzmir, İstanbul ve Ankara şubelerinin DGM kararlarıyla arandığını, Konya Şubesi'nin de kapatıldığını hatırlattı.
 Operasyon öncesi, can kıyımlarının yaşanmaması için çözüm arayan, bu anlamda aracı olan meslek çevreleri, aydınlar ve sanatçıların neredeyse "yardım, yataklık" ediyorlarmış gibi gösterildiğini ifade eden Kaya, TTB'nin de etik ilkelerini savunduğu için hedef tahtasına konulduğunu sözlerine ekledi. Önce RTÜK, sonra DGM kararlarıyla, basın - yayın kurumlarına sansür uygulaması getirilerek kamuoyunun doğru, tam ve objektif bilgi almasının önünü kesildiğini kaydeden Kaya, "Bugün 47 cezaevinde 2018 tutuklu ve hükümlü açlık grevi ya da  ölüm orucunu sürdürmektedir. Durum, ilk başlayanlar açısından ele alındığında, ölümler ardarda yaşanacaktır," dedi.

"Operasyon sessiz imhayla devam ediyor"

 Operasyonun sadece kolluk güçleri eliyle değil sessiz imha yoluyla da devam ettiğini vurgulayan Kaya, sessiz imhanın bir biçiminin de "tıbbi müdahele" ya da "zorla besleme" olduğunu söyledi. Jandarma tarafından alınan kamera kayıtlarının, ham haliyle, kesintisiz ve montajsız olarak yayınlanmasını isteyen Kaya, Bayrampaşa Cezaevi operasyonunda kullanılan kimyasal maddelerin ve yangı bombası kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi için üniversite çevrelerince oluşturulacak bağımsız bir heyet tarafından olay yerinde araştırma yapılması gerektiğinin altını çizdi. Kaya, yine Bayrampaşa Cezaevinde sevklere ilişkin listelerde ve hastanelerde adı bulunmayan 8 kişinin nerede olduğunun açıklanmasını isteyen Kaya şunları söyledi: "Onca yangın, arbede, operasyon yaşanan mekanlarda ele geçirildiği söylenen silah, döküman ve malzemenin, el değmemiş gibi temiz, zarar görmemiş olması inandırıcılıktan uzaktır. Edirne Cezaevi bugünkü durumuyla tamamen askeri cezaevi konumunda olup, çoğu yaralı olan tutukulu ve hükümlüler yarı çıplak, soğukta ve zor altında bulunmaktadır. Başta F Tipi cezaevleri olmak üzere, sevk edilen tüm cezaevlerindeki koşullar, hukukçu, hekim, insan hakları kurumları temsilcilerinden oluşan bağımsız heyetlerin araştırmasına açılmalıdır. Yaşanan insanlık dışı gelişmelere tepki gösterenlere karşı uygulanan baskı ve gözaltılara derhal son verilmelidir."

Edirne F Tipi'nde JİTEM işkencesi

Basın açıklamasında konuşan Edirne F Tipi Cezaevi'e sevkedilen Kadir Ağbaba'nın ağabeyi Münir Ağbaba kardeşiyle geçtiğimiz Pazartesi günü cezaevinde görüşebildiğini söyleyerek, "Yarım saat görüşebildim. İçeri girerken tam bir karmaşanın olduğunu gördüm. İçerisi de "Kelebek" filmini anımsatan bir görünümdeydi. Kardeşimle telefon aracılığıyla gardiyanların arasında görüşebildim. Anlattığına göre cezaevine getirildiklerinde hepsi JİTEM tarafından işkenceden geçirilmişler. Özellikle yumşak yerlerine, böbreklerine vurmuşlar. Kardeşimin her yerinde yoğun ekimoz ve darp izleri vardı,"  dedi. Kardeşinin 1996'da 67 gün açlık grevi yaptığını, şimdi 15 günlük açlık grevinde olmasına rağmen 96 yılından çok daha kötü bir halde bulunduğunu  söyleyen Ağbaba, kardeşinin atılan gaz bombalarının etkisinden hala kurtulamadığını belirtti. Tutukluların ancak sloganlarla haberleşebildiklerini aktaran Ağbaba, soyadı Hanbayat olan tutuklunun durumunun çok ağır olduğunu öğrendiğini açıkladı. (Evrensel)

26 Aralık 2000 Salı

PETKİM'de işten atma hazırlığı



İZMİR - PETKİM'de işveren yetkililerince tasarruf tedbirleri adı altında işçi çıkarma hazırlığı yapılıyor.  Petrokimya Holding A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan genelgede, son yıllarda yaşanan ekonomik ve mali krizin etkilerinin, petrokimya sektörüne de yansıması sonucu şirketin de olumsuz yönde etkilendiği ileri sürülerek, "Global boyutta rekabet nedeniyle petrokimya sektöründe acil taleplerin süratle uygulamaya konulmasıyla birlikte rasyonalizasyon ve yeniden yapılanma sürecine girildiği gözlenmektedir. Şirketimizde de acil tasarruf tedbirlerine ihtiyaç duyulmaktadır" deniliyor. Ayrıca genelgede fabrikanın bakım-onarım bölümünde ikili vardiya uygulanmasına geçileceği, gece vardiyasında bu bölümde doğabilecek ihtiyacı diğer bölümlerdeki personelden ya da lojmanlarda oturan işçilerin mesai saati haricinde çağrılarak giderileceğini belirtiliyor. Petrol İş Aliağa Şubesi, genelgede belirtilenlerin, esnek çalışmanın uygulamaya geçirilmesi yönünde olduğunu ifade ederek uygulamaya karşı çıkıyor.  Petrol İş Aliağa Şubesi, Aliağa için bir sayı verilmemekle birlikte, Yarımca'da çıkarılacak  işçi sayısının belirlendiği söylentilerinin yayıldığına dikkat çekerek yaptığı açıklamada, "Yapılan düpedüz toplu işten çıkarmadır. Bu işten çıkarmaların yasallığı tartışmalıdır. Yasalar kötü niyetle kullanılmaktadır. İşimizi ve ekmeğimizi örgütlü gücümüzle ve meşru zeminde savunmaya devam edeceğiz. Özelleştirilemeyen PETKİM, özelleştirilmeden , özel sektör zihniyetiyle yönetilmek istenmektedir." denildi. "PETKİM'in ülkemiz petrokimya ürün gereksinimini karşılama oranı yıldan yıla düşmektedir, hem ülke petrokimya ürünleri gereksiniminin karşılanması, hem de genel olarak maliyetlerin düşürülmesinin yolu, ileri teknoloji ve yüksek üretim kapasitesi yaratmaktan geçmektedir." diyen Petrol İş Aliağa Şubesi özelleştirmeden derhal vazgeçirilmesini ve  başta Yarımca olmak üzere yeni yatırımlara girişilmesi gerektiğini vurguladı. (Evrensel)

25 Aralık 2000 Pazartesi

PETKİM'de işten atma hazırlığı


İZMİR - PETKİM'de işveren yetkililerince tasarruf tedbirleri adı altında işçi çıkarma hazırlığı yapılıyor.  Petrokimya Holding A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan genelgede, son yıllarda yaşanan ekonomik ve mali krizin etkilerinin, petrokimya sektörüne de yansıması sonucu şirketin de olumsuz yönde etkilendiği ileri sürülerek, "Global boyutta rekabet nedeniyle petrokimya sektöründe acil taleplerin süratle uygulamaya konulmasıyla birlikte rasyonalizasyon ve yeniden yapılanma sürecine girildiği gözlenmektedir. Şirketimizde de acil tasarruf tedbirlerine ihtiyaç duyulmaktadır" deniliyor. Ayrıca genelgede fabrikanın bakım-onarım bölümünde ikili vardiya uygulanmasına geçileceği, gece vardiyasında bu bölümde doğabilecek ihtiyacı diğer bölümlerdeki personelden ya da lojmanlarda oturan işçilerin mesai saati haricinde çağrılarak giderileceğini belirtiliyor. Petrol İş Aliağa Şubesi, genelgede belirtilenlerin, esnek çalışmanın uygulamaya geçirilmesi yönünde olduğunu ifade ederek uygulamaya karşı çıkıyor.  Petrol İş Aliağa Şubesi, Aliağa için bir sayı verilmemekle birlikte, Yarımca'da çıkarılacak  işçi sayısının belirlendiği söylentilerinin yayıldığına dikkat çekerek yaptığı açıklamada, "Yapılan düpedüz toplu işten çıkarmadır. Bu işten çıkarmaların yasallığı tartışmalıdır. Yasalar kötü niyetle kullanılmaktadır. İşimizi ve ekmeğimizi örgütlü gücümüzle ve meşru zeminde savunmaya devam edeceğiz. Özelleştirilemeyen PETKİM, özelleştirilmeden , özel sektör zihniyetiyle yönetilmek istenmektedir." denildi. "PETKİM'in ülkemiz petrokimya ürün gereksinimini karşılama oranı yıldan yıla düşmektedir, hem ülke petrokimya ürünleri gereksiniminin karşılanması, hem de genel olarak maliyetlerin düşürülmesinin yolu, ileri teknoloji ve yüksek üretim kapasitesi yaratmaktan geçmektedir." diyen Petrol İş Aliağa Şubesi özelleştirmeden derhal vazgeçirilmesini ve  başta Yarımca olmak üzere yeni yatırımlara girişilmesi gerektiğini vurguladı. (Evrensel)

18 Aralık 2000 Pazartesi

İzmir'li eğitimciler kalem bıraktı

foto kodu:kalem


İZMİR - Eğitim-Sen İzmir Şubeleri'ne üye eğitim emekçileri, İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü önüne kalemlerini bırakarak, IMF bütçesini, sefalet zammı dayatmasını ve 1 Aralık'tan sonra haklarında açılan soruşturmaları protesto ettiler.
Dün saat 12.00'de Konak Sümerbank önünde toplanan eğitim emekçileri, "Tasarruflarımız hemen ödensin"  pankartı ile sloganlar eşliğinde Milli Eğitim Müdürlüğü önüne kadar yürüdüler. Burada yapılan basın açıklamasında konuşan Eğitim-Sen 5 No'lu Şube Başkanı Latif Atakan, 48 trilyon olarak hedeflenen 2001 bütçesinde Milli Eğitim Bakanlığı'na ayrılan % 8.3 oranındaki payın Cumhuriyet tarihinin en düşük oranı olduğunu belirterek, bu bütçe ile eğitim öğretim hizmetlerinin istenilen düzeyde gerçekleşmesinin olanaksızlığına dikkat çekti. Ortalama öğretmen ücretinin 200 milyon olduğunu, bu miktarın gelişmiş ülkelerdeki meslektaşlarının 1/10'una denk geldiğini söyleyen Atakan, bu ücretlerin öğretmenleri ek iş yapmak zorunda bıraktığının altını çizdi.

"Bu da bizim silahımız"

1 Aralık iş bırakma eyleminden sonra eyleme katıldıkları için haklarında idari soruşturma açıldığını vurgulayan Atakan, "Yargılanması gereken emekçiler değil, onlara en temel insani hakları çok görenlerdir."  dedi. Atakan, IMF talimatları ile hazırlanan bütçenin tüm emekçilerin düşmanı bir bütçe olduğunu, bu bütçe ile insanca yaşam için gerekli tüm hakların yok sayıldığını belirterek, 'Bizler bugün tüm Türkiye'de Milli Eğitim Müdürlükleri'nin önündeyiz. Bizim havaya kaldıracağımız insanın canına kast edecek silahımız yok ama, yazmanın, düşünmenin ve üretmenin kısaca uygarlığın silahı kalemimiz var." dedi. Daha sonra kalemlerini yere bırakan eğitim emekçileri sık sık "Hükümet zammını al başına çal", "IMF defol bu memleket bizim", Soruşturma değil toplu sözleşme", "Yaşasın İş Ekmek Özgürlük Mücadelemiz", "Silaha değil eğitime büütçe" sloganlarını attılar. Bergama Eğitim-Sen de İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde kalem bırakma eylemi yaptı. (Evrensel) 

17 Aralık 2000 Pazar

İzmir'li eğitimciler kalem bıraktı

foto kodu:kalem

İZMİR - Eğitim-Sen İzmir Şubeleri'ne üye eğitim emekçileri, İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü önüne kalemlerini bırakarak, IMF bütçesini, sefalet zammı dayatmasını ve 1 Aralık'tan sonra haklarında açılan soruşturmaları protesto ettiler.
Dün saat 12.00'de Konak Sümerbank önünde toplanan eğitim emekçileri, "Tasarruflarımız hemen ödensin"  pankartı ile sloganlar eşliğinde Milli Eğitim Müdürlüğü önüne kadar yürüdüler. Burada yapılan basın açıklamasında konuşan Eğitim-Sen 5 No'lu Şube Başkanı Latif Atakan, 48 trilyon olarak hedeflenen 2001 bütçesinde Milli Eğitim Bakanlığı'na ayrılan % 8.3 oranındaki payın Cumhuriyet tarihinin en düşük oranı olduğunu belirterek, bu bütçe ile eğitim öğretim hizmetlerinin istenilen düzeyde gerçekleşmesinin olanaksızlığına dikkat çekti. Ortalama öğretmen ücretinin 200 milyon olduğunu, bu miktarın gelişmiş ülkelerdeki meslektaşlarının 1/10'una denk geldiğini söyleyen Atakan, bu ücretlerin öğretmenleri ek iş yapmak zorunda bıraktığının altını çizdi.

"Bu da bizim silahımız"
1 Aralık iş bırakma eyleminden sonra eyleme katıldıkları için haklarında idari soruşturma açıldığını vurgulayan Atakan, "Yargılanması gereken emekçiler değil, onlara en temel insani hakları çok görenlerdir."  dedi. Atakan, IMF talimatları ile hazırlanan bütçenin tüm emekçilerin düşmanı bir bütçe olduğunu, bu bütçe ile insanca yaşam için gerekli tüm hakların yok sayıldığını belirterek, 'Bizler bugün tüm Türkiye'de Milli Eğitim Müdürlükleri'nin önündeyiz. Bizim havaya kaldıracağımız insanın canına kast edecek silahımız yok ama, yazmanın, düşünmenin ve üretmenin kısaca uygarlığın silahı kalemimiz var." dedi. Daha sonra kalemlerini yere bırakan eğitim emekçileri sık sık "Hükümet zammını al başına çal", "IMF defol bu memleket bizim", Soruşturma değil toplu sözleşme", "Yaşasın İş Ekmek Özgürlük Mücadelemiz", "Silaha değil eğitime büütçe" sloganlarını attılar. Bergama Eğitim-Sen de İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde kalem bırakma eylemi yaptı. (Evrensel)

16 Aralık 2000 Cumartesi

Bergamalılar yabancı sermaye için feda ediliyor.





İZMİR - Bergama-Ovacık altın madeninin işletmeye açılabilmesi için, Başbakanlık tarafından TÜBİTAK'a hazırlattırılan raporun, "Kimyasal özelliklerin tespiti ve risk belirlemesi" başlıklı bölümü konusunda bir basın açıklaması yapan Kimya Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi, raporun çelişkilerle dolu olduğunu ve ortadan kalktığı söylenen risk faktörünün işletmecinin iyi niyetine bırakıldığını açıkladı.
Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi'nde yapılan basın açıklamasında İzmir-Bergama, Eşme, Sivrihisar Hareketi adına konuşan, Kimya Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Zeliha Baltacıoğlu, Ovacık altın madeni ile ilgili tüm ölçümler ve verilerle birlikte hazırlanan ÇED raporunun da yıllardır tartışıldığını belirterek, en son TÜBİTAK tarafından hazırlanan raporun da tartışılması gereken birçok noktasının bulunduğunu söyledi. Hedeflenen ürün konusunda bile TÜBİTAK'la Eurogold arasında çelişkiler bulunduğunu ifade eden Baltacıoğlu, diğer elementlerin miktarının nasıl ve kimler tarafından tayin edildiği, daha da önemlisi ne kadar olduğu konusunda ciddi şüpheleri olduğunu dile getirdi. Etibank Gümüşköy İşletmesi'nde üretimin siyanür kullanılarak yapılmasının, TÜBİTAK raporunda Ovacık altın madeni İçin örnek olarak gösterilmesi ve "...bu madde bir çok endüstri alanında yaygın olarak kullanılmaktadır" şeklinde taraflı bir yaklaşım sergilenmesinin bilim adamlığı ile bağdaşmadığının altını çizen Baltacıoğlu, " Bu cümlenin anlamı şudur; Biz zaten hata yapmışız ve Gümüşköy'de siyanür kullanmışız. Öyleyse hata yapmaya devam edelim ve ülkemizin 560 bölgesinde de kullanılsın ki Eurogold'a haksızlık olmasın ve ülkemiz siyanür çöplüğüne dönsün. Bilim adamının görevi doğruları ortaya koymaktır, yapılan yanlışları referans göstererek yeni yanlışlara izin vermemelidir." dedi.

Arıtma sonrası katı-sıvı atıkların atık havuzunda toplanacağını, 160 dönümlük bir alanı kaplayan bu havuzda 80 bin ton atık depolanacağını anlatan Baltacıoğlu, her ne kadar madenin altından fay geçmediği söylensede 1.5 km. yakınından Kaynarca Fayının geçtiğini ve bu fayın 1939 yılında kırılarak 7.1 büyüklüğünde bir deprem oluşturduğunun altını çizdi. Dünyada altın çıkarılması ve siyanür kullanılması nedeniyle meydana gelen kazaları aktaran ve çokluğuna dikkat çeken Baltacıoğlu, "TÜBİTAK Raporunda,alınan tedbirlerle ortadan kalktığı söylenen risk faktörleri hala işletmecinin iyi niyetine ve denetimine duyulan güvene bağlıdır. Gerçekte mahkeme kararını değiştirecek hiç bir değişiklik olmamıştır." dedi. Baltacıoğlu ayrıca, 8 yıl gibi bir işletme değeri olan Ovacık altın madeninin geriye tonlarca atık bırakacağını, buradaki toprağı geri kazanmak için yapılacak masrafın da madenin getirisinden kat kat fazla olacağını sözlerine ekledi. Baltacıoğlu hükümetin," yabancı sermaye ülkeye girsinde nasıl girerse girsin" mantığından hareketle Eurogold'a izin verdiğini aktararak, "Bu bölge insanını feda etmektir." dedi.(Evrensel)                                                                                                                   

15 Aralık 2000 Cuma

Öğretmen yetiştirme politikası yanlışlarla dolu


İZMİR - Türkiye'de Öğretmen Politikası ve Üniversiteler adlı panelde konuşan İzmir Üniversiteleri Öğretim elemanları Derneği (İZÜNİDER) Başkanı Prof. Dr. Osman Gökçe, herhangi bir kurumun kendi görevi dışında başka bir görev yapması halinde başarılı olamayacağını belirterek, öğretmen yetiştirme sorununun tüm üniversiteyi ilgilendirmesi gerektiğini söyledi.
 İZÜNİDER tarafından düzenlenen ve Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen panele konuşmacı olarak katılan E.Ü. Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İbrahim Dönmezer, öğretmen  yetiştirme politikalarına değinerek, "Türkiye'de bu konuyla ilgili geleceğe dönük değil günlük politikalar üretiliyor. Bilimsel ölçütler değil siyasi ölçütler gözönünde bulunduruluyor ve kurumlar kapatılarak kurumsallaşma engelleniyor." dedi. Bu durumu zengin babanın parasını yemeye benzeten Dönmezer, Kurum kapatmak yerine, var olan kurumların çağa uygun hale getirilmesinin gereğine işaret etti.

D.E.Ü Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Alkan'da, öğretmenlikle ilgili uygulamaya konulan projeyi anlatarak, projenin olumsuz taraflarının olduğunu, ancak denenmeden bunun sonucunun ne olacağının bilinemeyeceğini öne sürdü. (Evrensel)

14 Aralık 2000 Perşembe

Orman Bakanlığı'na dava

Fotoğraf: Özer Akdemir

İZMİR - İzmir-Bergama, Eşme, Sivrihisar Elele Hareketi'ni oluşturan odalar ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri, Eurogold Madencilik A.Ş.'nin maden ile ilgili izinlerinin uzatılmasına ilişkin, Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü'ne işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması talebi ile dava açtı. Dava başvurusu öncesi İzmir Adliyesi önünde yapılan basın açıklamasında konuşan Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu üyesi A. Tuncay Karaçorlu, gerek Anayasa'da, gerekse uluslararası sözleşmelerde herkesin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının olduğunu vurgulayarak, Eurogold Şirketi'nin siyanür liçi yöntemi ile altın madeni işletmeciliği yapmasının bu hakkın çiğnenmesi anlamına geldiğini söyledi. Karaçorlu, İzmir-Bergama, Eşme, Sivrihisar Elele Hareketi'ni oluşturan odalar ve sivil girişim temsilcilerinin, uzun süredir çevre koruma başvuru ve davalarını takip eden, özelliklede Bergama İlçesindeki siyanürlü altın sorunuyla başından beri ilgilenen çevre sorununa duyarlı yurttaşlar olduğunu ifade etti.

İzinler Anayasa'ya aykırı

İzmir Barosu,TMMOB'ye bağlı Odalar, ÇGD ve Dernek temsilcileri tarafından İzmir İdare Mahkemesi'ne sunulan dava dilekçesinde, daha önce Eurogold Firması'nın siyanürle altın çıkarması ile ilgili açılan davalar hatırlatılarak, siyanür liçi yöntemiyle altın madenciliği işletmeciliğine izin veren idari işlemlerin yargılanarak, bu işlemlerin başta Anayasa olmak üzere ilgili mevzuata aykırı olduğu sonucuna varıldığının altı çizildi. Varılan sonucun kesinleşerek, idari başvuru yollarının tükenmesine rağmen, idarenin değişik kademelerindeki birimlerin, Bergama'da ki altın madenciliğine olanak sağlayacak, ya da mahkeme kararını tartışmaya açacak her türlü girişim ve işleminin hukuka aykırı olduğunun belirtildiği dava dilekçesinde, Orman Bakanlığı'nın madenci firma lehine tesis olunan ve 1997 yılında süresi biten izinlerin uzatılmasına ilişkin işlem ve tasarruflarının iptali ve yürütmenin durdurulması istendi. (Evrensel)                                                                                                                               

7 Aralık 2000 Perşembe

KENT AŞ. işçileri : "İşimizi, ekmeğimizi geri istiyoruz!"

Fotoğraflar: Sinan Sarısaltık
Foto Kodu: Kent, Arat: Ali Asker Arat, Çelik: Ercan Çelik, Ergenç: Fevzi Ergenç, Kurt: Muharrem Kurt

Özer Akdemir



İZMİR - DİSK Genel-İş Sendikası'na üye oldukları için işten atılan, Karşıyaka Belediyesi'ne bağlı KENT A.Ş. de çalışan 18 işçi, işlerine, ekmeklerine geri dönünceye kadar mücadele edeceklerini belirttiler. "Bizler Karşıyaka Halkına hizmet karşılığında 86 milyon Lira maaş alıyoruz" diyen işçiler, "bu yaşam pahalılığında, bu ücretle de olsa işimizi istiyoruz. " dediler. Sendikaya üye olduktan sonra işveren tarafından sürekli tehdit edildiklerini, buna rağmen sendikalaşma kararlılığının devam ettiğini bildiren KENT A.Ş. den atılan işçiler, kendilerine yapılan uygulamanın sendikalı diğer işçilere gözdağı vermek olduğunu ifade ettiler. Sendikamızın bilirkişi raporuyla çoğunluk yetkisini almasından bir gün sonra işten çıkarıldı Kent AŞ işçileri. "İşten atıldığımızı evlerimize gönderilen telgraflarla öğrendik" diyen işçiler "Ne bir uyarı, ne de bir gerekçe gösterdiler. Sorgusuz sualsiz bu kış kıyamette kapı önüne konulduk. Evimize bir ekmek dahi götüremeyecek durumdayız. Arkadaşların aralarında topladıkları yardımlarla ayakta durmaya çalışıyoruz." dediler.
Sendikalı olduğumuz için işten atıldık
Yaşadıkları sorunu gazetemize açıklayan Kent AŞ işçilerinden Ercan Çelik, 16 aylık işçi olduğunu ve DSP'nin, referansıyla işe girdiğini söyledi. Sendikalaşma çalışmalarında yeraldığını bildiren Çelik,Müdür Rıfat Korur tarafından işten atılmakla tehdit edildiğini belirterek, "Sendikamız 12 Ekim'de yetkiyi aldı biz 13'ünde işten atıldık. Telgrafla çıkışımızı bildirdiler. Hatta telgraf dahi benim elime geçmedi. İş kazası geçiren bir arkadaşımızın cenazesinde öğrendim işten çıkarıldığımı. Bizi, amirlerimizin - memurlarımızın kimsenin görüşünü almadan, sadece sendikalı olduğumuz için işten attılar." dedi.
Sorun olmamasına rağmen sendikalı oldukları için çıkışlarının verildiğini söyleyerek sözlerine başlayan Fevzi Ergenç, çıkışlarımızın nedenini sorduğumuzda verimsiz olduğumuz belirtiliyor  Ergenç "Bir tane amirimiz bize verimsiz desin imzayı atıp arkama bakmadan giderim. 86 milyon lira maaş alıyoruz diye kimsenin onurumuzla oynamaya hakkı yok. " dedi. On yıllık belediye işçisi olan Ali Asker Arat, işyerinde şimdiye kadar hiçbir sorunla karşılaşmadığını bildirerek, "Tek suçum sendikaya üye olmak." dedi. İki senedir Karşıyaka Çocuk Esirgeme Kurumu'nda görev yaptığını söyleyen Arat, oradaki bütün amirlerinin kendisi hakkında olumlu görüş bildirmelerine rağmen işine döndürülmediğini sözlerine ekledi. İşten atılan işçilerden İsmail Benler, yasal haklarını kullanarak sendikalı olmaları nedeniyle, sosyal demokrat görünen kişilerce işten atıldıklarını ifade ederek, "Sendikamız bu insanlara karşı tüm iyiniyet yollarını denedi. Ankara'ya gidildi, araya milletvekilleri sokuldu. Başkandan defalarca randevu istendi, hepsi geri çevrildi. Biz oturma eylemine karar verirken üzerimize terörle mücadele ekiplerini gönderdiler. Bunların hepsi emek düşmanı" dedi. Atılan işçilerin en genci olan 19 yaşındaki Serdar Bilginer, Mart ayında işe girdiğini ve harita bölümünde bilgisayar operatörlüğü yaptığını söyleyerek, "Ben de sendika üyesiydim. Bu nedenle,  onların dedikleri gibi verimsizlik değil, sendikalı olduğumuzdan işten atıldık. Zaten bütün müdürlerimiz verimsiz olmadığımızı söylüyorlar." dedi.
Pazarlık payı olmak istemiyoruz

KENT A.Ş. nin müdürünün değiştiğini ve yeni müdürün iki hafta önce göreve başladığını söyleyen işçiler, eski müdür Rıfat Korur'un ayrılmadan kısa bir süre önce bütün KENT A.Ş. işçisine "şu anda 600 milyar borcumuz, 800 milyar alacağımız var." diye konuşma yaptığını, yeni gelen müdürün ise her ne hikmetse borcu 1 trilyon 300 milyar olarak gösterdiğini belirterek, "İki hafta içinde ne değişti de borç birden fırladı. Aradaki 700 milyarı bu 18 işçi mi yedi?" diye tepki gösterdiler. Atılan işçilerden Muharrem Kurt, kendisinin On yıllık işçi olduğunu, bunun karşılığında 1 milyar 200 milyon lira kıdem tazminatı verilmek istendiğini belirterek, "Bizim amacımız para almak değil, işimize-ekmeğimize geri dönmek. Birbuçuk iki aydır evimize bir ekmek dahi götüremiyoruz. Çalışan arkadaşlarımızın ve sendikamızın dayanışmaları sayesinde yaşamımızı sürdürebiliyoruz. Aramızdaki dayanışmayı kırabilmek için çalışan arkadaşlarımızın maaşlarını iki taksit halinde verdiler. İşyerine arkadaşlarımızı tehdit eder nitelikli duyurular astılar. Bizi işten attıklarında eğer diğer arkadaşlar tepkisiz kalsalardı, işten atılanların sayısı bir anda yüzleri bulacaktı. Ama arkadaşlarımız ve sendikamız buna direnişle cevap verince KENT A.Ş. deki sendikal örgütlülüğü yok etmeye yönelik saldırı geri püskürtüldü. Karşıyaka Kent Meclisi'nde muhtarlar ve diğer kitle örgütleri belediyeye kendilerinden alınan çöp vergilerinin arttırılmasını buna mukabil işten atılan işçilerin yeniden alınmasını önerdiler, bunu da kabul etmediler. Bunların asıl niyeti toplu sözleşmelerde bizlerin durumunu sendikaya karşı bir pazarlık payı olarak kullanmak. Biz arkadaşlarımızın karşısında pazarlık payı olmak istemiyoruz. "dedi. İşçilerin örgütlü olduğu Genel İş Sendikası İzmir 5 No'lu Şube Başkanı Murat Hançer de, işçilerin emekçilerin kendi sınıfsal talepleri,  kendi bağımsız yönetimleri için mücadele etmeleri ve politikleşmeleri gerektiğini söyleyerek, "Çalışanlar kendinden yana olan siyasal yapılarla birleşmek zorundadırlar." dedi. KENT A.Ş. de sendikayı örgütlerken sağcı - solcu ayırımı yapmadan işçilere emek mücadelesinin gerekliliğini anlattıklarını, bunun karşılığında farklı dünya görüşünden işçileri sendika çatısı altında birleştirdiklerini vurgulayan Hançer, " KENT A.Ş. işçisi direnişliriyle kendisini İzmir'in ve Türkiye'nin gündemine koyacaktır. Arkadaşlarımız işlerine dönünceye kadar mücadelemiz devam edecek." dedi. 

6 Aralık 2000 Çarşamba

KENT AŞ. işçileri : "İşimizi, ekmeğimizi geri istiyoruz!"

Foto Kodu: Kent, Arat: Ali Asker Arat, Çelik: Ercan Çelik, Ergenç: Fevzi Ergenç, Kurt: Muharrem Kurt

Özer Akdemir

İZMİR - DİSK Genel-İş Sendikası'na üye oldukları için işten atılan, Karşıyaka Belediyesi'ne bağlı KENT A.Ş. de çalışan 18 işçi, işlerine, ekmeklerine geri dönünceye kadar mücadele edeceklerini belirttiler. "Bizler Karşıyaka Halkına hizmet karşılığında 86 milyon Lira maaş alıyoruz" diyen işçiler, "bu yaşam pahalılığında, bu ücretle de olsa işimizi istiyoruz. " dediler. Sendikaya üye olduktan sonra işveren tarafından sürekli tehdit edildiklerini, buna rağmen sendikalaşma kararlılığının devam ettiğini bildiren KENT A.Ş. den atılan işçiler, kendilerine yapılan uygulamanın sendikalı diğer işçilere gözdağı vermek olduğunu ifade ettiler. Sendikamızın bilirkişi raporuyla çoğunluk yetkisini almasından bir gün sonra işten çıkarıldı Kent AŞ işçileri. "İşten atıldığımızı evlerimize gönderilen telgraflarla öğrendik" diyen işçiler "Ne bir uyarı, ne de bir gerekçe gösterdiler. Sorgusuz sualsiz bu kış kıyamette kapı önüne konulduk. Evimize bir ekmek dahi götüremeyecek durumdayız. Arkadaşların aralarında topladıkları yardımlarla ayakta durmaya çalışıyoruz." dediler.
Sendikalı olduğumuz için işten atıldık
Yaşadıkları sorunu gazetemize açıklayan Kent AŞ işçilerinden Ercan Çelik, 16 aylık işçi olduğunu ve DSP'nin, referansıyla işe girdiğini söyledi. Sendikalaşma çalışmalarında yeraldığını bildiren Çelik,Müdür Rıfat Korur tarafından işten atılmakla tehdit edildiğini belirterek, "Sendikamız 12 Ekim'de yetkiyi aldı biz 13'ünde işten atıldık. Telgrafla çıkışımızı bildirdiler. Hatta telgraf dahi benim elime geçmedi. İş kazası geçiren bir arkadaşımızın cenazesinde öğrendim işten çıkarıldığımı. Bizi, amirlerimizin - memurlarımızın kimsenin görüşünü almadan, sadece sendikalı olduğumuz için işten attılar." dedi.
Sorun olmamasına rağmen sendikalı oldukları için çıkışlarının verildiğini söyleyerek sözlerine başlayan Fevzi Ergenç, çıkışlarımızın nedenini sorduğumuzda verimsiz olduğumuz belirtiliyor  Ergenç "Bir tane amirimiz bize verimsiz desin imzayı atıp arkama bakmadan giderim. 86 milyon lira maaş alıyoruz diye kimsenin onurumuzla oynamaya hakkı yok. " dedi. On yıllık belediye işçisi olan Ali Asker Arat, işyerinde şimdiye kadar hiçbir sorunla karşılaşmadığını bildirerek, "Tek suçum sendikaya üye olmak." dedi. İki senedir Karşıyaka Çocuk Esirgeme Kurumu'nda görev yaptığını söyleyen Arat, oradaki bütün amirlerinin kendisi hakkında olumlu görüş bildirmelerine rağmen işine döndürülmediğini sözlerine ekledi. İşten atılan işçilerden İsmail Benler, yasal haklarını kullanarak sendikalı olmaları nedeniyle, sosyal demokrat görünen kişilerce işten atıldıklarını ifade ederek, "Sendikamız bu insanlara karşı tüm iyiniyet yollarını denedi. Ankara'ya gidildi, araya milletvekilleri sokuldu. Başkandan defalarca randevu istendi, hepsi geri çevrildi. Biz oturma eylemine karar verirken üzerimize terörle mücadele ekiplerini gönderdiler. Bunların hepsi emek düşmanı" dedi. Atılan işçilerin en genci olan 19 yaşındaki Serdar Bilginer, Mart ayında işe girdiğini ve harita bölümünde bilgisayar operatörlüğü yaptığını söyleyerek, "Ben de sendika üyesiydim. Bu nedenle,  onların dedikleri gibi verimsizlik değil, sendikalı olduğumuzdan işten atıldık. Zaten bütün müdürlerimiz verimsiz olmadığımızı söylüyorlar." dedi.
Pazarlık payı olmak istemiyoruz
KENT A.Ş. nin müdürünün değiştiğini ve yeni müdürün iki hafta önce göreve başladığını söyleyen işçiler, eski müdür Rıfat Korur'un ayrılmadan kısa bir süre önce bütün KENT A.Ş. işçisine "şu anda 600 milyar borcumuz, 800 milyar alacağımız var." diye konuşma yaptığını, yeni gelen müdürün ise her ne hikmetse borcu 1 trilyon 300 milyar olarak gösterdiğini belirterek, "İki hafta içinde ne değişti de borç birden fırladı. Aradaki 700 milyarı bu 18 işçi mi yedi?" diye tepki gösterdiler. Atılan işçilerden Muharrem Kurt, kendisinin On yıllık işçi olduğunu, bunun karşılığında 1 milyar 200 milyon lira kıdem tazminatı verilmek istendiğini belirterek, "Bizim amacımız para almak değil, işimize-ekmeğimize geri dönmek. Birbuçuk iki aydır evimize bir ekmek dahi götüremiyoruz. Çalışan arkadaşlarımızın ve sendikamızın dayanışmaları sayesinde yaşamımızı sürdürebiliyoruz. Aramızdaki dayanışmayı kırabilmek için çalışan arkadaşlarımızın maaşlarını iki taksit halinde verdiler. İşyerine arkadaşlarımızı tehdit eder nitelikli duyurular astılar. Bizi işten attıklarında eğer diğer arkadaşlar tepkisiz kalsalardı, işten atılanların sayısı bir anda yüzleri bulacaktı. Ama arkadaşlarımız ve sendikamız buna direnişle cevap verince KENT A.Ş. deki sendikal örgütlülüğü yok etmeye yönelik saldırı geri püskürtüldü. Karşıyaka Kent Meclisi'nde muhtarlar ve diğer kitle örgütleri belediyeye kendilerinden alınan çöp vergilerinin arttırılmasını buna mukabil işten atılan işçilerin yeniden alınmasını önerdiler, bunu da kabul etmediler. Bunların asıl niyeti toplu sözleşmelerde bizlerin durumunu sendikaya karşı bir pazarlık payı olarak kullanmak. Biz arkadaşlarımızın karşısında pazarlık payı olmak istemiyoruz. "dedi. İşçilerin örgütlü olduğu Genel İş Sendikası İzmir 5 No'lu Şube Başkanı Murat Hançer de, işçilerin emekçilerin kendi sınıfsal talepleri,  kendi bağımsız yönetimleri için mücadele etmeleri ve politikleşmeleri gerektiğini söyleyerek, "Çalışanlar kendinden yana olan siyasal yapılarla birleşmek zorundadırlar." dedi. KENT A.Ş. de sendikayı örgütlerken sağcı - solcu ayırımı yapmadan işçilere emek mücadelesinin gerekliliğini anlattıklarını, bunun karşılığında farklı dünya görüşünden işçileri sendika çatısı altında birleştirdiklerini vurgulayan Hançer, " KENT A.Ş. işçisi direnişliriyle kendisini İzmir'in ve Türkiye'nin gündemine koyacaktır. Arkadaşlarımız işlerine dönünceye kadar mücadelemiz devam edecek." dedi.

İklim değişikliği tarımı vuruyor: Gıda fiyatlarında sıçrama uyarısı!

  01 Haziran 2023 07:00 Dr. Oğuz Tutal'ın araştırmasına göre Türkiye için en büyük tehlike kuraklık ve aşırı sıcaklar... Araştırma g...