30 Mayıs 2014 Cuma

KOZA: Bunlar hep Evrensel’de çıkıyor zaten


Özer AKDEMİR
İzmir
2006 yılında yapılmak istenen çevre paneline KOZA altın şirketi çalışanlarının saldırısının konu edildiği davanın, 36. duruşması görüldü. Dava dosyasına, eski KOZA çalışanı Osman Büte’nin, saldırının KOZA şirketi tarafından planlandığına ilişkin evrensel’e anlattığı itiraflar da girdi. Şirket avukatları ise, “Bu haberler hep evrensel’de çıkıyor zaten” diyerek gazetemizden duydukları rahatsızlığı dile getirdi.
YILLARDIR SİYANÜRLÜ ALTIN ÇIKARIYOR

Fethullah Gülen’e yakınlığıyla bilinen ve AKP, Cemaat kavgasının ardından çalışmalarına ket vurulan KOZA altın şirketi, yıllardır Bergama Ovacık bölgesinde siyanürle altın madenciliği yapıyor. 2006 yılının ağustos ayında Dikili Emek, Barış ve Demokrasi Festivali kapsamında Dikili Belediyesi tarafından düzenlenen ve siyanürlü altının çevre ve halk sağlığına zararlarının anlatılacağı panele KOZA altın madeni çalışanları sopalarla saldırmıştı. Onlarca yaşam savunucusu ve maden çalışanının yargılandığı davanın 36. duruşması Dikili Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü.
HABERLERİMİZ KANIT OLARAK GÖSTERİLDİ

Yıllardır süren davanın duruşmasına İzmir’den çok sayıda yaşam savunucusu katıldı. Duruşmada konuşan yaşam savunucularının avukatı Arif Ali Cangı, yıllardır panel saldırısının KOZA altın şirketi tarafından planlı bir şekilde örgütlendiğini savunduklarını ve ortaya çıkan yeni tanıklıkların bu tezlerini doğruladığını ifade etti ve evrensel’de 8-11 Mayıs tarihleri arasında yayınlanan Eski KOZA Çalışanı Osman Büte’nin bu yöndeki itiraflarını kanıt olarak gösterdi. Cangı, evrensel’de “Korku ‘KOZA’sını yırttı” başlıklı 4 günlük dosyayı mahkemeye delil olarak sundu ve mahkemeden de Osman Büte’nin tekrar çağırılarak dinlenmesini talep etti. Cangı ayrıca, maden hakkında TCK’nin 60. ve 111. maddeleri gereğince güvenlik tedbiri alınmasını ve suç örgütlediği gerekçesiyle de faaliyetinin durdurulması talebinde bulundu.
‘SADECE EVRENSEL YAZIYOR’

Duruşmada söz alan KOZA şirketi avukatları ise, Osman Büte’nin avukatlığından çekildiklerini beyan etti. Büte’nin sorunlu bir işçi olduğu için madenden atıldığını ve husumet nedeniyle de evrensel’e böyle açıklamalarda bulunduğunu iddia etti. Şirket avukatı “Bu evrensel gazetesinde daha önce de benzer bir şeyler çıkmıştı. Bu tür haberler hep evrensel gazetesinde çıkıyor zaten. Sadece evrensel yazıyor bunları, bunlar da gidip özellikle evrensel’e anlatıyorlar” dedi.  
DAVA YİNE ERTELENDİ

Mahkeme Başkanı, Osman Büte’nin dinlenmesi ve şirket hakkında güvenlik tedbiri alınması taleplerini davayı uzatacağı gerekçesiyle reddetti. Duruşmayı da eksiklerin tamamlanması için 19 Eylül 2014 tarihine erteledi.

ADALET YERİNİ BULSUN

Yaşam savunucuları adliye çıkışında basın açıklaması düzenledi. Burada konuşan Avukat Arif Ali Cangı, “Aradan yıllar geçti. Gerçekleri bilen tüm sanık ve tanıkları bir sonraki duruşmaya gelerek gerçekleri açıklamaya çağırıyoruz” dedi. Davanın sıradan bir saldırı davası olmadığını ifade eden Cangı, saldırının çevre hakkının korunmasına, ekoloji mücadelesinin yıldırılmasına ve yaşam savunucularının korkutulmasına dönük bir saldırı olduğunu söyledi.
xDikili Eski Belediye Başkanı Osman Özgüven de, “Adalet bir an önce yerini bulsun. 8-9 yıldır neden sonuçlanmıyor bu dava? Adalet istiyoruz” dedi.
Elele Hareketi Sözcüsü Merih Akın Yücel de, halka davaya sahip çıkma çağrısı yaptı.


İzmirli yaşam savunucuları da, dava dönüşünde Aliağa Belediyesi tarafından işten atılan taşeron işçilerin direnişini ziyaret etti.
www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-05-30 14:42:34


27 Mayıs 2014 Salı

Mahkeme karar verecek: Ya İzmir’in suyu ya altın madeni

 

Özer AKDEMİR

İzmir’in arseniksiz tek su havzası olan Efemçukuru’ndaki altın madeninin kapasite artırımına karşı açılan davada sona gelindi. TÜPRAG’a bağlı altın madeninin 2.5 kat kapasite artışı yapması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen “ÇED olumlu” belgesinin iptali için açılan davada mahkeme, ya altın madeninden yana ya da İzmir’in suyundan yana karar verecek. Mahkeme kararını 15 gün sonra açıklayacak.

KÖYLÜLERİ CANINDAN BEZDİRDİ

Çalıştığı iki yıllık süre boyunca yöre köylülerini adeta canından bezdiren, derelerde balık ölümlerinin yanı sıra, bu derelerden içen küçük ve büyükbaş hayvanların ölümünden sorumlu tutulan TÜPRAG’a bağlı altın madeni, geçtiğimiz aylarda kapasite artırımına gitmişti.

İzmir’in tek temiz yüzeysel su toplama havzasında da yer alan altın madeninin kapasite artırımına karşı İzmirli yaşam savucuları dava açtı.

ALTIN MADENİ İZMİR SUYU İÇİN TEHLİKELİ

İzmir 1. İdare Mahkemesinde gerçekleştirilen duruşmada konuşan EGEÇEP avukatlarından Arif Ali Cangı, altın madeninin İzmir’in suyu için tehlike oluşturduğunu ifade etti. Altın madeninin kapasite artırımı kararıyla çalışma süresini 25 yıla ve faaliyet alanını da 2 katına çıkaracağını söyleyen Cangı, “Buradaki madencilik milyon yıllardır masum uyuyan ağır metalleri yerlerinden söküp, sulara karıştırmaktadır. İzmir havzasının yer altı suları başta arsenik olmak üzere, civa, kurşun, çinko, antimon gibi ağır metallerle zehirlenecektir. İzmir’in suyunun yüzde 40’ını sağlayan Tahtalı barajı koruma havzası, revize edilmesi yeniden gündemde olan ve 200 bin kişinin suyunu sağlayacak olan Çamlı Barajı beslenme havzası ve Seferihisar, Urla yer altı ve yer üstü suları büyük tehlike altındadır” dedi. Madene verilen “ÇED olumlu” belgesinin reddedilmesini isteyen Cangı, uzmanlardan oluşan bir bilirkişi heyetinin maden ve çevresinde inceleme yapmasını ve kararın daha sonra verilmesini talep etti.

ÇEVRE BAKANLIĞI MADENİ Mİ ÇEVREYİ Mİ KORUYOR?

Çevre Bakanlığı yetkilisi duruşmada, “Mahkemeniz bu madenleri kapatırsa Türkiye’nin ilerlemesi olmaz” yönündeki sözleri yaşam savunucuları tarafından tepkiyle karşılandı. Av. Arif Ali Cangı, “Madeni korumak Çevre Bakanlığına mı kaldı? Bakanlık çevreyi korumakla görevliyken madenden yana çıkıyor. O zaman ya bakanlığın adını değiştirin ya da kapatın” dedi.

SOMA DA GÜVENLİYDİ

Altın madeni ve Bakanlık avukatları da, altın madeninin son derece güvenilir olduğunu ve yetkililerin her zaman gelip madeni denetleyebileceğini ileri sürdü. Ayrıca, Soma’daki maden faciasına kurtarma ekiplerini gönderdiklerini ve kendi madenlerinin işçi sağlığı ve güvenliği açısından son derece güvenilir olduğunu iddia etti. Bu sözlere Avukat Arif Ali Cangı, ise, “Soma’daki faciadan önce o maden içinde yetkililer en güvenilir maden diyorlardı. Burada 301 insanın canına mal olan bir facia üzerinden reklam yapmayın” diyerek tepki gösterdi.

Mahkeme kararını 15 gün sonra bildirecek.

İZMİR’İN TEK TEMİZ SU HAVZASI

İzmir’in içme sularının önemli bir kısmı yeraltı kuyularından sağlanıyor. Yeraltı sularının ağır metal ve arsenik içermesi nedeniyle İzmir’in suyu arıtma tesisinden geçirildikten sonra kente verilebiliyor. İzmir’in tek temiz yüzeysel su toplama havzası ise kente 20 kilometre uzaklıktaki Efemçukuru köyü yakınları. Ekolojik tarımı, alfons tipi üzümleri ve orman örtüsüyle kentin akciğeri ve tarım cenneti olan köy, 300 bin kişinin içme suyunu karşılamak için planlanan Çamlı Barajı’na su sağlayacak derelerin de mutlak koruma alanı içinde yer alıyor. Ancak TÜPRAG’a bağlı altın madeni AKP’nin de tam desteğiyle 2 yılı aşkındır üretime devam ediyor.
Eklenme Tarihi: 27 Mayıs 2014 
http://www.evrensel.net/haber/85109/mahkeme-karar-verecek-ya-izmirin-suyu-ya-altin-madeni
http://www.evrensel.net/haber/85109/mahkeme-karar-verecek-ya-izmirin-suyu-ya-altin-madeni
300 bin İzmirli 1 altın edemedi
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=771970939503927


26 Mayıs 2014 Pazartesi

Altın madeni işçileri eylem yaptı, EGEÇEP açıklama yaptı




Özer Akdemir

Koza Altın Şirketine ait Bergama'daki Ovacık Altın madeni işçileri basın açıklaması yaparak, şirketin iki madeninin kapatılmasını protesto ettiler. Madenin girişinin önünde yapılan absın açıklamasında konuşan Soma Maden İş Sendikası Başkanı Tamer Küçükgencay altıncı şirketin yasal süreçleri tamamlamasına rağmen Kozak'taki Çukuralan madeninin kapatılmasının 450 işçiyi mağdur ettiğini ileri sürdü. Küçükgencay, "... işletmenin kapanma kararıyla her şey altüst oldu. Bu mağduriyete sessiz kalamayız. Üzerimize düşen görev ve sorumluluk ne ise yerine getirilecektir" dedi. İşletme Genel Müdür Yardımcısı Cemalettin Çetin ise bütün resmî işlemler tamam olmasına rağmen işletmenin kapatılmasına bir anlam veremediklerini iddia etti. İşçiler kısa bir yürüyüşün ardından servislerine binerek evlerine gittiler.

MADEN GELECEĞİMİZİ KİRLETİYOR

Öte yandan altın maden işçilerinin eylemi ile Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) yazılı bir basın açıklaması yaptı. EGEÇEP açıklamasında şu görüşlere yer verildi; " Ekmek ve gelecek için yürüyen maden işçileri bilmelidirler ki; kapatılan madenler, çalışan işçiler ve onların çocuklarının gelecekleri de dahil, tüm doğayı, binlerce insanın-canlının yaşamını, ülkemizin ve çocuklarımızın geleceğini kirletmektedir. Emek, demokrasi, yaşamın savunulması mücadelesi birbirinden ayrılamaz, insan emeğini ve doğayı sömürenlerin emek, demokrasi ve ekoloji güçleri arasında çelişki yaratma çabalarına izin vermeyeceğiz. Canlı yaşamını tehdit eden başta altın ve nikel madenciliği olmak üzere tüm vahşi madencilik faaliyetleri derhal durdurulmalı, madenlerde çalışan işçilerin mağdur olmaması için gereken önlemler alınmalıdır.

(İzmir/EVRENSEL)

22 Mayıs 2014 Perşembe

300 bin İzmirli 1 altın edemedi



Özer AKDEMİR

Çevre ve Şehircilik Bakanlığının İzmirlilerin arseniksiz tek su havzasında yapımı planlanan Çamlı Barajı planını onaylamadığı ortaya çıktı. Bakanlığın bu planı, bölgedeki Efemçukuru altın madeni işletmesinin devam etmesi için onaylamadığı iddia ediliyor. Baraj planın onaylanmadığı bilgisi, altın madeninin kapasite artırımına karşı açılan davada, şirket yetkilileri tarafından dava dosyasına sokuldu.

KAPATILSIN DENEN MADEN KAPASİTE ARTIRDI

Çalıştığı iki yıllık süre boyunca yöre köylülerini adeta canından bezdiren, derelerde balık ölümlerinin yanı sıra, bu derelerden içen küçük ve büyükbaş hayvanların ölümünden sorumlu tutulan TÜPRAG şirketinin Efemçukuru altın madeni, bu zararları yetmezmiş gibi geçtiğimiz aylarda kapasite artırımına gitmişti.

BAKANLIK ‘İZMİR’E TEMİZ SU’YU ONAYLAMADI

Şirketin kapasite artırımına dönük aldığı ÇED belgesine karşı açılan dava öncesi, bütün giderleri İzmir Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından karşılanacak olan ve İzmir’in arseniksiz tek su havzasında yapılacak Çamlı Barajı’nın Revize Planının, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanmadığı ortaya çıktı.
300 bin İzmirli 1 altın edemedi
ŞİRKET BU BELGEYİ ÖNE SÜRDÜ

Altın şirketi, Bakanlık tarafından alınan bu kararın belgesini mahkemeye sunarak, kapasite artırımının iptal edilmemesini talep etti. Avukat Arif Ali Cangı, davayı yaşam savunucuları aleyhine etkileyecek bu gelişmeyle ilgili İzmir Büyükşehir Belediyesine başvurarak bilgi ve destek istedi.

BELEDİYE ŞİRKETE DAVA AÇACAK MI?

İzmir’in içme suyundan sorumlu olan belediye kurumu İZSU’ya, madene karşı dava açıp açmadığı, açmadıysa açılan davaya müdahil olup olmayacağını sordu. Dilekçede ayrıca madende İZSU’nun bir denetim yapıp yapmadığı da sorgulandı. TÜPRAG altın şirketinin kapasite artırımının iptal edilmesi talebiyle açılan dava 27 Mayıs günü Menderes Adliyesinde görülecek.

İZMİR’İN TEK TEMİZ SU HAVZASI

İzmir’in içme sularının önemli bir kısmı yeraltı kuyularından sağlanıyor. Yeraltı sularının ağır metal içeriği nedeniyle kente verilen sulardaki yüksek arsenik oranı büyük masraflarla yapılan arıtma tesisinden geçirildikten sonra verilebiliyor. Kentin tek temiz yüzeysel su toplama havzası ise kente 20 kilometre uzaklıktaki Efemçukuru köyü yakınları. Ekolojik tarımı, alfons tipi üzümleri ve orman örtüsüyle kentin akciğeri ve tarım cenneti olan köy, 300 bin kişinin içme suyunu karşılamak için planlanan Çamlı Barajı’na su sağlayacak derelerin de mutlak koruma alanı içinde yer alıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesinin baraj için “yaşamsal önemde” dediği, altın madeni konusunda ise “Ya bu maden burada işletilmeyecek ya da İzmir’i taşıyacak yeni bir yer arayacağız” diye net konuştuğu bir ortamda AKP’nin tam desteğini alan altın madeni 2 yılı aşkındır üretime devam ediyor.
http://www.evrensel.net/haber/84766/3-bin-izmirli-1-altin-edemedi.html#.U34HjSif63a
http://www.evrensel.net/haber/84766/3-bin-izmirli-1-altin-edemedi.html#.U34HjSif63a
www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-05-22 06:00:45

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Dayak Başbakanın fıtratında var!...

Dayak Başbakanın fıtratında var!...
Özer AKDEMİR
Aydın


Sercan Mustafa Özyurt 13 yaşındayken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hışmına uğramış bir çocuk. Aydın’da arkadaşlarının basketbol maçını beklerken önünden bir grup halinde geçen Başbakana “Allah belanı versin” demiş. Bu sözlerinden sonra kanayan ensesinde Başbakanın tırnak izleri kalmış!

Yüzlerce işçinin katledildiği Soma’da kendisini yuhalayan halkın üzerine onlarca korumasıyla  “Hadi bir de benim yanımda yuh çekin” diye yürüyen Başbakan, sinirini alamayıp girdiği markette biri kadın iki kişiye vurmuştu. Son olaylar gösterdi ki, kendisine tepki gösterenlere fiziksel ve sözel şiddet uygulamak adeta Başbakanın fıtratında var!...
2009 yılında Aydın’da yaşanan olayın kahramanı Sercan Mustafa Özyurt şimdi üniversite de öğrenci. Aradan 5 yıl geçtikten sonra görüştüğümüz Sercan Özyurt, Başbakanla yaşadıklarını ve bu olayın yaşamını nasıl etkilediği ile ilgili sorularımızı yanıtladı;  
YÜZÜNE ‘ALLAH CEZANI VERSİN’ DEDİM

Olayı kısaca bir anlatır mısın? Nasıl oldu? Sen ne dedin ve sonrasında Başbakanın davranışını biraz anlatır mısın?
Tarihi şimdiden unutmuşum ancak yaşadıklarım dün gibi aklımda. Arkadaşımın basketbol maçı vardı kapalı spor salonunda bu yüzden gidecektim ben de. Yaklaşık 1 saat öncesinden orada beklemeye başladım. O sırada sıra sıra polis memurları gördüm. Sordum nedenini Başbakanın geleceğini söylediler. Ardından 5 dakika da geçmeden geldi zaten. Yanında onunla beraber gelen çok küçük bir grupla birlikteydi. Aralarından Başbakana hitaben bağırdım ‘Allah cezanı versin senin’ diye. Tam o anda göz göze geldik. Şaşırdı biraz galiba. ‘Alın onu’ dedi korumalarına. Doğal olarak arkama döndüm bir an sadece kaçmayı düşündüm, ancak sonrasında tekrar döndüm ve polislerin yanına gittim. Onlar da geliyordu zaten bana doğru.

TIRNAKLARI ENSEMİ KANATMIŞ

Başbakan ‘Getirin yanıma’ diye seslendi. Polisler beni korumalara bıraktılar çevremde 3 tane korumayla birlikte Başbakanın ‘başbakanlık’ aracına gittim. 3. basamaktaydı diye hatırlıyorum. Beni de 1. basamağa çıkardılar. Arkamdan hâlâ 3 koruma 2’si kollarımı tutuyordu diğeri de külotumdan çekiyordu. Sonra Başbakan sol elini enseme doğru koydu. ‘Ne dedin’ dedi. ‘Allah cezanızı versin dedim’ dedim. ‘Neden dedin’ dedi. ‘Sevmiyorum sizi’ dedim. Eli hâlâ ensemdeydi ve sıkıyordu. O an fark etmemişim acıyı ancak daha sonra polis arabasında ensemin kanadığını gördüm.
ÜLKEYİ SOYUYORLAR, YETER!

Gözaltında neler yaşadın?
Daha sonra korumalarla birlikte polisler beni polis arabasına koydular. Bir tane koruma bana doğru ‘Ben bunu dün gördüm MHP mitinginde, en öndeydi’ dedi. Ben de ‘Git bak babamın kimliğine ne MHP’si’ dedim. ‘Sus lan’ diye bağırdı, tokat attı. Polisler korumayı uzaklaştırdı. Daha sonra karakola gitmeden önce arabada bir kişiyle konuştum telefonda (bana Aydın Emniyet Müdürü olduğunu söyledi polisler) ‘Oğlum’ dedi ‘Neden yaptın’ dedi. ‘Abi ülkeyi soyuyorlar, yeter’ dedim. ‘Tamam’ dedi kapattı. Sonra hastaneye gittik, Aydın Devlet Hastanesi. Rapor aldılar benim için, ensemdeki yarayı doktora gösterdim ve tırnak izi olduğunu yazdı rapora. Daha sonra hastaneden çıktık evimi sordular. Çok yakındı evim bu yüzden eve götürdüler beni arabadan çıkarmayıp zili çaldılar babamın adını sordular. Teyit edince de cevap vermeden tekrar polis arabasına bindiler sonrasında karakol çocuk şubeye gittik. İlk ifademi orda verdim ne olduysa bir bir anlattım. Polislerden birisi ‘Şimdi Başbakan mı yaptı bunu?’ dedi. ‘Evet’ dedim ‘Olur mu öyle şey Başbakan yapar mı hiç?’ dedi güldü. Sonrasında babamı aradılar alması için.
YILLAR SONRA KENDİMİ TOPARLAYABİLDİM
Bu yaşadığın olay seni, yaşamını, eğitimini nasıl etkiledi?
Bu olaydan sonra yaklaşık 1 ay boyunca hiç derslerle ilgilenmedim bile. Gazetelere çıkmıştım okuldaki herkesin dikkatini çekmiştim. AKP karşıtı olanlar beni tebrik ediyorlardı. Ancak AKP’liler sürekli laf sokma çabasındaydılar bu konuyla ilgili. Hiç fiziksel bir saldırı yapmaya cesaret edemediler orası ayrı. Derslerim etkilenmişti ilk sınavlarda belli de oldu zaten. Ailem sürekli yanımda oldu bu süreçte. Eğitimimin etkilendiğini 8. sınıfın sonunda girdiğim SBS sınavı da gösterdi 7. sınıftaki notumdan 50 puan altını almıştım. İzmir Atatürk Lisesine gitme hayalim varken kendi şehrimde ortalama bir liseye gitmek zorunda kaldım. 9. sınıfta da etkileri devam etti. Ancak 11. sınıftan sonra kendimi toparlamayı başardım.
www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-05-19 06:00:00

15 Mayıs 2014 Perşembe

Erdoğan, Soma'da genç kadını yumrukladı!

Erdoğan, Soma'da genç kadını yumrukladı!
Fatih POLAT
Özer AKDEMİR
Soma
Soma’daki işçi katliamının ardından ilçeye gelen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kendisini protesto eden bir kadın ve bir erkeğe yumruk attığı görüntüler ortaya çıktı. Konuştuğumuz iki Somalı esnaf kadın, olayın etkisinden hâlâ kurtulamazken özellikle kadın mağdura dair tanıklıklarını gazetemize anlattı. İki kadın, Başbakan Erdoğan’ın halkın tepkisi sonrası girdiği bir markette, kendisine “Babamın katilinin burada ne işi var” diyen 15-16 yaşındaki bir kız çocuğunu yumrukladığına tanık olduklarını söyledi.

HÂLÂ DEHŞET İÇİNDEYİM
Yaşadıkları şaşkınlık ve korkunun etkisi geçmemiş olan kadınlar isimlerini vermek istemediler. Üniversitede öğrenci olduğunu ve devlet görevlisi olan nişanlısının başına geleceklerden endişe ettiği için adını vermek istemediğini belirten G.K adlı genç kadın, yaşadıklarını şöyle anlattı. “Yeşil Portakal adlı marketin önündeydik babamla. Başbakana yoğun bir tepki vardı. Korumalar, polisler o arbede, protesto sırasında bizim bulunduğumuz yere doğru yöneldiler. Başbakan da ortalarındaydı. Biz bunun üzerine babamla ve aynı işyerinde çalıştığımız ablayla marketin içine girdik. Başbakan manav reyonun olduğu yere geldiğinde genç bir kız, 15-16 yaşlarında, “babamın katilinin burada işi ne” diye bağırdı. Bunun üzerine Başbakanın kızın başını koltuğunun altına alarak yumruklarıyla defalarca vurduğunu gördüm. Kız “yapma Abi” diyordu. Ben böyle bir şey görmedim. Dehşet içinde kaldım. Bir Başbakan nasıl böyle bir şey yapabilir, bu neyin kini diye. O gün ve tüm gece bu gördüklerimin şokunu atlatamadım. Bu olaylar olurken babam da yanımdaydı. Size bunu anlatırken hâlâ titriyorum ve çok korkuyorum. Nişanlımın, benim başıma bir şeyler gelmesinden korkuyorum”.

BÜTÜN GÖRÜNTÜLERİ TOPLADILAR
Yaşadığı şoku atlatamadığı gözlenen genç kadın olayları, Başbakanın kız çocuğuna vurmasını Yeşil Portakal adlı market çalışanlarının da gördüğünü söyledi.
Bu olaylarla ilgili görüşmeye gittiğimiz market çalışanları ise tanık oldukları şeyleri anlatmak istemediler. Birisi ‘ben görmedim, yoktum burada’ derken, bir diğeri ‘ben içerideydim’ demeyi tercih etti. Manav reyonunun hemen önündeki kamera görüntülerini görmek istediğimizi söylediğimizde ise görüntülerin olmadığını ileri sürdüler. “Görüntüleri aldılar mı” sorumuza net yanıt vermekten kaçınan market çalışanları, ısrarlı sorumuz üzerine “Bazı devlet görevlileri, dedektif tipli kişiler geldiler, caddede görüntüleri topladılar. Ama halktan çok sayıda çeken oldu” dediler.
OLAYIN GÖRGÜ TANIĞI İLE YAPTIĞIMIZ KONUŞMA:
-    Ya o kızın adını biliyor musunuz hani Başbakanın...

Görgü tanığı: Dövdüğü mü?

- Evet

Görgü tanığı: Arkası dönük yaptığı için gözümün önünde oldu.

- Yüzüne mi vurmuş?

Görgü tanığı: Yüzüne vurdu başına, başına...

- Çocuk kaç yaşındaydı...

Görgü tanığı: ?

- Gazetelerde görmedim bunu.

Görgü tanığı: Çekilen görüntüler var ama dışarıdan görenler de olmuştur.

- Nerde o görüntüler, basınla oturup konuşabilir misiniz ?

Görgü tanığı: Bilmiyorum

- İsim vermeyelim siz anlatın

Görgü tanığı: İsim çıkmayacak di mi?

- Yok çıkmayacak

Görgü tanığı: Hangi gazete peki?

- Evrensel Gazetesi

Görgü tanığı: Size güveniyorum çıkmasın adım.

- Tamam. Şimdi olay nerde oldu?

Görgü tanığı: Yeşil Portakal markette. Arbede çıktı ve biz öne doğru kaçtık. Başbakan markete kaçtı. Yığılma oldu bizim üzerimize geliyorlar diye markete doğru geçtik. Sonra arkamızdan geliyorlar diye markete geçtik. Başbakan birini tuttu. Kız mı erkek mi göremedim yani gördüm de o şokla hatırlamıyorum. Kolunun altına alarak defalarca vurmaya başladı.

- Sen gördün ama kız mı erkek mi olduğunu tam olarak gördün mü?

Görgü tanığı: Onu hatılamıyorum görenler kız diyor. Kız da babamın katilinin burada ne işi var diyor. Esnaflar söyledi.  O yüzden vurdu diyorlar..

Başka bir görgü tanığı: kızdı. kız

- 15 yaşındaymış galiba...

görgü tanığı: 15-16 yaşlarında. Ben hayatımda böyle bir şey yaşamadım. Bir başbakan vatandaşına nasıl vurabilir. O yüzündeki ifade o sinir.. ayırıyorlar, saldırıyor bir daha.. hala atlatamadım. Abi gözümle gördüm. Yanımda babam vardı. Orada  market görevlileri de vardı. Korkup söyleyemezlerse bilmiyorum ama.

- Marketin içindemi girişinde mi oldu.

Görgü tanığı: Girişinde oldu. Manav reyonu tarafında. İçe dönüktü sışa dönük olsa zaten kameraya çeken çok olurdu.

- Adınızı ve fotoğrafınızı kullansak..

görgü tanığı: ailem var. Onlara zarar gelmesinden korkuyorum. Bunların yapmayacağımı şey yok.

Telefonum elimdeydi ama hiç fotoğraf çekemedim. Canımızı zor kurtardık. Çekip gidelim diyorum baba. Diyorum ya  bir iki kere de vurmadı. Ayırıyorlar tekrar vuruyor.

Başka bir görgü tanığı: kız ‘abi yapma’ diye bağırıyordu


YENİ BİR GÖRÜNTÜ DAHA ORTAYA ÇIKTI
Ortaya çıkan başka bir görüntüde ise Başbakan'ın bir erkeğe vurduğu görülüyor
http://www.youtube.com/watch?v=Rk5XZvtj4aM

http://www.youtube.com/watch?v=o9IPDrBgL4Y
http://www.evrensel.net/haber/84329/erdogan-somada-genc-kadini-yumrukladi
Eklenme Tarihi: 15 Mayıs 2014

Kuşadası’nda yaşam alanlarına tehdit



Özer AKDEMİR


Kuşadası’nın yeni kaymakamı hükümet konağını beğenmeyince kentin önemli yeşil alanlarından Kasım Yaman Parkı’nın bir bölümüne yeni hükümet konağı yapılmasını istedi. Halka sorulmadan, tartışılmadan ortaya konan bu kararın uygulanmasına yeşil ışık ise yeni belediye başkanı ve belediye meclisinden geldi. Parkta nöbet tutmaya başlayan Kuşadalılar ise parklarını korumakta kararlı.

KAYMAKAMIN ISRARI

Kuşadası’na yeni atanan Kaymakam Muammer Aksoy’un geçtiğimiz ocak ayında kentteki kervansarayın müze olması ile ilgile ilgili yapılan bir toplantıda dillendirdiği Kasım Yaman Parkı’na hükümet konağı yapma projesine, o toplantıda her kesimden tepkiler gelmişti. Bu tepkiler üzerine kaymakam, “Biz proje olarak sunuyoruz. Kamuoyu hayır derse yapmayız zaten” diye geri adım atmıştı. Seçimlerin ardından iki ay geçmeden yeni seçilen belediye meclis toplantısında başka konularla birlikte kaymakamlığın Kasım Yaman Parkı’na 3 katlı, 1500 metrekarelik hükümet konağı yapma talebi de getirildi. Belediye meclisi imar planı gerektiren bu talebi oy birliği ile imar komisyonuna havale etti.
Kuşadası’nda yaşam alanlarına tehdit
KÜLTÜREL ALANA DA GÖZ DİKTİ!

Kuşadası’nda yeni seçilen belediyenin ilk icraatlarından birisi de 60 yıldır kentin sosyal kültürel etkinliklerine ev sahipliği yapan bir alana otopark yapmak için dozerlerle girmek oldu. İstanbul’da yaşamasına rağmen ailesi Kuşadası’nda olduğu için sıkça gidip geldiğini söyleyen Yüksek Şehir Plancısı Ayşe Deniz Temiz, Kaya Aldoğan Lisesinin yanındaki kentin en büyük kamusal alanının ranta açılmak istendiğini dile getirdi. İmar planlarından spor ve rekreasyon alanı olarak görülen 10 bin metrekarelik alanın, plan değişikliğine gidilmeden, meclis kararıyla otopark yapılmak istendiğini kaydeden Temiz, “7 Mayıs’da buldozerlerle girdiler alana. Burada birçok etkinlik, tören, spor müsabakaları yapılır 60 yıldır. Alanın kenarındaki küçük bahçeleri de dümdüz etti buldozer. Binalara bitişik olan duvarlar deprem gibi sallantılar yaparak yıkıldı. Orası tüm Kuşadalıların. Melih Gökçek’in ODTÜ’de yaptığını, yeni belediye başkanı Kuşadası’nda yapıyor. Bir avuç ada sakini Kuşadası sermayesi ile baş etmeye çalışıyoruz. Dava açacağız ve bu oldu bittiye karşı koyacağız” diye konuştu.

ŞARTLI DESTEK

Öte yandan Kasım Yaman Parkı Platformundan Şenol Eskin, Kuşadasında otopark sorununun çok büyük olduğunu belirterek, sözkonusu alanın otopark yapılmasına şartlı olarak destek verdiklerini söyledi. Eskin, “Kent içindeki otoparkların kaldırılması ve ücret alınmaması koşuluyla orada otopark yapımını destekliyoruz” diye konuştu.

PARKTA NÖBET BAŞLADI
Şenol Eskin, hemen bu duruma duyarlı olan Kuşadalılarla bir araya gelerek “Kasım Yaman Parkı Platformu”nu kurduklarını aktardı. Eskin, “Birkaç gündür konu hakkında bilgilenmek ve kente sahip çıkma derdinde olan insanlar olarak Kasım Yaman Parkı’nda toplanıyoruz. Akşam 19.00’da toplanıp durumu değerlendiriyoruz ve parka sahip çıktığımızı gösteriyoruz. Bu parkımızın başındaki bu tehlike gidene kadar devam edecek” dedi. Kuşadalılar her gün iş çıkışı Kasım Yaman Parkı’na gideren “Parkıma dokunma” pankartı eşliğinde nöbet tutuyorlar.
www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-05-15 06:00:27

Ocağına ölüm düştü Soma’nın

Fatih POLAT
Özer AKDEMİR
Soma


Soma yas ile öfkeyi, tedirginliği, endişeyi bir arada yaşıyor. Cumhuriyet tarihinin en fazla işçi ölümünü yaşayan Soma’da neredeyse her dükkanın kapısında ‘Başımız sağ olsun’, ‘Halkımızın başı sağ olsun’ yazılı kağıtlar asılı. İlçede madenci anıtının bulunduğu ve dört yolu birleştiren meydanın etrafında toplanmış olan Somalılar bazen ‘Katil Erdoğan’ diye slogan atıyor, bazen tepkisini dile getirirken İstiklal Marşı okuyor. Örneğin dün akşam saati madenlerin bulunduğu bölgeye gitmemizden az önce, ilçenin ana caddelerinden birinde ‘Katil Erdoğan’, ‘Erdoğan Soma’ya hesap verecek’ slogan atan çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu bir kitleye rastladık. Bu eylemlerde çeşitli siyasi sembollerin de iç içe geçtiğini söylemek mümkün. Ama özünde yüreği yanmış bir ilçenin isyanı ile karşı karşıyayız.
Soma taşerondan şikayete sık tanık olduğumuz bir bölge aynı zamanda. Bu olay, bu konudaki tepkileri daha da öne çıkarmış. Madenlerin özelleştirilmesi ve taşeron uygulamasının çalışma sisteminin temeli haline gelmesiyle birlikte ölümlü iş kazalarının daha da arttığının farkında işçiler. Ancak taşeronun bir sınıfın politikası olarak içerdiği anlam, burada patronlar ile Hükümet arasındaki örtüşmenin kaynağı ve anlamı gibi sorgulama kısmının geride kaldığı, ya da büyük ölçüde geride kaldığı bir durum bu.
Soma’da gün boyu “Maden kazasında ölen…” diye başlayan işçileri cenazeleri ile ilgili anonslar susmak bilmedi. İlçeye, köylerine ocaktan çıkarılmış işçi ölüleriyle birlikte yüzlerce ateş gidiyordu.


ÖLÜSÜNÜ ARAYAN KENT
Soma’da dün akşam, yani ‘katliam gibi kaza’nın ikinci günü madenlerin bulunduğu bölgeye de gittik. Gittiğimizde gün akşam olmaya başlamıştı ve burada onlarca sayıda ambulans, değişik kentlerden gelen itfaiye araçları ve arama kurtarma ekipleri dikkati çekiyordu. Arama kurtarma çalışmalarını daha çok, bölgeyi bilen ve diğer, yakın madenlerde çalışan işçiler dönüşümlü olarak geçerleştiriyordu. Arkadaşlarına biran önce ulaşmak için kendi hayatlarını riske etmekten çekinmeyen işçiler kahramanca çabaladılar ve çabalamaya da devam ediyorlar. Bizim madenlerin olduğu bölgede bulunduğumuz 2-3 saat içinde çok sayıda işçi battaniyeye sarılı olarak çıkarıldı. İşçiler çıkarıldığında çevrede toplanmış olan kadınlı erkekli kalabalık, yüzünün açılmasını, ya da isminin söylenmesi için tepki veriyordu. Ceset torbaları içinde ambulanslara alınan cenazelerin başına koşan işçi yakınları ölenin yüzünü görmekte ısrar ediyorlardı. Çok kısa bir zaman gösterilen ölü işçilerin yüzlerindeki ifadeyi, simsiyah sıkılı yumruğunu ve kocaman açılmış cansız gözlerini “Karbon monoksitten ölüm tatlı bir ölümdür” diyen sözde bilim insanının, ya da “Güzel öldüler” diyen eski bakanın görmesini isterdik.


BAKAN BAŞINI KALDIRAMADI
Burada iki gündür sinirleri iyice gerilmiş olan bu yorgun kalabalık en çok da hükümet yetkililerine tepki gösteriyordu. Örneğin bizim orada bulunduğumuz süre içinde Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu madene ziyarette bulundu. Müezzinoğlu asker ve polislerin oluşturduğu bir koridorun içinden madene gitse de öyle tepkilerle karşılaştı ki, başını kaldırıp kitleye dahi bakamadı. Bunun üzerine ‘yüzünü kaldır, yüzümüze bak’ diye tepki gösterenler oldu. Ocak ağzında toplam 5 dakika bile kalamayan Bakan Müezzinoğlu geldiği gibi başı önde güvenlik koridoru arasında kaza yerini terk ederken, bir işçi yakını “Tavuk kümesinden çıkmıyorsun. İşçilerin mezarı burası. Başını kaldır yüzümüze bak” diye bağırıyordu.
Arama kurtarma çalışması yürüten işçiler dün akşam itibariyle kurtardıkları ve kurtarılmasına tanıklık ettikleri işçi sayısının 300’ü geçtiğini söylediler. Onların anlatımlarına göre aşağıda daha fazla çıkarılmaya bekleyen işçi vardı ve onlarla birlikte bu sayı daha artacaktı. Burada yaptığımız görüşmelerde, çıkarılmayı bekleyen işçilerin içinde canlı çıkmasının neredeyse sürpriz olduğu vurgulanıyordu. Çünkü ölümler zehirlenme biçiminde gerçekleşmişti.


“CESETLERİ ÜST ÜSTE YIĞMIŞLARDI”
Aynı bölgedeki bir başka özel ocakta çalışan ve kazanın ardından kurtarma çalışmalarına katılmak için Eynez Ocağına gelen bir işçi, ocak içinde tanık olduklarını şöyle anlattı; “Bu madende çalışıyordum daha önce. Sonra İmbat’a geçtim. İçeride hala yangın devam ediyor. Girilemeyen 2 pano var. Cenazeleri içerdeki revire üst üste yığmışlar. Revir sular içinde ve bir kısım cenazeyi bu sulardan çıkardık”.


İŞÇİLERDEN ÖNCE DOĞA KATLEDİLMİŞ
Etrafta kesif bir duman kokusunu burada ocağa uzak noktalardan bile hissediliyordu. Bu durum da, madenden henüz çıkarılmamış olan işçilerin hayatlarıyla ilgili endişeleri güçlendiren bir gelişmeydi. Akşamüzeri geldiğimiz yoldan geri dönerken, bölgedeki bir başka katliamı da içimiz burkularak izledik. Maden, yüzlerce işçiden önce yakınındaki doğayı katletmiş. Pasa yığınları ve ortasından yarılıp alınmış tepeler katliamın boyutlarını gösteriyordu.

SOMA KUŞATMA ALTINDA
Adeta savaş sonrası görüntülerin yaşandığı Soma’da gerginlik, hüzün ve endişe bütün gece boyunca sürdü. Bir kısım genç ellerinde “Kaza değil katliam” yazılı dövizlerle madenci anıtının önünde ‘Duran Adam’ eylemi yapıyordu. Kent, birçok ilden getirilen takviye polis ve jandarma komando ekipleri ile adeta kuşatılmış. Akşamüzeri Soma çıkışında çevrilen araçlardan ilçe dışından gelen bazı kişilerin gözaltına alındığı haberleri geldi. Gece, ağır bir yükü omuzlamışçasına yaslı kentin üzerine inerken, Eynez ocağındaki kurtarma çalışmaları ve ölen işçilerin cesetleri çıkarılmaya devam ediyordu.

Eklenme Tarihi: 15 Mayıs 2014

11 Mayıs 2014 Pazar

DOSYA: “KORKU ‘KOZA’sını yırttı” - 4 / Neden 8 yıl sustum?

Neden 8 yıl sustum?
Hazırlayan: Özer Akdemir
Bergama Ovacık köyündeki KOZA Altın Şirketine ait altın madeninde yıllarca genel yardımcı kadrosuyla her türlü ayak işini yapan Osman Büte, vicdanı hiç rahat etmese de korktuğu için yıllarca susmuş ve KOZA’nın yasa dışı olduğu iddia edilen faaliyetleri hakkında konuşmamış. Haksızlık olarak nitelediği bir şekilde işten atıldıktan sonra, korku “KOZA”sını yırtarak, KOZA Altın şirketinde tanık olduklarını anlatmaya karar vermiş. Dosyamızın bu son bölümünde Büte, yıllar sonra konuşmaya nasıl karar verdiğini anlatırken, altın madeninin yöreye olan etkilerini de kendi bulunduğu pencereden aktarıyor. Büte’nin pasa tepelerindeki zeytin ağaçları ile ilgili anlattıkları ise insanı gerçekten hayrete düşürecek cinsten.
İzmir Çanakkale kara yolunu kullananların yanından geçtikleri pasa tepelerindeki zeytinler ve bu zeytinlerden elde edildiği söylenen yağların sırrı madenci şirketin insanların gözünü nasıl boyadığını gösteriyor. Ayrıca resmi kurumlara dağıtılan ‘hediyeler’ de olayın bir başka boyutunu ortaya koyuyor. Büte, “Şirketin 5 müdürünün yolsuzluk yaptıklarının belgesi elimde” diyor. Şirketin sahibi Akın İpek’in de bildiği bu yolsuzluk olayının, bu kişilerin vazgeçilmezliği nedeniyle kapatıldığı düşüncesinde.
PASA TEPESİNDEKİ ZEYTİNLERİN SIRRI

“O tepelerin yığılmasından o ağaçların dikilmesine kadar ben hep oradaydım. Çünkü ben genel yardımcıydım. Görevlerimiz içinde ağaç dikme biçme de vardı. Tepeler yığıldı. Çevrede Metin diye bir abimiz var, o geldi sabahleyin genel yardımcı ekibini toparlayıp alıp götürdüler. Biz kazdık ağaçları diktik. Sulamasını yapıyoruz, ama ağaçlar 15-20 gün sonra ölüyordu. Metin yeni fidanlar alıyordu. Diktiğimiz ağaçların üç ay sonraki büyüklüğü kadar, onları söküp dikiyorduk. İnsan kaynaklarından yetkililer gelip fotoğraflarını çekerdi, ağaçlarımız hızla büyüyor şeklinde başlık atarlardı. Firmanın adını unuttum, bir yerden zeytinyağı alıyorlar. Onları bidon bidon bizim şoför odasının ardında depo var, oraya koyuyorlar. Orada onları şişeliyoruz, biz şoförler, genel yardımcılar. Ondan sonra ‘Zeytinlerimiz verim verdi’ diye haber yaptırırlar.

RESMİ KURUMLARA ÇOK HEDİYE GÖTÜRDÜM
Şişelenen yağları da hediye ederlerdi. İzmir’de resmi kurumlara, İl Özel İdaresi gibi kurumlara giderdi. Zeytinyağı dışında da çok hediye götürdüm. Hangisini sayayım. Mesela ben peynirde çalışıyordum. Raporlar, tesisle ilgili sıkıntılar oluyordu. Bizzat İl Özel İdaresine kolilerce peynir götürdüm. İl Özel İdaresinden farklı isimlere. Bana kağıtla isimler verilirdi. Atmadığım kağıtlar da vardı, lazım olur diyerek. Hâlâ orada çalışan insanlar. İl Özel İdaresindeki adamı ararım, gelir dışarı çıkar hatta görünmesin diye de, arabasını İl Özel İdaresinin bayağı ilerisine götürür park ederdi. Ben onun arabasının yanına giderdim. Denetlemeye geliyorlardı. Peynir, fıstık fabrikası denetlemesi sırasında bizzat ben arabayla gider alırdım. Böyle bir gezerler, çaylarını içerlerdi, muhabbet ederlerdi. Peynirlerin fıstıkların tadına bakar, giderlerdi.
MÜDÜRLERİN YOLSUZLUĞUNUN BELGESİ VAR

Esnafla, hatta buradaki altın madenine karşı yayın yapan gazetelerdeki yazarlarla bile çok iyi para alış verişi var. Müdürlerin yolsuzluk yaptığına dair elimde evrak var. Serhan Umurhan, Cemalettin Çetin, İsmet Sivrioğlu’nun yaptıkları yolsuzluk evrakını yerel bir gazeteciye götürdüm. “Osman bizim bir alış verişimiz var bu adamlarla, ben bunu yayınlarsam benim için iyi olmaz” diye yayınlamadı. Hayri Bey (KOZA’nın Genel Müdür Yardımcısı Hayri Öğüt. Geçtiğimiz günlerde işten çıkarıldı)  “Maması kesilecek. Benim verdiğimi şimdi onlar veriyor, yayınlamaz” dedi. 5 tane müdür, başkalarının adına iki ayrı şirket kurarak KOZA’nın tüm taşeron işlerini bu şirketler üzerinden yapıyorlar. Şirketlerin isimleri, sahipleri farklı, adresleri aynı. Bu şirketlerin hak edişlerini KOZA’nın müdürleri olarak bunlar kendi belirliyordu. Trilyonlarca para kazandılar bu sayede. Malikaneler, villalar... Kurdukları şirketin ortaklarından biri Gümüşhane’de faaliyet gösteren taşeron şirketin genel müdürü. Hâlâ da faaliyet gösteriyor orada. Her ay hakedişlerine trilyonlarca lira veriyorlar.
Bu evrağın Akın İpek’e verildiği, onun da ‘tamam yapılmış ama bunlara göz yumalım” dediği, bu adamlardan vazgeçemediği söyleniyor. Bile bile, o da bu yapılanlara ortak olmuştur.

EKMEĞİM İÇİN SUSTUM

Şimdi o dönemde altın madeni bir ilçenin emniyet müdürünü, polisleri bir telefonda yerini değiştiriyorsa, görevlerinden alıyorsa, bana kim bilir neler yaparlardı, açıkçası korktum. Taa ki Ersan Var’ın çıkıp siz beni korumadınız diye yürekli bir şekilde konuşmasından cesaretlendim. (Ersan Var, KOZA Genel Müdür Yardımcısı Hayri Öğüt’ün şoförü ve korumasıydı. Benzer bir şekilde gazetemize KOZA’yla ilgili itiraflarda bulunmuştu.) Birkaç kere niyetlendim, ama sonradan korkup vazgeçtim. İşten ayrıldıktan sonra Hayri Bey beni tehdit etti. Madende kimse kimseyle bu konuları konuşamıyor, tartışamıyor. İnsanlar çalıştığı işyerinden çıkarılmakla, ekmekle tehdit ediliyor. O zaman da tehdit ediliyordu. Ben de bu zamana kadar ekmeğim için sustum. Ben bunu yaptım bir kere, işten çıkarıldım. Konuşmadım Allah’a havale ettim. İkinci kez mahkemelerle yüz yüze gelince, hep üstüne binilen ben oldum. Artık ben bu adamlardan korkmuyorum. Ne yapabilirler ki, artık bu saatten sonra.”

EN BÜYÜK ZARARI BERGAMA HALKI GÖRDÜ

Bu olaylardan en büyük kayıp Bergama halkının, çalışanı çalışmayanıyla. Gençler hep işsiz. Bu olayları bu şirketleri Melih Karaman kuracaktı. Yüzlerce insana ekmek demekti bu. Çok büyük de para olacaktı, kazanılacak. Bergama halkı, esnafı gözetilmeyerek, onlar kazanacağına biz kazanalım dediler. Trilyonlarca lirayı hâlâ götürüyorlar. Şimdi diken üstündeler. Hangimiz gidecek diye bakıyorlar birbirlerine. Benim bu noktayı çok önceden koymam gerekiyordu. Ben bu insana ihanet etmedim. Yediğim ekmeğe, suya ihanet etmedim. Ama ihanete uğrayan hep biz olduk. Sahip çıkılmayan tek adam benim. Çünkü ben haksızlığa gelemem. Geç kalınmış bir hareket olsa da, doğru olduğuna inandığım bu. Uyumuşuz yıllarca. Korkuttular, ama şöyle ama böyle sustuk yıllarca. Sustukça tepene biniyorlar. Ben adalet yerini bulsun istiyorum. Bergama halkı yaptıklarını görsünler. Yapılan haksızlıklara dur desinler.”
SONUÇ YERİNE
“KORKU ‘KOZA’sını yırttı” başlıklı yazı dizimizin sonuna geldik. Fethullah Gülen Cemaatine yakınlığıyla bilinen KOZA Altın Şirketine ait Bergama Ovacık Altın madeninde uzun yıllar çalışan Osman Büte’nin tanıklıklarında; en dikkat çeken konulardan birisi kuşkusuz; Dikili’de siyanürlü altının zararlarının konuşulacağı Çevre Paneli’ne yapılan baskının planlı olduğuydu. Yıllardır devam eden davanın 36. duruşması 30 Mayıs 2014 tarihinde görülecek. Bu tanıklıkların davaya etkisi nasıl olur, onu önümüzdeki süreçte göreceğiz.
Gerek KOZA şirketini gerekse diğer yerli ve uluslararası şirketlerin ülkemizin birçok yerinde yaptığı altın işletmeciliği yaşam alanlarımızı kirletmeye devam ediyor. AKP hükümeti döneminde çıkarılan yasalarla dikensiz gül bahçesi gibi topraklara saldıran siyanürcüler, sadece doğamızı, yaşam alanlarımızı değil bir bütün olarak toplumsal yapımızı, hukuk alanını ve zaten kirlilikte dünyanın önde gelen burjuva siyaseti de kirletiyorlar. Yöre halklarına sus payı için, iliklerine kadar sömürüp, yaşam alanlarını kirletirken seslerinin çıkmasını önlemek için dağıttıkları “sosyal sorumluluk” adlı rüşvet, siyasi iktidarlarca ya da bu şirketlerden beslenen medya organlarınca matah bir şeymiş gibi sunuluyor. İmamın lojmanını, damızlık hayvanını, tohum teminini bir altıncı şirket neden yapsın ki?
Tıpkı, madenin Genel Müdür Yardımcısı Hayri Öğüt’ün şoförlüğünü ve korumalığını yapan Ersan Var’ın geçtiğimiz yıl gazetemize yaptığı itiraflar gibi, Osman Büte’nin tanıklıkları da bu altın madenlerinin içyüzünün kamuoyunca görülmesi bakımından önemlidir. Korkunun “KOZA”sını yırtan bu iki eski maden çalışanı hukuksuzluğun, yalanın, insanları kandırmanın ve tüm bunlarla birlikte doğayı talan etmenin uzun süre gidemeyeceğini de gösterdi.
Dün AKP iktidarı ile oluşturdukları ‘çıkar iş birliği’ ile suç ortaklığı yapanların arasına şimdi 17 Aralık yolsuzluk operasyonu girdi. Biri ‘paralel’ oldu, diğeri boğazına kadar gömüldüğü yolsuzluk batağında, batmamak için çırpınıyor. Ülke böylesine yağma sofrasına çevrildikçe, halkın yaşam alanlarına dönük saldırılar pervasızlaştıkça Osman Büte’lerin, Ersan Var’ların sayısı da çoğalacak ve ‘korku imparatorluğu çöküp gidecektir...
Son olarak; yazı dizisinde adları geçen, Büte’nin çeşitli iddialarına muhatap olanların yanıt haklarının saklı olduğunu belirtmek isteriz.
BİTTİ
Eklenme Tarihi: 11 Mayıs 2014
www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-05-11 06:00:00


Neden 8 yıl sustum?

 11 Mayıs 2014 10:00

Neden 8 yıl sustum?

Osman Büte vicdanı hiç rahat etmese de yıllarca susmuş. Yasa dışı olduğu iddia edilen faaliyetler hakkında konuşmamış. Ve şimdi konuşma zamanı...

Neden 8 yıl sustum?

DOSYA: “KORKU ‘KOZA’sını yırttı”
Hazırlayan: Özer Akdemir

Bergama Ovacık köyündeki KOZA Altın Şirketine ait altın madeninde yıllarca genel yardımcı kadrosuyla her türlü ayak işini yapan Osman Büte, vicdanı hiç rahat etmese de korktuğu için yıllarca susmuş ve KOZA’nın yasa dışı olduğu iddia edilen faaliyetleri hakkında konuşmamış. Haksızlık olarak nitelediği bir şekilde işten atıldıktan sonra, korku “KOZA”sını yırtarak, KOZA Altın şirketinde tanık olduklarını anlatmaya karar vermiş. Dosyamızın bu son bölümünde Büte, yıllar sonra konuşmaya nasıl karar verdiğini anlatırken, altın madeninin yöreye olan etkilerini de kendi bulunduğu pencereden aktarıyor. Büte’nin pasa tepelerindeki zeytin ağaçları ile ilgili anlattıkları ise insanı gerçekten hayrete düşürecek cinsten.

İzmir Çanakkale kara yolunu kullananların yanından geçtikleri pasa tepelerindeki zeytinler ve bu zeytinlerden elde edildiği söylenen yağların sırrı madenci şirketin insanların gözünü nasıl boyadığını gösteriyor. Ayrıca resmi kurumlara dağıtılan ‘hediyeler’ de olayın bir başka boyutunu ortaya koyuyor. Büte, “Şirketin 5 müdürünün yolsuzluk yaptıklarının belgesi elimde” diyor. Şirketin sahibi Akın İpek’in de bildiği bu yolsuzluk olayının, bu kişilerin vazgeçilmezliği nedeniyle kapatıldığı düşüncesinde.

PASA TEPESİNDEKİ ZEYTİNLERİN SIRRI

“O tepelerin yığılmasından o ağaçların dikilmesine kadar ben hep oradaydım. Çünkü ben genel yardımcıydım. Görevlerimiz içinde ağaç dikme biçme de vardı. Tepeler yığıldı. Çevrede Metin diye bir abimiz var, o geldi sabahleyin genel yardımcı ekibini toparlayıp alıp götürdüler. Biz kazdık ağaçları diktik. Sulamasını yapıyoruz, ama ağaçlar 15-20 gün sonra ölüyordu. Metin yeni fidanlar alıyordu. Diktiğimiz ağaçların üç ay sonraki büyüklüğü kadar, onları söküp dikiyorduk. İnsan kaynaklarından yetkililer gelip fotoğraflarını çekerdi, ağaçlarımız hızla büyüyor şeklinde başlık atarlardı. Firmanın adını unuttum, bir yerden zeytinyağı alıyorlar. Onları bidon bidon bizim şoför odasının ardında depo var, oraya koyuyorlar. Orada onları şişeliyoruz, biz şoförler, genel yardımcılar. Ondan sonra ‘Zeytinlerimiz verim verdi’ diye haber yaptırırlar.




RESMİ KURUMLARA ÇOK HEDİYE GÖTÜRDÜM

Şişelenen yağları da hediye ederlerdi. İzmir’de resmi kurumlara, İl Özel İdaresi gibi kurumlara giderdi. Zeytinyağı dışında da çok hediye götürdüm. Hangisini sayayım. Mesela ben peynirde çalışıyordum. Raporlar, tesisle ilgili sıkıntılar oluyordu. Bizzat İl Özel İdaresine kolilerce peynir götürdüm. İl Özel İdaresinden farklı isimlere. Bana kağıtla isimler verilirdi. Atmadığım kağıtlar da vardı, lazım olur diyerek. Hâlâ orada çalışan insanlar. İl Özel İdaresindeki adamı ararım, gelir dışarı çıkar hatta görünmesin diye de, arabasını İl Özel İdaresinin bayağı ilerisine götürür park ederdi. Ben onun arabasının yanına giderdim. Denetlemeye geliyorlardı. Peynir, fıstık fabrikası denetlemesi sırasında bizzat ben arabayla gider alırdım. Böyle bir gezerler, çaylarını içerlerdi, muhabbet ederlerdi. Peynirlerin fıstıkların tadına bakar, giderlerdi.

MÜDÜRLERİN YOLSUZLUĞUNUN BELGESİ VAR

Esnafla, hatta buradaki altın madenine karşı yayın yapan gazetelerdeki yazarlarla bile çok iyi para alış verişi var. Müdürlerin yolsuzluk yaptığına dair elimde evrak var. Serhan Umurhan, Cemalettin Çetin, İsmet Sivrioğlu’nun yaptıkları yolsuzluk evrakını yerel bir gazeteciye götürdüm. “Osman bizim bir alış verişimiz var bu adamlarla, ben bunu yayınlarsam benim için iyi olmaz” diye yayınlamadı. Hayri Bey (KOZA’nın Genel Müdür Yardımcısı Hayri Öğüt. Geçtiğimiz günlerde işten çıkarıldı)  “Maması kesilecek. Benim verdiğimi şimdi onlar veriyor, yayınlamaz” dedi. 5 tane müdür, başkalarının adına iki ayrı şirket kurarak KOZA’nın tüm taşeron işlerini bu şirketler üzerinden yapıyorlar. Şirketlerin isimleri, sahipleri farklı, adresleri aynı. Bu şirketlerin hak edişlerini KOZA’nın müdürleri olarak bunlar kendi belirliyordu. Trilyonlarca para kazandılar bu sayede. Malikaneler, villalar... Kurdukları şirketin ortaklarından biri Gümüşhane’de faaliyet gösteren taşeron şirketin genel müdürü. Hâlâ da faaliyet gösteriyor orada. Her ay hakedişlerine trilyonlarca lira veriyorlar.

Bu evrağın Akın İpek’e verildiği, onun da ‘tamam yapılmış ama bunlara göz yumalım” dediği, bu adamlardan vazgeçemediği söyleniyor. Bile bile, o da bu yapılanlara ortak olmuştur.



EKMEĞİM İÇİN SUSTUM

Şimdi o dönemde altın madeni bir ilçenin emniyet müdürünü, polisleri bir telefonda yerini değiştiriyorsa, görevlerinden alıyorsa, bana kim bilir neler yaparlardı, açıkçası korktum. Taa ki Ersan Var’ın çıkıp siz beni korumadınız diye yürekli bir şekilde konuşmasından cesaretlendim. (Ersan Var, KOZA Genel Müdür Yardımcısı Hayri Öğüt’ün şoförü ve korumasıydı. Benzer bir şekilde gazetemize KOZA’yla ilgili itiraflarda bulunmuştu.) Birkaç kere niyetlendim, ama sonradan korkup vazgeçtim. İşten ayrıldıktan sonra Hayri Bey beni tehdit etti. Madende kimse kimseyle bu konuları konuşamıyor, tartışamıyor. İnsanlar çalıştığı işyerinden çıkarılmakla, ekmekle tehdit ediliyor. O zaman da tehdit ediliyordu. Ben de bu zamana kadar ekmeğim için sustum. Ben bunu yaptım bir kere, işten çıkarıldım. Konuşmadım Allah’a havale ettim. İkinci kez mahkemelerle yüz yüze gelince, hep üstüne binilen ben oldum. Artık ben bu adamlardan korkmuyorum. Ne yapabilirler ki, artık bu saatten sonra.”

EN BÜYÜK ZARARI BERGAMA HALKI GÖRDÜ

Bu olaylardan en büyük kayıp Bergama halkının, çalışanı çalışmayanıyla. Gençler hep işsiz. Bu olayları bu şirketleri Melih Karaman kuracaktı. Yüzlerce insana ekmek demekti bu. Çok büyük de para olacaktı, kazanılacak. Bergama halkı, esnafı gözetilmeyerek, onlar kazanacağına biz kazanalım dediler. Trilyonlarca lirayı hâlâ götürüyorlar. Şimdi diken üstündeler. Hangimiz gidecek diye bakıyorlar birbirlerine. Benim bu noktayı çok önceden koymam gerekiyordu. Ben bu insana ihanet etmedim. Yediğim ekmeğe, suya ihanet etmedim. Ama ihanete uğrayan hep biz olduk. Sahip çıkılmayan tek adam benim. Çünkü ben haksızlığa gelemem. Geç kalınmış bir hareket olsa da, doğru olduğuna inandığım bu. Uyumuşuz yıllarca. Korkuttular, ama şöyle ama böyle sustuk yıllarca. Sustukça tepene biniyorlar. Ben adalet yerini bulsun istiyorum. Bergama halkı yaptıklarını görsünler. Yapılan haksızlıklara dur desinler.”

Reklam

SONUÇ YERİNE



“KORKU ‘KOZA’sını yırttı” başlıklı yazı dizimizin sonuna geldik. Fethullah Gülen Cemaatine yakınlığıyla bilinen KOZA Altın Şirketine ait Bergama Ovacık Altın madeninde uzun yıllar çalışan Osman Büte’nin tanıklıklarında; en dikkat çeken konulardan birisi kuşkusuz; Dikili’de siyanürlü altının zararlarının konuşulacağı Çevre Paneli’ne yapılan baskının planlı olduğuydu. Yıllardır devam eden davanın 36. duruşması 30 Mayıs 2014 tarihinde görülecek. Bu tanıklıkların davaya etkisi nasıl olur, onu önümüzdeki süreçte göreceğiz.
Gerek KOZA şirketini gerekse diğer yerli ve uluslararası şirketlerin ülkemizin birçok yerinde yaptığı altın işletmeciliği yaşam alanlarımızı kirletmeye devam ediyor. AKP hükümeti döneminde çıkarılan yasalarla dikensiz gül bahçesi gibi topraklara saldıran siyanürcüler, sadece doğamızı, yaşam alanlarımızı değil bir bütün olarak toplumsal yapımızı, hukuk alanını ve zaten kirlilikte dünyanın önde gelen burjuva siyaseti de kirletiyorlar. Yöre halklarına sus payı için, iliklerine kadar sömürüp, yaşam alanlarını kirletirken seslerinin çıkmasını önlemek için dağıttıkları “sosyal sorumluluk” adlı rüşvet, siyasi iktidarlarca ya da bu şirketlerden beslenen medya organlarınca matah bir şeymiş gibi sunuluyor. İmamın lojmanını, damızlık hayvanını, tohum teminini bir altıncı şirket neden yapsın ki?

Tıpkı, madenin Genel Müdür Yardımcısı Hayri Öğüt’ün şoförlüğünü ve korumalığını yapan Ersan Var’ın geçtiğimiz yıl gazetemize yaptığı itiraflar gibi, Osman Büte’nin tanıklıkları da bu altın madenlerinin içyüzünün kamuoyunca görülmesi bakımından önemlidir. Korkunun “KOZA”sını yırtan bu iki eski maden çalışanı hukuksuzluğun, yalanın, insanları kandırmanın ve tüm bunlarla birlikte doğayı talan etmenin uzun süre gidemeyeceğini de gösterdi.

Dün AKP iktidarı ile oluşturdukları ‘çıkar iş birliği’ ile suç ortaklığı yapanların arasına şimdi 17 Aralık yolsuzluk operasyonu girdi. Biri ‘paralel’ oldu, diğeri boğazına kadar gömüldüğü yolsuzluk batağında, batmamak için çırpınıyor. Ülke böylesine yağma sofrasına çevrildikçe, halkın yaşam alanlarına dönük saldırılar pervasızlaştıkça Osman Büte’lerin, Ersan Var’ların sayısı da çoğalacak ve ‘korku imparatorluğu çöküp gidecektir...

Son olarak; yazı dizisinde adları geçen, Büte’nin çeşitli iddialarına muhatap olanların yanıt haklarının saklı olduğunu belirtmek isteriz.


https://www.evrensel.net/haber/84061/neden-8-yil-sustum

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Dosya: KORKU ‘KOZA’SINI YIRTTI-İTİRAFLAR - 3 / ‘KOZA’nın, benimle işi bitmişti’

‘KOZA’nın, benimle işi bitmişti’
Hazırlayan: Özer AKDEMİR
Bergama köylüleri yıllardır siyanürle altına karşı mücadelenin simgesi oldu. Fethullah Gülen Cemaatine yakınlığıyla bilien ancak AKP-Cemaat kavgasının ardından faaliyetlerine çeşitli engeller getirilen KOZA altın şirketi, halkın mücadelesini engellemek için pek çok yönteme başvurdu. Dosyamızın ilk iki gününde, 2006 yılında siyanürlü altının zararlarının anlatılacağı panele altın madencilerin saldırısının planlı olduğu iddialarını gündeme getirmiştik. Bu saldırıda yer alan eski KOZA çalışanı Osman Büte, bugün de KOZA’nın kendisiyle işi bitince nasıl kapının önüne konduğunu anlatıyor.
30 yıldır Bergama’da yaşayan, uzun yıllar KOZA altın madeninde çalışan Osman Büte, kendi deyimiyle, yıllarca “genel yardımcı” kadrosunda madenin bütün ayak işlerini, Genel Müdür Yardımcısı Hayri Öğüt’ün özel olduğu kadar hukuksuz emirlerini de yerine getiren biri. Büte, gerek kendisine haksızlık yapıldığı duygusuyla gerekse “Adaletin yerini bulması için” bildiklerini anlatmaya devam ediyor.
Büte, siyanürlü altın çıkarmanın çevre ve halk sağlığına zararlarının anlatıldığı panele yaptıkları baskının ardından kendilerini gözaltına alan polislerin, altın madeninin siyasi gücünü kullanması sonrası başka yerlere sürgün edildiklerini anlatmıştı. Panel baskını ile ilgili yalan ifade verdirilen Büte, bir süre sonra kendisini kapı önünde bulmuş. Büte, çalışmak için gittiği İstanbul’da panel baskını nedeniyle gözaltına alınınca herşeyi anlatmak istemiş ama şirketin müdürü kendisini tekrar işe alarak susturmuş. Mahkemede tekrar yalan ifade verildikten kısa süre sonra tekrar işten çıkarılınca gerçeği anladığını söylüyor Büte: “Benimle işleri bitmişti.”
YALAN İFADE VERDİRDİLER

“Dava başladı ifadelerimizi verdik. İfadelerimizi ‘Biz oraya dinleyici olarak gittik. Fakat bizi dinlemek, konuşturmak yerine bir anda kavga çıkarttılar. Bize saldırdılar’ diye vermemizi istediler. Bu şekilde vermezsek, sonuçta biz çalışandık, işten çıkartmakla tehdit ettiler. Ki çıkardılar da. Bu olaylardan 3-4 ay sonra babam vefat etti. Ondan sonra benim üzerime büyük politika izlendi. Yıldırma politikası izlendi. Benim doğrularım onların yanlışlarıydı, beni işten çıkardılar. Nedeni de şu; babam öldüğü için biraz tedavi gördüm. Doktor raporum vardı. O sırada Hayri Bey’in de annesi ölmüştü. Aynı acıları paylaştığımız için bana “İstediğin kadar izinlisin, git kafanı topla gel” dedi. Döndüğümde ise işime son verildiğini öğrendim. “Raporun olmadığı için sizi işten çıkarıyoruz” dediler. Ama Hayri Bey’in şifahi sözü vardı bana.
MUHTAR DÖVDÜM OLAY ÇIKARTTIM
O zamana kadar Hayri Bey’in bir dediğini iki etmedim. Bana şu yapılacak dedi, gittim onu yaptım. Şu muhtar dövülecek dedi, gittim o muhtarla kavga ettim. Burada olay çıkarılacak dendi, gittik olay çıkardık. Kozak’ta Hasan Hüseyin Muhtar var. Sonra ne hikmetse adam fıstık fabrikasına müdür oldu. Düşman olduğumuz adamlar ne hikmetse bu şirkette müdür oldular. Ama bu şirket için, ekmeği için mücadele eden, her talimatı yerine getiren bizim gibi çalışan insanlar zarar gördü. Ama bize küfür edenler, ana avrat sövenler, kafamıza taş atanlar bu şirkette en güzel yerlerde, en güzel maaşlarla çalışıyorlar. 430 lira maaşla başlayıp 850 lira maaşla işine son verilmiş insanlarız.  
DOĞRU İFADE VERMEYEYİM DİYE YENİDEN İŞE ALDILAR
Ben işten ayrıldım. Vekaletemi avukata verdikten sonra aramadım. Hiç bir mahkemeye çağrılmadım. Taa ki hakkımda gıyabi tutuklama kararı çıkana kadar. İstanbul’da işten çıktım, abime giderken yolda çevirmede yakalandım. Hiçbir şeyden haberim yok, kimlik kontrolünde GBT’den hakkımda tutuklama kararı çıktı. Alıp götürdüler beni nezarete. Ben Mehmet Ergit’i (KOZA’nın müdürü) arıyorum, benim telefonlarıma çıkmıyor. ‘O kim ki’ demiş. Ben bu şirket için kavga etmiş, yalan beyan ifadeler vermişim, olmadık şeylere oldu demişim, bu kişi bana ‘O kim ki’ diyor. Ben nezaretten çıktım. İfademi verip. madeni arayıp Didem Hanım’la görüştüm. “Beni içeri aldılar. Gelip herşeyi anlatacağım mahkemede” dedim. Bir iki gün sonra Hayri Bey beni aradı, “Didem Hanım’ı görüyorsun, tekrar işe başlıyorsun” dedi.
Bu olay da Ersan Var’ın (KOZA’nın Genel Müdür Yardımcısı Hayri Öğüt’ün şoförü ve korumasıydı. Gazatemize daha önce KOZA’da gördüğü hukuksuzlukları anlatmıştı) basın açıklamasından sonra oldu. Beni şoför olarak Kozak’taki mandıraya verdiler. ‘Ben madende çalışacağım diye geldim’ dedim ama ‘Olabilir biz aynı bünyedeyiz aynı haklardan yararlanacaksın’ dediler. Gel gelelim KOZA Altının verdiği hiçbir hizmetten faydalanmadım. Sadece 835 lira kuru maaş aldım.
BENLE İŞLERİNİN BİTTİĞİNİ ANLADIM
Mahkeme günü ifade verdim. İfadeden sonra tavırlar değişti. Beni bekçiliğe gönderdiler. Faaliyette olmayan fıstık fabrikasına bekçi yaptılar. İki ay görev yaptım, hiçbir şey yok. Genel müdür diye, bir müdür koymuşlar başına Hasan Hüseyin diye. Biz buna saldırmıştık daha önce. Didem Hanım’a “Ben bu işi yapamam beni alın madene verin” dedim ama “Hayri Bey’in talimatı” dedi. Orada şunu anladım ben; Hayri Bey’in benle işi bitti!
İŞÇİLER TALİMATLA GETİRİLDİ
Osman Büte’nin dosyamızda yer alan panel baskınına dair itirafları, hâlâ devam  ediyor. Davada ifade veren başkla bir maden çalışanının ifadeleriyle de uyuşu-yor. Madenin servis şoförlüğünü yapan Mustafa Karacaoğlu mahkemedeki, 29 Ocak 2013 tarihli  ifadesinde şunları söyledi; “Ben olay tarihinde altın madeninde servis şoförlüğü yapıyordum. O gün insan kaynaklarından beni aradılar. Gece vardiyasından çıkanlar da dahil olmak üzere 3 araçla Dikili’ye getirildiler. Her bir araba 27 kişilikti. Yolda panel konuşmacılarını konuşturmamak için geldiklerini söylüyorlardı. Altın madeninin kapanmaması ve işlerinden olmamaları yönünde konuşuyorlardı” dedi. Karacaoğlu “İşçiler kendi rızaları ile mi geldi yoksa talimatla mı” sorusuna da “Talimat üzerine getirildiler” diye yanıt verdi.

YARIN: Osman Büte 8 yıl neden sustu?
www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-05-10 06:00:12


‘KOZA’nın, benimle işi bitmişti’

 10 Mayıs 2014 10:00

‘KOZA’nın, benimle işi bitmişti’

Uzun yıllar KOZA altın madeninde çalışan Osman Büte, kendi deyimiyle, yıllarca “genel yardımcı” kadrosunda madenin bütün ayak işlerini yaptı. İşten çıkarılınca gerçeği anladığını belirten Büte “Benimle işleri bitmişti” dedi.

Dosya:KORKU ‘KOZA’SINI YIRTTI-İTİRAFLAR

Hazırlayan: Özer AKDEMİR

Bergama köylüleri yıllardır siyanürle altına karşı mücadelenin simgesi oldu. Fethullah Gülen Cemaatine yakınlığıyla bilien ancak AKP-Cemaat kavgasının ardından faaliyetlerine çeşitli engeller getirilen KOZA altın şirketi, halkın mücadelesini engellemek için pek çok yönteme başvurdu. Dosyamızın ilk iki gününde, 2006 yılında siyanürlü altının zararlarının anlatılacağı panele altın madencilerin saldırısının planlı olduğu iddialarını gündeme getirmiştik. Bu saldırıda yer alan eski KOZA çalışanı Osman Büte, bugün de KOZA’nın kendisiyle işi bitince nasıl kapının önüne konduğunu anlatıyor.

30 yıldır Bergama’da yaşayan, uzun yıllar KOZA altın madeninde çalışan Osman Büte, kendi deyimiyle, yıllarca “genel yardımcı” kadrosunda madenin bütün ayak işlerini, Genel Müdür Yardımcısı Hayri Öğüt’ün özel olduğu kadar hukuksuz emirlerini de yerine getiren biri. Büte, gerek kendisine haksızlık yapıldığı duygusuyla gerekse “Adaletin yerini bulması için” bildiklerini anlatmaya devam ediyor.

Büte, siyanürlü altın çıkarmanın çevre ve halk sağlığına zararlarının anlatıldığı panele yaptıkları baskının ardından kendilerini gözaltına alan polislerin, altın madeninin siyasi gücünü kullanması sonrası başka yerlere sürgün edildiklerini anlatmıştı. Panel baskını ile ilgili yalan ifade verdirilen Büte, bir süre sonra kendisini kapı önünde bulmuş. Büte, çalışmak için gittiği İstanbul’da panel baskını nedeniyle gözaltına alınınca herşeyi anlatmak istemiş ama şirketin müdürü kendisini tekrar işe alarak susturmuş. Mahkemede tekrar yalan ifade verildikten kısa süre sonra tekrar işten çıkarılınca gerçeği anladığını söylüyor Büte: “Benimle işleri bitmişti.”

YALAN İFADE VERDİRDİLER

“Dava başladı ifadelerimizi verdik. İfadelerimizi ‘Biz oraya dinleyici olarak gittik. Fakat bizi dinlemek, konuşturmak yerine bir anda kavga çıkarttılar. Bize saldırdılar’ diye vermemizi istediler. Bu şekilde vermezsek, sonuçta biz çalışandık, işten çıkartmakla tehdit ettiler. Ki çıkardılar da. Bu olaylardan 3-4 ay sonra babam vefat etti. Ondan sonra benim üzerime büyük politika izlendi. Yıldırma politikası izlendi. Benim doğrularım onların yanlışlarıydı, beni işten çıkardılar. Nedeni de şu; babam öldüğü için biraz tedavi gördüm. Doktor raporum vardı. O sırada Hayri Bey’in de annesi ölmüştü. Aynı acıları paylaştığımız için bana “İstediğin kadar izinlisin, git kafanı topla gel” dedi. Döndüğümde ise işime son verildiğini öğrendim. “Raporun olmadığı için sizi işten çıkarıyoruz” dediler. Ama Hayri Bey’in şifahi sözü vardı bana.

MUHTAR DÖVDÜM OLAY ÇIKARTTIM

O zamana kadar Hayri Bey’in bir dediğini iki etmedim. Bana şu yapılacak dedi, gittim onu yaptım. Şu muhtar dövülecek dedi, gittim o muhtarla kavga ettim. Burada olay çıkarılacak dendi, gittik olay çıkardık. Kozak’ta Hasan Hüseyin Muhtar var. Sonra ne hikmetse adam fıstık fabrikasına müdür oldu. Düşman olduğumuz adamlar ne hikmetse bu şirkette müdür oldular. Ama bu şirket için, ekmeği için mücadele eden, her talimatı yerine getiren bizim gibi çalışan insanlar zarar gördü. Ama bize küfür edenler, ana avrat sövenler, kafamıza taş atanlar bu şirkette en güzel yerlerde, en güzel maaşlarla çalışıyorlar. 430 lira maaşla başlayıp 850 lira maaşla işine son verilmiş insanlarız.  

DOĞRU İFADE VERMEYEYİM DİYE YENİDEN İŞE ALDILAR

Ben işten ayrıldım. Vekaletemi avukata verdikten sonra aramadım. Hiç bir mahkemeye çağrılmadım. Taa ki hakkımda gıyabi tutuklama kararı çıkana kadar. İstanbul’da işten çıktım, abime giderken yolda çevirmede yakalandım. Hiçbir şeyden haberim yok, kimlik kontrolünde GBT’den hakkımda tutuklama kararı çıktı. Alıp götürdüler beni nezarete. Ben Mehmet Ergit’i (KOZA’nın müdürü) arıyorum, benim telefonlarıma çıkmıyor. ‘O kim ki’ demiş. Ben bu şirket için kavga etmiş, yalan beyan ifadeler vermişim, olmadık şeylere oldu demişim, bu kişi bana ‘O kim ki’ diyor. Ben nezaretten çıktım. İfademi verip. madeni arayıp Didem Hanım’la görüştüm. “Beni içeri aldılar. Gelip herşeyi anlatacağım mahkemede” dedim. Bir iki gün sonra Hayri Bey beni aradı, “Didem Hanım’ı görüyorsun, tekrar işe başlıyorsun” dedi.

Bu olay da Ersan Var’ın (KOZA’nın Genel Müdür Yardımcısı Hayri Öğüt’ün şoförü ve korumasıydı. Gazatemize daha önce KOZA’da gördüğü hukuksuzlukları anlatmıştı) basın açıklamasından sonra oldu. Beni şoför olarak Kozak’taki mandıraya verdiler. ‘Ben madende çalışacağım diye geldim’ dedim ama ‘Olabilir biz aynı bünyedeyiz aynı haklardan yararlanacaksın’ dediler. Gel gelelim KOZA Altının verdiği hiçbir hizmetten faydalanmadım. Sadece 835 lira kuru maaş aldım.

BENLE İŞLERİNİN BİTTİĞİNİ ANLADIM

Mahkeme günü ifade verdim. İfadeden sonra tavırlar değişti. Beni bekçiliğe gönderdiler. Faaliyette olmayan fıstık fabrikasına bekçi yaptılar. İki ay görev yaptım, hiçbir şey yok. Genel müdür diye, bir müdür koymuşlar başına Hasan Hüseyin diye. Biz buna saldırmıştık daha önce. Didem Hanım’a “Ben bu işi yapamam beni alın madene verin” dedim ama “Hayri Bey’in talimatı” dedi. Orada şunu anladım ben; Hayri Bey’in benle işi bitti!

İŞÇİLER TALİMATLA GETİRİLDİ

Osman Büte’nin dosyamızda yer alan panel baskınına dair itirafları, hâlâ devam  ediyor. Davada ifade veren başkla bir maden çalışanının ifadeleriyle de uyuşu-yor. Madenin servis şoförlüğünü yapan Mustafa Karacaoğlu mahkemedeki, 29 Ocak 2013 tarihli  ifadesinde şunları söyledi; “Ben olay tarihinde altın madeninde servis şoförlüğü yapıyordum. O gün insan kaynaklarından beni aradılar. Gece vardiyasından çıkanlar da dahil olmak üzere 3 araçla Dikili’ye getirildiler. Her bir araba 27 kişilikti. Yolda panel konuşmacılarını konuşturmamak için geldiklerini söylüyorlardı. Altın madeninin kapanmaması ve işlerinden olmamaları yönünde konuşuyorlardı” dedi. Karacaoğlu “İşçiler kendi rızaları ile mi geldi yoksa talimatla mı” sorusuna da “Talimat üzerine getirildiler” diye yanıt verdi.


https://amp.evrensel.net/haber/84013/kozanin-benimle-isi-bitmisti

YARIN: Osman Büte 8 yıl neden sustu?

9 Mayıs 2014 Cuma

DOSYA: KORKU ‘KOZA’SINI YIRTTI-İTİRAFLAR - 2 / "Kimse KOZA'dan güçlü değil"

‘Kimse Koza’dan güçlü değil’

Hazırlayan: Özer AKDEMİR


Fethullah Gülen Cemaatine yakınlığıyla bilinen ve son dönemdeki AKP-Cemaat kavgasının ardından faaliyetlerine çeşitli engeller getirilen KOZA Altın Madeni şirketinin eski çalışanı Osman Büte’nin, şirketin yasa dışı işleriyle ilgili olarak Evrensel’e bulunduğu itiraflarına devam ediyoruz.

Dosyamızın ilk gününde Büte’nin, siyanürle altın işletmeciliği yapan KOZA çalışanı ve yöneticilerinin Dikili Belediyesi tarafından 2006 yılında gerçekleştirilmek istenen ve siyanürlü altının zararlarının konuşulacağı panele yaptıkları saldırının şirket yöneticileri tarafından planlandığına dair iddialarına yer vermiştik. Bu iddialar, davası hâlâ devam eden panel saldırısının seyrini değiştirecek cinstendi.
‘Kimse Koza’dan güçlü değil’
Ancak, eski KOZA çalışanı Büte’nin ifadesine göre; KOZA yargıdan daha güçlü...

Bergama’da yıllardır siyanürlü altın işletmeciliği yapan KOZA altın madeninin çalışanıyken birçok hukuksuz olaya tanıklık eden Osman Büte’nin anlattıkları arasında en önemlisi Dikili’de siyanürlü altın madenciliğinin çevre ve halk sağlığına zararlarının anlatılacağı panele yaptıkları saldırının planlı olduğunun itirafı oldu.

Saldırı sonrası gözaltına alınıp götürüldükleri Emniyet Müdürlüğünde yaşananlar ise altın madeninin arkasındaki gücü deşifre eder nitelikte.
Fethullah Gülen Cemaatine yakınlığıyla bilinen ve son dönemdeki AKP-Cemaat kavgasının ardından faaliyetlerine çeşitli engeller getirilen KOZA Altın Madeni şirketinin eski çalışanı Osman Büte’nin, şirketin yasa dışı işleriyle ilgili olarak Evrensel’e bulunduğu itiraflarına devam ediyoruz.

Dosyamızın ilk gününde Büte’nin, siyanürle altın işletmeciliği yapan KOZA çalışanı ve yöneticilerinin Dikili Belediyesi tarafından 2006 yılında gerçekleştirilmek istenen ve siyanürlü altının zararlarının konuşulacağı panele yaptıkları saldırının şirket yöneticileri tarafından planlandığına dair iddialarına yer vermiştik. Bu iddialar, davası hâlâ devam eden panel saldırısının seyrini değiştirecek cinstendi.
Ancak, eski KOZA çalışanı Büte’nin ifadesine göre; KOZA yargıdan daha güçlü...

Bergama’da yıllardır siyanürlü altın işletmeciliği yapan KOZA altın madeninin çalışanıyken birçok hukuksuz olaya tanıklık eden Osman Büte’nin anlattıkları arasında en önemlisi Dikili’de siyanürlü altın madenciliğinin çevre ve halk sağlığına zararlarının anlatılacağı panele yaptıkları saldırının planlı olduğunun itirafı oldu.
Saldırı sonrası gözaltına alınıp götürüldükleri Emniyet Müdürlüğünde yaşananlar ise altın madeninin arkasındaki gücü deşifre eder nitelikte.

‘KARAKOLUN İÇİNDE POLİSLERLE KAVGA ETTİK’

“Paneli yaptırtmamak için ses bombası, molotof falan atıldı, ama ben görmedim kimin attığını. Bizden de olabilir karşı taraftan da. Bıçakla yaralanmalar oldu. Ben dahil, İlyas arkadaşımız bıçakla yaralandık. Olay benim önümde canlanmadı, kimin vurduğunu görmedim. İlyas’ın içerde “Bıçakla yaralandım” fer-yadı vardı. Açıkçası ben görmedim İlyas’ın bıçakla yaralandığını. Biz, birkaç güvenlik görevlisi ve Hayri Bey ile (Hayri Öğüt, KOZA’nın Genel Müdür Yardımcısı. Geçtiğimiz aylarda işten çıkarıldı) birlikte karakola alındık.
Hayri Bey polislere görevlerini yaptırtmamak için bayağı bir direndi. Polisler de tabii görevlerini yapmak için Hayri Bey’i kollarından tutup nezarete getirdiler, önümüze fırlattılar. Biz nezaretteydik, Hayri Bey’i önümüze fırlatınca biz tepki gösterdik. Bu sefer karakolun içerisinde ayaklanmalar, vuruşmalar oldu. Sandalyeler masalar havalarda uçuştu. Karakolun içi bayağı bir karıştı.
‘BİZE KİMSE BİR ŞEY YAPAMAZ’

Hayri Bey orada bize “Çocuklar sakın korkmayın, kimse bize bir şey yapamaz. Burada kimse bizden güçlü değildir” diyerek ortalığı yıktı. Nezarette cep telefonundan şirketin sahibi, KOZA Altın’ın sahibi Akın İpek’i aradı yanımda. “Efendim biz geldik panele, bizi dövdüler, bizi konuşturtmadılar” şeklinde konuştu. “Polisler bize saldırdı, attılar nezarete, bıçakladılar, her taraflarımız kan içinde. Hepimiz nezaretteyiz. Ağır yaralılar var. Hastaneye gidenler var” dedi. Akın Bey, Hayri Bey’e ifade vermememizi söyledi sanırım. Hayri Bey, Akın Bey’e “Lütfen gereğini yapın” diye telkinde bulundu. Hayri Bey sonra dönüp bize “Çocuklar kesinlikle ifade vermiyoruz. Akın Bey gerekeni yapacak. Buradaki hiçbir emniyet müdürü, hiçbir savcı, hiçbir polisi tanımıyoruz. Ben size talimat verdiğimde gelip ifademizi alacaklar. O zamana kadar ifade vermiyoruz” dedi.

KOZACILARI GÖZALTINA ALAN POLİSLER SÜRÜLDÜ

Panel baskınından Akın Bey’in de haberi vardı. Her an Hayri Bey ile telefonla görüşüyordu. İletişimi vardı. Bunu bilmemesi mümkün değil. Sonra oradaki görevlilerin, emniyet müdürünün, personellerin hepsinin tayinleri çıktı. O gün o kavgada bizi ayıran görevlerini yapanlar mağdur duruma düştüler.
KOZA YETKİLİSİ: BAKAN BENİM TANIDIĞIM, SİZİ SÜRDÜRÜRÜM
Konuyla ilgili açılan davada Osman Büte’nin söz ettiği, polislerin tayinin çıkmasına ilişkin de şeyler de yer alıyor. Olay günü hakarete ve tehdide maruz kaldığını belirten polis memuru Bahattin Yılmaz, mahkemedeki ifadesinde yaşadıklarını şöyle anlattı: “Madenci şirketin adamlarından şikayetçiyim. Biz panelin yapılacağı salondayken birden arbede yaşandı. Madenciler içeriye bayrağa sarılı sopalarla girmek istediler, ama belediye çalışanları izin vermeyince olay çıktı. Bunun üzerine sandalyeler, şişeler, molotoflar havada uçuşmaya başladı. Olaydan sonra gözaltına aldığımız Hayrettin Öğüt (KOZA genel müdür yardımcısı) bize sürekli hakaret etti. ‘Sizi sürdürürüm, siz kimsiniz, Bakan benim tanıdığım, seninle uğraşırım, eğer seni süründürmezsem anam avradım olsun’ gibi sözlerle beni ve arkadaşlarımı tehdit etti. Bu kişiden ben şikayetçiyim.”
OSMAN ÖZGÜVEN: POLİSLERİ SÜRDÜLER
Panel saldırısının ardından davanın 27. duruşmasında söz alan Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven de konuyla ilgili şöyle ifadelerde bulunmuştu: “Maden çalışanları grubu yaptıkları taşlı, sopalı ve molotof  kokteylli baskında panel katılımcılarına, izleyicilere, belediye çalışanlarına ve bana saldırınca, sanıklar beni korumak adına müdahalede bulunmuşlar, beni bir kulübeye kaçırmışlardır. Zira bu olmasaydı, Sivas olaylarını andıran önemli olaylar yaşanabilirdi. Maden çalışanları bu olayı önceden planlayarak gerçekleştirmişlerdir. Önceden buradaki parka sopa ve taş sakladıkları emniyetçe ve bizim tarafımızdan belirlenmiştir. Hayri Öğüt ve çalışanları emniyete gelerek burada bulunan emniyet güçlerini, ‘Görürsünüz siz, sizi sürdürürüm’ diyerek tehdit etmişlerdir. Nitekim olaydan sonra Dikili Emniyet Müdürlüğünde görev yapan 3-4 polisin hemen tayini çıkarılmıştır. Bu kişiler biz Belediye olarak siyanürle altın çıkarılmasına karşı olduğumuz için paneli basmışlardır. Buradaki amaçları paneli engelleyip, benzeri panellerin yapılamayacağı mesajı vermektir.”
www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-05-09 06:00:00

‘Kimse Koza’dan güçlü değil’

 09 Mayıs 2014 10:00

‘Kimse Koza’dan güçlü değil’

Bergama’da yıllardır siyanürlü altın işletmeciliği yapan KOZA altın madeninin çalışanıyken birçok hukuksuz olaya tanıklık eden Osman Büte’nin anlattıkları arasında en önemlisi Dikili’de siyanürlü altın madenciliğinin çevre ve halk sağlığına zararlarının anlatılacağı panele yaptıkları saldırının planlı olduğunun itirafı oldu.

‘Kimse Koza’dan güçlü değil’

DOSYA: KORKU ‘KOZA’SINI YIRTTI-İTİRAFLAR

Hazırlayan: Özer AKDEMİR

Fethullah Gülen Cemaatine yakınlığıyla bilinen ve son dönemdeki AKP-Cemaat kavgasının ardından faaliyetlerine çeşitli engeller getirilen KOZA Altın Madeni şirketinin eski çalışanı Osman Büte’nin, şirketin yasa dışı işleriyle ilgili olarak Evrensel’e bulunduğu itiraflarına devam ediyoruz.

Dosyamızın ilk gününde Büte’nin, siyanürle altın işletmeciliği yapan KOZA çalışanı ve yöneticilerinin Dikili Belediyesi tarafından 2006 yılında gerçekleştirilmek istenen ve siyanürlü altının zararlarının konuşulacağı panele yaptıkları saldırının şirket yöneticileri tarafından planlandığına dair iddialarına yer vermiştik. Bu iddialar, davası hâlâ devam eden panel saldırısının seyrini değiştirecek cinstendi.

Ancak, eski KOZA çalışanı Büte’nin ifadesine göre; KOZA yargıdan daha güçlü...

 

Bergama’da yıllardır siyanürlü altın işletmeciliği yapan KOZA altın madeninin çalışanıyken birçok hukuksuz olaya tanıklık eden Osman Büte’nin anlattıkları arasında en önemlisi Dikili’de siyanürlü altın madenciliğinin çevre ve halk sağlığına zararlarının anlatılacağı panele yaptıkları saldırının planlı olduğunun itirafı oldu.

Saldırı sonrası gözaltına alınıp götürüldükleri Emniyet Müdürlüğünde yaşananlar ise altın madeninin arkasındaki gücü deşifre eder nitelikte.

‘KARAKOLUN İÇİNDE POLİSLERLE KAVGA ETTİK’

“Paneli yaptırtmamak için ses bombası, molotof falan atıldı, ama ben görmedim kimin attığını. Bizden de olabilir karşı taraftan da. Bıçakla yaralanmalar oldu. Ben dahil, İlyas arkadaşımız bıçakla yaralandık. Olay benim önümde canlanmadı, kimin vurduğunu görmedim. İlyas’ın içerde “Bıçakla yaralandım” fer-yadı vardı. Açıkçası ben görmedim İlyas’ın bıçakla yaralandığını. Biz, birkaç güvenlik görevlisi ve Hayri Bey ile (Hayri Öğüt, KOZA’nın Genel Müdür Yardımcısı. Geçtiğimiz aylarda işten çıkarıldı) birlikte karakola alındık.

Reklam

Hayri Bey polislere görevlerini yaptırtmamak için bayağı bir direndi. Polisler de tabii görevlerini yapmak için Hayri Bey’i kollarından tutup nezarete getirdiler, önümüze fırlattılar. Biz nezaretteydik, Hayri Bey’i önümüze fırlatınca biz tepki gösterdik. Bu sefer karakolun içerisinde ayaklanmalar, vuruşmalar oldu. Sandalyeler masalar havalarda uçuştu. Karakolun içi bayağı bir karıştı.

‘BİZE KİMSE BİR ŞEY YAPAMAZ’

Hayri Bey orada bize “Çocuklar sakın korkmayın, kimse bize bir şey yapamaz. Burada kimse bizden güçlü değildir” diyerek ortalığı yıktı. Nezarette cep telefonundan şirketin sahibi, KOZA Altın’ın sahibi Akın İpek’i aradı yanımda. “Efendim biz geldik panele, bizi dövdüler, bizi konuşturtmadılar” şeklinde konuştu. “Polisler bize saldırdı, attılar nezarete, bıçakladılar, her taraflarımız kan içinde. Hepimiz nezaretteyiz. Ağır yaralılar var. Hastaneye gidenler var” dedi. Akın Bey, Hayri Bey’e ifade vermememizi söyledi sanırım. Hayri Bey, Akın Bey’e “Lütfen gereğini yapın” diye telkinde bulundu. Hayri Bey sonra dönüp bize “Çocuklar kesinlikle ifade vermiyoruz. Akın Bey gerekeni yapacak. Buradaki hiçbir emniyet müdürü, hiçbir savcı, hiçbir polisi tanımıyoruz. Ben size talimat verdiğimde gelip ifademizi alacaklar. O zamana kadar ifade vermiyoruz” dedi.

KOZACILARI GÖZALTINA ALAN POLİSLER SÜRÜLDÜ

Panel baskınından Akın Bey’in de haberi vardı. Her an Hayri Bey ile telefonla görüşüyordu. İletişimi vardı. Bunu bilmemesi mümkün değil. Sonra oradaki görevlilerin, emniyet müdürünün, personellerin hepsinin tayinleri çıktı. O gün o kavgada bizi ayıran görevlerini yapanlar mağdur duruma düştüler.

KOZA YETKİLİSİ: BAKAN BENİM TANIDIĞIM, SİZİ SÜRDÜRÜRÜM
Konuyla ilgili açılan davada Osman Büte’nin söz ettiği, polislerin tayinin çıkmasına ilişkin de şeyler de yer alıyor. Olay günü hakarete ve tehdide maruz kaldığını belirten polis memuru Bahattin Yılmaz, mahkemedeki ifadesinde yaşadıklarını şöyle anlattı: “Madenci şirketin adamlarından şikayetçiyim. Biz panelin yapılacağı salondayken birden arbede yaşandı. Madenciler içeriye bayrağa sarılı sopalarla girmek istediler, ama belediye çalışanları izin vermeyince olay çıktı. Bunun üzerine sandalyeler, şişeler, molotoflar havada uçuşmaya başladı. Olaydan sonra gözaltına aldığımız Hayrettin Öğüt (KOZA genel müdür yardımcısı) bize sürekli hakaret etti. ‘Sizi sürdürürüm, siz kimsiniz, Bakan benim tanıdığım, seninle uğraşırım, eğer seni süründürmezsem anam avradım olsun’ gibi sözlerle beni ve arkadaşlarımı tehdit etti. Bu kişiden ben şikayetçiyim.”

OSMAN ÖZGÜVEN: POLİSLERİ SÜRDÜLER

Panel saldırısının ardından davanın 27. duruşmasında söz alan Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven de konuyla ilgili şöyle ifadelerde bulunmuştu: “Maden çalışanları grubu yaptıkları taşlı, sopalı ve molotof  kokteylli baskında panel katılımcılarına, izleyicilere, belediye çalışanlarına ve bana saldırınca, sanıklar beni korumak adına müdahalede bulunmuşlar, beni bir kulübeye kaçırmışlardır. Zira bu olmasaydı, Sivas olaylarını andıran önemli olaylar yaşanabilirdi. Maden çalışanları bu olayı önceden planlayarak gerçekleştirmişlerdir. Önceden buradaki parka sopa ve taş sakladıkları emniyetçe ve bizim tarafımızdan belirlenmiştir. Hayri Öğüt ve çalışanları emniyete gelerek burada bulunan emniyet güçlerini, ‘Görürsünüz siz, sizi sürdürürüm’ diyerek tehdit etmişlerdir. Nitekim olaydan sonra Dikili Emniyet Müdürlüğünde görev yapan 3-4 polisin hemen tayini çıkarılmıştır. Bu kişiler biz Belediye olarak siyanürle altın çıkarılmasına karşı olduğumuz için paneli basmışlardır. Buradaki amaçları paneli engelleyip, benzeri panellerin yapılamayacağı mesajı vermektir.”

https://www.evrensel.net/haber/83943/kimse-kozadan-guclu-degil

İklim değişikliği tarımı vuruyor: Gıda fiyatlarında sıçrama uyarısı!

  01 Haziran 2023 07:00 Dr. Oğuz Tutal'ın araştırmasına göre Türkiye için en büyük tehlike kuraklık ve aşırı sıcaklar... Araştırma g...