28 Temmuz 2015 Salı

Balık tutmak için kuşları yok ediyorlar!

Özer AKDEMİR
İzmir
İzmir Körfezi’nin tek dalyanı olan Homa dalyanında balık üretmek için yapılan çalışmaların yörede yaşayan kuş türlerinin yaşam alanlarına zarar verdiği ileri sürüldü.
İzmir’in günümüze kadar gelen tek dalyanı durumundaki Homa Dalyanı, Türkiye’deki uluslararası Ramsar sözleşmesine göre korunan 13 yerden birisi olan Gediz Deltası’nda yer alıyor. Çok sayıda kuş türünün yaşadığı kuş cennetine komşu olan dalyanda yapılan her işlem bu kuşları doğrudan etkiliyor. Yıllarca Homa dalyanında çalışan Sedat Tekeli, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Ege Üniversitesinin dalyanda yaptığı çalışmaların çevre katliamı boyutuna geldiğini söylüyor.
IMG-20150715-WA0006.jpg görüntüleniyor
KORUMA PROJESİ ÇEVRE KATLİAMINA DÖNÜŞTÜ
İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Ege Üniversitesi, dalyanı korumak ve dalyandaki balıkların daha rahat üremelerini sağlayabilmek adına geçtiğimiz aylarda “Homa Dalyanı Rehabilitasyon Projesi’ne” başladılar. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu proje ile dalyandaki yaşam alanları iyice sığlaşan balık türlerine, açılacak kanallarla denizden su taşınacağını, dalyanın da yapılacak dip taraması ile derinleştirileceğini açıkladı. Kocaoğlu bu işlemin hem dalyanı hem balıkları koruyacağını ileri sürdü.
IMG-20150715-WA0004.jpg görüntüleniyor
Homa dalyanında 2000-2015 yılları arasında baba mesleğini yaparak bekçilik, işçilik dahil her işi yaptığını söyleyen Sedat Tekeli, yapılan işlemin bir çevre katliamına dönüştüğünü iddia ediyor. Halen Karşıyaka’da esnaflık ve balıkçılık yapan Tekeli, projenin gerçekleştirilmesi için getirilen yüzer-gezer kepçenin dalyan çevresinde kuş popülasyonlarına ve yuvalarına çok büyük zararlar verdiğini belirtti. Dalyanın çevresine tahtalarla bir duvar örüldüğünü bunun yazılı projede olmadığını ileri süren Tekeli; “Dalyanla deniz arasında tahtalardan setler ördüler. Kapaklarla dalyanı bölümlere ayırdılar. Şu anda oralarda balık da yakalanmaya başladı. O bölgeye kefal, lidaki, levrek, yılan balığı gibi balıklar geliyor. Burada yapılacak balıkçılık da hiçbir şekilde vergilendirilmiyor” dedi.
IMG-20150724-WA0000.jpg görüntüleniyor
KUŞ CENNETİNİ MEZARLIĞA ÇEVİRİYORLAR
Dalyanın uluslararası Ramsar sözleşmesinin koruması altındaki alanda yer aldığını belirten Tekeli, “Çivi dahi çakılmaması gerekiyor aslında ama gözden, şehirden uzak olduğu için bu tür projelerle zarar veriliyor ve hiçbir şekilde gündeme gelmiyor. Burada tam bir çevre katliamı yapılıyor. Rektörlüğe ve su ürünleri bölümüne konuyla ilgili başvuru yapıldı. Bakalım bir şey çıkacak mı?” diye konuştu. Kepçenin dip taraması sonucu çıkardığı çamurları kuş yuvalarının üzerine attığını, bölgede çamurdan tepecikler yapıldığını kaydeden Tekeli, yöredeki balıkçıların bu çevre tahribatına karşı çok tepkili olduğunu söyledi. Dalyanda çekilen fotoğraflarda da bu tahribat ve kuş ölüleri açıkça görülüyor.
IMG-20150715-WA0007.jpg görüntüleniyor
ÇAMURUN BÖLGEYE ZARARI RAPORLANDI
Körfez çamurunun temizlenerek yüzülebilir bir hale getirilmesi için başlatılan çalışmalarda çıkan çamurların götürüleceği alan uzun zamandır tartışma konusu. Doğa Derneğinden Burak Özkırlı ve Okan Üker tarafından 2012 yılında hazırlanan “İzmir Körfezi ve Limanı Rehabilitasyon Projesi kapsamında, Gediz Deltası Sulak Alanı İçerisinde Yapılması Planlanan Tarama Malzemesi Depolanması ve İşlenmesi Sürecinin Ekolojik ve Hukuki Olarak İncelenmesi” başlıklı raporda çamurun bölgede çevreye zarar vermeden depolanmasının mümkün olmadığının altı çizilmişti. Öte yandan Büyükşehir Belediyesi ve Ege Üniversitesinin 2009 yılında da Homa dalyanını koruma gerekçesiyle yaptıkları ortak projenin, dalyanı korumak bir tarafa zarar verdiği ortaya çıkmış, her iki kurum da İl Çevre Müdürlüğü tarafından 83’er bin lira para cezasına çarptırılmıştı. Bu son projeyle ilgili iddialar ve projeden yansıyan görüntüler benzer bir sürecin yaşanabileceği, dalyanın ve koruma altındaki kuşların zarar görebileceği endişelerini doğrular nitelikte.

 Eklenme Tarihi: 28 Temmuz 2015

24 Temmuz 2015 Cuma

'Çevre dostu' belediye kaplumbağaları diri diri toprağa gömdü!

Özer AKDEMİR
Muğla
Muğla Dalaman’da bir dizi yanlış uygulama sonrası yaşanan doğa katliamının son kurbanı su kaplumbağaları oldu. Tarım arazilerini önce kil ocağı yapan, yıllar içinde sulak alan haline gelen araziye atık ve moloz döküm sahası olarak kullanan yetkililerin, 46 su kaplumbağasını da diri diri toprağa gömdükleri ortaya çıktı.
TARIM TOPRAKLARI BARAJ DOLGUSU YAPILDI
Bu doğa katliamının başlangıcı DSİ’nin 1999-2004 yılları arasında Akköprü Barajı’nın kil dolgu malzemesi ihtiyacı için bazı alanları kamulaştırmasına dayanıyor. Dalaman ilçesi Atakent Mahallesi sınırları içerisinde bulunan narenciye tarlalarının yer aldığı 1. sınıf tarım toprağı Anayasa ve ilgili tüm yasalara aykırı bir şekilde kamulaştırılarak kil ocağı yapıldı. Kamulaştırılan alanda kil olmamasına rağmen büyük miktarda malzeme alınarak baraj dolgusunda kullanıldı. Bu işlem bittikten sonra malzemenin alındığı alanda oluşan çukurlar zamanla suların dolması nedeniyle sulak alan haline geldi. Bu arada kamulaştırmaya karşı çeşitli davalar açıldı.
SULAK ALANA ATIKLAR DÖKÜLDÜ
DSİ’nin kamulaştırdıktan sonra ‘kil ocağı’ olarak tapuya kaydettiği 137 parsel arazinin su dolu çukurlar nedeniyle yapay sulak alan olan bölümüne bir süre sonra Dalaman Belediyesi katı atıklarını dökmeye başladı. Alana araç lastikleri, her türlü plastik malzeme, inşaat artıkları, metal parçalar, asbestli ve kanserojen maddeler ayrım gözetilmeksizin döküldü. Bu atıklar zamanla çevre, toprak ve su kirliliği yaratırken, çevrede yaşayan yurttaşların da sağlıklarını tehdit eder boyuta ulaştı. Çevredeki yurttaşların 2014 yılından itibaren Dalaman Belediyesine defalarca verdikleri dilekçelerden elle tutulur bir sonuç çıkmadı. Bununla birlikte Mart 2014’te Muğla Belediyesinin Büyükşehir belediyesi olmasından sonra, bu sefer de hiçbir jeolojik, hidrojeolojik ve jeoteknik inceleme yapılmaksızın arazi Muğla Büyükşehir Belediyesince Dalaman ilçe merkezinin “hafriyat, inşaat ve yıkıntı atığı depolama alanı” olarak belirlendi. Ardından da alana inşaat, yıkıntı ve her türlü katı atık atılmaya devam edildi.
MOLOZ DÖKÜMÜ SÜRÜYOR
Yurttaşların itirazları ve başvurularına Muğla Büyükşehir Belediyesi her defasında bu alanın kil ocağı olduğunu, DSİ’den dolgu için aldığını ve tarlaya dönüştüreceği yanıtını verdi. Oysa arazi her türlü atığın atıldığı bir atık döküm alanı haline getirilmişti. Yurttaşların konuyu Sağlık Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Muğla Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı gibi kurumlara da defalarca dilekçelerle başvurması sonrası katı atık dökümü 27 Mayıs 2015 tarihinde durdurulurken, moloz ve inşaat atıklarını dökümü ise devam ediyor.
YILDA DÖRT ÜRÜN ALINIRDI
Yörede yaşayan yurttaşlardan tıbbi jeoloji, jeolojik unsurlar ve halk sağlığı, asbest, insan kaynaklı çevresel kirlilik gibi konularda çok sayıda kitabı bulunan Jeoloji Yüksek Mühendisi Tıbbi Jeoloji Uzmanı Dr. Eşref Atabey alanla ilgili bilimsel bir rapor hazırlayarak bölgeye atık dökülmesinin yarattığı çevresel sorunları ve bu işlemin hukuksuzluğunu gözler önüne serdi. Atabey raporunda, tamamı sulu tarım arazisi olan ve yılda 4 ürün alınan arazinin 1. sınıf tarım toprağı olduğunu belirttikten sonra, malzeme alınan bölgede kil olmadığının da yapılan araştırmalarla kanıtlandığını dile getiriyor.
Atabeyin raporundan tarım topraklarının adeta feda edildiği barajın yöre halkına bir yarar getirmediğini de öğreniyoruz. Baraj inşaatının bitmesinin üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen sulama için gerekli kanaletler yapılmadığı için çiftçiler hala eski topraktan açılan su kanalları ile tarlalarını sulamak durumundalar.
‘ÇEVRE DOSTU MUĞLA’ İÇİNMİŞ!
Alanı, katı atık deposuna çeviren Muğla Büyükşehir Belediyesi; yurttaşların itirazları ve suç duyurularının ardından harekete geçip alanın bir kısmını doldururken, bu işlem yerel basında belediyenin yaptığı çevreci bir işlemmiş gibi yer aldı. Belediye yetkilileri sanki alana atıkları döken kendileri değilmiş gibi basına bölgeyi rehabilite ettiklerini ve tarıma kazandıracaklarını ifade ettiler. Öte yandan belediye DSİ’den ücretsiz aldığı alanın bir bölümüne katı atık moloz vs depolayarak özel bir şahsa kullanması için devretti. Kamu kaynakları harcanarak tarlaya dönüştürülen alan bir şahsın kullanımına devredilerek kamu bir anlamda zarara uğratıldı.
Muğla Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontral Dairesi Başkanı Aylin Giray, alanda yapılan işlemi yerel gazetelere “çevre dostu Muğla” yaratma çalışması olarak anlattı. Giray atıl durumdaki eski maden ocaklarını tarıma kazandırdıklarını ve su birikintilerinde üreme ihtimali olan haşerelere karşı önlem altıklarını ileri sürdü. Belediyenin sulak alanı doldurma gerekçesi olarak ileri sürdüğü ‘su dolu alanın kapalı olması nedeniyle haşere oluştuğu’ görüşünün de gerçeği yansıtmadığını ifade eden Atabey, “Bu su dolu çukurlar ana kanalla irtibatlı olup, su akışı olmaktadır. Belediyenin belirttiği gibi kapalı olsaydı bir süre sonunda oksijensiz ortamda su kaplumbağaları, balıklar yaşayamaz ölürlerdi” diyor.
SU KAPLUMBAĞALARININ FECİ SONU
BİMER’e yapılan başvuruların ardından alandaki hafriyatın sulak alana itilmesinin ardından su kaplumbağalarının acı sonu Atabey’in raporunda şu şekilde anlatılıyor: “2014 Nisan ayında BİMER’e şikayet edildikten sonra Dokuzlar Cad. üzeri çöp atılan alana girişindeki moloz ve çöpler alelacele kepçe ile gölete itildi ve kısmen gölet dolduruldu. Gölette bulunan su kaplumbağaları (46 adet kaplumbağa) çöp, harfiyat, moloz altında kalarak diri diri gömüldü.”
Yörede yaşayan yurttaşlar bu alanın atık depo alanı olarak kullanılmamasını isterken, yıllarca dökülen atıkların da temizlenmesini talep ediyorlar. Alanın sulak alan olarak kalmasını ve balıkçılık amaçlı kullanılmasının akılcı olacağı yönünde görüş bildiriyorlar. Kalan alanlarının ise mülkiyetinin kamuda kalarak yeşil alan, park vs olarak düzenlenmesini istiyorlar.
Eklenme Tarihi: 24 Temmuz 2015

ÇEPEÇEVRE YAŞAM_Dersim_HESler ve Anadolu Parsı_24 Temmuz 2015


HES'ler ve madencilik çalışmaları Dersim'in eşsiz doğasını tehdit eden en önemli unsurlardan ikisi. Bir yanda HES'lerin yok ettiği endemik bitkiler, balıklar, öte yanda nesli tükendiği sanılan Anadolu Parsı Dersim'in şu anki gerçekliği. HES'lerin mağdur bıraktığı Arduç ailesinin başarıyla sonuçlanan direnişi, eşsiz Dersim manzaraları ve Anadolu Parsının ölü de olsa yeniden keşfi. 

Haberi: 
http://www.evrensel.net/haber/256272/dersimde-bulunan-hayvan-anadolu-parsi-mi

Tanıtım linki:
https://www.youtube.com/watch?v=r48pXfh30gc&feature=youtu.be

Programın tamamı: 

18 Temmuz 2015 Cumartesi

Yaşam savunucularından Nuh’un çocuklarına mektup


Sinop Nükleer Karşıtı Platform, Yeşilırmak Çevre Platformu, Ege Çevre ve Kültür Platformu, Fırtına İnsiyatifi, TÜMKÖYSEN, Kuzey Ormanları Savunması gibi kurum ve örgütler, Cudi Dağı'ndaki yangının ardından ortak bir imza metni yayınladılar.
"Nuh'un çocuklarına mektup" başlığıyla yayınlanan imza metninde şu ifadelere yer verildi:
"Gezi’de, Karadeniz yaylalarında, Karaburun’da, Cerattepe’de, Kazdağları’nda, Munzur’da yüreğimize düşen ateş; Cudi’de büyük bir yangına dönüştü. Günlerdir hepimizin gözleri önünde hektarlarca orman yandı. Yanan sadece ağaçlar değildi. Kaplumbağalar, keçiler, arılar, kuşlar, karıncalar, kelebekler dahil bütün bir ekosistem yok edildi.
Yangının kontrol altına alınmış olmasının artık hiçbir önemi yok.
İnsanlık tarihinin bilinen en büyük ekolojik anlatısı olan Nuh tufanından çıkışın adresi olduğuna inanılan kadim bir coğrafyanın bu şekilde yara alması, uygarlığımız için bir utanç kaynağı sayılmalı. Dünya denilen bu geminin dümenini ele geçiren kapitalist barbarlık, sömürü ve tahakküm düzeni ile emeğimizi ve doğamızı yok etmeye devam ediyor. Yeşilin ve kuş cıvıltılarının yerine kapkara bir dünya ve duman kokusu bırakarak.
Cudi’de taammüden ekolojik bir cinayet işlendi.
Orman ve Su İşleri Bakanı, Orman Genel Müdürü ve Şırnak Valisi olayın başta gelen sorumlularıdır. “Olayda can kaybı yok” diyen yetkililer, günlerdir bütün dünyanın gözü önünde bir ekolojik felaket yaşanırken olayı kasıtlı bir şekilde görmezden gelmiş daha sonra oluşmaya başlayan kamuoyu tepkisi karşısında göstermelik olarak yangın alanına birkaç iş makinesi göndererek sorumluluklarını gizleme çabası içine girmişlerdir. Yangın ancak yöre yurttaşlarının ve bölgedeki duyarlı belediyelerin gönderdiği araçlarla kontrol altında alınmaya başlanmıştır. Yangın söndürme helikopterleri ısrarla devreye sokulmamıştır.
Ekoloji mücadelesinin demokrasi ve barış mücadelesi ile birlikte verilebileceğine inanıyoruz. Doğal varlıkların askeri ve güvenlik politikalarının bir aracı olarak kullanılmasını, bir savaş aracına dönüştürülmesini asla kabul etmiyoruz. Bu yaklaşımın IŞID’ın Ortadoğu’nun ve bütün insanlığın ortak değerlerine uyguladığı vandalizmden hiçbir farkı yoktur.
Yangında can veren hayvanların çığlıkları, birer suç duyurusudur. İlgili tüm kamu görevlileri ile birlikte sorumluların yargı önüne çıkartılmaları için yöre halkı ile birlikte sürecin takipçisi olacağımızdan kuşkunuz olmasın.
Karıncanın kardeşi var.
Bu yangının ilk olmadığını ve dost elini uzatmakta zaman kaybettiğimizi biliyoruz. Ama Bergama köylülerinden bu yana derelerimizde, ovalarımızda, vadilerimizde, dağlarımızda ve kentlerimizdeki talana karşı verdiğimiz ekolojik direnişlerimizden geç de olsa öğrendik: Karıncanın, arının, kuşun kardeşi var.
Bu saatten sonra yok edilen orman ekosisteminin eski haline getirilmesi imkansız. Ancak doğal ortamda yaşanan tahribatın tespit edilmesi ve mümkün olduğu ölçüde rehabilite edilmesi için bu alanda uzman bilim insanlarından oluşan bağımsız bir heyetle çalışmalara başlıyoruz. Yörede seçilecek uygun bir alanda yaşanan bu ekolojik felaketin unutulmaması için ağaçlandırma kampanyası çağrısı yapıyoruz. En kısa sürede Silopi’de buluşacağız ve yok ettikleri her ağacın yerine daha fazlasını elele verip kardeşlik türküleri söyleyerek dikeceğiz.
Evimize düşen bu büyük yangını avuçlarıyla su taşıyarak söndürmeye çalışan analarımıza, yaralı hayvanları kucaklayan Nuh’un çocuklarına selam olsun.
KARDEŞLERİNİZ….
Sinop Nükleer Karşıtı Platform
Yeşilırmak Çevre Platformu
Ege Çevre ve Kültür Platformu
Fırtına İnsiyatifi
Tümköysen
Kuzey Ormanları Savunması
Bakırtepe Çevre Platformu
Tonya Çevre Platformu
Bodrum Yarımadası Çevre Koruma Platformu
Yeşil Artvin Derneği
Dört Ayaklı Şehir
Velotopya İstanbul
Karadeniz İsyandadır
Alakır Nehri Kardeşliği
 SON DÜZENLENME TARİHİ: 18 TEMMUZ 2015

CUDİ’deki yangın herkesi yakar!...


Cudi dağı üç gündür yanıyor. Yangını başlatan devlet üç gündür dağın yanışını izliyor.
Şırnak ile Silopi ilçe merkezleri arasındaki Cudi Dağı’nın eteklerinde Şırnak Çalışkan Hudut Taburu’ndan yapılan top atışları nedeniyle başlayan yangın günlerdir devam ediyor. Devlet yetkilileri ellerinde onlarca helikopter ve yangın söndürme uçağı bulunmasına rağmen yangına müdahale etmiyorlar.
Ülkemizde yıllarca yaşanan ‘kirli savaş’ sürecinde de benzer onlarca yangının “güvenlik önlemi” gerekçesiyle bilerek çıkartıldığını biliyoruz.Bu yangınlarda Doğu Güneydoğu’daki onlarca hektarlık alan yok edildi. Cudi’de üç gündür süren yangın bu vahşetin, doğa katliamının devamıdır.
Adına ne denirse densin, hangi gerekçeyle olursa olsun bir devletin kendi toprakları içerisinde bilinçli-bilinçsiz yangın çıkarması, çıkan yangına seyirci kalması, olanaklarını yangın söndürmek için seferber etmemesi asla kabul edilemez.
Cudi’deki yangını başlatan-seyreden, elini ovuşturan devlet aklı ve onun şu anki uygulayıcısı ‘geçici’ AKP hükümetidir. 

Devlet yangına müdahale etmeyerek BÖLÜCÜLÜK yapmaktadır.
Dağ ekosisteminde yaşayan ve yangında katledilen binlerce canlının KATİLİDİR!
Ülkemizde, doğa katliamları her geçen gün hızlanarak devam ediyor. Sermayeye kaynak aktarımı için doğayı metalaştırma çalışmaları bir yandan, diğer yandan kurulu devlet düzenini korumaya dönük uygulamalarda da doğa katliamlarının nedenlerinden.
Dersim’e, Silopi’ye ve ülkenin Doğu-Güneydoğu kesimine yapılan onlarca barajın “enerjiden çok güvenlik” gerekçesiyle yapıldığını biliyoruz. Demokrasiyi daha da geliştirerek, ülke üzerinde yaşayan tüm halkların eşit, özgür, kardeşçe yaşam koşullarını oluşturacak politikalarının oluşturulmasını, tüm doğa katliamlarına derhal son verilmesini istiyoruz.
Yetkilileri ateşle oynamamaları konusunda bir kez daha uyarıyoruz.
EGEÇEP olarak, Cudi Dağları da, Madran dağları da, Kaz Dağları’da, Cerattepe, de, And Dağları’da, Alpler de bizim dağlarımızdır.
Doğa katliamlarının karşısında “yurdumuz bütün cihandır bizim”…
EGEÇEP (EGE ÇEVRE VE KÜLTÜR PLATFORMU)




13 Temmuz 2015 Pazartesi

RES şirketi ve Bakanlık kimseyi takmıyor

Özer AKDEMİR
İzmir
Mahkemenin üretim lisansını iptal ettiği, uluslararası karbon piyasasının sertifika vermediği, köylülerin isyan ettiği ’daki RES şirketi kimseyi takmıyor. Kendilerine dava açan Karaburunluları 15 milyon liralık tazminat davası açmakla tehdit eden şirket, üretim lisansı iptal edilen 47 RES direği için apar topar yeni Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci başlattı.

ÇED’E GEREK BİLE DUYMADILAR
2005 yılında Çevre Bakanlığı, Karaburun’da 252 km² yani yarımadanın % 61’ini Lodos enerji Üretim şirketine tahsis etti. Şirket ÇED sürecinden de muaf tutularak 166 tribün kuracaktı. EPDK 2011 yılında şirkete üretim lisansı verdi. Şirket de bu lisansla Yaylaköy, Bozköy ve Tepeboz köylerinde 50 türbin kurulumu tamamlandı. Şirket 2005 yılında aldığı “ÇED Gerekli Değildir” kararına dayanarak 2014 yılında üretim lisansında yaptığı tadilat yaptı ve EPDK 47 türbinlik kapasite artışına da izin verdi. Bu hukuksuz durum karşısında yaşam alanları RES şirketlerinin talanıyla karşı karşıya olan Karaburunlu çobanlar, zeytin üreticileri Karaburun’un  tüm muhtarlarını temsilen Karaburun Çevre Kültür Turizm Birliği ve Karaburun Kent Konseyini temsilen birer kişi ortak dava açtı. Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları’nın (ÇEHAV) gönüllü olarak yürüttüğü dava masrafları da Karaburun halkı tarafından ortaklaşa karşılandı. Dava sonucunda  Ankara 8. İdare Mahkemesi önce yürütmeyi durdurdu, ardından  oybirliğiyle verdiği kararla, Karaburun RES projesinin  üretim lisansını iptal etti. Bu süreçte, Cenevre Merkezli uluslararası karbon piyasası sertifikasyon kuruluşu Gold Standard Vakfı,  Karaburun RES’in karbon sertifikası başvurusunu da dondurdu.
Yöre halkının sevinçle karşıladığı bu mahkeme kararı sonrası üretimi durdurmak zorunda kalan şirket noter aracılığıyla davacılara “ihtar mektup”ları göndererek, açılan dava nedeniyle oluştuğunu iddia ettiği 15 milyon TL zararı ve gelecekte oluşacak zararlarını ödetecekleri tehdidinde bulundu. Yine mahkemenin durdurduğu üretimin TEAŞ’ın bir müdürünün sözü sonrası yeniden başlamasına mahkeme kararlarının hükmünün bu kadar olduğu yönünde eleştirilerle tepki gösterildi.

DESTEK ÇAĞRISI
Yargı kararı ile üretim lisansı iptal edilen 47  türbinlik kapasite artışı için Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yeni ÇED süreci başlatması da Yarımada’da var olan tepkiyi arttırdı. Karaburunlular 14 Temmuz günü yapılması planlanan ÇED toplantısının yeri ve saatini Çevre İl Müdürlüğüne telefon ederek adeta zorla öğrendiklerini belirtiyor. Yıllardır köyün yanı başına kurulan RES’lere karşı mücadele eden Yayla Köy’de saat 14.00’de yapılmak istenen halkın katılımı toplantısı öncesi bir duyuru yayınlayan Karaburun Kent Konseyi İzmir milletvekilleri başta olmak üzere, tüm yaşam savunucusu kişi ve kurumları Karaburun’a sahip çıkmaya, doğanın talanına karşı durmaya çağırdı. Kent Konseyi çağrısında, “Yarımada’nın değerli doğal bitki örtüsü, koruma altındaki türler ve yaban hayatı ölümcül bir tehdit altında. Yerleşim alanlarımızı kuşatan, yerleşim alanlarının 150-200 metre yakınında kurulması  planlanan türbinlerin gürültü, titreşim ve gölgeleme etkisiyle sağlıklı ortamda yaşama hakkımız elimizden alınıyor. Karaburun Yarımadası 49 yıllığına RES yatırımlarına kiraya veriliyor” dedi. 
SON DÜZENLENME TARİHİ: 13 TEMMUZ 2015

9 Temmuz 2015 Perşembe

Artvin’de yaylada barikat kentte direniş


Özer AKDEMİR
İzmir
Artvinliler yaşam alanlarını korumak için yine ayakta. Valiliğin Cerattepe’de Mehmet Cengiz’e ait Cengiz Holding tarafından işletilmek istenen altın madeni için yer tespiti konusunda “bu iş bugün bitecek” talimatı verdi. Kafkasör yaylasında yol kesen jandarma, Cerattepe’ye çıkışlara engel olurken, Artvinliler 4-5 farklı yerde kurdukları barikatlarla devlet görevlileri ve şirket elemanlarını yaylaya sokmadı. Artvin kent merkezi de direnişe katılırken jandarmanın Cerattepe'den çekildiği öğrenildi.
HALK VALİLİĞİN ÖNÜNDE TOPLANDI
Geçtiğimiz hafta Cerattepe’de şirketin maden alanını Orman Genel müdürlüğünden teslim alması ile ilgili çalışması halkın barikatına çarpmıştı. Artvin Valiliğinin “bu iş bugün bitecek” talimatı ile harekete geçen jandarma kuvvetleri Kafkasör girişinde yolu keserek Cerattepe’ye halkın gidişine engel olmak istedi. Cerattepe’de Artvinlilerin kurduğu nöbet noktası ile kentteki direnişin irtibatını kesmek isteyen bu hamleye karşı yüzlerce Artvinli Kafkasör’e ve Cerattepe’ye yöneldi. Şirket yetkilileri ve Orman Genel müdürlüğü elemanlarının Cerattepe’ye çıkışına engel olmak için 4-5 farklı yere tekrar barikatlar kurulurken, Artvin kent merkezi de hareketlendi.
ESNAF KEPENK KAPATTI
Yaylaya çıkmaları jandarma tarafından engellenen halk Artvin Valiliği önünde toplanırken, kentteki esnaflar da işyerlerine “Cerattepe’deki müdahaleye tepki” içerikli dövizler asıp kepenk kapatarak eyleme destek verdi.
SAVUNMA HAKKIMIZI KULLANIYORUZ
Cerattepe’deki barikat noktasında görüştüğümüz Yeşil Artvin Çevre Derneği Başkanı Neşe Karahan, Artvin halkının yaşam hakkını savunmakta kararlı olduğunu belirterek, “Artvinliler burada, birkaç kod aşağıda ve kent merkezinde altın madenine karşı direnmeye devam ediyor. Esnaflar kepenk kapatıyor. Bizler de Cerattepe’ye giden yolları kesmiş durumdayız. Cerattepe’de bir oldubittiye izin vermeyeceğimizi kaç gündür vali beye anlatmaya çalışıyoruz. Orman bölge müdürlüğünün elamanları ile şirket elemanlarının maden sahasına giren ormanlık alanın tespiti çalışmasını yine yaptırmayacağız. Mahkemenin iptal ettiği ÇED yerine yeni ÇED oyunlarına izin vermeyeceğimizi ilettik. Yeni ÇED’i asla kabul etmiyoruz. Genelgeyle mahkeme kararını delmeye çalışıyorlar. Buna asla müsaade etmeyeceğiz. Vali bey bizi anlamamakta kararlı. Biz de kararlıyız” dedi.
ARTVİN’DEN TÜM ÜLKEYE DESTEK ÇAĞRISI
Buradaki sorunun ve direnişin sadece Artvin’in olmadığını biliyoruz. Şu anda İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerde ve birçok yerde Artvin’deki direnişe destek için çabalayanlar var. Herkesi de yaşam alanlarını koruma mücadelesine destek vermeye, doğa mirasına sahip çıkmaya çağırıyoruz” dedi.
TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK ÇEVRE DAVASINI AÇIYORUZ
Artvin Adliyesinde madene karşı açılacak dava hazırlıklarını yaparken görüştüğümüz Av. Bedrettin Kalın da valinin tutumunu eleştirerek, “Jandarmaya kesin talimat verildiği söyleniyor. Zaten tam teçhizatlı çıkmış jandarma Kafkasör’e. Vali Artvinlilerin korkacağını sanıyor. Yanıldığını görecek bugün de” dedi. Madene verilen izinlerle ilgili 756 imzalı katılım dilekçesi ile dava açacaklarını aktaran Kalın, “Bergama köylülerinin ilk açtığı dava 652 yurttaş adına açılmıştı. Biz, Bergama’nın rekorunu kırarak Türkiye’nin en büyük katılımlı çevre davasını açıyoruz” diye konuştu.
KENT KAFKASÖR’E AKIYOR
Yeşil Artvin Çevre Derneği yönetim Kurulu üyesi Göksel Öztürk, jandarmanın Kafkasör nizamiyede barikat kurarak Cerattepe’ye gidişleri engellemeye çalıştığını ve müdahale hazırlığı yaptığını aktararak, “Bizler de buna karşı Kafkasör’e çıkan yolda 4-5 farklı yerde barikat kurduk. Halk Kafkasör’e akıyor, bir yandan da kent merkezinde eylem yapılacak. Direnmeye kararlıyız” dedi.
VALİ ‘CENGİZ’İN VALİSİ GİBİ’
Artvin’e 16 kilometre, dünyaca ünlü Kafkasör yaylalarına ise sadece 8 kilometre uzaklıkta işletilmek istenen altın madenine karşı 20 yıldır bir direniş var. 20 yıldır madenci şirketlerin Cerattepe de işletmek istediği altın madenine karşı direnen ve madene izin vermeyen Artvinliler, son olarak AKP’ye yakınlığı ile bilinen Cengiz Holding tarafından alınan maden sahasında yeniden altın çıkarma girişimine karşı da yaklaşık 2 aydır ayakta. Mahkeme tarafından iptal edilen ÇED raporu yerine yeni bir ÇED Raporu kandırmacası ile altın madenciliği için yeniden girişim başlatılması üzerine Haziran ayı başından itibaren Artvinliler Cerattepe’de nöbete başlamışlardı. Maden araçlarının alana girmesine barikat kurarak izin vermeyen halkın kararlılığına karşın Artvin Valisi’nin şirketin alanda çalışması için inadı da devam etti.
Artvinliler, Cengiz Holdingin Artvin Valiliğine tanıtım günleri adı altında yaptığı 104 bin lira bağışın gereği tarafsızlığını yitirdiği ve şirket valisi gibi davrandığını belirtti.

Eklenme Tarihi: 09 Temmuz 2015 

İklim değişikliği tarımı vuruyor: Gıda fiyatlarında sıçrama uyarısı!

  01 Haziran 2023 07:00 Dr. Oğuz Tutal'ın araştırmasına göre Türkiye için en büyük tehlike kuraklık ve aşırı sıcaklar... Araştırma g...