30 Eylül 2019 Pazartesi

CHP'nin Gümüşhane altın madenleri raporu: Siyanürden ölüm dosyası kapatılmış!


30 Eylül 2019 11:09
CHP'nin Gümüşhane altın madenleri raporu: Siyanürden ölüm dosyası kapatılmış!
Gümüşhane'de 192 köylünün zehirlenmesi ve su kaynaklarına siyanür karıştığı iddiaları ile ilgili inceleme yapan CHP heyeti, konuya dair raporunu paylaştı.
CHP'nin Gümüşhane altın madenleri raporu: Siyanürden ölüm dosyası kapatılmış!
Fotoğraf: Cömert Uygar Erdem
 
Özer AKDEMİR
Geçtiğimiz temmuz ayında 192 köylünün zehirlenmesi ve su kaynaklarına siyanür karıştığı iddiaları ile ilgili Gümüşhane'deki altın madenlerinde inceleme yapan CHP heyeti, konuya dair hazırladığı raporu açıkladı. Raporda, yöredeki altın, kurşun, çinko madenlerinin sağlığa, su kaynaklarına ve tarıma etkileri yöre köylülerinin anlatımları ile ortaya serilirken madende çalışan bir işçinin siyanürle zehirlenmesine dair adli tıp raporlarına rağmen yargıdan takipsizlik kararı çıktığına dikkat çekildi.
MADEN İŞÇİLERİ EYLEMDE
CHP'nin Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca'nın da içinde bulunduğu 5 CHP milletvekilinden oluşan heyet, 15 Ağustos 2019 tarihinde Gümüşhane'de madenlerin olduğu yörede incelemelerde bulundu.
Yıldız Bakır-Altın Madencilik’in 2018’de ekonomik kriz nedeniyle faaliyetlerini bir süre durduran, tekrar üretime başladığında ise çalışan 150 işçinin 3 aylık maaşlarını yatırmayan şirkete karşı işçiler bir süredir çeşitli eylemler yapıyor. İşçiler, şirketin kendilerini tazminatsız olarak işten çıkarmak istediğini dile getiriyor.
SUYA SİYANÜR KARIŞMIŞ!
Yıldız Bakır Madencilik şirketi tarafından işletilen kurşun-çinko-altın madeni zenginleştirme tesisine ait atık barajında meydana gelen boru patlaması sonrası atık suyun Midi Deresi'ne karışması ile ilgili CHP heyeti tarafından yapılan incelemelerde, Gümüşhane'ye 45 km uzaklıktaki Karamustafa Köyü yakınlarında yer alan madenin atık suyunun dereye karışması sonrası valilik tarafından yapılan ilk analizde, suda siyanür oranının limitlerin üzerinde olduğuna dikkat çekiliyor. Valilik daha sonra ise resmi sitesinde sudaki siyanür oranının içme suyunda izin verilen limitler içinde olduğu açıklandı.
SU ANALİZİNİ DİĞER ALTIN MADENİNE YAPTIRMIŞLAR!
Rapora göre işin en ilginç yanı ise 17 Temmuz 2019’da Midi Yıldız Bakır-Altın Maden Tesislerinde yaşanılan boru patlaması olayı sonrasında, Gümüşhane Valiliğinin olay yerinden aldığı numuneleri Mastra Altın Maden Tesislerindeki laboratuvarda analiz ettirmesi. Yani Valilik, bir altın madenindeki siyanür kazası ile ilgili su analizini başka bir altın madenine yaptırmış. Konuya dair CHP heyetine bilgi veren Mastar Altın Madeni yetkilisi, labarotuvarlarında sadece siyanür oranı yönünden ölçüm yapabildiklerini iletirken sudaki başkaca ağır metal ya da kimyasallara dair bir ölçüm yapılmamış.
CHP Heyeti, Gümüşhane'de su kaynaklarına siyanür karıştığı iddiaları üzerine bölgede inceleme yaptı | Fotoğraf: Cömert Uygar Erdem
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü gibi kuruluşların denetim görevlerini aksattığı yönünde vatandaşların yoğun şikayetleri bulunduğunu belirten CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, "İl Çevre Durumu Raporunda, madenciliğin tarım üzerinde yarattığı etki hakkında bir veri bulunmadığından söz edilmiştir. Köylerdeki içme ve kullanma sularındaki kirliliği ölçmek için alınan su numunelerin incelemesinin, Valilik eliyle bu maden firmalarına yaptırıldığı, maden firmaları yetkilileri tarafından ifade ediliyor. Oysa ki denetim mekanizması kamu eliyle yürütülmek zorundadır. Gümüşhane’de denetim mekanizmalarının etkin işletilmemesi şüphelerimizi arttırmaktadır" dedi.
192 KÖYLÜ NEDEN ZEHİRLENDİ?
Öte yandan şu an TMSF'nin işlettiği Koza Madenciliğe ait Mastra madeninin yakınındaki Dibekli Köyü’nde içme suyundan kaynaklı zehirlenme olayları da CHP heyetinin raporunda önemli bir yer tutuyor. 192 vatandaşın zehirlenme şikayetiyle hastanelere başvurduğu olayla ilgili Gümüşhane İl Sağlık Müdürlüğü içme suyunda yüksek oranda bakteri açıklaması yapmış olmasına rağmen olaydaki soru işaretleri olduğuna da dikkat çekiliyor.
Gümüşhane şehir merkezinin 9 km kuzeybatısında yer alan maden cevherinin çıkarıldığı ve siyanürle ayrıştırıldığı Demirkaynak Köyü, zehirlenmelerin olduğu Dibekli Köyü'ne 2 buçuk kilometre uzaklıkta. CHP heyetinin raporunda 1400 metre yükseklikte bulunan maden işletmesinin ve siyanür havuzunun hemen altından geçen derenin Dibekli Köyü içinden geçtiği bilgisi verilmiş. Raporda ayrıca 2014 tarihli gazete haberlerinde köylülerin maden nedeniyle yaşadıkları sağlık ve tarımsal sorunlara dair bilgiler de yer alıyor.
KÖYLÜLER KAN AĞLIYOR
CHP heyetinin Topçular Mahallesindeki yurttaşlarla yaptıkları görüşmelerde köylüler, Mastra ve Yıldız isimli firmalara ait iki maden tesisinin de etkisi altında olduklarını ve kendilerinin, hayvanlarının ve tarım alanlarının bahsedilen maden faaliyetleri nedeniyle zarar gördüğünü belirtmişler. Köylüler tarımsal verimliliğin önceki yıllara göre düştüğünü, bir kısım tarımsal ürünlerin artık yetişmemeye başladığını ifade etmişler. Temmuz ayı başında 192 kişinin içme suları nedeniyle zehirlenerek hastanede tedavi gördüğünü, zehirlenme olaylarının halen devam ettiğini belirtirken, yetkililerin kendilerine yeterli bilgiyi vermemesinden yakındılar. Köylüler zehirlenmelere dair kesin tanı yerine “kanalizasyondan olabilir” şeklinde muğlak bir ifade ile olayın geçiştirilmek istendiğinden, olayın sorumlularıyla ilgili hukuki işlemler yürütülmediğinden yakınmışlar.
SİYANÜRLE ÖLEN İŞÇİNİN DOSYASINA TAKİPSİZLİK!
Fotoğraf: Cömert Uygar Erdem
Raporun en dikkat çekici kısımlarında biri ise madende çalışırken siyanürle zehirlenip ölen bir işçiye dair aktarılanlar oldu. 31 yaşındaki oğlu Rıdvan Doruk'un 2018 Eylül ayında siyanürle zehirlenerek öldüğünü anlatan Abdurrahman Doruk adli tıp raporunda “kişinin ölümünü siyanür intoksiyasyonu sonucu meydana gelmiş olduğu” kanaati olmasına rağmen yapılan soruşturmada takipsizlik kararı verildiğini ifade etti.
KÖYLÜ BORÇ BATAĞINDA
Raporda, şirketlerin vaatlerinin yurttaşları borç batağına süreklediği belirtilirken; "Karamustafa köyü halkı, bu ekonomik ilişkilerden memnun mu, “ihya” olmuş mu? Şirket bahsedilen yöntemlerle girdiği bütün ekonomik ilişkilerde, köylüleri ekonomik buhrana sokmuştur. Çünkü, köylülere paraları düzenli bir şekilde ödenmemiştir. Uzun süredir, alacaklarını tahsil edemeyen köylüler mağduriyetlerini dile getirmişlerdir" ifadelerine yer verildi.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Rapordaki çözüm önerileri ise şunlar:
* Gümüşhane’de sağlık etki değerlendirmesi yapılması zaruridir. Kentin tüm potansiyelleri, kamu sağlığı ve başka kriterler üzerinden Gümüşhanelilerin, kendilerine karşı pompalanan maden yatırımlarına ihtiyaçlarının olup olmadığını görebilmek için bir fırsat yaratacaktır.
* Gümüşhane’nin tarımsal potansiyeli güçlendirilmelidir
* Vatandaşlar, kamunun aktif denetleme işlevini güçlendirmelidir


Gümüşhane'de şebeke suyunda koli basili ve bakteri üremesi tespit edildi

Gümüşhane'de şebeke suyunda koli basili ve bakteri üremesi tespit edildi

Gümüşhane'de ücretleri ödenmeyen maden işçileri eylem yaptı



29 Eylül 2019 Pazar

Hem yaşamı savunacağız hem haberini yapacağız... (Pazar yazısı)


29 Eylül 2019
 Hem yaşamı savunacağız hem haberini yapacağız...

Habercinin habere konu olması çok da hayra alamet değildir ülkemizde. Hele ki iktidara muhalif bir bakış açınız var ise. Bir yerde yaptığınız konuşma, belki kazandığınız bir ödül ya da yazdığınız bir kitap bu durumun istisnası olabilir ancak. Onun dışında, ülkemiz gibi basın ve ifade özgürlüğünün yerlerde süründüğü, gazetecilerin adliye koridorları, duruşma salonları ya da cezaevleri arasında gidip geldikleri bir yerde gazetecinin haber olması çoğunlukla bu sayılan mekanlara yaptığı zorunlu yolculukların bir sonucudur. Haliyle gerçekleri, emeğin, doğanın, ezilenin dilinden 25 yıldır halka anlatma kaygısını güden Evrensel muhabirleri olarak bizler de bu cendereden üzerimize düşeni fazlasıyla alıyoruz.
Resim
Bu nedenle haftanın ilk günü telefonla İzmir Güvenlik Şube Müdürlüğüne ifadeye çağrıldığımda hiç şaşırmadım açıkçası. Bekliyordum böyle bir şeyi. Bizim cenahta bütün gazeteciler böylesi telefonlara alışıktır zaten. Aslında telefonla bile çağırmaları bir aşama sayılır ki Güvenlik Şubede ifademi alan polis memuru üstü kapalı tehdit havasıyla bunu da söylemeden geçmedi; “Sabaha karşı evinizden de alabilirdik, buna yetkimiz var...”
Sabaha karşı evinden alınmayıp telefonla ifadeye çağrılan “şanslı” bir gazeteci olarak elime tutuşturulan suçlama evrakına ilk göz attığımda şaşırmaktan öte gülme hissi geldi içimden. Evet gülme!
Güya İstanbul’dan birisi, benim yaklaşık 1.5 yıl önce attığım bir tweette “halkı, kin ve düşmanlığa tahrik” ettiğimi düşünmüş ve ihbar etmiş! Burada gülecek bir durum yok elbette ama bekleyin!
24 Haziran 2018 tarihinde, tam da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin olduğu gün attığım tweette yer alan video görüntüleri ile ben aslında bir hukuksuzluğa isyan etmişim. AKP Şanlı Urfa Milletvekili Halil İbrahim Özsoy’un adamlarının, bellerinde silahlarla köylere gidip, toplu oy kullandıklarını gösteren görüntülerdeki açık hukuksuzluğa ve pervasızlığa “O sandıklar iptal edilecek, bu Vandallığı yapanlar ve göz yumanlar hak ettikleri cezayı görecekler” yazarak tepki göstermişim. Böyle yazmakla da kalmamış, bu hukuksuzluğa karşı Emniyet Genel Müdürlüğünü (EGM), CHP Genel Merkezini ve Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce’yi de etiketleyerek “Gereğini yapın” demişim. Yani EGM’yi etiketlediğim bir tweette suç unsuru bulmuşlar! Şimdi siz de gülebilirsiniz!..

Özer Akdemir'in attığı tweet
Görsel, Özer Akdemir'in attığı twitin ekran alıntısı
İki milyon mühürsüz oyun geçerli sayılması gibi bir kararla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk turda kazanmasının önünün açıldığı bir seçimde bu ve benzeri yüzlerce hukuksuz olayla ilgili CHP ve Muharrem İnce gerekli girişimleri yapmış mıdır bilemem ama EGM aradan bir buçuk yıl geçtikten sonra, savcının talimatı ile “Sen nasıl böyle bir tweet atarsın” diye beni ifadeye çağırarak gereğini yapmış oldu! Öyle ya, hukuk mu kaldı memlekette ki hukuksuzluğa tepki gösteriyorum! Hukukun olmadığı bir yerde hukuk aramak da neyin nesi oluyor? Hele ki EGM’yi göreve davet etmek ne haddimize!..
Elli yıllık ömrünün büyük bir bölümünü halkların kardeşliğini savunarak geçiren birisini “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” ile suçlamak ne kadar abesse, bunu, açık bir suç ihbarı niteliğindeki tweetten yola çıkarak kurgulamak Aziz Nesin’lik bir öykünün konusu olabilir ancak!
Emniyette, kendisini mahkeme heyeti yerine koyarak tweetimin suç unsuru taşıdığını ileri süren polis memuru “İyi de suç kastı olan birisi neden emniyeti etiketlesin ki?” sorusuna fazla düşünmeden; “Kendinizi ihbar etmişsiniz” diye yanıt verdi!.. Komik ama gerçekten!..
Silahla sandık basıp toplu oy kullananların görüntülerini paylaşarak gereğinin yapılması için emniyeti etiketleyen bir gazeteciye “Kendinizi ihbar etmişsiniz” diye açılan soruşturma ülkedeki hukuk yoksunluğu ile açıklanabilir belki ama ben başkaca şeyler de olduğu kanısındayım.
Şöyle ki; gazetecilik yaşamımın büyük bölümü ekoloji-çevre haberleri, yaşam alanlarını koruma mücadelesi verenlerin seslerini duyurma çabası ile geçti. Ekoloji mücadelesi benim için haberini yaptığım bir alandan öte karınca kararınca emek verdiğim bir alan oldu aynı zamanda. Gazetecinin yaşamı savunurken tarafsız olamayacağını, kalamayacağını düşündüm ve bunun gereği olarak mücadelenin içerisinde yer almaya çalıştım hep.
Kaz Dağları’ndaki altın madeni karşıtı mücadelenin ülke gündemine oturduğu, Aydınlıların JES’lere karşı direnişlerinin her geçen gün büyüdüğü, Hasankeyf’i, Murat Dağı’nı korumak için insanların yoğun çaba gösterdiği bir süreçte açılan bu soruşturmayı, ekoloji haberlerini yapan, hareketin örgütlenme süreci içerisinde de yer alan bir gazeteci üzerinden kendilerine verilen gözdağı olarak yorumladı ekoloji örgütleri. Ekoloji Birliği, EGEÇEP, AYÇEP; Samsun Çevre Platformu gibi ekoloji örgütleri bu yönde açıklamalar yaptılar.
Ekim ayının sonunda ülke tarihinde ilk kez emek, demokrasi ve ekoloji örgütlerinin “ekoloji odaklı” bir miting yapma çabasının içinde olduğu, Salihli Hacıbektaşlı Mahallesi’ndeki halka yönelik polis-jandarma saldırısına ilişkin haberde kullandığım “saldırı” sözcüğü nedeniyle gazeteden savunma istendiği bir zamanda bu soruşturmanın gelmesi bence de son derece manidar...
Bu tür soruşturmalar ne ekoloji mücadelesini ne de bunların haberlerini yapmaya çalışan ve hareketin içinde mücadele eden beni elbette yaşamı savunma çabasından geri koyacaktır. Yazmaya, mücadeleye katkı koymaya, direnişi büyütmeye devam!..
Bilinsin ki; ne yaşamı savunmaktan ne de gerçekleri yazmaktan geri kalacağız...

https://www.evrensel.net/yazi/84832/hem-yasami-savunacagiz-hem-haberini-yapacagiz

25 Eylül 2019 Çarşamba

Özer Akdemir: 1,5 yıl önceki bir paylaşımdan suç uydurma çabası söz konusu


25 Eylül 2019 11:56

Evrensel İzmir Temsilcisi Özer Akdemir sosyal medya paylaşımı nedeniyle başlatılan soruşturma kapsamında ifade verdi. Akdemir’e destek açıklamaları da geldi.
 Özer Akdemir: 1,5 yıl önceki bir paylaşımdan suç uydurma çabası söz konusu
Fotoğraf: Evrensel
Evrensel İzmir Temsilcisi Özer Akdemir sosyal medya paylaşımları ile ilgili İzmir Güvenlik Şube Müdürlüğünde ifade verdi. Akdemir’e “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçlaması yöneltildiğini belirten Avukat Hasan Hüseyin Evin “Akdemir’in şüpheli olarak ifadesinin alınması hukuka aykırıdır” dedi. Soruşturmaya ilişkin “Ekoloji hareketine mesaj veriliyor” diyen çevre örgütleri de tepki gösterdi.
SUÇ UYDURMA ÇABASI
Geçtiğimiz günlerde İzmir Emniyeti Güvenlik Şube Müdürlüğünden aranarak bir sosyal medya paylaşımına dair hakkında ihbar olduğu gerekçesiyle ifadeye çağrılan Akdemir, avukatları ile birlikte ifade verdi. Söz konusu paylaşımının Urfa’nın Suruç ilçesinde 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında AKP Milletvekili Halil İbrahim Yıldız’ın silahlı kişilerle birlikte okulları gezerek oy topladığını gösteren görüntülere dair attığı bir tweet olduğunu belirten Akdemir, “Anlaşılan o ki 1,5 yıl önceki bir tweetten suç uydurma çabası söz konusu” dedi.
‘AKDEMİR’İN ŞÜPHELİ YAPILMASI HUKUKA AYKIRIDIR’
İfadesinde seçim günü Suruç ilçesinde yaşanan görüntülerin açıkça bir hukuksuzluğu ortaya koyduğunu belirten Akdemir, “Bir gazeteci olarak hukuka aykırı olan ve suç oluşturan görüntülerle ilgili paylaşımı gereğinin yapılması için ilgililere Emniyet Genel Müdürlüğü, CHP Genel Merkezi ve Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce’yi etiketleyerek attım. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ediyor olsam EGM’yi neden etiketleyeyim?” diye sordu. Akdemir’in Avukatı Hasan Hüseyin Evin ise “Bu olayda Akdemir’in şüpheli olarak ifadesinin alınması hukuka aykırıdır. Ancak ihbar eden veya müşteki sıfatı olabilir. Paylaşım suç ihbarı ve ifade özgürlüğünün kullanımı niteliğindedir” dedi.
EKOLOJİ BİRLİĞİ: EKOLOJİ HAREKETİNE GÖZDAĞI
Akdemir’e açılan soruşturmaya çeşitli ekoloji örgütleri de tepki gösterdi. Ekoloji Birliği yaptığı yazılı açıklamada Akdemir’e açılan soruşturmayı kınadı. Yıllardır çevre gazeteciliği yaparak, ülkenin dört bir yanında havasına, suyuna, toprağına, dağına, kültürüne sahip çıkmaya çalışan yurttaşların sesini duyuran Akdemir’in, aynı zamanda ekoloji mücadelesinin örgütlenmesi için emek verdiğini belirten Ekoloji Birliği, “Ekoloji mücadelesinin Kaz Dağı’ndaki doğa katliamının görüntüleri ile kamuoyunun gündemine oturduğu, Aydın’da, Murat Dağı’nda, Hasankeyf’te yapılmak istenen talana karşı sesini yükselttiği bir dönemde Akdemir’e yönelik başlatılan bu soruşturmayı manidar buluyoruz. Ekoloji Birliği olarak Yürütme Kurulu Üyemiz Akdemir’e açılan soruşturmayı 26 Ekim’de Ankara’da emek ve demokrasi güçleri ile birlikte ülkenin dört bir yanından gelecek olan çevre direnişleri ile birlikte yapacağımız Büyük Ekoloji Mitingi’nden duyulan rahatsızlığa yönelik bir mesaj olarak da görüyor, dolayısıyla ekoloji hareketine bir gözdağı olarak değerlendiriyoruz” ifadeleri kullanıldı.
EGEÇEP de yaptığı açıklama “Yürütme Kurulu Üyemiz Akdemir’e yönelik başlatılan soruşturmanın Türkiye ekoloji hareketine, düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik bir mesaj olarak değerlendiriyor ve kınıyoruz” dedi.

Aydın Çevre ve Kültür Platformu Başkanı Mehmet Vergili ise “Binlerce çevre mağdurunun ve mazlumun yanında olan arkadaşımız Özer Akdemir’in binlerce yurttaş olarak biz de yanındayız” ifadelerini kullandı. (İzmir/EVRENSEL)

İzmir Temsilcimiz Özer Akdemir ifadeye çağrıldı



23 Eylül 2019 Pazartesi

İzmir Temsilcimiz Özer Akdemir ifadeye çağrıldı


23 Eylül 2019 10:55

Evrensel'in İzmir Temsilcisi Özer Akdemir sosyal medya paylaşımları nedeniyle emniyete çağrıldı. Akdemir, açılan soruşturmayı gazeteciliğe yönelik baskıların bir parçası olarak değerlendirdi.
İzmir Temsilcimiz Özer Akdemir ifadeye çağrıldı
Fotoğraf: Eda Aktaş

Evrensel'in İzmir Temsilcisi Özer Akdemir sosyal medya paylaşımları nedeniyle emniyete çağrıldı. Kaz Dağları’dan JES’e karşı mücadele eden köylülere kadar pek çok çevre haberine imza atan Akdemir, açılan soruşturmayı gazeteciliğe yönelik baskıların bir parçası olarak değerlendirdi.
Emniyet Müdürlüğünden aranan ve kendisine yalnızca sosyal medya paylaşımlarına yönelik bir şikayet olduğu bilgisi verilen Akdemir, yarın Emniyet’e giderek ifade verecek.
Evrensel'e konuşan Akdemir, “Genelde çevre haberciliği yaptığım için bu haberlerime dönük olabileceğimi düşünüyorum. Kaz Dağları’nın korunması mücadelesinden, Aydın ve çevresindeki JES’e karşı yapılan direnişleri gibi ülkenin dört bir yanından ekoloji mücadelelerini haberleştirirken maalesef gerek şirketlerin gerekse devlet güçlerinin baskılarına sıkça maruz kalabiliyoruz. En son Salihli Hacıbektaşlı Mahallesi halkının JES karşıtı direnişini yönelik polis jandarma saldırısı ile ilgili haberime yönelik böylesi bir soruşturma süreci gelişmişti” dedi.
Akdemir, “Ne gerekçe ile olursa olsun ifadeye çağrılmayı düşünce özgürlüğüne ve gazeteciliğe yönelik baskıların bir parçası olarak yorumluyorum” diye konuştu. (MEDYA SERVİSİ)
Gece ve zeytin nöbeti


22 Eylül 2019 Pazar

Gece ve zeytin nöbeti (Pazar yazısı)

Resim
22 Eylül 2019 00:16

 Gece ve zeytin nöbeti

Hava iki gündür ayaza kesmişti. “Üşümüşsün yavru” deyip minik ellerini avuçlarının içine aldı kızının. Daha 7 yaşındaydı. Kızarmış yanaklarının üzerinde kendisine çipil çipil bakan gözlerindeki gülüşe daldı bir süre. Gülüverdi o da. Oysa içi ne kadar da sıkkındı iki gündür. ‘Hıh’ dese canı burnundan çıkacaktı sanki. Yüreği bahar yağmurlarını, eriyen karları yüklenmiş bir nehir gibi taştı taşacaktı ama göz pınarları suyu çekilmiş dere yatağı kadar kurumuş kalmıştı. Kızının gülen gözleri bir anlık da olsa dertlerini unutturdu. Minicik ellerini ovaladı, öptü, hohladı…
Az ötede, üç tarafı taşlarla çevrili derme çatma bir ocakta bazen cızlayarak, bazen kütürdeyerek yanan meşe kütüğünün çıtırtılarını dinledi. Bir yandan da avuçlarından kurtarmak için kendini uzağa çekiştirip duran kızının ellerini bırakmadan hâlâ ovalıyordu.
Dağın zirvesinden gelen soğuk yel, ocakta alevlenen kıvılcımları dans ettiriyor, alevlerin dilleri gecenin karanlığına doğru savrulmak ister gibi uzuyordu. Cırcır böcekleri, köpek ulumaları, gece kuşlarının boğuk ötüşleri ocakta yanan odunun sesine ve baş başa verip konuşan köylülerin mırıltılarına karışıyordu.
Gece gökyüzü silme yıldız doluydu. Yine de kasvetli bir hava vardı. Yıldızların ışığı karanlığı delip geçmeye yetmiyordu. Birkaç adım ötelerinde dibine beton dökülmüş demirden direklere gerilmiş dikenli tellerle çevriliydi nöbet bekledikleri zeytinlik. Yıldızların ölgün ışığında parlayan teller sanki üzerine üzerine geliyor, yüreği daha da bir darlanıyordu.
Belli belirsiz bir buğu tütüyordu zeytinliğin içinden. Nemini almış, çiğ düşmüş toprak kokusuna, kurumuş zahter ve çimen kokusu karışıyordu. Nöbet yerine çok uzak olmayan bir evin bahçesindeki yaseminin baygın kokusu da ara ara yelin esişine göre nöbet yerine kadar ulaşıyordu. Yaseminlerin, melisaların en çılgın koktukları günlerden, gecelerden biriydi.
Köylüleri de kendisi gibi ocağın etrafına büzüşerek oturmuşlardı. Kimi kalınca bir ağaç kütüğüne tünemiş, kimi plastik tabure, kimi içi apak pamuk dolu, dört bir yanı yamalı kalınca minderler almıştı altlarına. On beş yirmi kadar vardılar. Ateşin etrafında ihtiyarlar, kadınlar, genç erkekler olarak kümelenmişler, fısır fısır konuşuyorlardı kendi aralarında.

Ateşin aydınlattığı yerin dışı karanlıktı. Yapış yapış nemli, zifir gibi bir karanlık... Ateşe bakmaktan gözleri körleşmiş köylüler, birkaç adım ötelerinde çakan kıvılcımların dışında bir şeyler göremiyordu. Bir zeytin dalına astıkları bayrak ateşin alevleri yansıdıkça daha da bir kızıllaşıyor, serin rüzgarda usul usul dalgalanıyordu.
Bir kucak kuru odunu getirip ateşin üzerine atan eşine hüzünle baktı. Adam iki gün içinde iyice çökmüş gibi geldi bir kez daha. Yaşı kırkı yeni geçmişti oysa. Ela gözleri tıpkı şimdi kızının baktığı gibi bakınca öyle bir neşeyle parlardı ki... Böyle zamanlarda ince uzun yüzü çocukça bir eda ile uzardı. Bakmaya doyamazdı. Şimdi ise avurtları içine çökmüştü. Gözlerinin altında mor halkalar, kenarlarında kırışıklıklar peydahlanmıştı. Saçı sakalı birbirine karışmıştı. Kolay değildi, gece gündüz arazide, zeytinliğin dibinde akşama kadar jandarmayla, şirketin adamlarıyla dalaşıp, gece de sabaha kadar nöbet tutmak...
Mehmet, odunlardan ocağın dışına düşenleri de toplayıp alevlere fazla yanaşmamaya çalışarak közlerin üzerine attıktan sonra az ötedeki zeytinin dibinde oturan arkadaşlarının yanına gitti, bir taburenin üstüne çöktü. Gençlerden biri eline bir bardak çay tutuşturdu hemen. Közde demlenmiş çayın tadı bir başka oluyordu ama bu akşam canı onu da çekmiyordu.
“Yarın olsun hele bir, şu raporu o adilere yedirmezsem!..” diye öfkeyle söylendi. Hırstan elindeki bardağı sıkmıştı. Eli yandı azıcık.
Resim
“Dur hemen yine dellenme deli oğlan” dedi ihtiyar bir köylü. “Eline ne geçer kavga dövüşten. Zaten bahane arıyor jandarma hepimizi alıp götürmek için. Gözleri de hep senin üzerinde zaten”
“İyi de emmi, bu hangi kanunda, hangi kitapta yazar! Böyle bir adilik, vicdansızlık var mı? Ben iki ay önce bunların bir fırıldaklar çevirdiklerini anlamıştım. Ağaçların dibine bir şeyler döktüklerini gördüğümde üzerlerine yürüdüm, bağırıp çağırdım, fayda etmedi. Pişkin pişkin sırıtarak gittiler ellerinde bidonlarla. Ertesi gün kaymakamlığa, valiliğe, ilçe tarıma her tarafa dilekçeler verdim böyle de böyle diye. Bir buçuk iki ay sonra gelebildi iki tane ziraat mühendisi. İşte ancak cuma akşam üzeri alabildim ilçe tarımdan inceleme raporunu. Şurada yazana bakar mısınız?”
Cep telefonunu çıkardı, lambasını açtı. Elindeki raporun en sonundaki sayfasına tuttu.
“Bak işte tam şurada ne diyor ilçe tarımdan gelen mühendisler; “... Yapmış olduğumuz tespitlerde 20-25 yaşlarında mahsuldar durumdaki zeytin ağaçlarından 807 parseldeki 9 ağacın kuruduğu, 20 adet ağacın da gövdeye yakın yerden ana dallarının budama ve gençleştirme amacıyla olmayıp ağacı yok etmeye yönelik kesildiği, 808 parsel üzerindeki 16 ağacın gövdeye yakın yerden ana dallarının budama ve gençleştirme amacıyla olmayıp ağacı yok etmeye yönelik kesildiği, 809 parsel üzerinde ise 5 adet ağacın kuruduğu ve bu ağaçlar ile altındaki otların kuru olup diğer ağaçlar ve otların kuru olmadığından dolayısıyla bu ağaçların bir kimyasal kullanılarak kuruduğu kanaatine varılmıştır”...
Aydın Kuyucak Değirmendere köylüleri bir haftadır nöbet tutuyordu evlerine otuz kırk metre uzaklıktaki bir zeytinliğin yanında. Jeotermal şirketi aylar önce burasını bir köylülerinden satın almış, kuyu açmak istiyordu. Köylüler de “Açtırmayız! Kuyu açılan, jeotermal çıkartılan yerlerdeki rezilliği biliyoruz. İstemiyoruz ıscak su” diye direniyorlardı. Her sabah jandarma-polis köylülerin önüne geçiyor şirketin kepçesinin, sondaj makinesinin çalışmasını sağlıyordu.
Şirket, kuyu açma çalışmasına başlamadan önce satın aldığı zeytinlikteki tüm ağaçları, kimini keserek, kiminin dibine asit dökerek kurutmuştu. Köylülerin ellerine iki gün önce geçen bu raporla ilgili avukatları pek umutlu konuşmamışlardı; “Kabahatler Kanunu’na sokup ufak bir para cezasından başka bir şey yapmazlar” demişlerdi.

Resim
Değirmendere’de gecenin sesleri içinde, yıldızların cılız ışıkları altında, ağaçları kurutulmuş, kesilmiş zeytinliğin dibinde nöbet tutuyor köylüler. Çocukları, ihtiyarları, gençleriyle. Yaşama haklarını elinden alan şirkete, onlara kalkan olup kendilerini hırpalayan jandarmaya-polise öfkeliler. Davalarını açtılar, “Burası zeytinlik, burası bizim evimizin dibi. Bizim zeytinden, incirden başka geçim kapımız yok. Jeotermal tüm bunları yok edecek. Sularımız, toprağımız, havamız gidecek...” yazdılar dilekçeye. Bir de dibine asit dökülen zeytinliklerin fotoğraflarını eklediler. “Ağaçlar asitle kurutulmuş” diyen raporu iliştirdiler. Adalet bekliyorlar, ağaçları için, çocukları için, gelecek için...
Kızı kucağında uyudu. Usulcana, saçının telini incitmeye korkarak bağrına bastı, öpüp kokladı. Az ötede, iki zeytin ağacı arasına gerdikleri hamağa yatırıp üzerini sıkıca örttü. Ateşin başındaki kadınların yanına dönmeden kızına yatak olan zeytin ağaçlarına sevgiyle baktı. Bu ağaçları koruyamazlarsa kızının da bir geleceği olamayacağını biliyordu...



19 Eylül 2019 Perşembe

Yaylaköy RES şirketlerine alan açılıyor: Şirketlerin değil, halkın sesi duyulsun


19 Eylül 2019 12:35

Yaylaköy'ün afet bölgesi ilan edilerek boşaltılmak istenmesine karşı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü önünde eylem düzenlendi.
 Yaylaköy RES şirketlerine alan açılıyor: Şirketlerin değil, halkın sesi duyulsun
Fotoğraf: Evrensel
Karaburunlular Yaylaköy'ün afet bölgesi ilan edilerek boşaltılmak istenmesine karşı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü önünde eylem yaptı. Köyün RES şirketlerinin ihtiyacı nedeniyle boşaltılmak istendiğini belirten Karaburunlular, yaşam alanlarını talan eden enerji, madencilik ve balık çiftliklerine karşı dayanışma çağrısında bulundu. 
"Havama, suyuma, toprağıma dokunma" sloganlarının atıldığı eyleme Ekoloji Birliği, EGEÇEP, TMMOB, İzmir Yaşam Alanları üyeleri katılırken, eylemde "bunun adı temiz enerji değil, talan" pankartı açıldı.
BAKANLIK ŞİRKETİN ÇALDIĞI MİNAREYE KILIF UYDURDU
Karaburun Kent Konseyi tarafından İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü önünde yapılan basın açıklamasında konuşan Karaburun Kent Konseyi Sekreteri Çiğdem Akçura, Karaburun Yaylaköy'de talanın bağıra bağıra geldiğini dile getirdi. Köy yakınlarında bulunan RES direklerine izinsiz bir şekilde yenilerinin eklendiğini ifade eden Akçura, bunlara karşı açılan davalarda kazanılan mahkeme kararlarının uygulanmadığını belirtti. Danıştay kararıyla Lodos Elektrik A.Ş şirketinin üretim lisansının iptal edilmiş olmasına rağmen, şirketin ÇED sürecine devam ettiğine dikkat çeken Akçura, "Bakanlık, Yaylaköy'de yapılan suç duyurularına projelere 'olur' vererek yanıt vermiştir. Lodos şirketinin gereksinmelerini karşılamak amacıyla alınmış ve hukuki temelden yoksun olan bu karar, önceden çalınmış olan minare için hazırlanmış bir kılıftır" diye konuştu.
RES İSTİLASINDAN SONRA AFET BÖLGESİ İLAN EDİLDİ
RES istilası yaşayan Yaylaköylülerin şimdi de Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile afete maruz bölge ilanıyla karşı karşıya olduğunu hatırlatan Akçura, "67 yıl önce olmuş ve daha sonra hareketliliğin durduğu ve artık bir tehlike arz etmediği devlet kurumlarınca saptanmış kısıtlı bir alandaki heyelanın bulunduğu Yaylaköy'ün tamamının Afet bölgesi ilan edilmesi kim/kimlerin işine yarar.. Bu sorunun yanıtı yıllardır Yaylaköy'de yaşayanların yaşam alanını işgal eden ve genişleme çabası olan Lodos Elektirik A.Ş'dir" dedi.
BAKANLIK ŞİRKETLERİN DEĞİL HALKIN SESİNİ DUYSUN
Akçura, Yayla köylülerin yüzyıllardır yaşadıkları köylerini, evlerini, yaşam alanlarını hiçbir bilimsel geçerliliği olmayan kararlarla terk etmeye zorlanamayacağını dile getirdi.

Basın açıklamasında konuşan HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni, sermayenin ihtiyaçları için yaşam alanlarına yönelik ülkenin her tarafından bir talanın sürdüğünü belirterek, Karaburun'da da yıllardır var olan bu talana karşı birlikte mücadele edilmesinden başka çarenin olmadığını söyledi. Çepni, "Bakanlık sermayenin şirketlerin taleplerini ciddiye almak yerine halkın taleplerini, itirazlarını duymalıdır" dedi.  
KEÇİLER RES'LER YÜZÜNDEN SÜTTEN KESİLDİ
CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, RES'lerin Karaburunda hayvancılığı ve tarımı bitirme noktasına geldiğini belirterek, "Çobanlar RES'ler yüzünden keçilerin sütten kesildiğini söylüyor. TMMOB İKK Sözcüsü melih Yalçın, Karaburunluların RES, taş ocakları ve balık çiftliklerine karşı 10 yıldır yaşam mücadelesi verdiklerini belirterek, "Bu 10 yıllık mücadelede devletin bütün kurumları şirketlerin yanında yer aldılar. Talana, yağmaya izin verdiler ve hatta bundan da nemalandılar" dedi.
MESELE ENERJİ İHTİYACI DEİL RANT!
CHP İzmir Milletvekili Tacettin Bayır ise ;"Biz RES'lere, temiz enerji üretimine, şirketlere karşı değiliz. Bunların çevreyi kirletmesine ve halkın yaşam hakkını yok etmesine karşıyız" dedi. CHP eski Milletvekili Musa Çam da konuşmasında yarımadanın işgal ve talan ile karşı karşıya olduğunu dile getirerek, "Sermaye yarımadayı talan etmek için hükümetle işbirliği içindedir" dedi. EGEÇEP Eş Dönem Sözcüsü Hüsnü Dilli de Karaburundaki meselenin enerji ihtiyacından kaynaklanmadığını, şirketlere rant aktarımı için yapıldığını belirterek, bu talana dur demek için ekoloji mücadelesinin diğer mücadelelerle birlikte hareket etmesi gerektiğini söyledi.
Yayla köyünün eski Muhtarı Yusuf Arıcı da "Herkesi bir akşam evime misafir olup gecelemeye davet ediyorum. Bakalım RES'lerin gürültüsünden uyuyabilecek misiniz?" dedi. Arıcı, köylerini terk etmek istemediklerini dile getirdi.

Karaburun'da RES açıklaması: Yaylaköy kıskaç altında

RES’e karşı mücadele veren Yaylaköy ‘afet bölgesi’ ilan edildi


15 Eylül 2019 Pazar

Aydın'da JES çukuru can aldı




15 Eylül 2019 13:55

Aydın'da mobiletle tarlasından dönerken JES çukuruna düşen 70 yaşındaki Mehmet Kumcu yaşamını yitirdi. Geçtiğimiz günlerde aynı hattaki başka bir çukura düşen bir kadın da yaralanmıştı.


Aydın'da JES çukuru can aldı
Özer AKDEMİR
Aydın'da geçtiğimiz günlerde bir kadının düşerek yaralandığı jeotermal enerji santrali (JES) hattı, bu kez mobiletle tarlasından dönen bir çiftçinin yaşamına mâl oldu. Hattaki bir çukura düşen 70 yaşındaki çiftçi Mehmet Kumcu yaşamını yitirirken vatandaşlar JES şirketine tepki gösterdi.
Olay akşam saatlerinde Aydın'ın Efeler ilçesine bağlı Umurlu Mahallesi'nde meydana geldi. Mobiletiyle tarlasından dönen Mehmet Kumcu adlı vatandaş, Karkey JES şirktenin açtığı çukura düştü ve yaşamını yitirdi.

Geçtiğimiz günlerde evinin önündeki aynı boru hattına bağlı bir başka çukurdan karşıya geçmek isteyen bir kadın da düşerek yaralanmıştı. Kadının yaralndığı çukurdan birkaç yüz metre uzaklıkta bugün yaşanan kazanın ölümle sonuçlanması, bölgedeki vatandaşların tepkisine neden oldu.
Aydın Çevre Platformu (AYÇEP) Başkanı Mehmet Vergili, önceki kazadan hiçbir ders çıkarmayan şirketin önlem almalısının bir cana mâl olduğunu belirterek, "Bu şirketler sadece kârlarını düşünüyor, insanların canı ve malı hiç umurlarında değil" dedi.
Hem suçlu hem güçlü: JES şirketi direnen Efeler halkına tazminat davası açıyor

12 Eylül 2019 Perşembe

Değirmendere'de JES şirketi zeytin ağaçlarını asitle kurutmuş!


12 Eylül 2019 11:00
 Son Güncellenme Tarihi: 12 Eylül 2019 19:08

Resim

Aydın Değirmendere’deki JES şirketinin, zeytinlik alandaki ağaçların dibine kimyasal madde dökerek kuruttuğu İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri tarafından kanıtlandı.  
Özer AKDEMİR
İzmir
Aydın Kuyucak İlçesi Değirmendere köylülerinin, JES şirketinin zeytinlik alandaki ağaçların dibine kimyasal madde dökerek kuruttuklarına dair şikayetleri İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri tarafından yapılan incelemede kanıtlandı. Turcas Kuyucak Jeotermal A.Ş adlı şirket ise polis ve jandarma koruması altında JES kuyusu açma çalışmalarını sürdürüyor. 
KÖYLÜLER GECE DE NÖBETE DEVAM EDİYORLAR
Değirmendere köylüleri günlerdir evlerine 30 metre uzaklıkta, zeytinlik alanda yapılmak istenen JES kuyusuna karşı direniyor. Kaymakamlığın emri ile onlarca jandarma-polis gücü ile şirketin alanda çalışma yapması sağlanırken köylüler ise gece gündüz alanın çevresinde ayrılmayarak mücadeleye devam ediyorlar. Şirketin iki kepçe ile köylülerin önüne kurulan polis jandarma barikatı arkasında çalışmaya devam ettiğini söyleyen Değirmendere Köylülerinden Ziya Topçu, “Biz başka iş makinesi alana girmesin diye giriş yollarını kapattık, geceleri de nöbet tutuyoruz” dedi. 
ZEYTİNLİK ALANI TARIM VASFI DIŞINA ÇIKARMIŞLAR!
Şirketin iki ay kadar önce kuyu açmak istedikleri yerde ağaçların dibine asit döktüğünü ve ağaçların kurumaya başladığını belirten Topçu, “Bu durumu Ziraat Odasına ilettik. Gelip baktılar, ‘Evet kimyasal dökülmüş ama biz bir işlem yapamayız’ dediler. Şirket çok güçlü, alanı toprak koruma kurulundan tarım vasfı dışına çıkarmışlar nasıl yaptılarsa. Yine AFAD'dan çevre açısından bir sorun yoktur diye rapor almışlar. Oysa evlere 30 metre kuyu. bir patlama olsa insanların can güvenliği yok” diye konuştu. Çalışmanın durdurulması için avukata vekalet verdiklerini ve hukuki girişim başlattıklarını aktaran Topçu, mücadeleyi sonuna kadar devam ettireceklerini söyledi.
Resim
ZEYTİNLİK ALAN NASIL ZEYTİN YASASINA GİRMEZ?
Öte yandan Değirmendere Köyü eski muhtarı Mehmet Çetinkaya'nın JES şirketinin ağaçların dibine asit döktüğüne dair kaymakamlığa verdiği şikayet dilekçesinin ardından alandaki ağaçlarda incelemeler yapan Kuyucak İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü yetkilileri bu iddiayı doğrular nitelikte rapor hazırladı. 7 Temmuz 2019 tarihli raporda imzası bulunan Kuyucak İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünde görevli ziraat mühendisi Hakan Yaşar ve Ziraat Mühendisi Ufuk Çelik imzalı raporda JES yapılmak istenen alanların incir bahçesi, zeytinlik ve içinde bulunan konut olduğu belirtildi. Bu tespitin ardından alanların Zeytincilik Yasası kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin Kuyucak Tapu Müdürlüğü'ne sorulduğuna dikkat çekilen raporda buradan "Zeytincilik Kanunu kapsamında bir şerh bulunmadığı" yanıtının geldiği ifade edildi.
Resim
“AĞAÇLARIN KİMYASAL KULLANILARAK KURUTULDUĞU...”
Raporun en çarpıcı cümlelerini ise zeytin ağaçlarının durumuna dair iki ziraat mühendisinin yaptığı tespitler oluşturdu. Ziraat mühendisleri arazide yaptıkları incelemelere dair rapora şu bilgileri yazdılar; ".. yapmış olduğumuz tespitlerde 20-25 yaşlarında mahsuldar durumdaki zeytin ağaçlarından 807 parseldeki 9 ağacın kuruduğu, 20 adet ağacın da gövdeye yakın yerden ana dallarının budama ve gençleştirme amacıyla olmayıp ağacı yok etmeye yönelik kesildiği, 808 parsel üzerindeki 16 ağacın gövdeye yakın yerden ana dallarının budama ve gençleştirme amacıyla olmayıp ağacı yok etmeye yönelik kesildiği, 809 parsel üzerinde ise 5 adet ağacın kuruduğu ve bu ağaçlar ile altındaki otların kuru olup diğer ağaçlar ve otların kuru olmadığından dolayısıyla bu ağaçların bir kimyasal kullanılarak kuruduğu kanaatine varılmıştır". 

Değirmendere köylülerinin Anayasal haklarını kullanarak yaşam haklarına sahip çıktıklarını ve son derece meşru bir direniş içinde olduklarını belirten Aydın Çevre Kültür Platformu (AYÇEP) Başkanı Mehmet Vergili, "Bizler yasaların uygulanmasından başka bir şey istemiyoruz. JES'lerin verdiği zararları Aydın'da herkes görüyor, yaşıyor. Sonuna kadar Değirmendere halkının mücadelesinin yanında olacağız" dedi.


Açık Radyo_Yeşil Bülten_12 Eylül 2019


http://acikradyo.com.tr/podcast/219529
Birazdan 'da programında gazeteci dostum ile Doğa ve Direniş Öykülerini konuşacağız.
Tweeti Alıntıla
Yeşil Bülten
@imcyesilbulten
·
Gazeteci, yazar @ozer_akdemir ile son kitabı Doğa ve Direniş Öyküleri’ni konuşuyoruz
⏰
11'de @acikradyo
📻
94.9
💻
acikradyo.com.tr/stream/index.h

11 Eylül 2019 Çarşamba

Kuyucak'ta Değirmendere köylüleri JES'e karşı ayakta


11 Eylül 2019 12:59

Aydın'ın dört bir yanında JES'e karşı mücadele yükseliyor. Son olarak Kuyucak'a bağlı Değirmendere'de köylüler, mahallede kuyu açmak isteyen şirketin makinelerinin karşısına dikildiler.
 Kuyucak'ta Değirmendere köylüleri JES'e karşı ayakta
Fotoğraf: Mehmet Çetinkaya
Özer AKDEMİR
Aydınlıların jeotermal enerji santrallerine (JES) karşı mücadelesi sürüyor. Kentin hemen her köşesinden JES'lere karşı yapılan eylem ve tepki haberleri yükseliyor. Son olarak Kuyucak ilçesine bağllı Değirmendere'de köylüler, arazilerine kendilerinden izinsiz yapılmaya çalışılan JES kuyusuna tepki gösterdiler. Dün kuyu açmak isteyen şirket makinelerinin karşısına dikilen köylüler çalışmayı durdururken, şirket bugün kaymakamlığın emri ile alana gelen jandarma ve polis eşliğinde çalışmalarını sürdürdü.
"JES KUYUSU MAHALLEMİZİN ORTASINDA"
 Değirmendereliler JES'e karşı ayakta
Fotoğraf: Mehmet Çetinkaya
Köylüler, iki gündür kuyu çalışmasına karşı başta kadınlar olmak üzere çoluk çocuk iş makinelerinin önüne çıkarken, şirket arazideki çalışmayı çok sayıda polis ve jandarmanın koruması eşliğinde yapıyor.
Değirmendere köyü eski muhtarı Mehmet Çetinkaya, iki aydır JES şirketine karşı mücadele ettiklerini belirterek, "Bir hareket yoktu, son iki gündür kepçe getirdiler 'Boru döşeyeceğiz' diye. Turcas Kuyucak Jeotermal A.Ş. adlı bir şirket. Halk müdahale edince jandarma, çevik kuvvet geldi. İki kere kaymakamlığa gittik. Kaymakam 'Tamam ben durduracağım, sorunu çözeceğim' dedi, sorun çözülmedi. Sadece yürütmeyi durdurma davası açmak için yetki verdik avukata" dedi.

Şirketin çalışma yaptığı yerin özel mülkken şirket tarafından satın alındığını belirten Çetinkaya, "Çalışma yaptıkları yer bizim mahallenin göbeğinde, dere kenarına sıfır bir konumda. Evlerimize 30-35 metre mesafede yer alıyor. Biz 'Mahalle içinde JES istemiyoruz' diye tepki gösterdik. Alanda zeytin ağaçları vardı onları kökleyip kuruttular" dedi.
"KAYMAKAM ONLARIN YANINDA"
 Değirmendereliler JES'e karşı ayakta
Fotoğraf: Mehmet Çetinkaya
Şirketin sabah erken saatte jandarma ve polis eşliğinde gelip çalışma başlattığını ve halkın müdahale ettiğini aktaran Çetinkaya, "Tartışma, kavga dövüş. Kaymakamlığa gittik tekrar 15-20 kişi. Kaymakam 'Ben araştırmayı yaptım. Eksiklikleri yok. Valilik izinleri vermiş, bu çalışmayı yapabilirler' dedi. Kaymakam onların yanında yani. Şu anda iki kepçe çalışmayı yapıyor, yer düzeltiyor. Jandarma ve çevik kuvvet bizi araziye sokmuyor" diye konuştu.
ZEYTİN AĞAÇLARINI ASİT DÖKÜP KURUTMUŞLAR
Öte yandan bugün Aydın Çevre Platformu (AYÇEP) üyeleri de köye giderek Değirmendere köylülerine destek verdi. AYÇEP Yönetim Kurulu üyesi Ahmet Uslu, polisin ve jandarmanın şirketin çalışmasına izin verdiğini, aynı yere halk gitmek isteyince sokmadığını belirterek "Şirket ağaçların köküne asit dökmüş. 36 tane zeytin ağacını kurutmuş. Bunlar ziraat mühendisleri tarafından tespit edildi" dedi.
https://www.evrensel.net/haber/386584/kuyucakta-degirmendere-koyluleri-jese-karsi-ayakta

Aydın Pamukören'de jeotermal enerji santrali protestosu

Aydın’da 64 yeni JES ihaleye çıkarıldı

Aydın’da JES ihalesine katılan olmadı ama tehlike geçmiş değil


İklim değişikliği tarımı vuruyor: Gıda fiyatlarında sıçrama uyarısı!

  01 Haziran 2023 07:00 Dr. Oğuz Tutal'ın araştırmasına göre Türkiye için en büyük tehlike kuraklık ve aşırı sıcaklar... Araştırma g...