28 Şubat 2021 Pazar

Fıstık çamlarının türküsü (Pazar yazısı)

 28 Şubat 2021 04:30

Mevsimlik orman işçileri

Fotoğraf: Özer Akdemir

PAZA

Beytullah’la Kozak yaylasında tanışmıştık. Gökten zembille inmiş gibi çıktık birden karşısına. Elinde odunlar, tepesinde dikildiği, sağından solundan duman tüten toprak piramidin ucunda öylece şaşkın kalakaldı bizi görünce.

Kozak yaylasının bu ıssız fıstık çamı ormanlarının kuytuluğu insanın içini ürperten bir serinlikle kaplıydı. Öğle sonrası, bulutsuz cam gibi bir gökyüzü, duru, dingin bir serinlik akıyordu her yandan. Çamların koyu gölgelerinin altından geçerken terleyen vücudumuz buza kesiyor, üşüyor, ürperiyorduk. Başımızda şapkalar, boynumuzda ağır fotoğraf makineleri, dişlerimizin arasında reçine kokulu bir çam dalı ile Gelintepe’den inerken Beytullahların odun kömürü ocaklarına çıkardı yol bizi.

Bilirkişi keşfini izlemekten dönüyorduk ikisi İzmir, ikisi Bergamalı dört gazeteci. Bir süre birlikte yürüdüğümüz gürültücü gruptan, aracımızın bulunduğu yere kestirme çıktığını düşündüğümüzden ve sanırım daha çok da tek başımıza kalıp bu çekici ormanların içinde bir anlığına da olsa kaybolmayı ümit ettiğimizden dar orman yoluna saptık. Dik bir bayırdan aşağıya doğru saldık kendimizi. Çamların her yeri kaplayan iğne yapraklarının üzerinde, kimi zaman neşeli neşeli kayarak, kimi zaman ellerimizi, kollarımızı dikenlerin dalamasına aldırmayıp düşüp yuvarlanarak ağaçların seyrekleştiği yemyeşil bir düzlüğe çıktık. İşte o düzlüğün tam ortasında gördük Beytullah ve ailesini.

Mevsimlik orman işçilerinin hem çalışıp hem konakladıkları bir düzlüktü çıktığımız yer. Dört bir yanı çamlarla kaplı küçük bir adaydı sanki burası.

Ev olarak kullandıkları barakalar etrafı ağır çam dalları ile berkiştirilmiş derme çatma naylon ve ahşap kalaslardan yapılmıştı. Bu çadır-baraka karışımı kulübelerden iki tane vardı. Odun kömürü yapmak için oluşturulan 4-5 yığının etrafında tüm bir aile karınca gibi çalışıyordu. Yığınların arasında ağzına kadar odun kömürü doldurulmuş naylon çuvallar dizilmişti.

Beytullah, harman yerine yığılmış esmer buğdayları andıran toprak tümseğe dayalı tahta bir merdivenden aşağıya inip yanımıza geldi. ‘Hoş geldiniz’ diye elini uzattı alışkanlıkla. Sonra birden geri çekti. Elleri, yüzü, bir zamanlar beyaz olduğu anlaşılan şapkası, tüm elbiseleri simsiyah bir isle kaplıydı çünkü. Utandı, bakışlarını yere dikip “Kusurumuza bakmayın!” dedi.

Konuşmasında belirgin bir Kürt şivesi vardı. Kavruk teninin rengi, dudaklarının kırmızılığı dışında belli olmuyordu. Kömür karası ince yüzünde, sürme çekilmiş gibi görünen kahverengi gözlerinde mahcup, içten, sıcacık bir samimiyet parlıyordu.

Beytullah bulundukları yerden kilometrelerce uzakta bulunan Yukarıbey köyündeki liseye gidiyordu. Daha 16 bile değildi yaşı. Yığının üzerinde çalışırken kullandığı uzun sopa boyunu geçiyordu.

Biz Beytullah’la konuşurken diğer yığınlardaki ailesi, annesi, babası, küçük kardeşleri de işlerini bırakıp yanımıza geldiler. Kömür karası ellerini arkalarına gizleyip, “Hoş geldiniz” ettiler, gözleriyle sarıp sarmaladılar bu davetsiz konuklarını.

“Vaktimiz yok, zahmet etmeyin” dememize aldırmadan altlarımıza bir koşu gidip getirdikleri plastik tabureleri, kalın kütük parçaları verip oturttular bizi. Bir varil iriliğinde doğranmış kalın bir çam ağacını hemencecik masa yapıp önümüze sürdüler. Semaverde çayın ne zaman demlendiğini, ne zaman ince belli cam bardaklarda elimize tutuşturulduğunu bile anlamadan on dakika içinde tavşan kanı koyu bir sohbetin içinde bulduk kendimizi.

Biz anlattık orada oluş nedenimizi onlar dinledi ilgiyle. Onlar anlattı yaptıkları işi, biz fotoğraf çekip notlar aldık.

“Ormandan topladığımız odunları böyle çadır gibi yığıyoruz. Üzerine çam püsleri koyup toprakla kapatıp piramit gibi yapıyoruz. Sonra sağından solundan tutuşturuyoruz. Hava almaması lazım piramidin. 15-20 gün boyunca için için yanıyor bu yığının altında odun. Bu süre içerisinde ateşin sönmemesi, piramidin hava almaması için çalışıyoruz ve yığına yeni odunlar atıyoruz”.

Günlerinin, gecelerinin nasıl geçtiğini sorduk, bu dağ başında, bu koşullarda. “Gündüzleri çalışıyoruz hep, nasıl geçtiğini biz de anlamıyoruz” dediler. Geceleri ise, yıldızların bu kadar yakınında uyumanın tadına doyulmadığını söylediler. “Hele” dedi Beytullah’ın babası Hamit, -kırkından yukarı göstermiyordu-, “Gece yarısına doğru bir rüzgar çıkar buralarda. Şu içinden geçip geldiğiniz çam ormanından doğru bir ses gelir ki dinlemeye doyamazsınız. Yorgun değilseniz eğer sabaha kadar uyumayıp dinlemek istersiniz. Günün ilk ışıkları Madra Dağı’ndan doğru göğü menevişlediğinde tıp diye kesilir fıstık çamlarının türküsü... Kalın bu gece, siz kendiniz dinleyin” dedi. Israr da ettiler, ‘tanrı misafiri’ gazeteci dostlarına. “Konukları yatıracak yerimiz, paylaşacak ekmeğimiz, suyumuz var” dediler.

Kalmadık, kalamadık. “İş, güç, yazmamız gereken haberler...” deyip ayaklandık. “Gene geliriz” dedik ayrılırken, söylediğimize ne kendimizin ne de onların inanmadığını bile bile. Ormanın içine giren patikaya sapmadan geriye dönüp el salladık, ilk ve çok büyük bir olasılıkla son kez gördüğümüz bu güzel insanlara...

 *

O yaylaların, fıstık çamları ile kaplı ormanlarına bir mermer şirketinin maden ocağı açmak istediğini öğrendiğimde Beytullah ve ailesine verdiğimiz o söz geldi aklıma. Salgın koşulları olmasa atlayıp gider miydim İzmir’den en fazla 2.5 saat uzaklıktaki Kozak yaylasına? Kim bilir? Gitsem bu karın kışın ortasında onları hâlâ o buz gibi yaylanın soğuğunda, için için yanan bir odun kömürü yığınının üzerinde bulur muydum?

Beytullah büyümüştür artık. Elindeki sopayı çoktan geçmiştir boyu. Gözleri sürmeli, kahverengi bakışları sımsıcak o Mardin Derikli Kürt genci tanır mıydı acaba beni? Ya ısrarlarımıza dayanamayıp Kürtçe bir stran okuyan, sözlerini anlamasak da sesiyle, ezgisiyle içimizi yakıp kavuran emmioğlu Hakan ne alemdeydi? O çok olmak istediği “ünlü ses sanatçısı” olsaydı duyardık herhalde.

Kozak’ın fıstık çamları sadece Kozaklının geçim kapısı olmadı hiçbir zaman. Dibinde dolanan ürkek bakışlı karacadan, gölgesinde gezinen tilkiye kadar, dalına tüneyen kartalın da ana vatanı o ağaçlar.

Kadim zamanlarda, rahvan bir atın terkisinde giderken, Gelintepe’den dönüp dönüp geriye bakan gözü yaşlı bir Türkmen gelini uğurlamasıdır o rüzgarların fısıldadığı türkü. Derikli Hakan’ın göç geldiği sıla topraklarında koyup geldiklerini anlatan stranların kederli iniltisidir, dinleyenin içini dağlayan.

Zamanın sonuna kadar dinmesin, hep sürsün, ay ışığına, yıldız kaymasına karışıp, gecenin koynuna akan fıstık çamlarının türküsü...

https://www.evrensel.net/yazi/88238/fistik-camlarinin-turkusu

Portekizli gençlerin açtığı iklim davası acele görülecek

 28 Şubat 2021 05:32

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, iklim davasının acele görüşülmesine karşı çıkan hükümetlerin talebini reddetti. Davalı ülkeler içerisinde Türkiye’de var.

Fotoğraf: Unsplash

Özer AKDEMİR
İzmir

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Portekizli gençlerin 33 ülkeye karşı açtığı iklim davalarının ivedi olarak görülmesine çeşitli ülkelerin yaptığı itirazları reddetti. Davalı ülkeler içerisinde Türkiye’de var.

AİHM’DEN ‘İKLİM DAVASI ACİL’ KARARI

Portekizli 6 genç ülkelerinde yükselen aşırı sıcaklar nedeniyle Avrupa’da iklim krizinde sorumlu tutukları ülkelere karşı AİHM’de dava açtılar. AİHM, ekim 2020 yılında açılan davanın “Gündeme getirilen sorunların önemi ve aciliyeti” gerekçesiyle öncelikli olarak incelemeye karar verdi. Mahkemenin bu kararının aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 33 davalı ülkeye tebliğ edilmesinin ardından bu hükümetler başvurucuların yakın bir tehlike ile karşı karşıya olamadıklarını ileri sürerek AİHM’ye ivedi yargılama kararını geri çekmesi için dilekçe verdiler.

SAVUNMALAR İÇİN 27 MAYIS’A KADAR SÜRE

Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bu hükümetler, genç başvuranların yakın bir tehlikeyle karşı karşıya olmadığını ileri sürerek Mahkemeye kararını hızlı bir şekilde geri çevirmesi için dilekçe verdiler. AİHM ise hem bu talebi hem de iklim politikalarının incelenmesinin ertelenmesi talebini reddetti. Mahkeme, hükümetlerin savunmalarını sunmaları için son tarihi 27 Mayıs 2021’e uzatırken, mahkemenin bu kararının ardından dava edilen hükümetlerin iklim politikalarının Paris Anlaşması’nın 1.5 ° C küresel ısınma hedefi ile uyumluluğunu savunmak zorunda kalacakları dile getiriliyor.

‘ZAMANA KARŞI MÜCADELE EDİYORUZ’

AİHM kararı ile ilgili Global Legal Action Network (Küresel Yasal Eylem Ağı) tarafından yapılan açıklamada davayı açan gençlerin de görüşlerine yer verildi. 17 yaşındaki Martim Agostinho, AİHM’nin davanın görülmesini engelleme yönündeki çabalara gösterdiği direnişin kendisine daha fazla umut verdiğini belirterek, “İklim değişikliği zamana karşı bir mücadeledir ve mahkemeden bir karar almamız acildir.” diye konuştu.


DAVA EDİLEN ÜLKELER

AVUSTURYA, Belçika, Bulgaristan, Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Yunanistan, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Hırvatistan, Macaristan, İrlanda, İtalya, Litvanya, Lüksemburg, Letonya, Malta, Hollanda, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Rusya, Slovak Cumhuriyeti, Slovenya, İspanya, İsveç, İsviçre, Birleşik Krallık, Türkiye ve Ukrayna.

https://www.evrensel.net/haber/426955/portekizli-genclerin-actigi-iklim-davasi-acele-gorulecek

25 Şubat 2021 Perşembe

Termik santrale karşı mücadele eden Amasralıları sevindiren bir karar geldi

 25 Şubat 2021 15:29

DİDDK, çevre düzeninde değişiklik yapılarak termik santrale zemin hazırlayan plan değişikliğini iptal eden Danıştay 6. Dairenin kararına yapılan itirazı reddetti.

Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

Özer AKDEMİR
İzmir

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulundan (DİDDK) Amasra'da termik santrale karşı mücadele edenleri sevindiren bir karar geldi. DİDDK, çevre düzeninde değişiklik yapılarak termik santrale zemin hazırlayan plan değişikliğini iptal eden Danıştay 6. Dairenin kararına yapılan itirazı reddetti. Bu kararın termik santralin Bartın-Amasra coğrafyasından, haritalardan kesin olarak silineceğinin müjdesi olduğunu belirten Bartın Platformu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığını termik santral projesinin tamamen iptal etmeye çağırdı.

TARIM-TURİZM ALANINI TERMİK SANTRAL YAPAN PLAN DEĞİŞİKLİĞİ REDDEDİLMİŞTİ

Hattat Holding tarafından Amasra’da yapılmak istenen termik santrale yer açmak için 2016 yılında Zonguldak Bartın Karabük Çevre Düzeni Planı’nda yapılan düzenlemeye Bartın Platformu ve Bartın Belediyesi tarafından dava açılmıştı. Daha önce alt ölçekli çevre düzeni planlarında turizm, balıkçılık, orman, tarım ve yerleşim alanı olarak görülen sahayı, termik santral alanı olarak değiştiren bu kararla ilgili görülen dava sürecinde Danıştay 6. Dairesi Kasım 2019 yılında yürütmenin durdurulması kararı verdi. Plan değişiklikleri Zonguldak İdare Mahkemesi'nin eylül 2020 tarihli kararı ile iptal edildi. Mahkemelerin verdiği bu kararlarlardan sonra çevre düzeni planları önceki haline dönerken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Hattat Holding bu kararların iptali için üst mahkemelere başvurmuştu.

İTİRAZLAR REDDEDİLDİ

Bakanlık ve şirketin Danıştay 6. Dairesinin vermiş olduğu çevre düzeni planının yürütmesinin durdurulması kararının iptali istemleri dün Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından karara bağlandı. DİDDK, Danıştay 6. Dairesinin kasım 2019 tarihli yürütmenin durdurulması kararının usul ve yasaya uygun olduğu ve kararın kaldırılmasını gerektiren durum olmadığına hükmetti.

"KARAR TERMİK SANTRALİN HARİTALARDAN SİLİNECEĞİNİN MÜJDESİ"

Bartın Platformu mahkemenin kararın Bartın Amasra ilçesinde Tarlaağzı ve Gömü köylerinin bulunduğu alanın turizm, tarım, balıkçılık, kent ve kültür kimliğine aykırı olarak termik santral yapılamayacağının bir kez daha yargı tarafından onaylandığının kanıtı olarak değerlendirdi.

Platform açıklamasında şu görüşlere yer verildi; "Bu karar; termik santralin Bartın-Amasra coğrafyasından, haritalardan kesin olarak silineceği müjdesidir. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’u en son 4 Şubat 2021 tarihinde Ankara’da Bakanlıkta yapılan inceleme değerlendirme kurulu toplantısında ÇED süreci durdurulan termik santral başvurusunu tamamen iptal etmeye çağırıyoruz."

https://www.evrensel.net/haber/426784/termik-santrale-karsi-mucadele-eden-amasralilari-sevindiren-bir-karar-geldi?a=7db

24 Şubat 2021 Çarşamba

Saros Körfezi'nde doğal gaz limanı için doğa katliamı yapılıyor

 24 Şubat 2021 11:31

Mahkeme kararları ve bilirkişilerin olumsuz görüşlerine rağmen Saros Körfezi'nde yapımına devam eden FSRU Liman ve Boru Hattı projesinin doğaya verdiği zarar fotoğraflarla ortaya kondu.

Fotoğraflar: Saros Gönüllüleri Platformu

Özer AKDEMİR
İzmir

Mahkeme kararları ve projeye olumsuz yönde görüş bildiren 3 ayrı bilirkişi raporuna rağmen Saros körfezinde FSRU Liman ve Boru Hattı projesinin yapımı son hızla devam ediyor. Saros Gönüllülerinin bölgedeki faaliyetlere dair son gönderdiği fotoğraflar liman inşaat çalışmalarının körfez kıyılarında yol açtığı tahribatın her geçen gün büyüdüğünü ortaya koyuyor.

ÜÇ AYRI BİLİRKİŞİ RAPORU PROJEYE "OLMAZ" DEMİŞTİ

BOTAŞ'ın Edirne Keşan’da Gökçetepe ve Sazlıdere köyleri arasında yapımına devam ettiği doğal gaz taşıma ve yükleme limanı gemi iskelesine karşı yöre halkı aylardır mücadele ediyor. Projeye karşı açılan davalar sürecinde yapılan üç ayrı bilirkişi keşfinde de bilirkişi heyetleri projenin inşaat, ziraat, jeoloji, hidrojeoloji, biyoloji ve orman bilimlerine birçok yönden aykırı olduğunu ortaya koyan raporlar vermelerine rağmen projenin inşaat çalışmalarına geçtiğimiz yıl kasım ayında başlamıştı. Projenin imar planlarının planlama ilkelerine ve şehircilik esaslarına uygun olmadığını belirten son bilirkişi raporunun hemen ardından arazi sahibinin haberi dahi olmadan iş makineleri alana girerek çalışmalara başlamış, çalışmaların durdurulmasına dönük hukuki girişimlerden ise bir sonuç çıkmamıştı.

VANDALİZME "DUR" DENİLMİYOR

Saros Gönüllülerinin avukatı Bülent Kaçar, açtıkları davalarda verilen üç ayrı bilirkişi heyeti raporuna rağmen Botaş Dış Ticaret Şirketinin ısrarla Saros kıyılarını tahrip etmeye ve denizi doldurmaya devam etiğini söyledi. Bölgenin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Saros Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edildiğini aktaran Kaçar, buna rağmen vandalizme dur denilemediğini ifade etti. Kaçar şunları söyledi; "Kültür ve Turizm Bakanlığı da kendi ilan ettiği Saros Körfezi Kültür Turizm Gelişim Bölgesindeki bu talan projesine 'dur' demek yerine projeyi kolaylaştırıcı imar planı hazırlıyor. Açıkça anlaşıldı ki millet de doğa da tamamen şirketlerin hizmetine sunuluyor. Millete ve doğaya zararlı bu inşaat ve hafriyatların bir an önce durdurulmasını Edirne İdare Mahkemesinden bekliyoruz".

BOTAŞ BİLİMİN UYARILARINI TAKMIYOR

Kaçar, bilirkişi heyetlerinin hazırladıkları raporlarla projenin hem ÇED raporunun hem de imar planlarının birçok açıdan hukuksuz olduğunun bilimsel kanıtlarla ortaya konulduğunu, buna rağmen BOTAŞ'ın bilimin uyarısını duymazdan gelerek ısrarla tahribata devam ettiğini dile getirdi.

2019 yılında gündeme getirilen projeye karşı yöre halkının açtığı dava sürecinde yapılan ilk bilirkişi keşfinde ÇED Raporundaki birçok eksikliğine dikkat çekilerek ÇED olumlu kararının aleyhinde görüş belirtilmişti. Mart 2020 tarihinde açıklanan Edirne İdare Mahkemesi kararında BOTAŞ şirketi tarafından yapımı planlanan projenin kamu yararına, hukuka ve bilime aykırı olduğu ortaya konarak ÇED Raporu iptal edilmişti. Şirket bu mahkeme kararının ardından 2009/7 Genelgesi uyarınca yeni ÇED için başvurmuş, yöre halkının tüm tepkilerine rağmen şirkete Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yeni ÇED olumlu belgesi verilmişti. Bu ÇED raporuna da 1038 kişiyi temsilen yeniden dava açılırken, bu davada yapılan bilirkişi keşfi raporunun beklendiği bir süreçte şirket alana iş makineleri ile girerek inşaat çalışmalarına başlamıştı.

BİLİRKİŞİ RAPORU İLE TESPİT EDİLEN BAZI EKSİKLİKLER

ÇED raporunun eksiklerini ortaya koyan bilirkişi raporundaki bazı tespitler şunlar:

  • Projenin yakın çevresinde birçok duyarlı yörenin bulunduğu, bu alanların projeden dolayı olumsuz yönde etkileneceği ve sonuçlarının telafisinin bölge açısından mümkün olmadığı,
  • ÇED raporunda yeterli bilimsel verilerin bulunmadığı, alınacak önlemlerin bilimsel ve teknik açıdan ÇED raporunda yeterli şekilde belirtilmediği,
  • Projenin yer seçiminin hatalı yapıldığı, Saros Körfezi Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi sınırlarını kapsayan alanda doğal sit alanında tescil çalışmalarının henüz tamamlanmamış olması,
  • Saros Körfezi’nde kıyı alanları yönetim planlarının hazırlanmadan bu sürecin tamamlanamayacağı,
  • Projenin şehircilik ilkelerine üst ölçekli çevre düzeni planlarına ve imar kanununa aykırı olduğu,
  • ÇED raporunda fauna türlerinin olmamasının önemli bir eksiklik olduğu,
  • Sahanın Sazlıdere büyük yangınının içerisinde kalmakta olduğu, alanın gençleştirmeye ayrılan yerlerden olduğu, bu nedenle de anayasal güvence altında olduğu,
  • Raporda orman alanlarından geçecek hat için ve yaban hayvanlarının nizamiyeyle kontrol edilebileceği ifadelerinin ölçülebilir ve net olmaması nedeniyle bilimsellikten uzak olduğu,
  • Faaliyet alanına ulaşım ve nakliye için orman yolları açısından ÇED raporunda kaç ağaç kesileceğinin bulunmadığı,
  • Orman yangılarının en önemli çevresel tehdit oluşturmasına rağmen proje alanında yangın söndürme altyapılarının ne olduğu ve müdahalenin ne şekilde yapılacağına dair raporda bir değerlendirmeye rastlanılmadığı,
  • Ürünün fiziksel ve kimyasal özelliklerinden kaynaklı tehlikelerin belirtilmediği, risklerin yönetimine ilişkin detaylı bir çalışma yapılmadığı,
  • FSRU gemisi ve doğal gaz tankerlerinden kaynaklı gaz kaçağı, yangın ve patlama risklerinin ÇED raporunda yeterince değerlendirilmediği,
  • FSRU gemisinin ve doğal gaz gemilerinin kendi yakıtlarının saçılmasından kaynaklı risklerin değerlendirilmediği, yangın müdahale sistemleri ve donanımına yönelik yeterli bilgi bulunmadığı,
  • FSRU gemisinin konumu ile ilgili ÇED raporunda tutarsızlık olduğu, acil durum eylem planlarına büyük endüstriyel kazaların oluşması halinde yer verilmediği,
  • Proje alanı ve çevresinde çeşitli gözlem ve literatür bilgilerine göre 222 kuş yaşadığı halde ÇED raporunda kuş türünün 10 türle sınırlı yani eksik verildiği,
  • ÇED raporunda kuş türleri için herhangi bir koruma ve önlem planı verilmemesi.
  • https://www.evrensel.net/haber/426659/saros-korfezinde-dogal-gaz-limani-icin-doga-katliami-yapiliyor

23 Şubat 2021 Salı

Erzincan İliç'teki maden Dersim Ovacıklıları tedirgin ediyor | Çepeçevre Yaşam

 



Dersim'in Ovacık ilçesine bağlı köylerde yaşayan yurttaşlar, komşuları Erzincan İliç'teki altın madeni çalışmalarından rahatsız. Yıllardır İliç'te işletilen maden şirketinin arama faaliyetleri kapsamında patlattığı patlayıcılar buraya sınır olan Ovacık köylülerini endişelendiriliyor.

Köylüler, 10 yıl önce faaliyetlerine başlayan bu şirketin, maden arama çalışmalarının her geçen gün yaklaştığını seslerin şiddetinden fark ettiklerini söylüyorlar. Bu yakınlaşmanın, jeolojisi çok hassas ve kırılgan olan bu bölgeye ciddi zararlar vereceğini söyleyen köylüler, “Su kaynaklarının yeri dahi değişebilir” diyor.

Fotoğraf Sanatçısı ve Belgeselci Kemal Özer'nin yöre halkı, Dersim Kültürel ve Doğal Miras Koruma Girişimi Sözcüsü Avukat Barış Yıldırım  ve Emek Partisi (EMEP) Doğa ve Çevre Komisyonu ile yaptığı söyleşiler, Özer Akdemir'in hazırlayıp sunduğu Çepeçevre Yaşam'da. (Evrensel WebTV)


https://www.evrensel.net/haber/426445/erzincan-ilicteki-maden-dersim-ovaciklilari-tedirgin-ediyor-cepecevre-yasam

Danıştay'dan 3. köprüye gecekondu muamelesi!

 23 Şubat 2021 11:24

Danıştay, üretim ve işletmeye faaliyetine geçilen projelerin ÇED'e tabi tutulmasının daha büyük kamusal zarara yol açacağına hükmetti.

Yavuz Sultan Selim Köprüsü | Fotoğraf: DHA

Özer AKDEMİR
İzmir

İstanbul 3. boğaz köprüsünün de (Yavuz Sultan Selim) içinde bulunduğu Kuzey Marmara Otoyolunun Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinden muaf tutulmasına karşı açılan dava reddedildi. Danıştay 6. Dairesi kararını, ihale aşaması tamamlanmış, üretim veya işletme safhasına geçmiş proje ve yatırımlarının ÇED’e tabi tutulmasının, daha büyük kamusal zararların oluşmasına yol açabileceği görüşüne dayandırdı. Davanın avukatlarından Cömert Uygar Erdem, Danıştay'ın bu kararı ile 3. köprüye gecekondu muamelesi yaparak “Bari buna su verelim, yol verelim, elektrik verelim” noktasına geldiğini dile getirdi. 

OTOYOL VE 3. KÖPRÜNÜN ÇED'DEN KAÇIRILMASINA DAVA

ÇED yönetmeliğinde yapılan değişiklik ile Kuzey Marmara Otoyolu ve 3. boğaz köprüsü projesinin ÇED'den muaf tutulmasına karşı TMMOB'a bağlı Çevre, Şehir Plancıları ve Mimarlar Odası ile Ekoloji Kolektifi tarafından dava açılmıştı. Düzenlemenin iptalinin istendiği davada, “Düzenlemenin yatırımların ÇED süreci işletilmeden tamamlanmak suretiyle çevrenin geri dönülmez biçimde zarar görmesine sebep olacağı" ve bu durumun Çevre Kanununa, uluslararası çevre koruma sözleşmelerine ve kamu yararına aykırı olduğu ileri sürüldü.

"ÇED MUAFİYETİ SAĞLIKLI ÇEVREDE YAŞAMA HAKKINA MÜDAHALEDİR"

ÇED yönetmeliğinin önemine ve çevresel etkisi bulunan yatırımların çevrenin korunması amacına dayanan ÇED uygulamasının kapsamı dışına çıkarılmasının sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına müdahale teşkil edeceğine dikkat çekilen Danıştay 6. Dairesi kararında, "Anılan projelerin ÇED uygulamasının kapsamı dışında bırakılması, bu faaliyetlerin gelecekte yol açabileceği olumsuz çevresel etkileri önceden değerlendirilerek çevre kirliliğinin ve tahribatının önlenmesi bakımından gereken tedbirlerin alınmasını engelleyeceğinden sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına müdahale niteliği taşıdığı açıktır" ifadelerine yer verildi. Danıştay kararında, "Henüz ihale süreci tamamlanmayan ve fiilen hayata geçirilmeye başlanmayan yatırımların, Anayasa’nın 56. maddesiyle devlete yüklenen çevrenin korunması ödevinin bir gereği olduğu kabul edilen ÇED uygulamasının dışında tutulmasının zorunlu bir önlem niteliği taşımadığı sonucuna ulaşılmaktadır" denildi.

"ÜRETİME GEÇİLMİŞSE ÇED'İN ANLAMI YOK!"

ÇED’in temel amacının, faaliyetlerin olası olumsuz çevresel etkilerini ve olumsuz etkileri önleme yöntemlerini tespit etmek, bu tespitlere göre karar vericilerin yatırım konusunda doğru karar vermelerini sağlamak olduğuna dikkat çeken Danıştay 6. Dairesi, buna karşın "Üretim veya işletme aşamasına geçilmiş yatırımlar yönünden ÇED uygulaması yapılmasının, çevrenin korunmasını, çevre kirliliğinin ve tahribatının önlenmesini sağlayamayacağı açıktır" görüşüne vardı. Danıştay oy birliği ile aldığı kararda, "Kamu yatırımları, ihale süreçleri tamamlanmış, istihdam, üretim veya işletmeye başlamış, diğer bir anlatımla ciddi mali kaynaklarla gerçekleştirilmiş ve artık ekonomiye katkı verir hale gelmiş ise, bu yatırımların ekonomik ve sosyal hayata yaptıkları katkı ile çevreye zarar verme durumları karşılaştırıldığında; üretim veya işletmelerinden vazgeçilmesinin, giderilmesi mümkün olan çevresel etkilerden daha olumsuz etkilere yol açacağı..."na hükmetti.

"DANIŞTAY ZATEN OLAN OLMUŞ DEMİŞ"

Danıştay'ın bu kararı ile 3. köprüye gecekondu muamelesi yaptığını ifade eden Av. Cömert Uygar Erdem karara dair şu yorumu yaptı:

"Danıştay 'Bu saatten sonra kaldırmak ayrı çevre sorunu demiş' de o halde rehabilitasyon diye bir kavram niye var o zaman? Ya da eski haline iade? Köprüye gecekondu muamelesi yaptı Danıştay. Zaten olmuş, bari buna su verelim, yol verelim, elektrik verelim, kamusallık kazandıralım dedi."

https://www.evrensel.net/haber/426568/danistaydan-3-kopruye-gecekondu-muamelesi

22 Şubat 2021 Pazartesi

Evrensel gazetesi muhabiri Özer Akdemir'e dava

 



Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesine bağlı Karaburç ve Karaburna köyleri arasında işletilen bazalt ocağına karşı köylülerin verdiği mücadeleyi haberleştiren Evrensel gazetesi muhabiri Özer Akdemir hakkında maden şirketi patronunun şikâyeti üzerine soruşturma açıldı. Akdemir, maden şirketi patronun köylülere “Cahil insanlar” dediği video görüntülerini  “Porche arabasıyla keşfe gelip köylüye ‘cahil’ diyen sonradan görme sermayedarın köylüye bakış açısı bu” diyerek paylaştığı tweeti nedeniyle “hakaret” ile suçlanıyor. 

https://www.dusun-think.net/haberler/evrensel-muhabirine-sorusturma/

Karaburçlulardan hakkında soruşturma başlatılan muhabirimiz Özer Akdemir'e destek

 22 Şubat 2021 12:04

Karaburç köylüleri, haberleri nedeniyle hakkında soruşturma açılan İzmir muhabirimiz Özer Akdemir'e destek açıklaması yaparak "Sesimizin duyulmasını sağlayan hemşehrimizin yanındayız" dediler.

Fotoğraf: Evrensel

Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesine bağlı Karaburç'ta yaşayan yurttaşlar, haberleri nedeniyle hakkında soruşturma açılan İzmir muhabirimiz Özer Akdemir'e destek açıklaması yaptılar. Köyün yanı başında işletilen bazalt ocağına karşı aylardır mücadele eden Karaburçlular, "Mücadelemizin ulusal basında yer bulmasını, sesimizin duyulmasını sağlayan hemşehrimizin yanındayız" dediler.

ŞİRKET PATRONUNA "SONRADAN GÖRME SERMAYEDAR" TEPKİSİ

Karaburç ve Karaburna köyleri arasında işletilen bazalt ocağına karşı köylülerin verdiği mücadeleyi haberleştiren muhabirimiz Özer Akdemir'e, maden şirketi patronunun şikâyeti üzerine başlatılan soruşturmaya köylülerden tepki geldi.

Akdemir, madene karşı açılan davanın bilirkişi keşfinde köylülere "Cahil insanlar" dediği video görüntüleri ile ortaya çıkan maden şirketi patronuna, sosyal medya hesabından, "Porche arabasıyla keşfe gelip köylüye 'cahil' diyen sonradan görme sermayedarın köylüye bakış açısı bu" diye tepki göstermişti.

Şirket patronu, Akdemir hakkında cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunmuştu. Patron, Akdemir'in "Sonradan görme sermayedar" sözlerinin hakaret olduğunu ileri sürerken video görüntülerinin yayılmasından duyduğu rahatsızlığı da dile getirmişti.

"ASIL SUÇLU KÖYLÜLERE 'CAHİL' DİYEN MADEN PATRONUDUR"

Şirket patronun suç duyurusu sonrası Hacıbektaş Cumhuriyet Savcısına SEGBİS üzerinden ifade veren Akdemir, "Sonradan görme sermayedar" sözünün hakaret değil, buğday tarlalarının ortasında yapılan bir keşfe lüks arabası ile gelip köylülere "Cahil" diyen şirket patronunun davranışına yönelik bir tepki-eleştiri olduğunu, hakaret suçunun, asıl olarak köylülere yönelik sarf ettiği sözlerle şirket patronunu tarafından işlediğini dile getirdi.

"AKDEMİR'İN SÖZLERİ GAYET YERİNDEDİR"

Akdemir hakkında soruşturma ile ilgili bir açıklama yapan Karaburç Köyü Doğayı Koruma ve Güzelleştirme Platformu, kendisi de Hacıbektaşlı olan Akdemir'in Karaburç köylülerine destek veren gazetecilerin başında geldiğinin altını çizdi.

https://twitter.com/ozer_akdemir/status/1363760139233329153/photo/2


Maden şirketi sahiplerinden Halit Eken'in, 03 Aralık 2020 tarihinde Karaburç Köyü ve maden sahasında yapılan bilirkişi incelemesine lüks arabasıyla geldiğini ve Karaburç köylülerine “Cahil insanlar” diyerek hakaret ettiğini aktaran Karaburç Platformu, "Bizler bu sözleri kınayarak kendisinden köylülerden özür dileme talebinde bulunmamıza rağmen hiçbir şekilde özür dilememiş ve 'Cahiller' ifadesini köylülere değil 'köylüleri kandıran kişilere' karşı kullanıldığı ileri sürmüştü. Kendisi hakkında suç duyurusunda bulunduğumuz Halit Eken’in sözleri hakkında, Hacıbektaş Cumhuriyet Savcılığı 'kaba, rahatsız edici ve nezaket dışı' tespitlerinde bulunmuş ancak kovuşturmaya yer olmadığına karar vermişti" dedi.

Akdemir'in sosyal medya hesabından maden şirketi sahibinin sözlerini eleştirdiğinin belirtildiği açıklamada, "Köylülere cahil insanlar dediğini inkâr eden, şu ana kadar hiçbir şekilde özür dilemeyen Halit Eken hem suçlu hem güçlüdür. Özer Akdemir’in sözleri gayet yerindedir. Yıllardır çevre konusundaki hassasiyeti ile tanınan hemşehrimiz Özer Akdemir’in eleştirilerine aynen katılıyoruz. Eksiği vardır, fazlası yoktur" denildi.

"HEMŞEHRİMİZİN YANINDAYIZ"

Maden şirketi sahibinin Akdemir’i şikâyet etmesinin ardından hukuksuz ve haksız maden ocağı haberinin tüm ülkeye yayılmasından duyduğu rahatsızlık olduğunu vurgulayan Karaburç Platformu, açıklamasında, "Mücadelemizin ulusal basında yer bularak sesimizin duyulmasını sağlayan hemşehrimizin yanındayız. Hakkında yapılan şikâyetlerden sonra iki kere savcılığa giderek ifade vermek zorunda kalmasına rağmen, halen desteğini sürdüren hemşehrimiz Özer Akdemir’e çok teşekkür ederiz" ifadelerine yer verdi. (Nevşehir/EVRENSEL)

https://www.evrensel.net/haber/426484/karaburclulardan-hakkinda-sorusturma-baslatilan-muhabirimiz-ozer-akdemire-destek

İklim değişikliği tarımı vuruyor: Gıda fiyatlarında sıçrama uyarısı!

  01 Haziran 2023 07:00 Dr. Oğuz Tutal'ın araştırmasına göre Türkiye için en büyük tehlike kuraklık ve aşırı sıcaklar... Araştırma g...