29 Ağustos 2022 Pazartesi

Kazdağı'nda uranyum sondajları hiçbir kurala uyulmadan sürüyor

 

29 Ağustos 2022 15:19


Kazdağı’nda uranyum ve toryum arama çalışmaları çevresel tedbirler alınmadan devam ediyor. Sondajlarda sular doğaya salınıyor, kimyasal çöpler ise çalışması son bulan sondaj kuyularına bırakılmış.



Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel


Kazdağı’nda Ayvacık ilçesi Arıklı köyü yakınlarında uranyum ve toryum arama sondajları devam ediyor. Ormanlık alanın içinde hiçbir çevresel ve iş güvenliği önlemi alınmadan devam eden sondaj faaliyetleri sırasında kullanılan kimyasal maddelerin çöpleri bile açılan çukurlara bırakılmış.


Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

HER TARAFTA SONDAJ KİRLİLİĞİ

Kazdağları Doğal ve Kültürel Varlıklarını Koruma Derneği ve yöre halkı tarafından üç gündür bölgedeki uranyum madeni arama çalışmalarına karşı etkinlikler yapılıyor. Paneller, sergi, müzik performansları gibi etkinliklerden birisi de dün Ayvacık’a bağlı Arıklı köyünde yapıldı. Arıklı köyü meydanındaki asırlık çınar ağacının altında yapılan etkinlikte köylü kadınlar yöresel lezzetlerini ve el işi ürünlerini de sergilediler. Söyleşi öncesi Kazdağları Doğal ve Kültürel Varlıklarını Koruma Derneği üyeleri ve Arıklı köylülerinden oluşan bir grup ile Arıklı köyüne kuş uçuşu 1 km uzaklıkta yapılan sondaj çalışmalarını görüntüledik.



Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

SONDAJ SULARI DOĞAYA BIRAKILIYOR

Şu ana kadar yapılan 8 sondaj çalışmasında çalışılan alandaki çukurların olduğu gibi bırakıldığı, sondaj sularının geçirimsiz bir havuzda biriktirilmesi ve doğaya karıştırılmaması gerekirken havuzlarda plastik örtü olmadığı ve kullanılan kimyasal maddelerin paketlerinin bu sondaj çukurlarının içine atılarak gidildiği görüldü. Halen sondaj çalışmalarının yapıldığı 9. noktada da durum farklı değildi. Sondaj sırasında çıkan sular doğaya kontrolsüz bir şekilde bırakılırken, sondaj çalışmalarında iş güvenliği ve işçi sağlığı tedbirlerinin hiçbiri alınmamıştı. Sondajdan sorumlu MTA görevlisi ise alınmayan önlemlere dair bir açıklama yapmak yerine grubun alandan bir an önce ayrılmasını talep etti.

KAZDAĞI TÜNELLERİNİN BEDELİ!

Grup, 1970’lerde yapılan eski uranyum arama sondaj alanlarının yanı sıra açılışı önümüzdeki günlerde yapılacak olan Kazdağı tünellerinin hafriyat dökün sahasını da uzaktan gözlemledi. Kazdağı Koruma Dernek Başkanı Süheyla Doğan Nusratlı köyü yakınlarında, Nusratlı Deresinin tam üzerinde oluşturulan tünel hafriyatının bölgedeki ağaçları yok ettiğini ve eğimli araziye bir tepe gibi yığılan hafriyatın altından geçen dereyi ilerleyen dönemde kirletebileceğini söyledi. “Asit maden drenajı bu dereye akacak ve oradan da denize dökülecek.  Üstelik çok ciddi bir heyelan tehlikesi oluşturuyor. Bu büyük bir çevre katliamı. Tünellerin bedeli yine doğa kıyımı, ne yazık ki” dedi.

URANYUM MADENCİLİĞİ SONRASI HALK KADERİNE TERKEDİLİYOR

Arıklı köyünde yapılan söyleşide “Uranyum Uğruna” kitabının yazarı Evrensel Gazetesi İzmir Temsilcisi Özer Akdemir ve 40 yıl önce yapılan uranyum sondaj çalışmaları nedeniyle adı ‘Kanser köy’e çıkan Söke’nin Kisir Köyü Muhtarı Baki Suna konuşmacı olarak yer aldılar. Manisa Köprübaşı ve Söke Kisir köylülerinde 40 yıl önce yapılan uranyum sondajlarının yol açtığı çevre-sağlık sorunlarına dair yaptığı haber ve televizyon programlarını anlatan Akdemir, “Bu köylerde yaşayan yurttaşlar yıllarca tam anlamıyla kaderleri ile baş başa bırakıldılar. Bilim insanlarının her iki yörede yaptığı radyasyon ölçümlerinde izin verilen limitlerin 150-500 katı arasında yüksek radyasyon tespit edildi. Buna karşın TAEK her iki yerdeki sorumluluğunu ve aslında bir anlamda çevre-sağlık skandalını görmezden gelmeye devam etti. Yarın, Kaz Dağı'nda uranyum madenciliği yapılırsa olacak olan da budur. Biraz önce gittik gördük. Yapılan uranyum değil, ölüm sondajı sanki! Hiçbir önlem alınmadan yapılıyor. Bu sondajları ve madencilik çalışmalarını daha başında iken durdurmak gerekiyor. Bunun başarılabileceğini daha birkaç ay önce Tire’nin Dağyeni köylüleri gösterdi, Başköylüler gösterdi. Sizler de başarabilirsiniz. Sağlıklı çevrede yaşamak sizlerin Anayasal hakkınız” diye konuştu.



Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

“BİZ YANDIK SİZ YANMAYIN”

Kisir köyü muhtarı Baki Suna ise köylerinde uranyum sondajlarını ardından yalnız bırakıldıklarını, her evden bir kişiyi kanser nedeniyle kaybettiklerini söyledi. Haberlerin ardından TAEK’in br erken uyarı istemi kurduğunu ancak bunun verilerinin hiçbir zaman kendileri ile paylaşılmadığını söyleyen Suna, “Sizlerin burada daha çok yeni sondaj çalışmaları. Bizde İzmir hastanelerine gidenler geri gelmiyorlar artık. Siz yolun başındayken durdurun bu sondajları. Yarın çok geç oluyor çünkü. Biz yandık siz yanmayın!” dedi.

“BUNA SONDAJ ÇALIŞMASI DENEMEZ, BU BİR KATLİAM”

Söyleşinin soru yanıt kısmında konuşan çevre mühendisliği emekli öğretim üyesi Enver Yaser Küçükgül, Arıklı’da yapılan uranyum arama çalışmalarının sondaj çalışması olmadığını, madencilik projesi olduğunu belirterek, kullanılan kimyasalların daha şimdiden yörenin toprağını ve suyunu kirlettiğini söyledi. Küçükgül, “Bu yapılan bir katliamdır. Kesinlikle yasadışıdır ve suçtur” dedi. Söyleşide konuşan köyler ise köylerinde son dönemde turizmin canlandığını, yetiştirdikleri organik ürünlerin geçimlerini sağladığını belirterek, uranyum çalışmalarının hem turizme, hem tarıma zarar vereceği için durdurulması gerektiğini söylediler. (Çanakkale/EVRENSEL)

 https://www.evrensel.net/haber/469043/kazdaginda-uranyum-sondajlari-hicbir-kurala-uyulmadan-suruyor

28 Ağustos 2022 Pazar

Meze köy! (Pazar yazısı)

 

 28 Ağustos 2022 01:55




Fotoğraf: Kazım Kızıl

PAZAR

    

 

Özer Akdemir

Tüm yazıları

İncir ağacının dibine ayaklarını sere serpe uzatarak oturdu. Ben de yanına çöktüm. Bir saattir geziyorduk öğle sıcağının altında. Kırk derece sıcaklık, nem derken bir saatlik gezinti ikimizin de pestilini çıkarmıştı.

Üzerindeki beyaz gömlek terden sırılsıklam olmuştu Ömer’in. Alnında, yüzünde, boynunda domur domur ter derecikleri oluşmuştu. Benim durumum da ondan aşağı değildi hani. Sırtımdaki tişört oluk oluk akan terden ıpıslaktı. Rüzgar da sanki inadına püf bile etmiyordu.

Elindeki iki küçük bardacık incirinden birini bana verdi. “Yıkamana, kabuğunu soymana gerek yok. Ye gitsin” dedi. Öyle yaptım. Ağzımın içi bir anda tadından çatlamış bardacığın balı kesti.

İncir bahçesinin içindeydik ama etrafımız silme zeytinliklerle doluydu. Bulunduğumuz bahçede iri meyveleriyle nar ağaçları da vardı. Cevizden büyük mor taneleriyle kocaman bir kırmızı papaz eriği az ötemizdeki bahçedeydi.

Ben tam ağaca bakarken eriğin dalından yeşil tüylü, sarı gagalı küçük bir kuş şakımaya başladı. Az öteden, dere kenarındaki söğüt ağaçlarının oradan karşılık geldi kuşun ötüşüne. Bir süre ötüştü iki kuş. Sonra bizimki, erik dalından dereye kanat açıp gitti.

Başçayır Deresi’nin yatağında damla su kalmamıştı. Dibinde ak pak taşlar, etrafında gümüş gibi parlayan kumlar ve derenin kenarlarında bir kısmı sararmış dalgan otu ailesi vardı. Bu derede yaşayan kurbağalara, balıklara, yılanlara içim cız etti. Bir damlacık suya hasret, kim bilir nasıl zamanlarla yüzleşmişlerdi.



Fotoğraf: Kazım Kızıl

Sırtımızı yasladığımız incir ağacının hemen solundaki mısır tarlasını işaret etti Ömer parmağıyla. Yemyeşil mısır sapları adam boyunu geçmiş, mısır koçanlarından sarı püsküller sarkmıştı.

“Kuyunun birini bu tarlaya vuracaklar” dedi. “Diğerleri de incir, zeytin, erik bahçelerinin içine.”

Belki bir yarım saat kadar oturup dinlendik ağacın gölgesinde. Bu sürede JES şirketinin köylerine ne zaman geldiğini (Bir yılı aşmış projeyi öğrendiklerinden bu yana), kendilerinin ne zaman çadır kurup şirket araçları geçmesin diye yolun kenarında nöbet tuttuklarını anlattı. Soluklandığımıza kanaat getirip yürüdüğümüzün dakikasında pişman oldum ben açıkçası. Güneş hâlâ amansız, sıcağını bol bulamaç boşaltıyordu tepemize.

Gezdiğimiz yer Başçayır Deresi’nin etrafındaki alüvyonların oluşturduğu düz bir vadiydi. Civardaki bütün köyler yazın kuruyan bu derenin etrafına kurulmuştu.

Bir yoncalığın yanında durdu Ömer. Yoncalar yemyeşil bir halı gibi yayılmıştı tarlaya. “Bak şu toprağa. Bir gram gübre yok. Şu mısırlar 15 gündür sulanmadı ama yine de ne kadar canlı görüyor musun? Ya şu zeytinler? Kim derki 200-300 yaşındalar diye. İnsan diksen biter bu topraklarda” dedi. Yüzü gülümsemekten ışılıyordu zeytinleri anlatırken.

Zeytin ağaçlarının o yaşta olduklarına gerçekten inanamadım. Yaprakları tazecik, canlı, kalın gövdelerinin üzerinde gürbüz dalları bilek kalınlığındaydı. Dallar mavi göğe doğru alıp başını gitmişti.

Biraz ileride bir tarlanın içindeki fidanlığın önünde de durduk. Bir dönümlük kadar bir yerdi. Kimisinin boyu bir karış, kimisi tay tay çağındaki çocuk gibi yenice boy atmış, siyah poşetlere sarılı toprağın içine gömülmüş incir fidanları sıra sıra diziliydi. Fidanların önünde yüzü dondu, buruldu Ömer’in. “İşte burasını da kamulaştırdılar. Nereden baksanız 17 bin 500-18 bin incir fidanı var. ‘Taşıyın’ diyorlar bize de şu saatten sonra bunları taşımaya çalışırsanız fidanlar hep ölür. Bunu bilmiyorlar mı? Biliyorlar bilmesine de, işte!..” dedi.

Sağı solu ağaçlarla çevrili toprak bir yoldan ilçeye giden asfalta çıkar çıkmaz güneşin yakıcılığını daha da bir hissettik. Kusuyordu asfalt sıcağı!

Menteşeler’den Başçayır’a, oradan Uzundere, Mezeköy ve Baklaköy’ün içinden geçip Köşk’e kadar uzanan kara yolunun kenarında kurulan nöbet çadırına dar attık kendimizi. Birer ikişer bardak soğuk su ile ancak dindi susuzluğumuz. Mezeköylü kadınlar plastik sandalyelere oturmuş, bizi bekliyorlardı. Haberleri vardı geleceğimizden. İzin isteyip sokulduk yanlarına. Sonrasında bize, başlarına gelen bu jeotermal belasının köylülerde yol açtığı duygu ve düşünceleri dinlemek kaldı.

Kadınların içinde en yaşlısı olan Ayşe Nine dişsiz ağızda yuvarlanan sözlerinin üstüne basa basa dedi ki; “Bu yaşımda bile benim için önemli olan sağlık. Gelecek nesillere hastalık getirecek bu sıcak su”.

Yüzünden sağlık fışkıran Emir Ayşe kaşlarını çatarak anlattı içindekini “Bize ‘Rızan var mı?’ diye soran bile olmadı. Külliyen karşıyız”. Az ötede, sıska bir söğüt ağacının gölgesinde oturan Sait Erdem söze karıştı uzaktan; “Beni iyi dinle şimdi. Bu önümüzden geçen yolu ben verdim devlete. Tek kuruş da almadım. Şimdi gelmişler tarlamı elimden almak istiyorlar. Evim 50 metre jeotermale. On nüfusum var. Bunun kokusuyla nasıl yaşarız biz?”.

“Yarın su sıkacaklarmış üzerimize” dedi, yanı başımda oturan genç kadın. “Haber etmişler ‘Yarın yolu açmazlarsa jandarma zoruyla açtıracağız’ diye. Jandarmayı bizim üzerimize salacaklar. Biz yaşamak istiyoruz. Temiz doğamızla, tarlamız, suyumuzla. Tek derdimiz bu. Bunun için döveceklerse dövsünler”.

Dövdüler! Ertesi gün hem öğleyin, hem gece yarısı dövdü jandarma köylüleri. Köylüler yolun üzerine oturmuşlar kalkmıyorlardı. En önde kadınlar vardı. Ne laftan anladı jandarma, ne dinden, ne salavattan. Kalkanlarla giriştiler köylülere. Gündüz vakti birkaç kişi yaralandı, ambulansla taşındılar. Yine de geçit vermedi köylü, TOMA’nın ardına saklanıp yolun açılmasını gözleyen şirket araçlarına.

Gece yola sandalyelerini koydular. Ay tepelerinde parlarken gövdelerini şirketin makinelerinin, jandarma kalkanının önüne attılar. Milletvekilleri de vardı yanlarında. Onların “Bu yaptığınız hukuksuz. İnsanların toplantı, gösteri, yürüyüş hakları var. Temiz çevrede yaşama hakları var” demeleri hiçbir etki yaratmadı jandarma komutanının üzerinde. “Hükümetin, valinin emri var. Yolu açmazsanız dağıtacağız” dedi de başka bir şey demedi.

Gece yarısı 02.30 gibi en öndeki kadınları süpürerek ilerledi jandarma. Kalkanları ile kuşattıklarını arkalarına atıp, gözaltına aldılar. Çığlıklarla, ellerini, gövdelerini, kollarını, kafalarını kalkanlara dayayıp direnen kadını erkeği ile koca bir köyü ite kaka, vura, savura ezip geçtiler. Jandarmanın arkasından da şirketin kepçeleri daldı bahçelerin içine.

Gecenin üç buçuğunda, kollarında, omuzlarında, sırtlarında darp izleri bulunan iki kadın bir saat önce yolu kapattıkları yere kalkanları ile barikat ören jandarmaların karşısına geçip verip veriştirdiler. Hırpalanmışlardı, hem fiziken, hem moralmen berbat durumdaydılar. En çok da şimdiye kadar kutsal belledikleri devlet tarafından bir çöp gibi şirket araçlarının önünden süpürüldükleri için kırgındılar.

“Bizi yurttaşlıktan da çıkarın. Elimizdeki kimliklerimizin kağıt kadar hükmü yok sizin nezdinizde. Polisle, jandarmayla tapulu arazilerimize girdiniz, bizi döve döve” dedi kadının biri. Öfkeden yanakları kızarmış, çıngı fışkırıyordu gözlerinden.

Yanı başındaki ince narin kadının sesi zorla çıkıyordu boğazından, “Fidanlarıma kıydınız. Biz devlete bugüne kadar bir gram haksızlık yapmadık oysa” dedi, kısık kısık.

Biraz önce konuşan kadının söyleyecekleri bitmemişti daha jandarmalara; “Ben vergi veriyorum, alnımın teriyle kazanıp. Sizi, ben doyuruyorum. Yazıklar olsun, insan bildik sizi. Gece rahat uyumayın. Neyden korkunuz varsa Allah onunla sınasın sizi!”.

“Fidanlarım” diyordu hâlâ yanındaki köylüsü; “Kardeşi kardeşe kırdırdınız, bir şirket için. Altmış yaşındaki anamı sürüdünüz yerlerde. Elbette bir gün adalet gelecek. O zaman da siz olmayacaksınız…”

Darmadağın olmuş, dövülmüş, sövülmüş, bir çöp gibi kenara süpürülmüş köylüler ay ışığının altında sessizce çekildiler evlerine. Yirmi kadar köylü gözaltı aracına bindirilip Köşk jandarma komutanlığına götürülmüştü. Köylüler, gözaltına alınanları dert etmekten uyuyamadılar sabaha kadar. Onların derdi kendi yaralarından daha acıtıyordu canlarını.

Ay, hızla çekildi köşesine. Güneş yeni bir ağustos gününü ısıtmaya başladığında kaymakam hanımın köye giriş çıkışları yasakladığı haberi geldi. Zaten köylü de derman kalmamıştı dışarı çıkmaya. Birbiriyle el şakaları yaparak devriye atan bir iki jandarma erinin dışında bomboştu sokaklar.

Mezeköy, jeotermal şirketinin önüne incir ve zeytinli bir meze tabağı gibi sunulmuştu!..

 https://www.evrensel.net/yazi/91502/meze-koy

27 Ağustos 2022 Cumartesi

"Yasakçı kaymakam" hakkında suç duyurusu: Aydın Köşk kaymakamı görevi kötüye kullanmakla suçlanıyor

 

27 Ağustos 2022 00:04


Aydın'da kurum temsilcileri Köşk İlçesi kaymakamı Tuğba Polat hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına verdikleri dilekçeyle suç duyurusunda bulundu.



Fotoğraf: Evrensel

PAYLAŞ

Özer AKDEMİR

Aydın’daki birçok kurum temsilcisi Köşk İlçesi kaymakamı Tuğba Polat hakkında suç duyurusunda bulundular. Bugün Cumhuriyet Başsavcılığına verilen şikayet dilekçesinde Kaymakam Polat, "Görevi Kötüye Kullanma ve Zor Kullanma Yetkisine İlişkin Sınırın Aşmakla" suçlandı.

ZOR KULLANMA YETKİSİ AŞILDI

Çok sayıda kurum temsilcisi tarafından imzalanarak verilen şikayet dilekçesinde, Aydın Köşk İlçesi Mezeköy Köyü’nde JES faaliyetleri için köylülerin tarla ve bahçeleriyle ilgili olarak acele kamulaştırma işlemi yapıldığı ve bu şekilde köylülerin topraklarına el konulduğu aktarıldı. Topraklarına el konulan köylülerin JES sondajlarına karşı hukuk mücadelesi başlattıklarının vurguladığı dilekçede "Bu mücadele kapsamında 23.08.2022 günü özel mülk arazilerinde etten duvar örerek; şirket araçlarının geçişine izin vermemişlerdir. Bunun üzerine köylüler, gecenin ilerleyen saatlerinde kolluk görevlileri tarafından zor kullanılmak suretiyle dağıtılmışlardır. Dağıtılma esnasında kolluk görevlilerince köylülere karşı görevin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanılmış; köylüler darp edilerek, gözaltına alınmışlardır. Bu şekilde kolluk amir ve görevlileri 'Zor Kullanma Yetkisine İlişkin Sınırın Aşılması' suçunu işlemişlerdir" denildi.

"KAYMAKAM GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANDI"

Köylülerin gözaltına alındığı gün, Köşk Kaymakamlığının da; “kamu düzeni ve genel güvenliğin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması... ” gibi gerekçelerle Mezeköy’e giriş ve çıkışları 7 gün boyunca yasakladığına dikkat çekilen dilekçede şu görüşlere yer verildi: "Öncelikle Kaymakamlıkça alınan bu karar 'ölçülülük ilkesi'ne aykırıdır. Kaymakamlığın, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17. maddesine göre; toplantı ve yürüyüşleri erteleme gibi hak ve özgürlükleri daha az kısıtlayıcı bir yetkisi varken, bu yetkiyi kullanmayıp; uygulama yönünden kişi hak ve özgürlüklerini daha fazla kısıtlayan, sınırlayan ve baskı altına alan bir yola tevessül etmesi 'Görevi Kötüye Kullanma' suçuna vücut verecektir. Kaldı ki, Kaymakamlık’ın bu kararı ile Anayasa hiçe sayılmıştır. Köylülerin 'barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı, ifade özgürlüğü, örgütlenme hakkı, etkin bir yargı yoluna başvurma hakkı, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı, mülkiyet hakkı' ağır şekilde ihlal edilmiş; böylece Kaymakamlık Yetkilileri görevlerini kötüye kullanmışlardır."

KAYMAKAMLIK KARARININ UYGULANMASINDA AYRIMCILIK

Kaymakamlık kararının uygulanması esnasında da ayrımcılık yapıldığının belirtildiği açıklamada milletvekili, baro başkanı gibi yetkililerin köye girişine izin verilirken; vatandaşlar, çevre ve ekoloji dernek üyeleri, sivil toplum örgütü üyeleri ile avukatların girişine izin verilmediğinin altı çizildi. Kaymakamın bu şekilde Anayasanın “ eşitlik ilkesi” ile “ayrımcılık yasağı”na aykırı davranılarak “Görevi Kötüye Kullanma” suçu işlediğinin vurgulandığı dilekçede şöyle denildi: "Yine Aydın Emek ve Demokrasi Platformu tarafından 25.08.2022 günü Mezeköy Köyü’nde basın açıklaması yapmak istemişler; fakat kolluk görevlilleri, Kaymakamlık kararını gerekçe göstererek platform üyelerini köye almamıştır. Bu şekilde platform üyelerinin Anayasada koruma altına alınan 'seyahat özgürlükleri' engellenerek; 'Görevi Kötüye Kullanma' suçu işlenmiştir. İlgililer hakkında suç oluşturan eylemleri ile ilgili olarak davacı ve şikayetçiyiz."

Kurum temsilcileri Kaymakam Polat hakkında belirtilen suçlardan soruşturma başlatılması ve soruşturma sonunda da kamu davası açılmasını talep ettiler.

Kaymakam Polat, Mezeköy'lülerin mücadelesi ile ilgili bir haberimize de erişim engeli getirtmişti.

 https://www.evrensel.net/haber/468930/yasakci-kaymakam-hakkinda-suc-duyurusu-aydin-kosk-kaymakami-gorevi-kotuye-kullanmakla-suclaniyor

26 Ağustos 2022 Cuma

Akçay sulak alanında inşaat projesinin yürütmesi durduruldu

 

26 Ağustos 2022 11:44


Akçay Sazlığı ve Sulak Alanı'nda Edremit Belediyesi tarafından verilen inşaat ruhsatlarının iptali için açılan davada mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi.



Fotoğraf: Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği

PAYLAŞ

Özer AKDEMİR

Akçay Sazlığı ve Sulak Alanı'nda Edremit Belediyesi tarafından verilen inşaat ruhsatlarının iptali için açılan davada mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi. Balıkesir 2. İdare Mahkemesi imar planlarına ve mevzuata uygun olmadığı gerekçeleriyle projenin yürütmesini durdurdu.

SULAK ALANA İNŞAAT PROJESİNE DAVA AÇILMIŞTI

Akçay Sazlığı ve Sulak Alanı'nda inşaat ruhsatı veren Edremit Belediyesinin kararına karşı Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği,  Doğa Araştırmaları Derneği, Yeşil Düşünce Derneği, Edremit Çevre Sağlığı ve Doğayı Koruma Derneği, Çevre Koruma Kooperatifi, Doğa Derneği ve bir grup yurttaş tarafından verilen inşaat ruhsatlarının alanla ilgili mevcut imar durumunun, sulak alan mevzuatı ve korunan alan mevzuatına aykırı olduğu dava açılmıştı. Dava sürecinde yapılan bilirkişi keşfi sonrası hazırlanan raporda da projenin imar planlarına aykırı olduğu dile getirilmişti. Bilirkişi raporunda özetle; Edremit Belediyesi tarafından “Enginkent Akçay Konut Projesi” ile ilgili verilen inşaat ruhsatlarının bulunduğu parsellere ilişkin Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’ne uygun olarak düzenlenmiş ve onaylanmış herhangi bir imar planın olmadığı dile getirilmişti.

EKOLOJİK SİSTEM OLUMSUZ ETKİLENİR

Edremit Belediye Meclisinin kararlarının Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’ne göre herhangi bir geçerliliğinin olmadığının belirtildiği raporda, “Edremit Belediye Başkanlığınca “Enginkent Akçay Projesi “için verilen imar durumları ve ruhsatlar, yürürlükte bir plan olmadan verilmesi sebebiyle Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’ne uygun değildir. İnşaatına başlanan ve devam eden söz konusu yapılaşmaların mevcut ekolojik sistemi olumsuz etkileyeceği gerekçeleri ile Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’ne uygun değildir” denilmişti.  Raporun son bölümünde ise projede kamu yararı olmadığı, yapılaşma çabasının bölgenin sulak alan ve koruma alanı değerlerine olumsuz etki edeceği ve şehircilik ilkelerine aykırı olduğu dile getirilmişti.

“TELEFİSİ İMKANSIZ ZARARLARA NEDEN OLUR”

Bilirkişi raporuna yapılan itirazları yerinde görmeyen mahkeme heyeti oy birliği ile aldığı kararında “1/5000 ölçekli nazım imar planı ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planı onaylarına ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin olmadığı, Edremit Belediye Başkanlığınca verilen imar durumları ve ruhsatların yürürlükte bir plan olmadan verilmesi sebebiyle mevzuata uygun olmadığı anlaşıldığından dava konusu işlemlerde hukuka uyarlık bulunmadığı kanaatine varılmıştır” dedi. Mahkeme heyeti dava konusu işlemin uygulamaya devam edilmesi durumunda, telafisi güç veya olanaksız zararlar doğuracağı, böylelikle uyuşmazlığın esası hakkında karar verilinceye kadar maddi ve manevi varlığında telafisi güç zararların ortaya çıkabileceğini belirterek işlemin yürütmesini durdurdu.

 https://www.evrensel.net/haber/468875/akcay-sulak-alaninda-insaat-projesinin-yurutmesi-durduruldu

25 Ağustos 2022 Perşembe

Mezeköy’e 7 gün giriş çıkışları yasaklayan "Yasakçı kaymakam" haberimize de erişim engeli getirtti

 

25 Ağustos 2022 12:35

JES şirketine karşı tepki gösterilmesin diye Mezeköy’e 7 gün giriş çıkışları yasaklayan ‘Yasakçı kaymakam’ haberimize de erişim engeli getirtti.



Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel 

PAYLAŞ

Özer AKDEMİR     

Aydın’ın Köşk İlçesine bağlı Mezeköy’de JES şirketi rahat çalışabilsin diye giriş çıkışlar yedi gün süreyle yasaklanan Köşk Kaymakamı, bir haberimize de erişim engeli getirtti. Kaymakam Tuğba Polat’ın başvurusu sonrası Aydın 1. Sulh Ceza Mahkemesi 28 Temmuz tarihli “Köylüler JES’e Karşı Nöbete Devam Ediyor: Kaymakamdan Köy Muhtarlarına JES Tehdidi!” başlıklı haberimize erişim engeli getirdi.

HABER KAYMAKAMIN KİŞİLİK HAKLARINI İHLAL ETMİŞ!

1 Ağustos tarihinde mahkemeye habere erişim engeli getirilmesi talebiyle başvuran Köşk Kaymakamı Polat, hakkında yayınlanan haberlerin ve paylaşımların kişilik haklarını ihlal ettiğini ileri sürdü. Haberimizi ve haberimizi kaynak gösteren sosyal medya paylaşımlarını “kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu ve haberin amacının dışına çıkıldığı, haber verme hürriyeti veya basın ve yayın özgürlüğü kapsamında olmadığı, haber başlıklarının haber içeriklerini yansıtmadığı” gibi gerekçelerle haberimize ve sosyal medya paylaşımlarına erişim engeli getirdi. Gazetemizin bu karara itirazı da reddedilince haberimize erişim engeli getirildi.

ERİŞİM ENGELİ GETİRİLEN HABERİMİZDE NE YAZIYORDU?

Erimiş engeli getirilen haberimizde Köşk’e bağlı Mezeköy’de acele kamulaştırma ile ellerinden alınan tarla ve bahçelerinde JES sondajlarına karşı direnen Mezeköylülerin mücadelesi aktarılıyordu. Haberde, köy muhtarlarının sosyal medyada yayınlanan JES karşıtı görüşlerinden sonra Kaymakam Tuğba Polat tarafından makamına çağrılarak “muhtarların devlet memuru olduğu, bu türden açıklamalar yapamayacakları” yönünde uyarıldıkları yine köylülerin ve Aydın Çevre Kültür Derneği Başkanının anlatımları ile aktarılıyordu. Haber için görüştüğümüz köylülerinden Mehmet Tanırkan, “Muhtarları geçen günkü konuşmaları nedeniyle ‘sizler devlet memurusunuz, böyle demeç veremezsiniz’ diye tehdit etmiş kaymakam” demişti. Yine AYÇEP Başkanı Mehmet Vergili de “Köşk kaymakamı da seçilmiş muhtarları tehdit etmiş. ‘Siz kesinlikle eyleme katılmayacaksınız. Devlet memursunuz’ demiş”  bilgisini vermişti.

KAYMAKAM KÖYE GİRİŞ ÇIKIŞLARI DA YASAKLAMIŞTI

23 Ağustos tarihinde JES’e özel mülk olan arazilerinde etten duvar örerek şirket araçlarının geçişine izin vermeyen köylülerin direnişi gece yarısı jandarma tarafından zor kullanılarak dağıtılmıştı. Köylüleri darbederek gözaltına alan jandarma şirket araçlarına yolu açarak iş makinelerinin incir ve zeytin bahçelerinin arasına girmesine olanak sağlamıştı. Jandarma saldırısının olduğu gün Köşk Kaymakamlığı da “Kamu düzeni ve genel güvenliğin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması, Anayasadan ve kanunlardan doğan haklardan herkesin eşit şekilde faydalanmasını sağlamak amacıyla; kişi ve gruplar tarafından sosyal medya platformları ve basın yayın organları üzerinden kamulaştırmaya tepki gösterildiği şeklinde alınan bilgiler…” gibi gerekçelerle Mezeköy’e 7 gün boyunca giriş ve çıkışları yasaklamıştı.

JES ŞİRKETİNİN HAKLARINI KORUMAK İÇİN

Köylülerin “sağlıklı çevrede yaşama hakkı”, “Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı” gibi Anayasal haklarını görmezden gelerek yasak kararı alan Kaymakamlığın yasaklama gerekçesinde yazan “başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasının zafiyete uğrayabileceği” sözleri ise hukuksuz bir şekilde köylülerin arazilerine giren JES şirketinin haklarını koruma çabası olarak değerlendirilmişti.

GİRİŞ ÇIKIŞ YASAĞINA KAŞI DAVA AÇILDI

Öte yandan Köşk Kaymakamlığı tarafından alanın bu yasak kararının hukuksuz olduğunu belirterek, Aydın 1. İdare Mahkemesine yürütmenin durdurulması ve yasak kararının kaldırılması talebiyle dava açtı. Mahkemeye sunulan dava dilekçesinde “Dava konusu idari işlemin tesis edilme gerekçesinin, köylerine yapılan JES karşısında rahatsız olan ve tepki gösteren yerli halkın mücadelesine destek olunmaması ve özellikle de Mezeköy Mahallesinde barışçıl nitelikteki toplantı özgürlüğü hakkı ile bununla bağlantılı ifade özgürlüğü hakkının kullanılmasının engellenmek istenmesidir. 5442 Sayılı Yasanın 32/Ç maddesinde öngörülmemiş bir yetki Köşk Kaymakamlığı tarafından kullanılmıştır. Yasaklama kararının kanuni bir dayanağı bulunmamaktadır ” denildi.

AYDIN EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ İLE CHP’LİLER BUGÜN KÖYE GİDECEK

Bu arada yasak kararına karşı bugün Aydın Emek ve demokrasi bileşenleri hem yasak kararını protesto etmek hem de köylüerle dayanışma içinde olmak için Mezeköy’e gidecekler. Bugün ayrıca CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç ve Aydın İl Örgütü yöneticileri de öğle saatlerinde Mezeköy’e gidecekler.

 https://www.evrensel.net/haber/468810/mezekoye-7-gun-giris-cikislari-yasaklayan-yasakci-kaymakam-haberimize-de-erisim-engeli-getirtti

24 Ağustos 2022 Çarşamba

Gazeteci ve Yazar Özer Akdemir: Ekoloji mücadelesini edebiyatla anlatmak istedim

 

 24 Ağustos 2022 19:12


Dikili 1. Kitap Günleri etkinlikleri kapsamında “Yılanın Ağzındaki Kuş Gibi” kitabını anlatan Gazeteci ve Yazar Özer Akdemir, "Ekoloji mücadelesini edebiyatla anlatmak istedim" dedi.



Fotoğraf: Evrensel

PAYLAŞ

Evrensel Gazetesi İzmir Temsilcisi Özer Akdemir, Dikili 1. Kitap Günleri etkinlikleri kapsamında “Yılanın Ağzındaki Kuş Gibi” kitabını anlattı. Konuşmasına önceki gün Aydın Köşk’e bağlı Mezeköy köylülerine yönelik jandarma saldırısı ve nedenlerini anlatarak başlayan Akdemir; “Saldırıdan bir gün önce köydeydim. Mezeköy incir ve zeytin bahçelerinin içerisinde cennetten bir köşe. Bir JES şirketi kasasını doldursun diye köylülerin arazileri kamulaştırılarak şirkete verilmiş. Köylüler ise buna karşı dava açmışlar ve en azından yürütmenin durdurulması talebinin mahkemece karara bağlanmasına kadar şirket çalışmasın, arazimize girmesin istiyorlar. Çünkü şirket girdi mi bahçelere artık geri dönüşümü olmayan zararlar verecek biliyorlar. İşte bütün mesele bu! Jandarma şirketin taşeronu gibi köylüleri gece yarısı döverek şirket iş makinelerinin alana girmesini sağladı. Mezeköy’ü şirkete meze yaptılar!” dedi. 

Köşk kaymakamının 7 gün boyunca köye giriş çıkışları yasakladığını ve jandarmanın köyde devriye gezdiğini belirten Akdemir, “Bütün bunlar bir şirketin yararı için. Yüzlerce köylü, binlerce meyve ağacı, yüz binlerce canlı feda edilebiliyor. İşte ‘kutsal devlet’ tam da bu! Bizim sırtımızda boza pişirmesi için yoksulları, emekçileri, ezilenleri baskı altına almaya yarayan aygıt. Dün Mezeköylüler de bu gerçekle yüzleştiler” diye konuştu.

Fotoğraf: Evrensel

"BU KARARIN HUKUKSUZ OLDUĞU DAHA NET ORTAYA ÇIKTI"

Evrensel gazetesine yönelik Basın İlan Kurumunun resmi ilan yasağına da değinen Akdemir, “Zaten fiili olarak üç yıldır resmi ilan vermiyorlardı, hiçbir gerekçe göstermeden. Dün sadece gerekçelerini açıklayıp işi resmiyete dökmeye çalıştılar ki bu kararın ne kadar haksız ve hukuksuz olduğu böylece daha net ortaya çıktı. Okur dayanışmasının suç sayıldığı, kurumsal aboneliklerin tiraja eklenmediği, AİHM kararlarının görmezden gelindiği bu kararı elbette reddediyoruz. 26 yıldır tüm bu baskı ve yasaklara rağmen var oldu Evrensel. Bu zorba iktidarın tarihin çöplüğüne gönderildiği manşetini de atacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın” dedi.

Akdemir yeni kitabına adını veren “Yılanın Ağzındaki Kuş Gibi” deyiminin Bergama köylülerinin sözü olduğunu belirterek, Bergama köylülerinin “Karıncanın kardeşi var” cümlesiyle birlikte bu cümleyi de ülkedeki ekoloji mücadelesine armağan ettiğini söyledi. Akdemir, “Bu iki cümle ülkedeki ekoloji mücadelelerinin özeti aslında. Yerellerde kendi başlarına sermaye saldırılarına karşı direnen mücadeleler karıncalar gibi birleşirse saldırılara göğüs gerebilir. Bugün Anadolu’nun dört bir yanında yükselen çığlıkları da hepimizin duyması ve destek olmamız gerekiyor“ diye konuştu. Akdemir, bir önceki kitabı “Doğa ve Direniş Öyküleri” ile son kitabında ekoloji mücadelelerini edebiyatla, eko-kurgu türü öyküler ve şiirlerle okurlara anlatma amacı güttüğünü söyledi.


Fotoğraf: Evrensel


DİKİLİ’NİN VE HUKUKUN MEZAR ÇUKURU

Konuşmasında Dikili bölgesindeki çevre sorunları ve özellikle Çukuralan Altın Madeni’ne geniş yer ayıran Akdemir, “Bu madene karşı açılan tüm davalar kazanılmış olmasına rağmen maden halen, hem de kapasite arttırarak devam ediyor. Çukuralan bu bölgedeki yaşam için, su için, sağlıklı çevre için bir mezar çukuru. Hukuksal kazanımların, hukuka saygı duymayan bir iktidarda hiçbir işlevi olmadığının da en iyi örneklerinden birisi” dedi.

Bergama köylülerinin altın madeni karşıtı mücadelesi ve 2006 yılında Dikili’deki çevre paneline yönelik altın madeni çalışanlarının saldırısını da anlatan Akdemir, “O gün paneldeydim bir gazeteci olarak. Çok vahim sonuçları olabilecek bir olaydı. Bence ucuz atlatıldı ama o zamanlar Fethullah Gülen Cemaatinin kasası olarak tanımlanan Koza Altın Şirketinin şiddet yolu ile mücadeleyi bastırma çabalarından birisiydi” ifadelerini kullandı.   

Akdemir konuşmasında Brezilya’dan Türkiye’ye doğru gelmekte olan Sao Paulo uçak gemisi, Gaziemir nükleer atıklar, Kaz Dağı’nda yapılan uranyum sondajları ve RES, JES’lere karşı verilen mücadeleleri de anlattı. Akdemir söyleşinin ardından kitaplarını imzaladı. (İzmir/EVRENSEL)

 https://www.evrensel.net/haber/468772/gazeteci-ve-yazar-ozer-akdemir-ekoloji-mucadelesini-edebiyatla-anlatmak-istedim


https://www.ajansbakircay.com/kitap/ozer-akdemir-dikili-nin-ve-hukukun-mezar-cukuru-h2259.html

Mezeköylüler isyanda: JES şirketinin kepçesi 18 bin incir fidanını inadına çiğnedi!

 

24 Ağustos 2022 15:28


Aydın Mezeköy’de JES şirketi jandarma gözetiminde çalışmalarına devam ederken köylüler, iş makinelerinin 18 bin adet incir fidanını inadına ezdiğini belirtti.



Fotoğraf: Metin Devrim


Özer AKDEMİR

Aydın'ın Köşk ilçesine bağlı Mezeköy’de JES şirketi çalışmalarına jandarma gözetiminde devam ediyor. Köşk Kaymakamlığı tarafından 7 gün boyunca giriş çıkışların yasaklandığı köyde jandarma devriye geziyor. Köylülerden Ömer Savaş, köylünün moralinin çok bozuk olduğunu belirterek “Şirket kepçesi incir fidanlığını inadına ezdi, 18 bin incir fidanı yok oldu!” dedi.

ŞİRKET JANDARMA GÖZETİMİNDE ÇALIŞIYOR

Mezeköylüler önceki gün gece yarısı yapılan jandarma saldırısının şokunu atmaya çalışıyor. Jandarmaların köylüyü darbederek yolu açması sonrası Efendi Jeotermal adlı şirketin iş makineleri, köylülere aitken acele kamulaştırma kararıyla elerlinden alınıp şirkete verilen tarlalara girdi. Tamamı zeytin, incir ve meyve bahçelerinin içinde bulunan alanlarda JES kuyusu açmak için çalışmalara başlayan şirketin ilk yaptığı işlerden birisi ise 18 bin incir fidanının bulunduğu tarlanın üzerinde iş makinesi gezdirmek oldu. Tarladaki zeytin fidanlarını ezilmekten kurtarmaya çalışan bir köylü kadın, şirket dozerine “Beni de çiğne!” diye tepki gösterirken köylülerden Ömer Savaş, iş makinensin inadına incir fidanlığını ezdiğini söyledi. Köylüler, şirket yetkililerinin kendilerine “Artık sizin tarlalarınız bizim. Ayak ayak üstüne atarak orada biz oturacağız” gibi sözlerle taciz ettiğini söylüyor.

KAYMAKAMLIK YASAĞI AZİZ NESİNLİK!

Öte yandan dün giriş çıkışların yasaklandığı köye giderek köylülerle görüşen Aydın Barosu avukatlarından Hicran Danışman, Mezeköy’e Çiyap ve Ayep üyelerinin alınmamasını hukuki olmaktan çok Aziz Nesinlik bir olay olarak değerlendirdi.

Av. Danışman şunları söyledi: “Anayasal haklar kanunla sınırlandırılabilir. Hiçbir kanun, Köşk Kaymakamlığına, Anayasal bir hak olan seyahat özgürlüğünü kısıtlama yetkisi vermemektedir. Hiçbir kurum yetkisini orantısız, sınırsız, keyfi olarak kullanamaz. Bir köye 1 hafta boyunca giriş çıkışların yasaklanmasının orantısızlığı ve keyfiliği tartışmasızdır”.

"KAMU DÜZENİNİ KAYMAKAMLIK BOZUYOR"


Fotoğraf: Metin Devrim

Köye giriş çıkışların yasaklanması kararına gerekçe olarak "kamu düzeni ve genel güvenliğin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlüğünün korunması, Anayasadan ve kanundan doğan haklardan herkesin eşit şekilde faydalanması"nın gösterildiğine dikkat çeken Danışman, “Oysa köylüyü darbederek kamu düzenini ve genel güvenliği bozan kendisidir. Zeytinlerin doğanın yok edilmesine teşne olarak suç işleyen, bu kararla dahi Anayasa'yı ihlal eden kendisidir; başkalarının hak ve özgürlüğü derken kastedilen başkaları kimdir? Bir tarafta halk bir tarafta JES şirketi vardır.” dedi.

“HER ŞEY DEVLETİN BEKASI İÇİN”

Kaymakamlık kararında gerekçe olarak Mezeköylülerin can ve mal güvenliğinin gösterildiğini belirten Danışman şöyle konuştu:

“Yani kaymakamlık diyor ki, Mezeköylülerin huzurunu ben kaçırırım, can ve mal güvenliğini ben bozarım, siz anca doğanın nasıl talan edildiğini, zeytinlerin nasıl söküldüğünü, şirkete nasıl hamilik yapıldığını videoya çeker yayınlar,, herkesin görmesini sağlarsınız, köylüye hakkını hukukunu anlatırsınız, onlar da Anayasanın 56. maddesi der karşımıza dikilip, destek dayanışma mücadele yaşam hakkı memleket sevgisi hava su toprak dersiniz, demeyin; birleşmeyin, öğrenmeyin, öğretmeyin, anlatmayın; karşı çıkmayın.. Nitekim herşey Devlet-i Ali'nin bekası için...”.

 https://www.evrensel.net/haber/468752/mezekoyluler-isyanda-jes-sirketinin-kepcesi-18-bin-incir-fidanini-inadina-cignedi

Kuşadası Güzelçamlı yat limanı ÇED’i ikinci kez iptal edildi

 

24 Ağustos 2022 14:46


Kuşadası'nda Güzelçamlı Mahallesinde bulunan "Yat Limanı, Feribot Yanaşma Yerleri ile Balıkçı Barınağı Kapasite Projesi"ne verilen ÇED olumlu kararı ikinci kez iptal edildi.



Fotoğraf: Bülent Tokuçoğlu

PAYLAŞ

Özer AKDEMİR

Aydın Kuşadası ilçesinin Güzelçamlı Mahallesinde bulunan Yat Limanı, Feribot Yanaşma Yerleri ile Balıkçı Barınağı Kapasite Projesi’ne verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararı ikinci kez iptal edildi. İlk ÇED iptal kararının Danıştay tarafından iptalinin ardından dava yeniden Aydın 2. İdare Mahkemesi'nde görüldü. Mahkeme iptal kararına, bilirkişi keşfi raporundaki “ÇED Olumlu Kararının Uygun Olmadığına” görüşünü dayanak yaptı.

PROJE MİLLİ PARK SINIRLARINDA

"Güzelçamlı Yat Limanı, Feribot Yanaşma Yerleri Yapımı İle Balıkçı Barınağı Kapasite Projesi"ne Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Nisan 2019 tarihinde verilen ÇED olumlu kararına karşı bir grup yurttaş, "2008 yılında ÇED Olumlu kararının verildiği, ancak yedi yıl içerisinde yatırıma başlanılmadığı, proje alanında bulunan balıkçı barınaklarını da içerecek şekilde genişletme olacağı, alanda yapılacak inşai faaliyet sırasında yeterince önlem alınmasına ilişkin taahhüt bulunmadığından çevrenin kirletileceği, projenin önemli doğa alanlarından biri olan milli park sınırlarının çok yakınında olacağı" gibi gerekçelerle dava açmıştı.

ÇED RAPORUNDA AKDENİZ FOKU ÇELİŞKİSİ

Aydın 2. İdare Mahkemesi’nin projenin ÇED olumlu kararını iptal etmesinin ardından karar Bakanlık ve davaya müdahil olan Aydın Büyükşehir Belediyesi tarafından Danıştay'da temyiz edilmişti. Danıştay’ın çeşitli uzmanlık alanlarından yeni bir bilirkişi oluşturularak rapor hazırlanması ve yeniden karar verilmesi gerektiği yönündeki bozma kararının ardından oluşturulan yeni bilirkişi heyeti de ÇED Raporunun hukuka uygun olmadığı yönünde görüş belirtmişti. Yeni bilirkişi raporunda proje alanında yaşayan Akdeniz Fokunun dünyadaki en nadir memelilerinden birisi olduğu ve korunma altında olduğu bilgisinin ÇED raporunda da yazıldığı, ancak aynı raporda bölgede koruma altında tür yok denilerek kendi içinde çelişki yaşandığı ifade edildi. Raporda Dilek Yarımadası Milli Parkı'nda Alageyik ve Karakulak gibi çok önemli ve nesli tehlike altında memeli canlılar yaşamasına karşın, ÇED raporunda bu türlerden bahsedilmemesinin raporun sağlıklı hazırlandığı görüşüne ciddi bir darbe vurduğu ifade edildi.

İPTAL GEREKÇELERİNDEN BAZILARI

ÇED raporunda, inşaat aşamasında dolgu yapılırken oluşacak etkilerin yeterince irdelenmediği ve alınacak önlemlerin kapsamlı olarak açıklanmadığı, projenin faaliyete geçtikten sonra olası önemli etkilerinden deniz trafiği ve olası etkileri tamamen göz ardı edildiği gibi eksikliklere de vurgu yapıldı.

Bilirkişi raporu ÇED raporundaki birçok eksiklik ve yanlışlıklara da dikkat çekerken Bakanlık ve Aydın Büyükşehir Belediyesinin bu rapora da itirazlarına itibar etmeyen mahkeme bilirkişi raporunun karara esas alınabileceğine hükmetti. Mahkeme oybirliği ile aldığı kararında “projenin işletilmesi halinde: denize inşa edilecek tesisin yaratacağı akıntı perdelemesinin, tesisin batısında kalan milli park bölgesini olumsuz etkileyeceği milli parkta yer alan koyların hızla kirlenmesine yol açacağı; tesisin faaliyete geçmesi ile oluşacak deniz trafiğinin hem tür bazında hem de kümülatif olarak tüm ekosistem üzerinde olumsuz etkiye sahip olacağı, nihai ÇED raporuna göre fok alanı olarak belirtilen alanın, hali hazırda eski balıkçı limanına mesafesinin 700 metre yapılması planlanan projede yer alan liman dalga kırana ise 400 metre mesafede yer aldığı ve bu durumun, bölgedeki nadir hayvan türlerinden olan Fok varlığı ile popülasyonu üzerinde oldukça olumsuz etki göstereceği, ÇED Raporunda Dilek Yarımadası Milli Parkı'nda görülen çoğu memeli türünün listeye dahil edilmediği” gibi gerekçeleri sıralayarak ÇED olumlu kararında hukuka uyarlılık bulunmadığına hükmetti.

 https://www.evrensel.net/haber/468748/kusadasi-guzelcamli-yat-limani-cedi-ikinci-kez-iptal-edildi

23 Ağustos 2022 Salı

Aydın'da OHAL günleri! JES şirketi çalışabilsin diye Mezeköy'e giriş çıkışlar yasaklandı

 23 Ağustos 2022 11:56


Aydın'da JES sondajlarına karşı direnişe geçen köylülere gece saatlerinde jandarma bir kez daha müdahale etti, 18 kişi gözaltına alındı. Kaymakamlık, Mezeköy'e giriş çıkışları bir hafta yasakladı.



Fotoğraf: Umut Kocagöz


PAYLAŞ

Özer AKDEMİR

Aydın'ın Köşk ilçesine bağlı Mezeköy ve Uzundere köyleri arasında yapılmak istenen jeotermal enerji sanstrali (JES) sondajlarına karşı köylülerin direnişine gece saatlerinde jandarma ikinci kez müdahale etti. Müdahale sırasında yaralanan köylüler olurken toplam 18 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar sabah saatlerinde serbest bırakıldı. Kaymakamlık, Mezeköy'e giriş çıkışları bir hafta boyunca yasakladı.

KÖYLÜLER GÜNLERDİR NÖBET TUTUYORLARDI

Köylüler, tarım alanlarının tam ortasında, incir ve zeytin bahçelerinin içerisinde, Köşk Çayı kenarına yapılmak istenen jeotermal sondajlarına karşı haftalardır direniyorlardı. Geçtiğimiz günlerde de şirketin çalışmaya başlamak istemesi üzerine sondaj alanına giden köylüler, yolun kenarına çadır kurarak iş maskelerinin araziye girmemesi için 24 saatlik nöbete başlamışlardı.

ÖNDE JANDARMA, ARKASINDA ŞİRKETİN İŞ MAKİNELERİ!

Dün jandarma, şirketin iş makinelerinin alana gireceğini belirtip köylerin yolu boşaltmasını istedi. Köyler ise yolu boşaltmayacaklarını, JES projesine karşı iki dava açtıklarını, yürütmeyi durdurma talep ettiklerini dile getirerek hukuki süreç belli olana kadar çalışmaya izin vermeyeceklerini söylediler. Köylülerin kararlı duruşlarını bozmaması üzerine jandarma, dün öğleden sonra köylere müdahale etti. Bu arada yaralananlar ve gözaltına alınanlar oldu. Buna rağmen köylüler alanı boşaltmadılar.

JANDARMA KANUNSUZ EMRİ UYGULAYAMAZ!

CHP Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız,  Aydın Ziraat Mühendisleri Odası, AYÇEP üyeleri gibi kurum temsilcilerinin de köylülere destek verdiği görüldü.

Gece geç saatlerde jandarma komutanı tekrar yolun boşaltılması istedi. Köylülerin iş makinelerinin çalışmasına izin vermesini isteyen jandarma, valilikten böyle bir emir aldıklarını, hükümetin kararlarını yerine getirdiklerini söyledi. Köylüler ise yine hukuki sürecin devam ettiğini, kendilerinden izinsiz, sorgusuz sualsiz projeye karşı olduklarını söylediler. JES'lerin Aydın bölgesinde yarattığı çevresel ve sağlık sorunlarını iyi bildiklerini belirten köylüler, yaşam alanları korumak için mücadele edeceklerini dile getirdiler.

Köylüler ve milletvekilleri jandarmanın kanunsuz davrandığını, hukuksuz bir emrin yerine getirilemeyeceğini, kolluk kuvvetlerinin şirketin taşeronu gibi davrandığını söylediler.

GECE YARISI JANDARMA MÜDAHALESİ!

İYİ Parti Aydın Milletvekili Adnan Sezgin, "Şu an özel mülktesiniz. Burada bekleyen köylülere dağılın demeye hakkınız yok" dedi. CHP Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız da jandarmanın özel mülke izinsiz bir şekilde girdiğini ve çıkması gerektiğini söyledi.

Jandarma komutanı ise şikayeti olanın savcılığa dilekçe vermesini istedi. Köylüler ve kurum temsilcileri, "Siz gidin dilekçenizi verin. Burası özel mülk, şirketin ağzıyla konuşmayın. Şirketin taşeronu gibi davranıyorsunuz" diyerek jandarmaya karşı çıktı.

Aydın Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Zeki Oymak, mahkemeden sonuç çıkıncaya kadar şirketin herhangi bir çalışmada bulunmaması gerektiğini vurguladı, jandarmanın bu doğrultuda önlem almasını istedi.

Jandarma komutanı, kurum temsillerinin ve köylülerin taleplerini görmezden gelerek gece saatlerinde müdahale emri verdi. Aralarında yaşlıların ve kadınların bulunduğu çok sayıda köylü darp edilirken 18 köylü gözaltına alındı.



KÖYLÜLERİ SÜPÜRDÜLER

Dün gece olay yerinde bulunan Umutsen Ekoloji Kolektifinden Umut Kocagöz, jandarmanın gece 02.30 gibi müdahale ettiğini, cop, gaz, tazyikli su kullanmadığını ancak çoğunlukla yaşlıların ve kadınların bulunduğu yerde köyleri adeta süpürdüğünü söyledi. Bu sırada darp olayları ve yaralananlar olduğunu aktaran Kocagöz, "Toplam 18 gözaltı oldu. Ben de gözaltına alındım. Bizleri kimlik işlemlerinin ardından saat 9.00 gibi serbest bıraktılar" dedi.

ÇİYAP VE AYEP ÜYELERİ KÖYE SOKULMADI

Öte yandan sabah köye gitmek isteyen Çine Yaşam Platformu (ÇİYAP) ve Aydın Ekoloji ve Yaşam Platformu (AYEP) üyeleri, jandarma tarafından köye sokulmadı.


Fotoğraf: Hicran Danışman

Jandarma, Kaymakamlık tarafından köye giriş çıkışların bir hafta yasaklandığı kararını tebliğ ederek ÇİYAP üyelerini köy girişinde durdurdu.


Fotoğraf: Hicran Danışman

ŞİRKET, JANDARMA GÖZETİMİNDE ÇALIŞIYOR

Köylülerin avukatı olarak köye girebilen Hicran Danışman, köylülerin dün gece çok ciddi bir müdahale ile karşı karşıya kaldıklarını belirtti. Danışman, "Jandarma şu an hiç kimseyi köye sokmuyor. Köylüler evlerine çekilmiş, moralleri çok bozuk. Bu arada şirketin iş makineleri yol açma çalışması yapıyor bölgede" dedi.

Danışman, Kaymakamlığın yasağına karşı dava açacaklarını belirtti.

https://www.evrensel.net/haber/468654/aydinda-ohal-gunleri-jes-sirketi-calisabilsin-diye-mezekoye-giris-cikislar-yasaklandi

22 Ağustos 2022 Pazartesi

Mezeköylüler JES şirketine karşı direnişte: Biraz efendi olun, istemiyoruz ne demek anlayın!

 

22 Ağustos 2022 13:00  Güncelleme: 22 Ağustos 2022 15:26


Aydın'da Mezeköylüler tarım topraklarını ve sularını acele kamulaştırma kararıyla ellerinden almak isteyen JES şirketine karşı yaşam alanlarını savunuyor.

 GÜNCELLENDİ



Fotoğraf: Mezeköylüler


Özer AKDEMİR

Aydın Köşk ilçesine bağlı Mezeköylüler karayol kenarına kurdukları çadırda günlerdir nöbet tutuyorlar. Köylüler geçim kapıları olan tarım topraklarını ve sularını, acele kamulaştırma kararıyla ellerinden almak isteyen JES şirketine karşı koruyorlar. Efendi Jeotermal adlı JES şirketine seslenen köyüler, "Efendi olun, istemiyoruz ne demek anlayın” diyor. Bugün bölgeye jandarma ekipleri geldi, jandarma komutanı ellerinde karar olduğunu söyleyerek iş makinelerinin alana sokulacağı açıklaması yaparken, İzmir Barosu avukatlarından Leyla Bilgen, "Elimizde karar var diyor, buraya iş makinelerini sokup kuyu açmaya başlayacağız diyor, ama kararı sorduğumuzda bize gösterilen bir şey yok. Karar yok çünkü karar çıkmadı, kesinleşmedi. Ama onlar umurumuzda değil, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi var diyorlar" diyerek tepki gösterdi. 

KÖYLÜLER BU SEFER DE JES İŞGALİNE KARŞI DİRENİYOR

Mezeköy, Aydın kent merkezine 20, bağlı olduğu Köşk ilçesine ise 6 km uzaklıkta. İlçenin kuzey yönündeki diğer köyler gibi Köşk deresi kenarına kurulan köyle dere arasından geçen karayolu Baklaköy, Mezeköy, Uzundere, Başçayır köylerini birbirine bağlıyor. Karayolunun yapımı sırasında köyüler arazilerini devlete ücretsiz vermişler, yeter ki yol gelsin diye. Şimdi ise o yollardan maden ve JES şirketlerinin malzemelerini taşıyan kamyonlar geçirilmek isteniyor. Köylülerin isyanı da tam burada başlıyor.

Yıllardır kendi yağı ile kavrulan, Kurtuluş Savaşı döneminde işgalin acısını derinden yaşayan yöre köylüleri bugünlerde son derece öfkeli ve hareketli... Kadını, erkeği, çoluğu, çocuğu kime baksanız bir efe diklenmesi hemen göze çarpıyor.



Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

“TARLALARIMIZI ŞİRKETE VERİRKEN BİZE SORDUNUZ MU?”

Mezeköylülere, gündüzleri kırk dereceyi aşan sarı sıcağın altında, gecenin nemli karanlığında çoluk çocuk, gürültülü bir karayolunun kenarına çadır kurduran şirketin adı Efendi Jeotermal... Ama pek efendilikleri yok köylülerin anlatımlarına göre. Köşk çayının kenarında Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kamulaştırılan Mezeköy ve Uzundere köylerine ait 19 parsellik alan, Aydın Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı tarafından bu şirkete kiralandı. Şirket de geçtiğimiz haftalarda aldıkları tarlalara JES kuyuları açmak için iş makineleriyle bölgeye geldi ama köylüleri karşılarında buldu. Köylüler haklı olarak soruyor: "Buralar bizim atamızın dedemizden kalan bağımız, bahçemiz, zeytinliklerimiz. Bize sormadan nasıl bizim geçim kaynaklarımızı elimizden alır bir şirkete verirsiniz?”

Adı Efendi olan ki köylülerin iddiasına göre Eski Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek ile de bir şekilde bağı olan şirket köylülerin tepkilerine, “Biz burayı kanunlar çerçevesinde satın aldık” diye yanıt verdiyor.


Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

HER TARAF İNCİR, ZEYTİN BAHÇESİ

Aydın Çevre ve Kültür Derneği (AYÇEP) Başkanı Mehmet Vergili ile Mezeköy’deki direniş çadırına gittik. Bir grup kadın erkek, öğle sıcağından korunmak için çadırın ve çevresindeki ağaçların gölgesine oturmuş, sohbet ediyorlardı. Direniş çadırındakilere bir merhaba dedikten sonra köylülerden Ömer Savaş önümüze düşerek bizi JES kuyuları açılmak için kamulaştırılan yerlere götürdü. Zeytinliklerle kaplı bir tepenin yamacına kurulan köyün aşağısından geçen Köşk Çayı kenarındaki tarlalar yemyeşildi. Bölgenin her tarafı incir, zeytin, nar, erik, armut, elma ağaçları ile doluydu ve zeytin ağaçlarının yüzlerce yıllık olanları bile son derece bakımlı ve sağlıklı görünüyordu. Kuyulardan birisi insan boyun geçen mısırların olduğu bir mısır tarlasında açılmak isteniyordu ki bütün mısırlar ve üzerindeki, yanındaki ağaçlar kesilecekti kuyu çalışması başlanınca. Diğer bir kuyu çayın kenarında kurulan iki tane besihanenin yanında açılacaktı. Köşk çayında tek damla bile su görünmüyor, bunun nedenini arazilerin sulanmamsı için suyun bentlerle tutulmasını gösterdi Ömer Savaş. 

18 BİN İNCİR FİDANI KURUYACAK

Savaş’ın anlattıklarına göre bölgedeki köylerin bütün içme suları bu çayın kenarında, tam da JES şirketinin kuyu açmak istediği yerden alınıyordu. "Yani sadece incirimiz, zeytinimiz, meyvelerimiz, hayvanlarımız değil, suyumuz gidecek. Su olmazsa biz nasıl yaşayacağız” diye sordu Savaş. Son olarak incir Fidanlığına gittik. “Burası ticarethane olarak geçiyor kayıtlarda. Bir dönüm kadar ama yaklaşık 18 bin fidan var. Hemen kamulaştırılan alanın yanında. Bunları taşıyın diyorlar. Bu fidanlara dokunduğumuz anda fidanlar kurur” dedi Savaş. 

“CENNETTE BÜYÜDÜK CENNETİMİZDE ÖLELİM”

Direniş çadırında çoğunluğu kadınların oluşturduğu köylüler günlerdir JES firmasına karşı neden mücadele ettiklerini anlattılar. Köylüler, JES şirketlerinin çevresindeki tarıma, sulara ve sağlığa verdiği zararların farkında olduklarını, kendilerinin de bu duruma düşmemek için direndiklerini söylediler.

Emir Ayşe Savaş: 1, 5 aydır burada bekliyoruz. Ama 3-4 ay öncesinden haberimiz oldu. Sıcak suyu istemiyoruz. Biz tarladan, zeytinden, incirden geçinioruz. Bu su gelirse neyle geçireceğiz. Sağlığımızın bozulmasını istemiyoruz.

Necla Olur: İstemiyoruz, zeytin, incir var. 

Fatma Oflaz: Bizim geçim kaynağımız, doğamızın bozulması istemiyoruz. Doğal ortamımızda yaşamak istiyoruz. Biraz efendi olsunlar da istemiyoruz ne demek olduğunu anlasınlar. 

Ayşe Erdem: Önemli olan sağlık, para herşey arkada kalır. Sağlık olmadıktan sonra ne yapacaksın parayı? Biz bunlarla idare ediyoruz. 79 yaşındayım. Hep burada yaşadım. Cennette yaşadım, cennette büyüdük cennetimizde ölelim. 

Bedriye Savaş: Hastalık her şey var gelecek olan suda. Bunlar defolsun gitsin bu dağlardan. 

Hayriye Erdem: Tazyikli su atacaklarmış yarın, öyle diyorlar. Kesinlikle istemoruz. Memleketimizi onlara vermek istemiyoruz.

Mehmet Savaş: Alanımız yemyeşil cennet gibi. Biz bu cenneti kaybetmek istemiyoruz. Sıcak suyu da istemiyoruz. Önce sağlığımız. Arazilerimiz incir, zeytin, bunu kaybettiğimiz zaman bize kim yardımcı olur? Ne yaparız nereye gideriz?

Reklam

İsmet Savaş: Ekim aylarından beri gelip gidiyormuş şirket. Biz Nisan 25’inden sonra arazimiz kamulaştırılınca haberimi  oldu. Dava açtım ben. 1238 mtrelik fidanlığımız var, bizler gariban insanlarız. Evimize 200 metre. Buralar birinci sınıf tarım arazisi. Tarım arazilerine kimse kaybetmek istemez. 

Ünver Esen: Sağlık, yeşillik önemli, Jeotermal istemiyoruz. Benim malım mülkün yok ama sağlığımız düşünüyoruz. 

Sait Erdem: Bu yolu 500 metresini ben verdim. Memleketin millete faydalı olsun diye. Bizim tarlamızı almasınlar. Benim evim 50 metre. Biz bunun zehrini kokusunu çekmeyeceğiz. Ailecek 10 kişi bura yaşıyorum.

Hüseyin Muti: Bu yol yapılırken tarlamızın önünden 500 metre, devete hiçbirşey talep etmeden veririz. Gene lazımsa veririz ama burada yaşayanların zarar görmemesi için buraları JES’cilere vermek istemiyoruz. Köyün içi burası. 

Mehmet Vergili (AYÇEP Başkanı): Şirket oldu bititye getirerek buraya girmiye çalışıyor. Köylüler de mücadele ediyorlar. Biz de köyüllere destek veriyoruz. Dava açtı köyüler, mahkeme devam titği müddetçe de köylüler arazilerine şirketi sokmak istemiyor. Sürece herkes saygı göstersin. Köylüler Anayasının 56 maddesine göre direnme hakkını kulanıyor. Burası birinci sınıf tarım toprağı. Suyun hemen yanına, zeytinliklerin içine JES açılamaz.

JANDARMA KARAR VAR DİYOR AMA GÖSTERMİYOR

Öte yandan şirketin araziye girebilmesi için bugün jandarma, köylüleri iknaya etmeye çalıştı. Köylüler ise JES şirketinin çalınmasına izin vermeyecekleri, yapılanın hukuksuz olduğunu belirterek jandarmanın şirketin değil kendilerinin yanında olmasını istediklerini söylüyorlar.


Fotoğraf: Mezeköylüler

Köylülerin gönüllü avukatlığını yapan İzmir Barosu avukatlarından Leyla Bilgen şunları ifade etti:

"Hali hazırda bugün jandarma komutanı geldi. İki saate de iş makinelerinin geleceğini söylüyor. Elimizde karar var diyor, buraya iş makinelerini sokup kuyu açmaya başlayacağız diyor, ama kararı sorduğumuzda bize gösterilen bir şey yok. Cumhurbaşkanlığı acele kamulaştırma kararını söylüyorlar. Biz durumu anlattık kendisine. Bir dava sürecimiz devam ediyor. Daha bir yürütmeyi durdurma kararı veya iptal kararı çıkmadı. Bunun yanı sıra Kamulaştırma Kanunu 23 maddeye aykırı olarak tahliye isteniyor ama buna yönelik itirazlar da yapıldı ve sonuç bekleniyor. Hukuka aykırı bu yaptıkları. Yani bunların hepsini belirttik ancak ben emir aldım, karar bize tebliği edildi, diyor ama kararı da gösteremiyor.

JANDARMA KOMUTANI RÜTBE VE SİCİLİNİ GİZLİYOR

Biz ise davaları açtığımızı söylüyoruz ama bu kararın beklenmesi gerektiğini belirtiyoruz ancak “Onlar bizim umurumuzda değil Cumhurbaşkanlığı kararnamesi var elimizde diyorlar. Böyle çok saçma bir döngü içine girdik. Karar yok çünkü hani karar çıkmadı, kesinleşmedi diyoruz ama onlar bizim için umurumuzda değil, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi var diyorlar. Böyle girmeye çalışıyorlar. Köylüler ise şirketin arazilerine girmesine izin vermemekte kararlı. Ben köylülerin avukatı olarak yaptıklarının hukuksuz olduğunu dile getirdim, çünkü hani manipüle ediyorlar? Dava açılmadığını dahi söylüyorlardı. Söylediklerinin hukuksuz olduğu nedeniyle sicillerini belirtmelerini istedim. Çünkü burada herhangi bir zarar olduğunda doğrudan sorumlu olacaklar. Yaptıkları işlem hukuksuz ancak sicillerini belirtmek istemiyorlar. Bizler de buna binaen tutanak tutup fotolarını çektik. Bu şekilde şu anda milletvekillerine falan ilettik durumu bu şekilde. Gerekirse suç duyurusunda bulunacağız oldu. Köylüler de imza attı tutanağa. Böyle bekliyoruz karşılıklı."

KÖYLÜLER DARBEDİLDİ

Köylüler ise sosyal medya hesaplarından yaptıkları açıklamada jandarmanın müdahalesine maruz kaldıklarını duyurdu. 

 https://www.evrensel.net/haber/468595/mezekoyluler-jes-sirketine-karsi-direniste-biraz-efendi-olun-istemiyoruz-ne-demek-anlayin

21 Ağustos 2022 Pazar

Yarın çok geç olacak: Kapadokya'ya bugün sahip çıkılmalı! (Pazar yazısı)

 

 21 Ağustos 2022 04:36



Fotoğraflar: Özer Akdemir ve Mükremin Tokmak

PAZAR




Özer Akdemir

Tüm yazıları

Geçen hafta cumartesi günü Kapadokya’ya gittim. Peri bacaları ve manastırlar arasında yapımı süren Ortahisar-Göreme yolunu gözümle görmek istedim.

İzmir’den otobüsle 13 saat süren yolculuğun ardından Avanos’ta, Kapadokya Çevre Platformu Sözcüsü Mükremin Tokmak’la buluşup, yolun yapıldığı yere gittik.

KAPADOKYA’DA BETON FURYASI

Daha gidiş yolunda Kapadokya’da son birkaç yılda birden bire artan inşaatları, otel, turistik tesis, eğlence mekanı gibi yerleri gösterdi Tokmak. “Artık biz de takip edemiyoruz bu betonlaşma furyasını” dedi. Çavuşin’e gelmeden, asfaltın hemen paralelinde toprak yolda tozu dumana katarak konvoy halinde seyreden arazi araçlarını işaret ederek “Bunlar da çok büyük zarar veriyorlar. Kapadokya safarisi adı altında vadilere, kayaların içine kadar giriyorlar. Oysa buralar çok hassas bölgeler, bu tür araçların girişine kesinlikle izin verilmemeli” dedi.

Göreme’yi Ortahisar’a bağlayan 2.8 km’lik yol, peri bacalarının ortasından ve Tokalı Kilisesi’nin hemen önünden geçiyor. Parke taşı döşeli yoldaki trafiğin yarattığı titreşimler nedeniyle Kızlar Manastırı, Tokalı, Elmalı, Yılanlı ve Karanlık kiliselerinin etkilendiği gerekçesi ile yeni bir yol yapılıyor. 2.2 km uzunluğa sahip olacak bu yeni yol Ortahisar-Göreme arasında, eski yolun paralelinde, peri bacaları dolu vadilerin ortasında yükselen bir platonun üzerinden geçiyor. Yol, üzüm bağları ve alt tarafı manastır, kilise odalarının bulunduğu kayalıkların tam ortasında. Genişliği 13-14 metre var. Yol, Göreme Açıkhava Müzesi sınırına kadar gelmiş. Yolun buradan sonra 500-600 metrelik bölümü, belki de o zamana kadar verdiği zararı katlayacak kadar riskli bir bölgede. Saklı Manastır’ın arka duvarlarına kadar genişleyen yolun toprakların itildiği eğimli arazide bir manastır kompleksi, şapel ve halkın “kale” adını verdiği peri bacası vardı. Öyle ki arazinin yapısı nedeniyle yolun bu yapılara ve peri bacasına zarar vermeden ilerlemesi olanaksız görünüyor.

MİLYON YILLIK PERİ BACALARI ‘8-10 KAYA DAMI’ OLDU

Hem Göreme’ye daha kısa yoldan ulaşmak, hem yapılacak yol sonrası doğal gaz hattını kestirmeden Ortahisar’a getirmek, hem de yol çevresini ileride ticari faaliyete açarak bir taşla birkaç kuş vurmayı hedefleyen Ortahisar Belediye Başkanı’na göre yol güzergahında 8-10 tane kaya damının dışında bir şey yok. Oysa tam da yolun gelip dayandığı manastır yapısı ile ilgili 2020 yılında Erciyes Üniversitesi öğretim üyeleri tarafından yazılan “Göreme, Saklı Kilise, Manastır Yemekhanelerinin Değerlendirmesi” başlıklı makalede yol güzergahındaki manastır yapısı ve hemen yanındaki şapelin korunması gereken önemli kültür varlıkları arasında olduğu ortaya konuyordu.

Kapadokya'nın birkaç yıl öncesine kadar var olan milli park statüsü 2019 yılında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kaldırıldı. O güne kadar mili park, doğal sit ve Unesco Dünya Miras Listesi olmak üzere üç farklı koruma statüsü bulunan alan aynı yıl “Kapadokya Alanı” ilan edildi. Bölgenin milli park alanı dışında kalan tarihi, kültürel ve doğal değerlerini de kapsayacak şekilde alanın genişletilmesi ilk başta olumlu bir gelişme gibi görünse de işin aslının çok da öyle olmadığı bir süre sonra ortaya çıktı.

2019 YILINDAN BUGÜNÜ GÖREN RAPOR

ODTÜ Kentsel Politika Planlaması ve Yerel Yönetimler Ana Bilim Dalı Doktora Öğrencisi Ceren Gamze Yaşar tarafından kaleme alınan "Göreme Milli Parkı Statüsünün kaldırılması: Mekansal Bir Değerlendirme" adlı rapor dünya kültür mirası olan Kapadokya'yı bekleyen tehlikenin altı çiziliyordu; “Göreme, milli parkı alanını statüsünden ve koruma kalkanından mahrum bırakarak, daha esnetilebilir kurallara sahip olan Kapadokya Alanı statüsüne indiriyor. Kapadokya alanı içinde genişlemekte olan kentsel alanlar (Nevşehir başta olmak üzere) madenler ve taşocakları, hızlı tren için önerilen ve ciddi bir jeolojik müdahale gerektiren güzergah da bulunmakta…” Rapor 2019 yılından bugünü tarif etmiş!

Anlaşıldığı kadarıyla Kapadokya Alan Başkanlığının ‘olur’u sonrası yapımına başlanan yol için ne bir ÇED raporu (Devlet karayollarında ÇED yapılması zorunlu oysa) ne de bilimsel-arkeolojik-jeolojik inceleme yapılmış. Bizim haberlerimizin ardından Alan Başkanlığı tarafından yapılan açıklamanın altına konan jeoradar görüntüsünün ise nerede çekildiği bile belli değil. Kaldı ki yerin üstünde o kadar kaya oluşumu, mağara, manastır ve peri bacası var ki bunları inkar etmenin hiçbir anlamı yok!



Fotoğraf: Mükremin Tokmak

TARTIŞILAN ALAN BAŞKANLIĞI

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz haziran ayında Kapadokya Koruma Alanı’nın sınırlarını daralttı. Hemen birkaç gün sonra da Kapadokya Alan Başkanlığı’nı yürüten Nevşehir Valisi’ni Alan Başkanlığı görevinden aldı. O tarihten bu yana hakkında bir sürü usulsüzlük ve yolsuzluk iddiası bulunan Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Yardımcısı Birol İnceciköz Alan Başkanlığını vekaleten yürütüyor.

CHP NEVŞEHİR MİLLETVEKİLİ KANUNU NEDEN DESTEKLEDİ?

İşin ilginç bir yönü de CHP Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın Alan Başkanlığı yasasına tam destek vermiş olması. Sarıaslan’a yasaya neden destek verdiğini ve 2-3 yıllık uygulamaların ardından halen bu desteğini sürdürüp sürdürmediğin sordum. “Evet, halen destekliyorum” dedi. Yasayı bir hukukçu olarak inceledikten sonra CHP İstanbul Milletvekili Mimar Gökhan Zeybek’e göndererek görüş istediğini aktaran Sarıaslan, Zeybek’in de olumlu görüşü üzerine yasaya destek verdiğini söyledi. Sarıaslan Alan Başkanlığı karalarında yerel yönetimlerin oy kullanamaması ile ilgili maddeye muhalefet şerhi koyduğunu ve bu maddeyle ilgili Danıştay’a dava açtığını da belirtti.

"DAHA ÖNCE ÜÇ BEŞ KURUMA RÜŞVET VERİLİYORDU"

Alan Yasası çıkmadan örneğin bir otel inşaatı işinin 4-5 kurumdan geçtiğini söyleyen Sarıaslan’ın bundan sonraki sözleri ise hayli ilginç; “Gerçekleri konuşalım; önce belediyeye rüşvet vereceksin, yetmez il özel idaresine vereceksin, o da yetmez Turizm Bakanlığına vereceksin… Acı ama bunlar gerçek! Bu kadar yetki dağıtımı yerine tek yetkili bir kurum ortaya koyalım diye düşündük”. Sarıaslan, Alan Başkanlığının yetersiz bütçesi nedeniyle işten anlayan bilim insanlarını bünyesine alamadığını, bu nedenle de iş edindirme yeri gibi kullanıldığını ileri sürüyor. Sarıaslan’a, devlet kurumlarının bu kadar siyasallaştığı, parti devleti haline geldiği bir ortamda Alan Başkanlığı başkanının vali olması sakıncalı değil mi? Ya da yetkileri tek elde toplayan bir kurumun siyasi iktidarın herhangi bir konuda isteğini reddetmesi olasılığı var mı sorusunu da sordum. Kendisi, “Uygulamada birileri kendine yontacak diye doğru bir yasal düzenleme yapmayalım mı?” diyerek yasayı savundu. Sarıaslan seçime az kaldığını, sonrasında her şeyin düzeleceğini söyleyerek çözüm için sandığı işaret etti.

KAPADOKYA TALAN BAŞKANLIĞI!

Açıkçası gelinen noktada Sarıaslan’ın bu yasaya destek vermekle hatalı davrandığını düşünenlerden birisiyim ki, görüştüğüm hemen herkes benim gibi düşünüyor. Bu yasal düzenlemenin son birkaç yılda Kapadokya’da doğayı, tarihi,  kültürü yok ederek yapılan yol, otel gibi tahribatların önünü açtığını ve bir anlamda sermayenin talanına zemin hazırladığını söylemek mümkün. Bunun bu şekle bürüneceğini görememek, kendi partisinin içinden “Alan Başkanlığı talan başkanlığı olacak” eleştirilerine “siz anlamazsınız bu işten” minvalinde burun kıvırmak da Sarıaslan’ın Kapadokya’da şu an olan biten karşısındaki sorumluluklarını da örtmüyor.

HERŞEYİ SEÇİME HAVALE ETMEK BUGÜNKÜ TALANA SESSİZ KALMAKTIR!

AKP iktidarı talan etmedik yer bırakmayacak gidene kadar orası aşikar ama her şeyi seçime endekslemek, ‘seçim sonrası bu talan bitecek’ demek o zamana kadar talana yol vermek, en azından sesiz kalmak değil mi?

Kapadokya’nın milyon yıllık jeolojik yapısı, tarihi, kültürü talan edilirken bir iki basın açıklaması, Meclis konuşması ve “seçimden sonra düzelteceğiz” temennileri ile bu yıkım karşısında “elimizden gelen bu” demek -kusura bakılmasın- yıkıma ortak olmaktır! Milyon yıllık peri bacaları, 1600 yıllık Bizans Manastırı yıkıldıktan sonra hangi seçim sonucu bunları geri getirebilir ki? Bu eleştiri sadece CHP’ye ve onun yöre milletvekiline de değil elbette. Yörede bulunan tüm emekten, doğadan yana olan siyasi parti, hareket, oluşum, örgüt ve her yurttaş için de geçerli. Kapadokya’ya sahip çıkılacaksa bugün yapılmalı bu. Yarın olduğunda bugünün telafisi yok çünkü!

 https://www.evrensel.net/yazi/91468/yarin-cok-gec-olacak-kapadokyaya-bugun-sahip-cikilmali

20 Ağustos 2022 Cumartesi

Ekolojik Odak’ta bu hafta Kapadokya’daki yol çalışması konuşuluyor.

 


Kapadokya Çevre Platformu Sözcüsü Mükremin Tokmak ve Evrensel Gazetesi Yazarı Özer Akdemir (

), saat 18.00’de Pelin Cengiz’in (

) konuğu olacak.


18 Ağustos 2022 Perşembe

Dilek Yarımadası Milli Parkında ticarete izin veren şartnameye karşı dava açıldı

 

18 Ağustos 2022 16:31


Dilek Yarımadası Milli Parkı’nda eğlence organizasyonu, konser gibi etkinliklerin yapılmasına olanak sağlayan şartnamenin iptali için dava açıldı.



Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel

Özer AKDEMİR

Aydın Dilek Yarımadası Milli Parkı’nda mangal, yemekli düğün organizasyonu, konser gibi etkinliklerin yapılmasına olanak sağlayan şartnamenin iptali için dava açıldı.

Özel işletmelere ihale usulü verilen bu organizasyonların Milli Parklar Kanunu'na aykırı olduğu ve uygulanması halinde telafisi güç veya önlenemez zararlara yol açacağı gerekçesiyle yürütmenin durdurulması ve iptali talebiyle Aydın İdare Mahkemesi’ne dava açıldı.

BİRÇOK KURUM DAVACI OLDU

Kuşadası Kent Dayanışması, Caferli Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği, DİSK Emekli Sen Kuşadası Şubesi, Kirazlı Ekolojik Yaşam Derneği, TEMA Güzelçamlı Temsilciliği Tarım Ve Orman Bakanlığı aleyhine açılan davada, ihale şartnamesinin ulusal ve uluslararası birçok kanun ve sözleşmeye aykırı olduğu dile getirildi.

Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı'nın belirli bölümlerinin "Kentsel Sit", "Arkeolojik Sit" ve "Doğal Sit" olarak da tanımlandığına vurgu yapılan dilekçenin sonuç ve istem kısmında maddeler halinde şu görüşlere yer verildi:

“TELAFİSİ MÜMKÜN OLMAYAN ZARARLAR ORTAYA ÇIKAR”

a) Milli parklar, ulusal ve uluslararası öneme haiz doğal ve/veya kültürel kaynak değerlerini barındıran alanlardır. Pek çok gelişmiş ülkede olduğu gibi ülkemizde de milli parklarda gerçekleştirilen rekreasyonel faaliyetlerin ana amacı milli parkın doğal ve kültürel kaynak değerlerinin ziyaretçilere tanıtılması ve doğa bilincinin oluşturulmasına katkı sağlamaktır. Davalı idarenin başında "doğa koruma" olan Milli Park Müdürlüğünün amacı, koylarda insanlara alkollü yemek servisi sağlamak ve düğün eğlence düzenlemek değildir. Bu faaliyetlerin hukuka açıkça aykırı olması ve telafisi güç ya da önlenemez zararlar doğurması nedenleriyle yürütmesinin durdurulmasını talep ediyoruz.

YÜRÜTMENİN DURDURULMASI İSTENDİ

b) Milli park çevresinde pek çok restoran, düğün ve eğlence mekanı zaten bulunmaktadır. Ancak Milli parkımız sahip olduğu doğal ve kültürel kaynak değerleri ile dünya üzerinde benzersizdir.  İhale sözleşmesine ilişkin şartnamenin işletmecinin sözleşme konusu oluşturan yapı tesis ve alanlarda eğlence programı, davet, düğün, konser, şenlik, temsil, tiyatro vb. etkinlikleri düzenleyebileceği/ düzenlettirebileceği hükümlerinin yürütmesinin durdurulmasıyla birlikte iptalini talep ediyoruz.

c) Hâlâ devam eden çevre düzenleme çalışmalarının durdurulmasını ve alanın tekrar doğal peyzaj görüntüsüne kavuşması yönünde peyzaj onarımlarının gerçekleştirilmesi gereklidir. (HABER MERKEZİ)

 https://www.evrensel.net/haber/468382/dilek-yarimadasi-milli-parkinda-ticarete-izin-veren-sartnameye-karsi-dava-acildi?a=oRNH

İklim değişikliği tarımı vuruyor: Gıda fiyatlarında sıçrama uyarısı!

  01 Haziran 2023 07:00 Dr. Oğuz Tutal'ın araştırmasına göre Türkiye için en büyük tehlike kuraklık ve aşırı sıcaklar... Araştırma g...