22 Ağustos 2022 Pazartesi

Mezeköylüler JES şirketine karşı direnişte: Biraz efendi olun, istemiyoruz ne demek anlayın!

 

22 Ağustos 2022 13:00  Güncelleme: 22 Ağustos 2022 15:26


Aydın'da Mezeköylüler tarım topraklarını ve sularını acele kamulaştırma kararıyla ellerinden almak isteyen JES şirketine karşı yaşam alanlarını savunuyor.

 GÜNCELLENDİ



Fotoğraf: Mezeköylüler


Özer AKDEMİR

Aydın Köşk ilçesine bağlı Mezeköylüler karayol kenarına kurdukları çadırda günlerdir nöbet tutuyorlar. Köylüler geçim kapıları olan tarım topraklarını ve sularını, acele kamulaştırma kararıyla ellerinden almak isteyen JES şirketine karşı koruyorlar. Efendi Jeotermal adlı JES şirketine seslenen köyüler, "Efendi olun, istemiyoruz ne demek anlayın” diyor. Bugün bölgeye jandarma ekipleri geldi, jandarma komutanı ellerinde karar olduğunu söyleyerek iş makinelerinin alana sokulacağı açıklaması yaparken, İzmir Barosu avukatlarından Leyla Bilgen, "Elimizde karar var diyor, buraya iş makinelerini sokup kuyu açmaya başlayacağız diyor, ama kararı sorduğumuzda bize gösterilen bir şey yok. Karar yok çünkü karar çıkmadı, kesinleşmedi. Ama onlar umurumuzda değil, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi var diyorlar" diyerek tepki gösterdi. 

KÖYLÜLER BU SEFER DE JES İŞGALİNE KARŞI DİRENİYOR

Mezeköy, Aydın kent merkezine 20, bağlı olduğu Köşk ilçesine ise 6 km uzaklıkta. İlçenin kuzey yönündeki diğer köyler gibi Köşk deresi kenarına kurulan köyle dere arasından geçen karayolu Baklaköy, Mezeköy, Uzundere, Başçayır köylerini birbirine bağlıyor. Karayolunun yapımı sırasında köyüler arazilerini devlete ücretsiz vermişler, yeter ki yol gelsin diye. Şimdi ise o yollardan maden ve JES şirketlerinin malzemelerini taşıyan kamyonlar geçirilmek isteniyor. Köylülerin isyanı da tam burada başlıyor.

Yıllardır kendi yağı ile kavrulan, Kurtuluş Savaşı döneminde işgalin acısını derinden yaşayan yöre köylüleri bugünlerde son derece öfkeli ve hareketli... Kadını, erkeği, çoluğu, çocuğu kime baksanız bir efe diklenmesi hemen göze çarpıyor.



Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

“TARLALARIMIZI ŞİRKETE VERİRKEN BİZE SORDUNUZ MU?”

Mezeköylülere, gündüzleri kırk dereceyi aşan sarı sıcağın altında, gecenin nemli karanlığında çoluk çocuk, gürültülü bir karayolunun kenarına çadır kurduran şirketin adı Efendi Jeotermal... Ama pek efendilikleri yok köylülerin anlatımlarına göre. Köşk çayının kenarında Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kamulaştırılan Mezeköy ve Uzundere köylerine ait 19 parsellik alan, Aydın Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı tarafından bu şirkete kiralandı. Şirket de geçtiğimiz haftalarda aldıkları tarlalara JES kuyuları açmak için iş makineleriyle bölgeye geldi ama köylüleri karşılarında buldu. Köylüler haklı olarak soruyor: "Buralar bizim atamızın dedemizden kalan bağımız, bahçemiz, zeytinliklerimiz. Bize sormadan nasıl bizim geçim kaynaklarımızı elimizden alır bir şirkete verirsiniz?”

Adı Efendi olan ki köylülerin iddiasına göre Eski Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek ile de bir şekilde bağı olan şirket köylülerin tepkilerine, “Biz burayı kanunlar çerçevesinde satın aldık” diye yanıt verdiyor.


Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

HER TARAF İNCİR, ZEYTİN BAHÇESİ

Aydın Çevre ve Kültür Derneği (AYÇEP) Başkanı Mehmet Vergili ile Mezeköy’deki direniş çadırına gittik. Bir grup kadın erkek, öğle sıcağından korunmak için çadırın ve çevresindeki ağaçların gölgesine oturmuş, sohbet ediyorlardı. Direniş çadırındakilere bir merhaba dedikten sonra köylülerden Ömer Savaş önümüze düşerek bizi JES kuyuları açılmak için kamulaştırılan yerlere götürdü. Zeytinliklerle kaplı bir tepenin yamacına kurulan köyün aşağısından geçen Köşk Çayı kenarındaki tarlalar yemyeşildi. Bölgenin her tarafı incir, zeytin, nar, erik, armut, elma ağaçları ile doluydu ve zeytin ağaçlarının yüzlerce yıllık olanları bile son derece bakımlı ve sağlıklı görünüyordu. Kuyulardan birisi insan boyun geçen mısırların olduğu bir mısır tarlasında açılmak isteniyordu ki bütün mısırlar ve üzerindeki, yanındaki ağaçlar kesilecekti kuyu çalışması başlanınca. Diğer bir kuyu çayın kenarında kurulan iki tane besihanenin yanında açılacaktı. Köşk çayında tek damla bile su görünmüyor, bunun nedenini arazilerin sulanmamsı için suyun bentlerle tutulmasını gösterdi Ömer Savaş. 

18 BİN İNCİR FİDANI KURUYACAK

Savaş’ın anlattıklarına göre bölgedeki köylerin bütün içme suları bu çayın kenarında, tam da JES şirketinin kuyu açmak istediği yerden alınıyordu. "Yani sadece incirimiz, zeytinimiz, meyvelerimiz, hayvanlarımız değil, suyumuz gidecek. Su olmazsa biz nasıl yaşayacağız” diye sordu Savaş. Son olarak incir Fidanlığına gittik. “Burası ticarethane olarak geçiyor kayıtlarda. Bir dönüm kadar ama yaklaşık 18 bin fidan var. Hemen kamulaştırılan alanın yanında. Bunları taşıyın diyorlar. Bu fidanlara dokunduğumuz anda fidanlar kurur” dedi Savaş. 

“CENNETTE BÜYÜDÜK CENNETİMİZDE ÖLELİM”

Direniş çadırında çoğunluğu kadınların oluşturduğu köylüler günlerdir JES firmasına karşı neden mücadele ettiklerini anlattılar. Köylüler, JES şirketlerinin çevresindeki tarıma, sulara ve sağlığa verdiği zararların farkında olduklarını, kendilerinin de bu duruma düşmemek için direndiklerini söylediler.

Emir Ayşe Savaş: 1, 5 aydır burada bekliyoruz. Ama 3-4 ay öncesinden haberimiz oldu. Sıcak suyu istemiyoruz. Biz tarladan, zeytinden, incirden geçinioruz. Bu su gelirse neyle geçireceğiz. Sağlığımızın bozulmasını istemiyoruz.

Necla Olur: İstemiyoruz, zeytin, incir var. 

Fatma Oflaz: Bizim geçim kaynağımız, doğamızın bozulması istemiyoruz. Doğal ortamımızda yaşamak istiyoruz. Biraz efendi olsunlar da istemiyoruz ne demek olduğunu anlasınlar. 

Ayşe Erdem: Önemli olan sağlık, para herşey arkada kalır. Sağlık olmadıktan sonra ne yapacaksın parayı? Biz bunlarla idare ediyoruz. 79 yaşındayım. Hep burada yaşadım. Cennette yaşadım, cennette büyüdük cennetimizde ölelim. 

Bedriye Savaş: Hastalık her şey var gelecek olan suda. Bunlar defolsun gitsin bu dağlardan. 

Hayriye Erdem: Tazyikli su atacaklarmış yarın, öyle diyorlar. Kesinlikle istemoruz. Memleketimizi onlara vermek istemiyoruz.

Mehmet Savaş: Alanımız yemyeşil cennet gibi. Biz bu cenneti kaybetmek istemiyoruz. Sıcak suyu da istemiyoruz. Önce sağlığımız. Arazilerimiz incir, zeytin, bunu kaybettiğimiz zaman bize kim yardımcı olur? Ne yaparız nereye gideriz?

Reklam

İsmet Savaş: Ekim aylarından beri gelip gidiyormuş şirket. Biz Nisan 25’inden sonra arazimiz kamulaştırılınca haberimi  oldu. Dava açtım ben. 1238 mtrelik fidanlığımız var, bizler gariban insanlarız. Evimize 200 metre. Buralar birinci sınıf tarım arazisi. Tarım arazilerine kimse kaybetmek istemez. 

Ünver Esen: Sağlık, yeşillik önemli, Jeotermal istemiyoruz. Benim malım mülkün yok ama sağlığımız düşünüyoruz. 

Sait Erdem: Bu yolu 500 metresini ben verdim. Memleketin millete faydalı olsun diye. Bizim tarlamızı almasınlar. Benim evim 50 metre. Biz bunun zehrini kokusunu çekmeyeceğiz. Ailecek 10 kişi bura yaşıyorum.

Hüseyin Muti: Bu yol yapılırken tarlamızın önünden 500 metre, devete hiçbirşey talep etmeden veririz. Gene lazımsa veririz ama burada yaşayanların zarar görmemesi için buraları JES’cilere vermek istemiyoruz. Köyün içi burası. 

Mehmet Vergili (AYÇEP Başkanı): Şirket oldu bititye getirerek buraya girmiye çalışıyor. Köylüler de mücadele ediyorlar. Biz de köyüllere destek veriyoruz. Dava açtı köyüler, mahkeme devam titği müddetçe de köylüler arazilerine şirketi sokmak istemiyor. Sürece herkes saygı göstersin. Köylüler Anayasının 56 maddesine göre direnme hakkını kulanıyor. Burası birinci sınıf tarım toprağı. Suyun hemen yanına, zeytinliklerin içine JES açılamaz.

JANDARMA KARAR VAR DİYOR AMA GÖSTERMİYOR

Öte yandan şirketin araziye girebilmesi için bugün jandarma, köylüleri iknaya etmeye çalıştı. Köylüler ise JES şirketinin çalınmasına izin vermeyecekleri, yapılanın hukuksuz olduğunu belirterek jandarmanın şirketin değil kendilerinin yanında olmasını istediklerini söylüyorlar.


Fotoğraf: Mezeköylüler

Köylülerin gönüllü avukatlığını yapan İzmir Barosu avukatlarından Leyla Bilgen şunları ifade etti:

"Hali hazırda bugün jandarma komutanı geldi. İki saate de iş makinelerinin geleceğini söylüyor. Elimizde karar var diyor, buraya iş makinelerini sokup kuyu açmaya başlayacağız diyor, ama kararı sorduğumuzda bize gösterilen bir şey yok. Cumhurbaşkanlığı acele kamulaştırma kararını söylüyorlar. Biz durumu anlattık kendisine. Bir dava sürecimiz devam ediyor. Daha bir yürütmeyi durdurma kararı veya iptal kararı çıkmadı. Bunun yanı sıra Kamulaştırma Kanunu 23 maddeye aykırı olarak tahliye isteniyor ama buna yönelik itirazlar da yapıldı ve sonuç bekleniyor. Hukuka aykırı bu yaptıkları. Yani bunların hepsini belirttik ancak ben emir aldım, karar bize tebliği edildi, diyor ama kararı da gösteremiyor.

JANDARMA KOMUTANI RÜTBE VE SİCİLİNİ GİZLİYOR

Biz ise davaları açtığımızı söylüyoruz ama bu kararın beklenmesi gerektiğini belirtiyoruz ancak “Onlar bizim umurumuzda değil Cumhurbaşkanlığı kararnamesi var elimizde diyorlar. Böyle çok saçma bir döngü içine girdik. Karar yok çünkü hani karar çıkmadı, kesinleşmedi diyoruz ama onlar bizim için umurumuzda değil, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi var diyorlar. Böyle girmeye çalışıyorlar. Köylüler ise şirketin arazilerine girmesine izin vermemekte kararlı. Ben köylülerin avukatı olarak yaptıklarının hukuksuz olduğunu dile getirdim, çünkü hani manipüle ediyorlar? Dava açılmadığını dahi söylüyorlardı. Söylediklerinin hukuksuz olduğu nedeniyle sicillerini belirtmelerini istedim. Çünkü burada herhangi bir zarar olduğunda doğrudan sorumlu olacaklar. Yaptıkları işlem hukuksuz ancak sicillerini belirtmek istemiyorlar. Bizler de buna binaen tutanak tutup fotolarını çektik. Bu şekilde şu anda milletvekillerine falan ilettik durumu bu şekilde. Gerekirse suç duyurusunda bulunacağız oldu. Köylüler de imza attı tutanağa. Böyle bekliyoruz karşılıklı."

KÖYLÜLER DARBEDİLDİ

Köylüler ise sosyal medya hesaplarından yaptıkları açıklamada jandarmanın müdahalesine maruz kaldıklarını duyurdu. 

 https://www.evrensel.net/haber/468595/mezekoyluler-jes-sirketine-karsi-direniste-biraz-efendi-olun-istemiyoruz-ne-demek-anlayin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İklim değişikliği tarımı vuruyor: Gıda fiyatlarında sıçrama uyarısı!

  01 Haziran 2023 07:00 Dr. Oğuz Tutal'ın araştırmasına göre Türkiye için en büyük tehlike kuraklık ve aşırı sıcaklar... Araştırma g...