30 Mart 2021 Salı

Alamos Gold'un genel müdürüne tepki: Yalanlarınızı da alıp Kaz Dağı’nı terk edin!

 30 Mart 2021 12:27

350 bin ağacı kesen Alamos Gold Şirketinin Genel Müdürüne KEP'ten tepki: "Şirketi uyarıyoruz ve sesleniyoruz: ‘Yalan söylemekten, kamuoyunu yanıltmaktan ve Kaz Dağlarını yok etme ısrarından vazgeçin."

 Ahmet Şentürk | Fotoğraf: DW Türkçe'nin röportajından ekran görüntüsü alınmıştır

Özer AKDEMİR

Kaz Dağı’nda altın madeni işletmek isteyen Kanadalı Alamos Gold’un Türkiye iştiraki Doğu Biga Madencilik Şirketinin Genel Müdürü Ahmet Şentürk’ün DW Türkçe’ye verdiği röportaj altın madenine karşı mücadele eden ekoloji örgütleri tarafından tepkiyle karşılandı. Şirket Genel Müdürünün mücadeleye kibirli yaklaşımını eleştiren ekoloji örgütleri, Şentürk’ün yalan yanlış bilgilerle kamuoyunu yanıltmak istediğine de dikkat çekti.

ŞİRKET YALAN SÖYLEMEYE DEVAM EDİYOR

Kazdağı Ekoloji Platformundan (KEP) yapılan açıklamada, Doğu Ahmet Şentürk’ün açıklamalarının madencilerin rantçı ve doğa düşmanı zihniyetlerini bir kez daha gösterdiği dile getirildi. Şirket Müdürü Şentürk’ün Kirazlı’nın yok olan orman ekosisteminin görüntüsünü “İnşaat başlamış bir alan” olarak değerlendirdiğini aktaran KEP, “Gözü paradan başka şey görmeyen ve sürekli olarak ticari bir işletme olduğunu ve bu iş için bilmem kaç dolar harcadıklarını söyleyen şirket gerçekleri çarpıtmaya ve yalan söylemeye devam ediyor. Doğaya meta olarak bakan bu zihniyetin açıklamalarını ciddiye almıyoruz. Şirket yetkilisinin kamuoyu ve devlet kurumlarına karşı nasıl da saldırgan ve tehditkar bir tavır içinde olduğunu hayretle izliyor, nasıl ve ne hakla cüret ettiğini merak ediyoruz” dedi.

"ALAMOS GOLD İŞGALCİ KONUMDADIR"

Alamos Gold’un ruhsat süresinin 13 Ekim 2019’da bittiğinin altını çizen KEP, “Bu nedenle orman izinleri de iptal edilmiştir. Alan artık Tarım ve Orman Bakanlığının uhdesindedir. Ruhsat uzatma sürecinin hâlâ devam ettiğini iddia eden şirketin iddialarının hiçbir hukuki dayanağı yoktur. 2019 Kasım ayından sonra ruhsat uzatma olanağı hukuken ortadan kalkmış ve süresi dolduğu halde uzatılmayan işletme ruhsatı hukuksal varlığını kaybetmiştir” dedi. Yasanın açık hükümlerine rağmen bölgeden konteynerlerini hâlâ çıkarmamış olan şirketin şu an işgalci konumunda olduğunu aktaran KEP, alanda bulunan konteynerlerin acilen çıkartılması ve alanın rahabilitasyonuna başlanması gerektiğini belirtti.

"ISRARDAN VAZGEÇİN

KEP açıklamasında şu görüşlere yer verildi:

“Şirket yetkilisi Kirazlı’nın Kaz Dağları olmadığını iddia ediyor. Bilim insanları Kaz Dağları’nın sadece milli parktan ibaret olmadığını ve Kirazlı’yı da içine alan dağlar silsilesi ve bütüncül bir ekosistem olduğunu belirtiyor. Şirket yetkilisi işletme aşamasında siyanür kullanacaklarını ancak bunun tehlikeli olmadığını çünkü içilmeyeceğini söylüyor. Kirazlı projesinde 18 bin 900 ton siyanür kullanılması öngörülüyor. Bu kadar siyanür nereye gidecek? İşlenen cevherin içinden geri alınıp geldiği yere geri mi gönderilecek? Şirketi uyarıyoruz ve sesleniyoruz: ‘Yalan söylemekten, kamuoyunu yanıltmaktan ve Kaz Dağlarını yok etme ısrarından vazgeçin. Yoksa şimdiye kadar gördüğünüzden çok daha büyük bir direnişle karşılaşacaksınız.”

"KİRAZLI ACİLEN REHABİLİTE EDİLMELİ"

Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü Süheyla Doğan, Kaz Dağı’nın en fazla 8-10 yıl sürecek madencilik projeleri için feda edilemeyeceğini belirterek, “Bölgenin tarım ve turizm geliri ve sağladığı istihdam madenciliğin sağlayacağı gelir ve istihdamdan kat kat fazladır. Kirazlı Altın Madeni Projesine ve Kaz Dağlarının yüzde 79’unu kaplayan tüm diğer madencilik projelerine karşı bunca yıldır verdiğimiz mücadelemiz tüm kararlılığımızla sürecektir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı şirketin ruhsat hukuku kalmadığını acilen kamuoyuna açıklamalı, Tarım Bakanlığı da Kirazlı’yı acilen rehabilite etmelidir” dedi.

Kaz Dağı’nda altın madenciliğine karşı nöbetin 400 gün değil 10 yıldır sürdüğünü söyleyen Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyonundan Pınar Bilir de şirketin 2009’da devraldıkları ruhsatla ilgili ‘30 yıldır bekliyoruz’ açıklamasına şöyle yanıt verdi: “Çanakkale ruhu topraklarını savunmada bir kez daha hayat bulmuştur ve sonuna kadar da yani Kaz Dağları ekosistemi metalik madencilik projelerinden kurtulana kadar da devam edecektir.” Bilir, şirket yetkilisinin mimiklerinin de içinde bulunduğu yenilgi psikolojisinin bir yansıması olduğunu dile getirdi.

"VİCDANLI OLMALARINI BEKLEMİYORUZ"

Kirazlı Balaban Tepesi’nde altın madeninin çalışmalarını önleyebilmek için 425 gün çadır nöbeti tutanlardan birisi olan Ferzan Aktaş, görevini yapmayan kurumların yaşam savunucularını yine şirket yetkilisiyle karşı karşıya bıraktığını belirterek, “Alamos Gold/ Doğu Biga Madencilik Şirketinin Müdürü, egosu ve kibriyle tüm Türkiye’ye mal olmuş bir mücadeleyi küçümsemeye çalışıyor. Milyonlarca canlının, kurdun, kuşun, karacanın ve insanın yaşam alanı olan Kaz Dağlarının tek başına sahibi olduğunu sanıyor. Kirazlı’nın haline inşaat alanı diyen bir kişinin vicdan sahibi olmasını beklemiyoruz” dedi.

425 gün kar kış demeden tüm baskılara rağmen nöbet tuttuklarını ve madenin ruhsatını yeniletmediklerini aktaran Aktaş “Yalanlarını ve kibirlerini alıp Kaz Dağı’nı terk etsinler. Bilsinler ki Kirazlı’ya verilen zarar telafi edilene ve Kaz Dağlarındaki maden ruhsatları iptal edilene kadar mücadelemiz bitmeyecek” diye seslendi

https://www.evrensel.net/haber/429317/alamos-goldun-genel-mudurune-tepki-yalanlarinizi-da-alip-kaz-dagini-terk-edin

.

lam

Brezilya'nın başından attığı asbestli savaş gemisi Türkiye'de sökülecek

30 Mart 2021 12:01


Asbest ve zehirli maddeler içerdiği ileri sürülen Brezilya'nın en büyük savaş gemisi Sao Paulo sökülmek üzere Türkiye'ye getiriliyor. ASUD Başkanı Mehmet Şeyhmus Ensari tehlikelere dikkat çekti.

Fotoğraf: Wikipedia/CC BY-SA 2.0

Özer AKDEMİR

Asbest ve zehirli maddeler içerdiği ileri sürülen Brezilya'nın en büyük savaş gemisi Sao Paulo sökülmek üzere Türkiye'ye getiriliyor. Gemiyi "Brezilya'nın başından attığı bela" olarak tanımlayan Asbest Söküm Uzmanları Derneği (ASUD) Başkanı Mehmet Şeyhmus Ensari, geminin Türkiye'de sökülmek istenmesine tepki gösterdi. 

Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Ensari Sao Paulo uçak gemisinin asbest ve toksik madde yüklü olduğunu belirterek gemiyle ilgili şu bilgileri verdi: "Sao Paulo operasyonda olan dünyanın en eski uçak gemisiydi. Gemi 1960 yılında denize indirildi ve 1963-2000 yılları arasında Fransız donanmasına FS Foch adı altında hizmet verdi. Eylül 2000 tarihinde Fransa tarafından Brezilya donanmasına satıldı. Brezilya Şubat 2017'de, uçak gemisini güncellemekten vazgeçtikten sonra, deniz komutanlığı Sao Paulo'yu kalıcı olarak devre dışı bırakmaya karar verdi."

Brezilya Donanması'nın geminin gövdesini 12 Mart 2021 tarihinde yaklaşık 1.818.000 USD açık artırmaya çıkardığını belirten Ensari, geminin Türk firması Sök Denizcilik ve Tic. A.Ş.'yi temsilen etkinliğe katılan Rio de Janeiro şirketi Cormack Maritima tarafından satın alındığını aktardı.

"ENDİŞELİYİZ!"

Sao Paulo'nun Türkiye'de sökülmek üzere gönderilmesinin, Brezilya'daki çevreci gruplar için büyük bir rahatlamanın yanı sıra Brezilya'yı olası diplomatik ambargolardan kurtardığını belirten Ensari, "Özellikle 1960 yapımı olan bu gemide yüksek miktarda asbest ve tehlikeli madde olması kuvvetli ihtimaldir" dedi. Daha önce karaya oturtulup kurallara uygun olmayan şekilde gemi sökümlerine rastladıklarını ve bu nedenle çevreye çok miktarda asbest ve tehlikeli madde salınımı yapıldığını kaydeden Ensari şu soruların yanıtlarının verilmesini istedi:

  • Aliağa’da gemi sökümlerinde derneğimize gelen işçi ve uzman şikayetlerine göre; hassasiyet gösterilmeyen Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik hükümleri uygulanarak sökümde çalışan işçilerin sağlığı korunacak mı?
  • Son 5 yılda Aliağa’da gemi sökümlerinde kaç gemide asbest bulundu? Kaç ton asbest bertaraf edildi?
  • Manisa’daki bertaraf tesisine kaç ton asbest ve tehlikeli madde gönderildi?

Ensari bu ve benzer konularda endişeli olduklarını belirterek, "Bu nedenle ülkemizde çevre ve çalışan sağlığı açısından gemi sökülmesini istemiyoruz" dedi. 

https://www.evrensel.net/haber/429313/brezilyanin-basindan-attigi-asbestli-savas-gemisi-turkiyede-sokulecek

29 Mart 2021 Pazartesi

"Bu karar da madeni kapatmazsa çevre hukuku güvencesi kalmamış demektir"

 29 Mart 2021 12:42

Koza Altın Şirketine ait Çukuralan Altın Madenine 3. kapasite artışı için verilen ÇED olumlu kararı iptal edildi. Davanın avukatlarından Arif Ali Cangı, "madenin derhal kapatılması gerekiyor" dedi.

Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

Özer AKDEMİR
İzmir

İzmir Dikili Çukuralan köyü yakınında faaliyet gösteren Koza Altın Şirketine ait Çukuralan Altın Madenine 3. kapasite artışı için verilen ÇED olumlu kararı iptal edildi. Mahkemenin daha önce verdiği iptal kararının ardından şirkete 2009/7 Genelgesi uyarınca verilen yeni ÇED’in de iptal edilmesi üzerine maden ÇED’siz kalmış durumda. Şirketin bu kararla ilgili yürütmeyi durdurma talebi Danıştay tarafından reddedilirken, davanın avukatlarından Arif Ali Cangı, İzmir Valiliğine madenin kapatılması için başvurdu.

MAHKEME İPTAL EDİYOR BAKANLIK YENİ ÇED VERİYOR!

Yaklaşık on yıldır altın üretiminin sürdüğü madenle ilgili hukuki süreçler de on yıldır devam ediyor. Madene karşı açılan davalarda yapılan bilirkişi incelemelerinde madenin orman ekosistemine, yer altı-yer üstü su kaynaklarına, canlı yaşamına ve koruma altındaki türlere olumsuz etki edeceği raporlanmış, mahkeme de bu raporları kararına dayanak yaparak ÇED raporunu iptal etmişti. Bu süreçte 2009/7 Genelgesi’ne dayanılarak şirkete yeni ÇED izni verilmiş, maden üretimini aksatmadan sürdürmüştü. 2009/7 Genelgesi’ne göre “ÇED olumlu kararları hakkındaki yürütmenin durdurulması/iptal kararları eğer ÇED raporunun bir ya da birkaç bölümüne ilişkin ise ÇED raporunun hazırlanmasına ilişkin tüm sürecin en baştan tekrarlanmasını kaldırıyor. Bunun yerine sadece eksik veya yetersiz görülen kısımların yeniden düzenlenerek hazırlanan ÇED raporunun Bakanlığa sunulmasından sonra toplanacak İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısında nihai yapılacağı, ardından karar verileceğini öngörüyor. Yani yıllarca süren davalar sonucu iptal edilen ÇED raporu 20 gün içerisinde halkın katılımı toplantısı vs. yapılmadan tekrar verilebiliyor.

Bu ÇED raporu ile birlikte madenin 3. kez kapasite artışı projesi için verilen ÇED raporu da iptal edilince 2009/7 Genelgesi tekrar gündeme sokulmuş, bir kez daha şirkete ÇED izni vermek için Ankara’da, Çevre ve Şehircilik Bakanlığında İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısı yapılmıştı. Mahkemelerin bilirkişi raporlarına dayanarak verdiği ÇED iptal kararları, “ucube genelge” diye değerlendirilen 2009/7 Genelgesi uyarınca yok hükmüne getirildi.

"KÂR HIRSI VİCDANLARI KÖR ETMİŞ!"

İzmir 6. İdare Mahkemesi geçtiğimiz günlerde Çukuralan Altın Madeni İşletmesi 3. kapasite artırımı projesine 2009/7 Genelgesi’ne ilişkin verilen 09.01.2019 tarihli ÇED olumlu kararının iptaline karar verdi. Mahkemenin kararına Bakanlık ve şirket tarafından yapılan itiraz ve hükmün yürütülmesinin durdurulması talebi ise Danıştay Altıncı Dairesince reddedildi.

Çukuralan Altın Madeninin 2 kez kapasitesi artırılarak yarattığı ekolojik yıkımı görenlerin etkilenmemesinin mümkün olmadığını belirten EGEÇEP Avukatı Arif Ali Cangı, “Vicdanı olan hiç kimse gördükleri karşısında 3. kez kapasite artırımına onay veremez. Kâr hırsı gözleri ve vicdanları köreltmiş olsa gerek ki 3. kapasite artırımına onay verildi. Mahkeme iptal etti, bu kez 2009/7 sayılı ucube genelge ile yeniden ÇED olumlu kararı verildi” dedi.

"MADEN ŞU AN ÇED’İ OLMADAN ÇALIŞIYOR"

Bu ÇED’e karşı da iptal davası açtıklarını aktaran Cangı, bu arada Danıştayın önceki iptal kararını “Daha ayrıntılı bilirkişi incelemesi yapılmalı” diyerek bozduğunu dile getirdi. Bozmadan sonra her iki dosyanın yargılamasının birlikte yapıldığına vurgu yapan Cangı, sonrasında gelişen hukuki süreci şu şekilde özetledi; “yargılamalar sonunda da her iki dosyadan iptal kararı verildi. TMSF’nin yönetiminde olan altıncı firma eski alışkanlıklarını sürdürdü ikinci kez 2009/7 Genelgesi’ne dayanarak yeniden çed raporu sundu. Apar topar geçen ay İDK toplantısı yapıldı. Şu anda yapılan duyurulara göre henüz rapor için nihai karar verilmedi. Özet olarak olması gerektiği gibi Çukuralan altın madeni şu anda ÇED’i olmadan faaliyet yürütüyor. O durumda İzmir Valiliğinin faaliyeti derhal durdurması gerekiyor. Bunun için Valiliğe başvuru yaptık, mühürleme işlemini bekliyoruz”.

"MADEN KAPATILMAZSA HUKUKUN HİÇBİR GÜVENCESİ KALMAMIŞ DEMEKTİR"

Cangı, ÇED iptali kararlarını şirketler lehine adeta yok hükmünde yapan 2009/7 Genelgesi’nin daha ne kadar uygulanabileceğine dair sorumuza şu yanıtı verdi: “2009/7 sayılı Genelge’yi hukuki olarak hiçbir yere oturtamadığımız için kaç kez uygulanır kestiremiyoruz. Aslında Çukuralan’da bu genelge dahi uygulanamaz, zira mahkeme kararları çok açık, diğer iptal gerekçelerinin yanı sıra “Madra Barajı’nı, Nebiler Şelalesi’ni kirletme riski var” deniyor. Raporlarla Çukuralan’ın ya da Nebiler Şelalesi’nin yeri değiştirilemeyeceğine, içme ve kullanma amaçlı Madra Barajı’ndan vazgeçilemeyeceğine göre 2009/7 Genelgesi’ne dahi yeni ÇED izni verilmesini sağlamaz. Çukuralan’daki ekolojik yıkıma, çukurun daha da derinleşmesine yol açacak her uygulama, her karar dayandığı hukuku o çukura gömecektir. Türkiye Çevre Hukuku Çukuralan’da önemli bir sınav veriyor. Bu kararlar karşısında Çukuralan madeni kapatılmazsa, çevre hukukunun hiçbir güvencesi kalmamış demektir”.

"YAŞAMIN SÜRDÜRÜLMESİ İÇİN ÇUKURALAN KAPATILMALI"

Bir yıldan beri kovid-19 virüsünün tüm insanlığı teslim aldığına dikkat çeken Cangı, “Yeni tip koronavirüsün insana yaban hayatından geçtiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Özellikle madencilikle yaban hayatına, doğal ortamlara müdahalenin bedelini, tüm insanlık ağır bir pandemi ile ödüyor. Yaşamın sürdürülebilmesi açısından Çukuralan madenini bu yönden de değerlendirmek ve derhal kapatmak gerekiyor”. 

"MAHKEME KARARI GECİKTİRİLMEDEN UYGULANSIN"

Cangı tarafından Bakanlığa gönderilen dilekçede; mahkeme kararının geciktirilmeden eksiksiz bir şekilde uygulanmasının Anayasa’nın emri olduğuna dikkat çekilirken; Maden işletmesinin derhal mühürlenmesiniMahkeme kararlarını etkisiz hale getirmeye yönelik yeni izinler verilmemesini,Bölgenin ekolojisinde ciddi yıkımlara yol açan Çukuralan Altın Madeni’nin temelli kapatılmasını,Sahanın eski haline getirilmesi için çalışmalara başlanmasını, yapılacak harcamaların sorumlulara rücu edilmesi talepleri dile getirildi. 

https://www.evrensel.net/haber/429226/bu-karar-da-madeni-kapatmazsa-cevre-hukuku-guvencesi-kalmamis-demektirhttps://www.evrensel.net/haber/429226/bu-karar-da-madeni-kapatmazsa-cevre-hukuku-guvencesi-kalmamis-demektir

28 Mart 2021 Pazar

Ses ve nefes (Pazar yazısı)

 28 Mart 2021 04:01


Toprak kayması çatlakları

Fotoğraflar: Deniz Çeliktaş ve Ufuktan Öden

PAZAR

Geçen hafta İzmir’in çöplerinin depolandığı Harmandalı çöplüğü ile ilgili bir haber yaptım. Çöplerin yığılarak adeta dağ haline geldiği yerde çok geniş çatlaklar ve toprak kaymaları meydana gelmiş, çatlama ve yarılmalar konutlara kadar uzanmış. Mahallelinin günleri büyük bir endişe içinde geçiyor. Seslerini her yere duyurmaya çabalıyorlar.

Bölgeden gelen görüntüler gerçekten durumun vahametini tüm çıplaklığı ile ortaya koyar nitelikte. Bir insanı yutabilecek derinlikte büyük çatlakların tepeden ovaya, yüzlerce, binlerce insanın yaşadığı konutlara doğru ilerlediği görülüyor. Toprak geniş kütleler halinde kaymış, çatlaklar evlerin içlerine kadar gelmiş.  

Toprak kayması ve çatlakların yakınlardaki konutlara zarar vermesi üzerine Çiğli Belediyesi Fen Heyeti bölgede incelemeler yapmış. Heyet tarafından tutulan 19 Mart 2021 tarihli raporda toprak kaymasının nedeni olarak 30 Ekim 2020 Sisam Depremi ve kentteki şiddetli yağışlar gösteriliyor. Raporda can ve mal güvenliği açısından üç gün içerisinde üç müstakil konutun boşaltılması gerektiği belirtiliyor.

‘NEREYE GİDELİM, EVİMİZ NE OLACAK?’

Bu konutlardan birisinde oturan Yadigar Çeliktaş ise Çiğli Kaymakamlığına gönderdiği 23 Mart tarihli dilekçede üç çocuklarını asgari ücretle geçindirmeye çalışan bir vatandaş olduğunu belirterek, kendilerine gönderilen “Evlerinizi tahliye edin” yazısına tepki gösteriyor. “Nereye gidelim, neyle gidelim, ne zamana kadar gidelim?” diyor haklı olarak. Yıllarca çalışıp didinip alın teriyle meydana getirdiği evini üç günde boşaltması isteniyor.

Telefonla konuştuğumuz kızları Denizcan Çeliktaş evlerinin gecekondu olmadığını, oturma ruhsatı, zemin etüdü, su ve elektrik aboneliği gibi tüm yasal izinlerin alındığını söyledi. Evlerini 2012 yılında kaba inşaat halinde aldıklarını, zeminde başlayıp duvarlarına kadar yayılan kabarma ve çatlakların heyelandan değil çöplerden yayılan metan gazından meydana geldiği görüşünde.

Kendileri ile birlikte komşuları olan sekiz müstakil konuta da Çiğli Belediyesi tarafından “Tahliye edin” yazısı gönderildiğini, ancak hasarlı olan konutun sadece kendi evleri olduğunu söyleyen Denizcan, ne evi tahliye edeceklerini ne de kendilerine teklif edilen 10 bin lira taşınma parasını alacaklarını söylüyor. Denizcan, “Nereye gideceğiz? Hadi gittik diyelim evimizin akıbeti ne olacak? Oturma odamızda, salon duvarlarında ve zeminde çatlaklar var. 30 Ekim’deki depremde herhangi bir sıkıntı yaşamadık biz. Bu çatlaklar daha önceden vardı.  Hatta 2019 yılında bu çatlakların başladığına dair mahalle muhtarımız birçok yere dilekçe yazdı. Hiçbir sonuç alamadık” diyor.

İBB’NİN GÜNLER SÜREN SUSKUNLUĞU

Cumhuriyet Mahallesi’nde oturan yurttaşlar, çatlakların ve toprak kaymalarının nedeninin İzmir Büyükşehir Belediyesinin (İBB) Harmandalı çöplüğünde kurduğu metan gazından elektrik üretme tesisi olduğunu iddia ediyor. Tüm bu iddialarla ilgili görüş almak istediğimiz İBB’den ise günler sonra bir açıklama geldi. İBB, çatlakların metan gazından oluştuğu iddiaları ile ilgili beş farklı bölgede metan gazı ölçümü yapıldığını ve hiçbirinden gaz çıkışı saptanmadığını ileri sürdü. İBB özetle; alandaki tüm yer hareketlerinin bilimsel araştırmalar doğrultusunda incelendiğini ve TÜBİTAK tarafından yapılan analizler doğrultusunda hareketlenmenin Harmandalı Düzenli Atık Depolama Tesisi ile ilgisi bulunmadığının tespit edildiğini iddia ediyor. İBB açıklamasında ayrıca İzmir Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğüne bölgenin “Afete Maruz Bölge” kapsamına alınması için talepte bulunulduğu da dile getirilmiş.

Nedeni ne olursa olsun bölgede yaşayan yüzlerce yurttaşın can ve mal güvenliği tehlikededir. Bir an önce gerekli tedbirler alınmalı, çatlama ve toprak kayması nedeniyle oluşan zararlar giderilmeli, bir felaket yaşanmasına izin verilmemelidir.

Öte yandan haberlerle ilgili günlerce suskun kalmak, yurttaşların endişeli seslerini duymazdan gelmek, gazetecilerin sorularına yanıt vermemek Türkiye’nin üçüncü büyük kentini yöneten belediyenin kurumsal kimliğine yakışmamıştır. Belediyeler yurttaşlara hizmet etmek için varlar ve onların seslerini duymak zorundalar...


BİR FOTOĞRAF DAVASI

Geçen hafta haberlerimizle ilgili açılan bir davadan daha beraat ettik. İki yıl önce tam da bu günlerde silikozis hastası maden işçilerinin haberinde kullandığımız bir fotoğraf nedeniyle hakim karşısında bulduk kendimizi. Fotoğrafı gazetemize gönderen silikozis hastası Eski Maden İşçisi İlyas Tekin’le birlikte “Kişisel verilerin izinsiz kullanılması” suçlamasıyla yargılandık. Göz gözü görmez bir tozun içindeki maden işletmesinde kendilerini çekmişti işçiler. “İşçiler neden silikozis oluyor?” sorusuna yanıt olarak tek başına bu fotoğrafı göstermek bile yeterliydi.

Patronların bu tür haberlerin çıkmasından son derece rahatsızlık duyduklarını biliyoruz. Duysunlar! Üç kuruş daha çok kâr elde etmek için gereken tedbirleri almayan işletmelerde ciğerleri söndürülüp kapı önüne konan işçilerin alamadıkları nefes, çıkaramadıkları ses olmaya devam edeceğiz...

https://www.evrensel.net/yazi/88426/ses-ve-nefes

26 Mart 2021 Cuma

Hacıbektaş'taki bazalt ocağına ek bilirkişi raporu: Maden için ÇED gerekli

 26 Mart 2021 14:33

Nevşehir Hacıbektaş'taki bazalt ocağına karşı açılan davada ek bilirkişi raporu belli oldu. Mühendis ve biyolog uzmanlar, verilen "ÇED gerekli değildir" kararının uygun olmadığını vurguladı.

Fotoğraf: Alper Yavuz

Özer AKDEMİR
İzmir

Nevşehir Hacıbektaş’a bağlı Karaburç köyü yakınlarında işletilen bazalt ocağına karşı açılan davada mahkeme tarafından istenen ek bilirkişi raporu belli oldu. Son raporda da ziraat mühendisi ve biyolog uzmanlar, madene verilen “ÇED gerekli değildir” kararının uygun olmadığı yönündeki görüşlerinde ısrar etti.

Nevşehir Valiliğinin maden işletmesi için verdiği "ÇED gerekli değildir" kararına karşı Karaburç köylüleri tarafından Kayseri 1. Bölge İdare Mahkemesine dava açılmıştı. Davada yapılan ilk bilirkişi incelemesinin raporunda bazı bilirkişiler maden işletmesi sırasında meydana gelen tozun bölgedeki tarımsal-hayvansal üretimine ve kültür varlıklarına olumsuz etkisi olacağını belirtmiş ve “ÇED gerekli değildir” kararının iptal edilmesi gerektiği yönünde görüş bildirmişti. Bu bilirkişi raporuna itiraz itirazı sonrası mahkeme ek bir bilirkişi raporu hazırlanmasına karar vermişti.

"TOPRAK VE BİTKİ TÜRLERİ YOK OLACAK, TARIMA ZARAR VERECEK"

25 Mart 2021 tarihinde mahkemeye sunulan ek bilirkişi raporunda da ziraat mühendisi ve biyolog uzmanlar bir kez daha “ÇED gerekli değildir” kararının doğru olmadığı yönünde görüş bildirdiler.

Raporda madenin tarım alanlarına ve meralara yakın ve sınır haline bulunması sebebiyle;

  • Toz partiküllerinin tarımsal arazilere zarar vereceği,
  • Bitki türlerini yok edeceği,
  • Flora ve faunanın olumsuz etkileneceği,
  • Toprağı yok edeceği ve sonucunda toprak yapısı ve bitki örtüsünün tamemen değişeceği,
  • Mikroorganizma ve faunanın zarar göreceği,
  • Madenin bitkisel toprağın sıyrılması, yarma ve çıkarma aşamasında su kaynaklarını kirletebileceği

konularına tekrar vurgu yapıldı.

"ÇED gerekli değildir" kararının uygun olduğunu savunan bilirkişiler ise şirketin gerekli önlemleri alarak su kaynaklarına olumsuz bir etki yapmayacağı, madenciliğin patlatma olmadan yapılması nedeniyle bölgede bulunan 1. derece arkeolojik sit alanlarına zararı olmayacağı görüşlerini ileri sürdüler.

"DOĞA KATLİAMI BİR AN ÖNCE DURMALI"

Ek bilirkişi heyetinde dikkat çekilen madenciliğin tarıma, flora-faunaya olumsuz etkileriyle ilgili vurguların endişelerini ve mücadelelerindeki haklılığı ortaya koyduğunu belirten Karaburç Köyü Doğayı Koruma ve Geliştirme Platformu, yaptığı açıklamada, “Mahkemenin 'ÇED gerekli değildir' kararını iptal edeceğine ve yaşamımızı temelden tehdit eden bu doğa katliamını bir an önce durduracağına olan inancımız sürmektedir. Geç kalınan her gün, doğamıza 1 günden fazla zarar anlamına gelmektedir” dedi.

https://www.evrensel.net/haber/429036/hacibektastaki-bazalt-ocagina-ek-bilirkisi-raporu-maden-icin-ced-gerekli

İzmir Temsilcimiz Özer Akdemir "izinsiz fotoğraf" suçlamasından beraat etti

 26 Mart 2021 13:02

İzmir Temsilcimiz Özer Akdemir hakkında, silikozis hastası maden işçilerinin haberindeki fotoğrafı izinsiz kullandığı suçlamasıyla açılan dava beraatla sonuçlandı.

Fotoğraf: Evrensel



Aydın Çine'de silikozis hastalığına yakalandıktan sonra işten çıkarılan maden işçilerinin haberinde izinsiz fotoğraf kullandığı suçlamasıyla haklarında dava açılan Evrensel İzmir Temsilcisi Özer Akdemir ve silikozis hastası maden işçisi İlyas Tekin beraat etti.

"BEN SİLİKOZİS HABERLERİ YAPARKEN UTANIYORUM MADEN PATRONLARI UTANMIYORLAR!"

Dün Çine Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davanın son duruşmasında savcı Akdemir ve Tekin'in "kişisel verilerin hukuka aykırı olarak yayılması" suçundan cezalandırılmalarını istendi.

Son savunması sorulan Akdemir,  şunları söyledi:

"Ben gazeteci olarak 20 yıldır ikamet ettiğim İzmir'den Aydın Çine'ye, işyerlerindeki olumsuz çalışma koşulları nedeniyle silikozis hastası edilip işten çıkarılan işçilerin haberlerini yapmak için gidip gelmekten utanırken, yüzlerce işçiyi bu şekilde hasta edip kapı önüne koyan maden patronları bu yaptıkları insanlık dışı uygulamalardan utanmıyorlar! Üstüne bir de haberini yaptık diye işçilere baskı yaparak bizleri böyle mahkemelerle uğraşmak durumunda bırakıyorlar. Asıl mağdur bizi patronun baskısıyla şikayet eden arkadaş da dahil silikozis hastası yapılıp işten çıkarılan işçiler. Bunun haberini yaptığı için cezalandırılmak istenen gazeteciliktir. Yaptığım haberde işçilerin çalışma koşullarını çok iyi anlatan bu fotoğrafları kamu yararı olduğu için kullandım" dedi.

"Özel fotom kullandı" diye şikayetçi olan kişinin, tozlu bir ortamda yüzünde maske bulunduğunu ve sadece gözlerinin göründüğünü belirten Akdemir, "Bu haliyle kendisini annesi bile tanıyamaz. Nasıl bir mağduriyeti oluşmuş anlayabilmiş değilim" dedi.

HABER, SİLİKOZİS HASTASI İŞÇİLERİN SESLERİNİ DUYURMAK İÇİN YAPILDI

Akdemir'in avukatı Hasan Hüseyin Evin de savunmasında "Akdemir, gazetecilik faaliyeti gereği, maden işçilerinin çalışma şartları nedeniyle silikozis hastalığına yakalanan kişilerin seslerini duyurmak, haklarına dikkat çekmek için bu haberleri yapmıştır. Haberini somutlaştırmak için de bu fotoğrafı kullanmıştır" dedi.

İlyas Tekin'in avukatı Hicran Danışman da "İlyas ile birlikte aynı durumda olan, bu hastalığa yakalanmış pek çok kişi haklarını almak için açtıkları davalarda tanık bulamamaktadır. Şikayetçi olan İbrahim Can Duman, işverenin kendisini yönlendirmesiyle bunu yapmıştır. Fotoğrafın çekimi ve kullanılmasında başından bu yana rızası vardır" dedi.

Duruşma sonunda Özer Akdemir ve İlyas Tekin suç kasıtları olmadığı gerekçesiyle beraat ettiler.

İŞÇİLERİN NASIL SİLİKOZİS HASTASI YAPILDIĞININ FOTOĞRAFLARI

Çine'de faaliyet gösteren kuvars ve feldspat madeni işletmelerindeki tozlu ortam nedeniyle silikozis hastalığına yakalanıp işten çıkarılan işçilerin durumunu anlatan Evrensel'de 24 Mart 2019 tarihinde çıkan “Silikozisin pençesindeki maden işçileri” haberinde yer verilen fotoğrafla ilgili şikayet sonrası soruşturma başlatılmıştı.

Eysim maden işletmesinde çalışan bir işçi fotoğrafının kendinden izinsiz kullanıldığı şikayeti üzerine haberi yapan Özer Akdemir ve fotoğrafı gönderen silikozis hastası İlyas Tekin hakkında "kişisel verilerin hukuka aykırı olarak yayılması" suçlamasıyla dava açılmıştı.

Eysim işletmesindeki adeta göz gözü görmez bir çalışma ortamında çekilen fotoğraf aynı zamanda işçilerin nasıl silikozis hastalığına yakalandıklarını gösteren en önemli delillerden birisiydi.


Çalıştıkları koşulların olumsuzluğunu gösteren fotoğraf ve videolarI çeken işçilerin korktukları kısa bir süre sonra başlarına gelmiş, şikayet edilen fotoğrafta yer alan İlyas Tekin, silikozis hastalığına yakalandıktan hemen sonra işten çıkarılmıştı.

Kendisi gibi silikozis hastası olduktan sonra işlerine son verilen işçilerle birlikte Evrensel'e konuşan Çineli maden işçileri, maden patronlarının gerekli koruyucu önlemleri almaması nedeniyle tedavisi olmayan silikozise yakalandıklarını ve çoğunun hasta dahi olduklarını bilmeden işten çıkarıldıklarını anlatmışlardı.

İşçiler işyerindeki çalışma koşullarını ortaya koyan fotoğraf ve videoları göstermişler, bu fotoğrafların bir kısmı haberde kullanılmıştı. (Aydın/EVRENSEL)

https://www.evrensel.net/haber/429027/izmir-temsilcimiz-ozer-akdemir-izinsiz-fotograf-suclamasindan-beraat-etti

İklim değişikliği tarımı vuruyor: Gıda fiyatlarında sıçrama uyarısı!

  01 Haziran 2023 07:00 Dr. Oğuz Tutal'ın araştırmasına göre Türkiye için en büyük tehlike kuraklık ve aşırı sıcaklar... Araştırma g...