26 Haziran 2010 Cumartesi

Direnenler Konuşacak - 4


Hazırlayan: Özer Akdemir
  DOSYA
26 Haziran 2010 00:00
Dersimli doğasına aşıktır

Haydar Çetinkaya
(Dersim Çevre Girişimi)


Dersim’deki altın işletmeciliği sürecini kısaca özetleyebilir misiniz? Madenle ilgili son gelişmeler neler?
Dersim’de altın madeni ve diğer yer altı madenleriyle ilgili çalışmaların tarihi 1930’lu yıllara dayanmaktadır. Uluslararası şirketler başta olmak üzere Türkiye’deki maden arama ve işletme şirketleri Dersim’de bulunan maden rezervlerinden pay almak için kolları sıvamış durumdalar. Dersim’de siyanürle altın arama çalışmaları özellikle merkez Sin köyü ile Ovacık ilçesi Kızılviran köyleri arasındaki bölgede sürdürülmektedir. 1990’lardan beri sürdürülen siyanürle altın arama yani sondaj çalışmaları tamamlanmıştır. Tüm bu faaliyetleri yürüten şirket ise Rio Tinto adlı İngiliz-Avustralyalı maden şirketidir. Tabii Rio-Tinto adlı şirket tüm bu faaliyetlerini taşeronu olan AMGL yani Anatolian Minerals Development Ltd. -Anadolu Madenleri Geliştirme Ltd. Aracılığıyla sürdürmektedir. Şuan itibariyle sondaj çalışmalarını tamamlayan şirket altın arama çalışmalarına uygun ortam ve yerelde halk desteği bulamadığı için başlayamamaktadır.
Şuan itibari ile Pülümür-Hasangazi ve Hozat ilçelerinde 2 maden şirketi ÇED olumlu raporu almış olup faaliyetlerini sürdürmektedir. Pülümür tarafındaki maden ocağının tüm zehirli suları Harçik Çayı’na karışmaktadır ve bu durum zamanla çok ciddi sonuçlar doğuracaktır.

Yörenizde altın madenciliğine karşı verilen mücadele ne durumda? Altın karşıtı direniş istenilen düzeyde mi? Değilse nedenleri neler?
Altın madenciliği ve Ovacık ilçesindeki siyanürle altın arama faaliyetlerine karşı hem Türkiye genelinde hem de Avrupa’da faaliyet yürüten çeşitli dernekler ve kuruluşlar bu konuda çeşitli girişim-kampanya ve eylemler sergileyerek karşı duruş sergilemişlerdi. Ancak özellikle siyanürle altın arama faaliyetlerine karşı geliştirilen tüm bu çabaların yeterli düzeyde sürdürüldüğünü söylemek doğru olmaz. Bergama köylülerinin yürüttüğü mücadelenin benzerinin Dersim’de yürütüldüğünü, altın karşıtı direnişin yeterli düzeyde olduğunu, en azından geçmiş açısından söyleyemeyiz. Şunu tekrar söylemek istiyorum, geçmişte ve günümüzde hem baraj karşıtı eylemlilikler yürüten hem de siyanürle altın arama faaliyetlerine karşı mücadele eden dernekler, kuruluşlar ve kişiler de olmuştur. Şuna inanıyoruz ki her Dersimli doğasına aşıktır ve bundan sonra yeri geldiğinde sürdürülen altın arama faaliyetlerine karşı olması gereken duruşu sergileyecektir. . Daha önceden Dersim’de hem baraj karşıtı eylemler hem de çevre eylemleri çoğu zaman düzensiz bir şekilde yürütülüyordu ve yapılan girişimler yetersiz kalıyordu. Bu sıkıntıları aşmak ve hem baraj karşıtı mücadeleyi hem de her türlü maden arama çalışmalarına dönük mücadeleyi tek elden yürütmek ve ortak hareket etmek amacıyla Dersim Çevre Girişimi kuruldu.

Sizin dışınızda ülkenin diğer yerlerindeki altın madeni karşıtı mücadeleleri izleyebiliyor musunuz? Çoğunlukla kendi yerelleri ile sınırlı kalan bu mücadeleler nasıl birleştirilebilir sizce?
Baraj ve HES karşıtı mücadele yürüten girişim ve platformlar birkaç yıldan beri ortak bir payda etrafında zaman zaman bir araya gelmektedirler. Altın madeni karşıtı mücadelenin henüz ortaklaştırıldığını söyleyemeyiz. TMMOB’un 26-27 Haziran’da Ankara’da yapacağı ‘‘Çevre Direnişleri Buluşuyor’’ buluşması sanırsam özellikle altın ve yer altı madeni arama çalışmalarına karşı bundan sonra ortak bir noktada buluşmaya da öncülük edecektir.

Bergama ile başlayıp son yıllarda ülkenin birçok yerine yayılan çevreci halk hareketlerinin başarıya ulaşması için neler yapılmalı? Size göre çözüm nerede aranmalı?.
Sadece altın madeni karşıtı değil derelerimizi yok edecek baraj projeleri ve nükleer santrallere karşı da çevreci halk hareketinin başarıya ulaşabilmesi için mücadelenin daha da yükseltilmesi gerekmektedir. Parlamentoda bulunan tüm çevreci parlamenterler parlamentoyu ayağa kaldırmalıdır. Çevreci ve doğasever bir çevre bakanının varlığına ihtiyaç duyulmaktadır bu ülkede. Bugün mahkemeler yürütülen hukuksuz girişimlere dur demektedir ve yürütmeyi durdurma ve iptal kararları vermektedir. Buna rağmen siyasi otoriteyi arkasına alarak her şeye rağmen faaliyetlerini yürüten ve bu faaliyetlerini durdurmayanlar da bulunmaktadır. Hukuksal mücadele ayağı eksik bırakılmamalı ve desteklenmelidir. Karadeniz’in derelerini, Küre Dağları Milli Parkı’nı, Hasankeyf’i ve Munzur Vadisi Milli Parkı’nı kurtarmak hâlâ elimizde. Bu çerçevede ülke genelinde faaliyet yürüten çevre girişimleri ve platformlar bir araya gelmeli ve mücadeleyi daha güçlü bir şekilde yürütmelidir. 


Çözüm halkın bilinçlendirilmesinde

Ecevit Bilgeç
(Silopi Çevre Platformu)


ŞIRNAK’ın Silopi ilçesinde Karkey ve Ceytaş adlı 2 tane devasa termik santral faaliyette bulunmaktadır. Karkey termik santrali 1999 yılında mobil santral olarak Silopi ilçesi Botaş mevkiinde tarım arazisi ve yerleşim alanları üzerine kuruldu. İlk başta 50 mw enerji üretirken kapasitesini yükselterek günde 270 mw elektrik üretmeye başladı. Santral de enerji üreten makineler ucuz yakıt olan fueloil ile çalışmakta, yakıtı Irak’tan ithal etmektedir. Kükürt oranı yüksektir. Kükürt özellikle zehirlenme ve oksitlenme yapmasından kaynaklı olarak hem insan sağlığı hem de tarım arazilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılan toprak tahlillerinde Ni, Cu, Cr gibi ağır metallerin toprak kontrol yönetmenliğine göre sınır değerini aşırı derecede aştığı tespit edilmiştir. Ceytaş termik santrali ise Görümlü beldesinde faaliyette bulunmaktadır. Ceytaş termik santralinde kükürt oranı çok yüksek linyit kömürü kullanılarak enerji elde etmektedir. Başta 120 mw enerji üreten termik santral çevreyi ve insanları daha çok zehirlemek için kapasitesini daha çok arttırmak için çalışma içerisindedir. Silopi gibi küçük bir ilçede termik santral çalışmaları yapılmaktadır. Bunun akabinde 18 Ağustos 2009 da ÇED bilgilendirme toplantısı yapılmıştır. Halk şiddetle bunlara karşı çıktı. Bütün bunlar bölge halkına zerre kadar değer verilmediğinin bir kanıtıdır.
Karkey Karadeniz enerji yatırımları AŞ Şırnak ilinin Silopi ilçesi Botaş mevkiinde faaliyete başlar başlamaz çevreyi kirletmeye başlamış, buna ilişkin yapılan soruşturmalar neticesinde çevreyi kasten kirlettiği bilirkişi raporlarıyla belgelendirilmiştir. Silopi Cumhuriyet Baş Savcılığı’nca haklarında kamu davası açılması için talepte bulunulmuştur.
Ve kamu davası; Silopi Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2009/ 366 esas sayılı dosya üzerinden devam etmektedir.
Şirket hiçbir kural ve kayda bağlı kalmadan, hakkı olmayan yerlere tecavüz etmekte ve bu şekilde mülkiyet hakkına saygı duymamaktadır. Hak olmayan yere tecavüz suçlamasıyla bu defa Silopi Cumhuriyet Baş Savcılığı’nca Silopi 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne kamu davası açılması için talepte bulunulmuş ve iddianame kabul edilmiş ve kavuşturma 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/205 esas sayılı dosyası üzerinde devam etmektedir.
Bu davanın dışında açılan birçok dava da halen devam etmektedir.
Termik santrallere karşı verilen mücadelede Mahatma Gandi örnek alınarak mücadele edilebilir. Ayrıca ortak bir çatı altında bir örgütlenmeye gidilerek santrallere karşı etkin bir şekilde mücadeleler geliştirilebilir. Bu mücadelede sivil toplum kuruluşları etkin rol almalıdır. Bence bu mücadelede TMMOB gibi bir kurum öncülük edebilir. Termik santrallere karşı mücadelede başarılı olmak için kesinlikle halk desteğinin oluşturulması gerekir, halk doğru şekilde bilinçlendirilmeli ve yoğun bir çalışma içine girilmelidir. Çözüm halkın bilinçlendirilmesinde aranmalıdır, Halk bu konularda duyarlı olup gereken desteği verecektir. 


BÜYÜK BİR SİYASİ MÜCADELE GEREKLİ

Av. Hasan Namak (Turgutlu Çevre Platformu): 

Çaldağı nikel madeni için Sardes Nikel şirketine verilmiş olunan orman tahsis izninin iptali için açılan davada, Manisa İdare Mahkemesi iptal kararı verdi. Maden ruhsat sahasının yüzde 98.7’sinin orman alanı olması ve yapılacak yatırımların büyük bir kısmının da ormanlık alanda olması nedeniyle şirket yatırımlarına başlayamamaktadır.
ÇED olumlu kararının iptali davasının temyiz incelemesi Danıştay’da sürmektedir. Çok büyük ihtimalle lehimize bozulacaktır. Ayrıca şirketin hiç sermayesi yok. Avrupa, Avustralya ve Çin’den finans sağlamak peşinde. TEMA Vakfı, şirketin finans sağlamak için görüşmeler yaptığı kuruluşlara mektup yazarak uyarıda bulunacak.
Turgutlu Çevre Platformu (TURÇEP), Turgutlu’da halkı bilgilendirme faaliyetlerine devam etmektedir. Turgutlu halkında madene karşı bilinçlenme ve mücadele gücü büyüyerek devam etmektedir. Sardes Maden Şirketi’nin sahibi İngiliz EURO NİCKEL Şirketi’nin İnternet sitesinden borsa yatırımcılarına verilen bilgiye göre, orman tahsis izninin iptal edildiği ancak TBMM’nin çok yakında yeni maden yasasının çıkacağı ve yasa değişikliğinden sonra yeniden izin alınacağı çok kesin ifadelerle belirtiliyordu ve haklı çıktı. Turgutlu halkının yeni süreçte mücadelesi artarak sürecektir.
Çaldağı mücadelesine EGEÇEP’ten sonra TEMA Vakfı da büyük bir destek vermektedir. Bilim heyetinin raporu madenin sakıncalarını net bir şekilde ortaya koymuştur. ÇED iptali davasına Danıştay da müdahil oldu. Orman tahsis izninin iptali için ayrıca dava açtı. “Çaldağı’nı kaybedersek Ege bölgesini, Türkiye’yi ve dünyayı kaybederiz.” sloganı ile yeni eylemler planlıyor. Çaldağı dışındaki maden karşıtı mücadeleleri Turgutlu’da çok sınırlı sayıdaki kişi izlemektedir. Mücadelelerin ortaklaştırılması gerekmektedir. Çevre mücadelesi ağırlıklı olarak sermayeye ve iktidara karşı bir mücadele gerektirdiği için güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Günlük siyaset dışında daha büyük bir siyasi mücadeleyi gerektirmektedir. Bu bakımdan mücadeleyi mümkün olduğu kadar günlük siyasi partilere angaje etmeden yürütmek gerekmektedir. Belli bir partinin veya ideolojinin günlük siyasetine alet ettiği veya tekeline aldığı gibi görünümler, halkın kitlesel desteklerinin önüne engel olarak çıkmaktadır.
Yapılması gerekenler:
1- Çiftçinin, köylünün ve halkın dili ile doğrudan iletişim kurulması. Halkın kendi çıkarına aykırı işler yapıldığı anlatılmalıdır. Bu yapılırken uluslar üstü sermaye ile iktidarın ortak hareket ettiği daha doğrusu örnekleriyle anlatılmalıdır. Bunun da kendi çıkarlarıyla taban tabana zıt olduğu gösterilmelidir. Ancak, bu yapılırken mümkün olduğu kadar doğrudan felsefi, ekonomi politik, ideolojik söylemler kullanılmamalıdır. Çünkü, halk bunları hem anlamıyor.
2- Mücadelelerin yargı yoluyla yürütülmesi tek başına çok yetersizdir. Bunu çok kereler yaşadık. Bergama’daki onca yargı kararına, Kışladağ’daki yargı kararlarına rağmen iktidarların yargı kararlarını uygulamadığını hep yaşadık. Ayrıca, gerektiğinde yasal düzenlemelerle mücadelelerin boşa çıkarıldığı gerçeği de ortada. Yargı mücadelelerine tabii ki eksiksiz devam edilmelidir. Ama asıl başarının, mücadelelerin halklaştığı, kitleselleştiği zaman geleceği aşikar.
3- Mücadelelerin kitleselleşmesinin önündeki önemli diğer bir engel de gözlemlere göre şudur; Mücadelelerde bazı kişiler öne çıkmaktadır. Bu bazen doğal şekilde olmaktadır. Bazen de özel çabalarla yapılmaktadır. Bu kişi veya kişilerin siyasi kimlikleri çok ön planda olduğunda, o siyasi görüşe uzak olan kişiler mücadeleden de uzak durmaktadır.
5- Meslek odaları, esnaf odaları, ziraat odaları ile daha sıkı iletişim ve işbirlikleri sağlanırsa daha hızlı sonuçlar alınabilir.
Çevre mücadelesinde, mücadele edenlerin amaçlarında farklılıklar olduğunu bilmeliyiz. Kimisi ağaçları çok sevmek gibi romantik nedenlerle çevre mücadelesinde olabilir. Kimisi sosyal duyarlılığı olduğu için mücadelede olabilir. Mücadelede ortak paydamız olduğu sürece ortak yürütmeliyiz.
SONUÇ; Uygulanan politikaların, halk yararına olmadığını somutlandırarak, halkın dili ve kültürüyle anlatılmalı. Mümkün olduğu kadar kadınlara hitap edilmeli. Meslek örgütleri, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşlarıyla yakın işbirlikleri yapılmalı. İktidar partisi mensupları dahil olmak üzere, halkı dışlayıcı söz ve davranışlarda bulunulmamalı. Çevre mücadelesi içinde bulunan kişilerle düşülen fikir ayrılıklarında, işbirlikçi, mücadeleyi satan, yeterince mücadeleyi algılayamamış gibi yaftalarla dışlayıcı olunmamalı.
https://www.evrensel.net/haber/185854/direnenler-konusacak-4

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İklim değişikliği tarımı vuruyor: Gıda fiyatlarında sıçrama uyarısı!

  01 Haziran 2023 07:00 Dr. Oğuz Tutal'ın araştırmasına göre Türkiye için en büyük tehlike kuraklık ve aşırı sıcaklar... Araştırma g...