
27 Ekim 2016 17:50
Bergama Ovacık Altın Madeninde yaşam savunucularına yönelik
düzenlenen saldırı davasının duruşması öncesi basın açıklaması yapıldı.
Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu
Üyeleri, 5 Haziran 2005’te Bergama Ovacık Altın Madeninde, maden çalışanları
tarafından yaşam savunucularına karşı taşlı ve yumurtalı saldırı davasının
duruşması öncesi basın açıklaması düzenledi.
TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu üyelerinin yanı sıra Ege
Çevre Platformu, Foça Çevre Platformu, Dikili Çevre Gönüllüleri ve Bergama
Çevre Platformu üyelerinin de destek verdiği açıklamaya Bergama Belediye Başkan
Yardımcısı Ali Kahyaoğlu ve Dikili eski Belediye Başkanı Osman Özgüven de
katıldı.
Avukat Arif Ali Cangı; “Bergama hareketinin ekoloji
hareketine ve çevre hukukuna kattığı katkıları yaşatmak, büyütmek ve
geliştirmek, yaşamı savunmak için hep beraber mücadele etmeye devam edeceğiz”
diye konuştu
TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Başkanı Avukat Ali
Arabacı da komisyon adına yaptığı açıklamada Türkiye’nin ilk altın madeni olan
Ovacık Siyanürlü Altın Madeninin yıllardır Bergama ve çevresine vermiş olduğu
ekolojik zararların yanı sıra yörede madencilerin yürüttükleri hukuk dışı
uygulamalara değindi. Arabacı, “İnsanımızın sağlıklı ve dengeli bir çevrede
yaşama hakkını savunan çevre hareketlerine karşı, hukuk devleti ve adil
yargılanma ilkelerine aykırı, hukuk dışı uygulamaları ve gerçeğe aykırı algı
operasyonlarını kınıyoruz” diye konuştu.

BERGAMA KÖYLÜSÜ, EKOLOJİ HAREKETİNE ÖRNEK OLDU
Arabacı “Türkiye’nin ilk altın madeni burada, Ovacık
Köyü’nde işletilmeye başlandı. Bilim insanlarının siyanür liçi yöntemiyle
yapılacak madenciliğin bölgenin yeraltı ve yerüstü sularını, toprağını,
havasını kirleteceği, Bakırçay Ovası ve Bergama’nın yaşamına büyük tehdit
oluşturacağı tespit ve uyarıları yıllarca sürecek çevre hareketini de başlattı.
Bergama köylüsünün 90’lı yıllardaki bu mücadelesi, Türkiye ekoloji hareketine ilham
kaynağı oldu, çevre hukukuna çok şey kattı. İdare Mahkemeleri, Danıştay ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu olaya özgü, çevre mücadelesini teşvik eden,
insan hakları bağlamında önemini ortaya koyan, çevre hareketini güçlendiren
örnek kararlar verdi. Bergamalıların toplumsal ve hukuksal hayatımıza kattığı
bu önemli kazanımlar, çevre hakkını ve hukuk devleti ilkesini yok sayan
hükümetler ve yöneticiler tarafından yok sayılarak yargı kararları uygulanmadı”
dedi.
OHAL, ÇEVRE HAKKI İHLALLERİNE YOL AÇIYOR
“Gerek 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimi, gerekse sonrası
uygulamaya konulan OHAL uygulamaları, çevre hakkına ilişkin de katlanılamaz
ihlallere yol açmaktadır” diyen Arabacı, hukuka ve çevre hakkına uygun kararlar
veren hakimlerin bir kısmının “FETÖ/PDY” soruşturması kapsamında görevden
alındığını hatırlattı. Arabacı, “Bugün, onların yerine ‘hükümetin hoşuna
gitmeyecek’ karar verdiğinde görevden azil ya da başka yere atanma korkusu
yaşayan hâkimlerle, mahkemelerden, hukuka uygun kararlar alınması neredeyse
imkânsız hale gelmiştir. Rize İdare Mahkemesi’nde görülen Cerattepe davası buna
örnek gösterilebilir. Bu olağanüstü uygulamaların yanı sıra OHAL’i aşan
KHK’ler, siyasal iktidarın sayısal çoğunluğu ile çıkartılan yasalarla pek çok
temel insan hakkı ihlal edildiği gibi sağlıklı çevrede yaşama hakkına ilişkin
güvenceler de ortadan kaldırılmaktadır” dedi.
“Ülkenin hukukçularına bugün düşen ödev, evrensel anlamda adalet ve hakkaniyet kurallarının tesisi için hakların bir bütün olduğunu ısrarla savunmaktır” diyen Arabacı, “Biz, adalete erişim yollarını açık tutmak, devleti anayasal anlamda çevreyi koruyan, demokratik sosyal, laik, insan haklarına ve hukuka dayalı bir devlet haline getirmekte kararlıyız. Buradan hükümete ve idareye sosyal hukuk devleti ilkesine, sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkı ile çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önleme ödevine uygun işlem yapma çağrısında bulunuyoruz” dedi. (İzmir/EVRENSEL)
“Ülkenin hukukçularına bugün düşen ödev, evrensel anlamda adalet ve hakkaniyet kurallarının tesisi için hakların bir bütün olduğunu ısrarla savunmaktır” diyen Arabacı, “Biz, adalete erişim yollarını açık tutmak, devleti anayasal anlamda çevreyi koruyan, demokratik sosyal, laik, insan haklarına ve hukuka dayalı bir devlet haline getirmekte kararlıyız. Buradan hükümete ve idareye sosyal hukuk devleti ilkesine, sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkı ile çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önleme ödevine uygun işlem yapma çağrısında bulunuyoruz” dedi. (İzmir/EVRENSEL)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder