30 Aralık 2013 Pazartesi

Bu neyin acelesi?..

Savaş mı çıktı afet mi var?

Özer AKDEMİR

Bakanlar Kurulu geçtiğimiz hafta yaptığı toplantıda Karadeniz'deki 5 Hidroelektrik santrali (HES) projesi için 'acele kamulaştırma kararı' aldı. Bakanlar Kurulu bir kez daha şirketlerin çıkarını halkın yararından ve doğanın dengesinden üstün tuttu. Hukuktaki 'Üstün kamu yararı' ilkesini, "üstünlerin yararı kamunun üstündedir" şeklinde ters yüz etti!..

RESMİ GAZETEDE YAYINLANDI


Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın talebi üzerine Bakanlar Kurulu toplantısında alınan kararlar, geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onayının ardından Resmi Gazete'de yayımlandı. Kararlara göre Trabzon'da yapılacak Manahoz Regülatörü ve HES projesi, Trabzon'un Yomra İlçesi'nde yapılacak Seydioğlu HES projesi, Giresun'un Yağlıdere İlçesi Kanlıca köyü yakınlarında yapılacak HES projesi, Artvin'in Yusufeli İlçesi'nde yapılacak Cala HES projesi, Ordu'da yapılacak Piro Regülatörü ve HES projesi için belirlenen taşınmazlar, Hazine adına Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından acele kamulaştırılacak.

ŞİRKETLERİN ÇIKARI İÇİN 
Bakanlar Kurulu'nun maden, enerji gibi projeler için vatandaşın şirketlere taşınmazını satmaması ya da kamulaştırma işleminin uzaması durumlarında son dönemlerde çok sıkça başvurduğu Acele Kamulaştırma işlemi, şirketlerin çıkarı için çevre sağlığı ve canlı yaşamı açısında sakıncalı olan, ekolojik yıkıma yol açma potansiyeli taşıyan birçok yatırımın önünü açıyor. 25 yıl önce Aliağa termik santrali için alınan benzer karar, daha sonraları özellikle altın madenleri, HES projeleri ev kentsel dönüşüm uygulamaları için de gündeme getirildi.

Savaş ve doğal afetler gibi olağanüstü durumlar için düzenlenmiş bir yasanın, HES, termik santral, altın madenleri gibi sermaye kesiminin lehine kullanımdaki bu pervasızlığa karşı gerek hukukçular gerekse bilim insanları yıllardır karşı çıkıyorlar. Kamulaştırma kararlarını “2000’ler Türkiye’sinde Tarım Politikaları ve Toprak Mülkiyeti: Efemçukuru’nda “Mülkiyet Nedir?” başlıklı makalesinde değerlendiren Doç. Dr. Alp Yücel Kaya, “Kamulaştırma ilkesindeki bu radikal dönüşüm" ü "liberal mülkiyet anlayışının neoliberal mülkiyet anlayışına, kamulaştırmanın da piyasalaştırmaya dönüşümü" olarak değerlendiriyor. Dr. Gaye Yılmaz’da “Acele Kamulaştırma mı yoksa acele mülksüzleştirme mi?” başlığıyla konuya değinmiş ve bu yöntemin sadece Türkiye’de değil günümüzde bütün dünyada hızla uygulanmakta olan bir “mülksüzleştirme” pratiği olduğuna dikkat çekti.

YOKSULLARI MÜLKSÜZLEŞTİRİYOR

Hukukçular da bu acele kamulaştırma kararlarını yargıya müdahale ve etkileme olarak değerlendiriyorlar. Kamulaştırmanın kamu idaresinin, yasayla yapmakla yükümlü olduğu kamu hizmetlerini yerine getirebilmesini gerektiren özel mülkiyete konu taşınmazlara, bedelini ödeyerek kamu gücüyle el koyması olduğunu belirten Efemçukuru ve Kışladağ'daki acele kamulaştırma kararlarına karşı açılan davaların hukukçusu Av. Arif Ali Cangı, devletin zorla el koymasını haklı kılacak yegane gerekçenin, kamu yararı olduğunun altını çizdi. Cangı, "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Anayasa ve Kamulaştırma Yasası’nda da belirtildiği gibi kamulaştırmanın ön koşulu kamu yararıdır. Acele kamulaştırma kararları, çoğunlukla yoksul köylülerin geçimini sağladığı arazisinin elinden zorla alınması sonucunu doğurmaktadır. Acele kamulaştırmalar yoksulları yerinden ederek, mülksüzleştirerek, sermayeye sömürü alanı yaratmaktadır" dedi. Cangı, bu uygulama ile kapitalizmce kutsanan mülkiyet hakkının da özüne dokunulduğunu belirterek, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (DİDDK)'nın mülkiyet hakkının korunması ile ilgili aldığı kararlara rağmen hükümetin kendi ekonomik-politik hattında ısrar ettiğini belirtti.

DEVLET GÜCÜ ŞİRKETLERİN EMRİNDE

Acele kamulaştırma kararları ile ilgili açılan davalarda en üst yargı organı olan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, bu kararların hukuka uygun olmadığına hükmetmişti. Kurulun kararında özetle; “…Kamulaştırma Yasası’nın 27. maddesindeki acele kamulaştırma, istisnai olarak başvurulabilecek bir yöntem olarak düzenlenmiş, üstün kamu yararının ve kamu düzeninin korunmasının gerçekleştirilmesi amacıyla acele kamulaştırma yoluna gidilebileceği belirtilmiştir. Aceleciliğine Bakanlar Kurulunca karar verilebilmesi için kamu yararı ve kamu düzenine ilişkin olma halinin söz konusu olması gerekmektedir.” denilmişti. Gerek son olarak 5 HES çin verilen acele kamulaştırma kararında, gerekse daha önceki onlarca benzer kararda hangi ‘üstün kamu yararı’nın bulunduğu kamuoyuna bir türlü açıklanmadı.

Bakanlar Kurulu kararı, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 27. maddesine dayanıyor.

Söz konusu madde, yurt savunması ve olağanüstü durumlarda acele kamulaştırma yapılabileceğini belirtiyor. Kamulaştırma Kanunu'nun 27. maddesi şöyle:
“3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılması…”

Bu kanun uygulamasında kamulaştırmayı bir bakanlık ya da kamu kurumu yaparken, kamulaştırma bedeli ile yargılama giderleri gibi masrafları şirketler karşılıyor. İdarenin başvurusu üzerine mahkemece yedi gün içinde değer tespiti yaptırılıp, belirlenen paranın ilgili kişi adına bankaya yatırılmasının ardından kamulaştırılan mala el konuyor. Kamu gücüyle el konulan mallar daha sonra şirketin kullanımına devrediliyor. Böylece şirketlerin önündeki büyük bir engel devletin gücü ile temizlenmiş oluyor.

İKİ ACELE KAMULAŞTIRMA ÖYKÜSÜ

Acele Kamulaştırma kararları daha önce de Uşak Eşme yakınlarındaki Kışladağ ve İzmir'e 20 km uzaklıktaki Efemçukuru Altın madenleri için alınmıştı. Kışladağ'da, İnay köylüleri altın madeninin topraklarından su hattı geçirmesine izin vermemesi üzerine Bakanlar Kurulu acele kamulaştırma yoluna gitmişti. Yurtdışında yaşayan Fadime Usta adlı köylünün tarlası ile ilgili acele kamulaştırma kararı alınmış, bunu koz olarak kullanan şirket Fadime Ustayı çocuklarına bile haber vermeden yurtdışından getirerek tarlasını noterden satın almıştı.

Benzer bir acele kamulaştırma öyküsü ise Efemçukuru köylülerinin başına geldi. İzmir’in içme suyunun yaklaşık % 40'ını sağlayan Tahtalı Barajı Havzası sınırında, 300 bin kişiye su sağlamak için yapılması planlan Çamlı Barajı'nın su toplama havzası içinde bulunan Efemçukuru köyü yakınlarında Eldorado Gold Tüprag A.Ş. tarafından işletilmek istenen altın madenine köylüler topraklarını satmayınca Bakanlar Kurulu devreye girmişti. 3 Ocak 2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan kararla, altın madeni sahası içinde yer alan toplam 35 parsel arazi için Tüprag Metal Madencilik A.Ş. yararına acele kamulaştırılma kararı verildi. Şirket, aynen Kışladağ'da olduğu gibi bu kararı şantaj aracı olarak kullanarak köylünün elindeki bu arazileri anlaşma yolu ile aldı.

(İzmir / EVRENSEL)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İklim değişikliği tarımı vuruyor: Gıda fiyatlarında sıçrama uyarısı!

  01 Haziran 2023 07:00 Dr. Oğuz Tutal'ın araştırmasına göre Türkiye için en büyük tehlike kuraklık ve aşırı sıcaklar... Araştırma g...