30 Nisan 2022 Cumartesi

Kültür ve sanat emekçileri talepleriyle meydanlarda (İzmir ART)

 


Kültür sanat emekçileri de 1 Mayıs'a katılacak, Uzun çalışma süreleri, güvencesi çalıştırma, mobbing ve taciz gibi pek çok konuya karşı verdikleri mücadeleleri yüksek sesle haykıracak.

30 Nisan 2022

  

İşçi Sınıfının Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü 1 Mayıs, yarın tüm dünyada kutlanacak. İşçi ve emekçiler, baskının, sansürün, ekonomik krizin, pandeminin devam ettiği bu dönemde taleplerini dile getirecek. 1 Mayıs alanlarına bu yıl da kültür sanat emekçileri katılacak, uzun çalışma süreleri, güvencesi çalıştırma, mobbing ve taciz gibi pek çok konuya karşı verdikleri mücadeleleri yüksek sesle haykıracak. Meslek örgütleri temsilcilerine kültür ve sanat emekçilerinin taleplerini sorduk.

 

Oyuncular Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Berfin Zenderlioğlu

 

'OYUNCU DA İŞÇİDİR'

Oyuncular Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Berfin Zenderlioğlu, 1 Mayıs'ta dile getirecekleri taleplerine ilişkin şunları söyledi: “Oyuncular Sendikası olarak set, sahne ve stüdyolarda çalışan performans sanatçılarının hakları için mücadele veriyoruz. Bu hak arayışında, diğer sendikalara göre oldukça gerideyiz. Çünkü en temel mücadelemizi oyuncuların işçi, yani bağlı çalışan olması üzerinden veriyoruz. Maalesef ülkemizde oyunculara Serbest Meslek Makbuzu açtırılıyor, yani sistemde bir işçi olarak değil de kendi nam ve hesabına çalışan bir tüccar gibi görünüyorlar. Gelişmiş ülkelerin hepsinde oyuncu işçi ya da çalışan olarak değerlendiriliyor. Oyuncuların sosyal güvenliği 4A üzerinden değil de, 4B üzerinden sağlandığı için maalesef meslektaşlarımız işçilikten doğan en temel haklarını dahi alamıyorlar. Dolayısıyla bu 1 Mayıs’ta en güçlü şekilde, en temel hakkımızı tekrar talep edeceğiz. Bu kök nedene bağlı olarak gelişen tüm sorunlar için de ayrıca bir mücadele veriyoruz. Uzun çalışma saatleri, tek taraflı sözleşmeler, iş yerlerimizde İSİG önlemlerinin alınmaması, kötü çalışma koşulları, emekli olamama gibi çok çeşitli sorunlar yaşanıyor. Yolumuz uzun ama bu sorunları çözünceye dek var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz”
 

 


 

'ŞİDDETE KARŞI REEL POLİTİKALAR GEREKİYOR'

Oyuncular Sendikası'nın “Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği, İş Yerinde Taciz ve Şiddet” in önlenmesinin en temel çalışma alanlarından biri olduğunu söyleyen Zenderlioğlu, bu konuda politika geliştirebilmek için ülkemizdeki paydaşları ve yurtdışındaki oyuncu örgütleri ile çalışmalar yaptıklarını belirten Zenderlioğlu, Oyuncular Sendikası Kadın Çalışmaları Birimimiz, Yönetim Kurulu Üyemiz Ece Dizdar’ın önderliğinde aktif bir şekilde reel politikalar üretebilmek için çalıştığını aktardı. Bu konuda önemli yollar katedildiğini sözlerine ekleyen Zenderlioğlu, “İş yerinde tacize ve şiddete uğrayan meslektaşlarımıza hukuki ve psikolojik destek sağlıyoruz. Var olan davalar yakından takip edilerek, yargı sürecinde yaşanan eksikler ve olumsuz durumlar tek tek tespit ediliyor. Çünkü sektörümüzün işleyişi uzmanlar tarafından yeterince bilinmiyor. İş yeri ortamımızı bilmeyen, işin nasıl yapıldığı konusunda fikri olmayan uzmanların yanlış kararlar alabildiğini görüyoruz. Dolayısıyla çalışmalarımız sadece sahaya yönelik değil, idari ve hukuki süreçlerin doğru işlemesi için de yapılıyor” dedi.

 

'TÜRKİYE'DE MESLEK SENDİKACILIĞI YAPILAMIYOR'

Türkiye'de örgütlenme özgürlüğü ile ilgili sıkıntıların olduğunu ifade eden Zenderlioğlu, Sendikanın insan hakları çerçevesinde ve uluslararası anlaşmaların ışığında ilerlediğini ancak Sendikalar Kanununun işçilerin birçok ihtiyacını karşılayamadığını vurguladı. Türkiye'de meslek sendikacılığı yapılamamasının çok büyük bir sorun olduğuna dikkat çeken Zenderlioğlu, “Örneğin bizler ofis, büro çalışanları ile aynı iş kolundayız ve sadece iş kolu sendikacılığına müsaade verildiği için örgütlenme konusunda çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Ofis, büro çalışanlarının sorunları ile oyuncuların sorunları aynı olabilir mi! Toplu sözleşme yapabilmemiz için ofis, büro çalışanlarını da örgütlememiz bekleniyor. Kanunlar en temel örgütlenme özgürlüğünü engelleyecek şekilde değiştirildi. Bu sebeple İnsan Hakları ve bu konudaki uluslararası anlaşmaların rehberliğinde sendikacılık yapmaya çalışıyoruz. Bu çok üzücü bir durum. Ancak tüm çalışmalarımız temelde bu sorunun çözülmesine de hizmet ediyor. Biz işçilikten doğan haklarımızı alabildiğimizde, örgütlenme özgürlüğümüz için de büyük bir mücadele başlayacak” diye konuştu.


 
 

Türkiye Yazarlar Sendikası İzmir Temsilcisi Özer Akdemir

 

'SÖZ VE YAZI ÖZGÜRLÜĞÜ İSTİYORUZ'

Türkiye Yazarlar Sendikası İzmir Temsilcisi Özer Akdemir, bu yıl hangi taleplerde buluncaklarını anlattı. Ülkemizin yılladır çok ciddi bir siyasi, ekonomik, kültürel ve ekolojik krizin içinde olduğunu vurgulayan Akdemir, edebiyat, kültür ve sanat alanının da bu krizlerden üzerine düşen payı ciddi bir biçimde aldığını söyledi. Akdemir, “Her şeyden önce düşünce ve ifade özgürlüğünü üzerindeki tüm baskıların, anti-demokratik uygulamaların ve sansürün son bulmasını istiyoruz. Bunu biz en temel taleplerimizden birisi olarak yıllardır her platformda dile getiriyoruz. Bu yılki 1 Mayıs’ta da taleplerimizden birisi bu” dedi.

Çağdaş, demokratik, emeğin-emekçinin tüm haklarının verildiği, basın-edebiyat-sanat üzerindeki tüm sansür uygulamalarını son bulduğu, doğanın haklarına saygı gösterildiği, her türlü ayrımcılık ve ötekileştirmenin olmadığı bir ülke özlemini alanlarda dile getireceklerini belirten Akdemir, şunları kaydetti: “Yazar-şair, sanatçıların ekonomik koşullarının bu kriz ortamı ve pandemi sürecinde son derece geriye gittiğini biliyoruz. Toplumu aydınlatacak olan aydınlarımız, edebiyatçılarımız, sanatçılarımızın büyük çoğunluğu yoksulluk, hatta açlık sınırının altında yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Herkes için olduğu gibi edebiyatçılar, sanatçılar için de insanca bir yaşamı sağlayacak ekonomik-sosyal-hukuksal düzenlemelerin acilen yaşama geçirilmesi gerekiyor.

Öte yandan, savaşa, yoksulluğa, işsizliğe, açlığa ve artan zamlara karşı da toplumdaki diğer emekçi kesimler gibi 1 Mayıs meydanlarında sesimizi yükselteceğiz. Bu 1 Mayıs, tek adam yönetiminin, adaletsizliğin, ötekileştirme ve her türlü eşitsizliğin ortadan kaldırılacağı bir direniş günü olacaktır.”

 

'SINIF SENDİKACILIĞINI SAVUNUYORUZ'

Son dönemde emekçilerin gündemlerinden biri de sendikal bürokrasi oldu. Örgütlü/örgütsüz pek çok eylemin devam ettiği günlerde TYS'nin nasıl bir sendikacılığı savunduğunu Akdemir şu sözlerle anlattı: “Sendikamız, amaç maddesinde yazan “Tam bir söz ve yazı özgürlüğünün gerçekleştirilmesi ve korunması için her türlü yasal mücadele yürütülerek hukuki, sosyal, kültürel, ekonomik temel hak ve özgürlükleri korumak” için çabalıyoruz. Türkiye Yazalar Sendikası (TYS) üyeleri birer yazı işçisidir. O nedenle işçi-emekçi sınıfının bir parçasıyız. İşçi sınıfının tüm talepleri bizlerin de talepleridir. Dolayısıyla sermaye sınıfının sömürüsüne, baskısına karşı işçi sınıfının ideolojisini ve sendikacılık olarak da sınıf sendikacılığını savunuyoruz. Sendikamız üyesi şair-yazar-aydın-gazetecilerin tabandan itibaren kararlara katılımını, demokratik bir örgüt işleyişini ve mücadele çizgisi olarak da sınıf mücadelesi ekseninde bir sendikal faaliyeti yaşama geçirmeye çalışıyoruz.”

  



'ALIM GÜCÜMÜZ YOK OLUYOR'

Kültür Sanat Sen İzmir Bölge Başkanı Nesrin Tatlıoğlu, tüm kamu emekçilerinin de istekleri olan güvenceli iş güvenli gelecek ve verilen emeğin karşılığı olacak ücretin ödenmesinin başlıca talepleri olduğunu söyledi. Kamu emekçilerinin, her geçen gün alım gücünün yok olduğunu vurgulayan Tatlıoğlu, taleplerini şöyle sıraladı: “Grev hakkımız olan gerçek bir toplu sözleşme, iş güvencesinin teminat altına alındığı, taşeron, sözleşmeli vb istihdam şekillerine son verilmesi, haksız hukuksuz olarak ihraç edilen KHK'lıların işlerine geri dönmesi, işe alım ve yülselmelerde liyakatın temel ölçü olarak alınması, mülakatların kaldırılması, kültür varlıklarımızın korunması ve geleceğe aktarılması,

sanata ve sanatçıya hak ettiği değerin verilmesi, barınmadan ulaşıma, eğitimden sağlığa, kültürden sanata tüm kamusal alanların ulaşılır olması, kentlerimizin ve doğamızın yağmaya ve talana terk edilmediği, evrensel hukuk kurallarının hiçe sayılmaması, İstanbul sözleşmesinin yürürlüğe girmesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın laikliğin hakim olduğu bir ülke.”

 

Kültür Sanat Sen İzmir Bölge Başkanı Nesrin Tatlıoğlu

'İSTABUL SÖZLEŞMESİ'NDE ISRAR EDİYORUZ'

Kamu çalışanı kadınların, kadın olmaktan kaynaklanan sorunlar yaşadığını, mobbinge, tacize uğradığını söyleyen Tatlıoğlu, buna karşı kadınların ön saflarda mücadele ettiğini belirtti. Kadınların İstanbul sözleşmesi ve diğer kanunların uygulanması taleplerinde ısrar ettiğini ifade eden Tatlıoğlu, kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi için hukuksal düzenlemelerin yapılmasının gerekli olduğunu söyledi.

Kültür Sanat Sen olarak sendikal bürokrasiye düşmeden kamu emekçilerinin hakkını her zaman önde tuttuklarını aktaran Tatlıoğlu, son olarak “Sendikalar sınıfsal olarak tavır alan bir konumda olmalı. Kamu çalışanlarının çalışma hayatında karşılaştıkları sorunlar dışında, toplumu etkileyen konularda, yapılan haksızlıklarda, yaşamı tehdit eden süreçlerde söz söylemeli ve mücadele etmelidir” dedi.
 

 

 

'İNSANLARI EVDE TUTMAK İÇİN ÇALIŞTIRILDIK'

Sinema Emekçileri Sendikası (Sine-Sen) Genel Başkan H. Mehmet Esen de 1 Mayıs hazırlıklarını paylaştı. Sinema emekçilerinin pandemide herkesi evde tutmak için çalıştıklarını söyleyen Esen, setlerde yeterli önlemlerin alınmamasından dolayı pek çok kişinin salgına yakalandığını aktardı. Bu yıl başlıca taleplerini sıralayan Esen, “İlk talebimiz çalışma süresinin uzunluğuyla ilgili. Normal bir sektörde işçiler sekiz saat çalışırken, setlerde yapımcılar 16 saat çalıştırıyor, üstelik uzun mesailerin ücretleri de ödenmiyor. Buna itiraz edince işten kovulmayla tehdit ediliyorlar. Sekiz saatin üstü karşılıklı anlaşmayla olmalı ve ücreti de verilmek zorunda. Ödemelerde gecikmeler oluyor. İnsanlar mağdur oluyor, bunun haftalık verilmesi istiyoruz. Profesyonel sisteme bağlanması ve bir daha tartışılması gereken maddeler bunlar” dedi.

 

Sinema Emekçileri Sendikası (Sine-Sen) Genel Başkan H. Mehmet Esen

 

'SET EMEKÇİLERİNİN SESİYİZ'

Uzun çalışma sürelerinin yanı sıra setlerde mobbing ve tehditlerin de yaşandığını söyleyen Esen, sözlerine şöyle devam etti: “Bu tehditlerle set emekçilerinin sesini kaybedilmek isteniyor. Sinema emekçilerinin sesi olmak için mücadeleye devam edeceğiz. Ayrıca Sendikamız, hukuksal olarak da bu tür süreçlere avukatlarımız aracılığıyla dahil oluyoruz. Bakanla ve yapımcılarla falan görüşerek taleplerini iletiyoruz. Patronların böl ve yönet taktiklerinin setlerde de sürdüğünü ve buna karşı örgütlenmesi gerektiğini söyleyen Esen, set emekçilerine örgütlenme çağrısında bulunarak, “İçinden geçtiğimiz dönem bakımından 1 Mayıs'ta alanlara çıkıp, taleplerimizi söylemek çok önemli. Tüm emekçileri 1 Mayıs'ta alanlara davet ediyorum” diye belirtti.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İklim değişikliği tarımı vuruyor: Gıda fiyatlarında sıçrama uyarısı!

  01 Haziran 2023 07:00 Dr. Oğuz Tutal'ın araştırmasına göre Türkiye için en büyük tehlike kuraklık ve aşırı sıcaklar... Araştırma g...