29 Aralık 2012 Cumartesi

"Tütengil'in tütmez oldu bacası" (Arşiv Haber)




Özer Akdemir


TÜTENGİL HOCA'YA GİTTİM

Merhaba Cavit Bey ben geldim
Koşullar elvermedi
Biraz geciktim bağışla beni
Sevdiğin çiçeklerden getirdim bir demet
Hani insan gözüne benzeyenlerden
Hani orta yeri lacivert.

Sonra anılarımı karıştırdım, orada
Antalya güneşi buldum bir sepet
Isıtır dedim, severdin dedim
Serptim üstündeki kış toprağına.
                   Mehmet Karabulut

Aralık 1979 yılının soğuk bir sabahında, üniversitedeki işine gitmek üzere otobüs durağında bekleyen Prof. Cavit Orhan Tütengil'i çaprazlama ateşe tutan "Kimliği belirsiz kişiler", sıktıkları 12 kurşunun 9'unu isabet ettirmişlerdi vücuduna. Olay yerinde yaşamını yitiren Tütengil'in bedenindeki 9 kurşun, yazdığı kitap ve bilimsel makale sayısının onda biri bile değildi oysa! Ajandasına el yazısıyla yaşamına yön verecek olan ilkeleri maddeler halinde sıralarken, "Olup olacağımız bir cenaze" diye yazan Tütengil'in, cenaze törenine ülkenin dört bir yanından gelen öğrencilerinin, dostlarının ve halktan kişilerin katılmasına izin verilmedi. "Günümüz toplumlarında mutluluğun ölçüsü insanı her türlü korkudan azade kılmak olmuştur" diyen Tütengil'in cenazesinden korkanlar, namazdan sonra yaş ortalaması en az kırk olan bir grubun tabutun arkasından yürüme isteğine, karşılarına sıkıyönetim süngülerini dikerek yanıt verdiler. Mezar taşına; "Dünyamızı güzelleştirmeye bakalım. Can dostların ölümünden sonra yaşamanın "bedel'i, dünyamızı güzelleştirme doğrultusundaki çabalardadır" satırları yazılan Tütengil Hoca, dünyamızı güzelleştirme mücadelesine yaşamı bir otobüs durağında sıkılan kurşunlarla son bulana dek, beyninin ışığını vererek katıldı.

AZGELİŞMİŞLİĞİN SOSYOLOĞU

1921 yılında Tarsus'da doğan Tütengil, Yüksek öğretmen okulunu okuduktan sonra girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nden 1944 yılında mezun oldu. Bir süre orta dereceli okullar ve Köy Enstitüleri'nde öğretmenlik yaptıktan sonra, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne Toplum Bilim asistanı olarak girdi. 1958'de iktisat Faültesi'ni bitiren Tütengil, aynı fakültede 1960 yılında doçent, 1970'de ise profesör oldu. Akademik kariyerine başladığı İstanbul Üniversitesi'nden yüzlerce kişinin katıldığı bir törenle son yolculuğuna uğurlanan Tütengil hoca, geride yüzlerce bilimsel makale, onlarca kitap bıraktı. Toplumsal değişme ve köy toplumbilimine ilişkin çalışmalar yapan Tütengil, Ziya Gökalp, Prens Sabahattin ve Türk basınının tarihçesiyle ilgili kitaplar da yazdı. Köy toplumbilimi ve yönteme ilişkin eserleri bulunan Tütengil, kitapları arasında belki de en tanınanı ve en çok okunanı "Azgelişmişliğin Sosyolojisi"ni yazarken, beyinleri az gelişmiş kişilerce öldürüleceğini bilemezdi elbette.

İNSANLIĞIN DEĞİŞMEZ YAZGISINA KARŞI

Onun ölümünün ardından, "Vah Tütengil Hoca vah!.. Sen de mi bu kör kurşunlara, bu namussuz çetelere kurban gidecektin? Senin gibi aydın, senin gibi ilerici insanların bizden beklediği bu kan gölünün ardındaki gerçekleri gözler önüne sermemiz değil midir? Elimiz kalem tuttukça bu görevi yapmaya çalışacağız" diye yazan Uğur Mumcu'da "görevini" bir oniki yıl daha yaptıktan sonra, Tütengil'le aynı sonu paylaşacağını bilemezdi. Tıpkı, Bedreddin Cömert, Abdi İpekçi, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Turan Dursun, A. Taner Kışlalı, gibi. Ölümlerinin ardından hamasi nutuklar atılan, katillerinin bulunacağına dair devlet adına namus sözleri verilen ve Türk bayrağına sarılı tabutları resmi törenlerle mezarlara götürülen diğer bilimadamı, yazar ve aydınlar gibi Tütengil'de, "İnsanlığın değişmez yazgısına karşı, bazı kişilerin ölüm sonrası yaşam diyebileceğimiz bir mutluluğa erebileceklerini de gösterdi" (*) Kitapları onlarca baskı yaptı, adına üniversitelerde derslikler açıldı, anısına kitaplar, şiirler yazıldı, ağıtlar yakıldı...

KALEM TUTAR GİBİ HALA

Gazetelerde çıkan, ölümünden hemen sonra çekilmiş fotoğraflarında Tütengil sanki toprağı öpmek istercesine uzanmıştır yere. Ve parmakları hala kalem tutmaya çalışır gibi kıvrılmıştır... "Ellerini gördüm/Beyaz, bembeyaz/Beyaza çökmüş kara,/Oysa,/Usunda tüm ak güzellikler,/Tüm eller,/bir arada.../Tutmak ister gibi bir ak,/bir kalem,/Yazmak ister gibi/ak umutları/Hala... (Esra Nilgün M.)

Ölümünden sonra basının ve TRT'nin Tütengil suikastini vermesi, bazılarını son derece rahatsız etmiştir. Aslında bu bazılarına kimse yabancı değildir ve neden rahatsız olduklarını da kimse sorma gereği duymaz bile! Nazlı Ilıcak,"Mesela TRT, Profesör Cavit Orhan Tütengil'in katlini gene dakikalarca mı verecek? Basın, onun kanlı cesedinin resmini, en baş köşede mi yayınlayacak?.. Sıkıyönetim Komutanlığı basın ve TRT'yi olayı fazla büyütmeden vermeye zorlayamaz mı?" diye sıkıyönetime çağrı yaparken, "Tütengil bir ilim adamı değildi. Hocası Prof. Fındıkoğlu'nun yetiştiremediği, içine dönük, kapanık, donuk bir insandı" diyen Ergun Göze, Tütengil'e ve onun ideallerine olan kinini ölümünün arkasından bile kusmaktan geri durmaz.

Tütengil'in arkasından yazılanlar ve çeşitli makalelerden oluşan "Tütengil'e Saygı" adlı kitaba, Pertev Naili Boratav Anadolu Ağıtlarıyla ilgili bir makaleyle katkı sunarken, makalede yeralan Muhsin Durucan'ın, Ümit Kaftancıoğlu'na yazdığı Ümit Kardaş ağıdı, Tütengil'in de ağıdı olmuştur aynı zamanda: "Bu kıyımlar, kıyıcılar, ölümler/Aydını, yazarı, düşünürü yer./İnsan eti yiyen insan değildir,/Ümit Kardaş seni de mi yediler?"...

* Eşinin ölümünden sonra söylediği sözlerden.

(Evrensel)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İklim değişikliği tarımı vuruyor: Gıda fiyatlarında sıçrama uyarısı!

  01 Haziran 2023 07:00 Dr. Oğuz Tutal'ın araştırmasına göre Türkiye için en büyük tehlike kuraklık ve aşırı sıcaklar... Araştırma g...